2015'in Türkiye fotoğrafı
Türkiye sıkıntılı, şikâyetçi ama her şeye rağmen geleceğe ümitli bakabilen bir toplum. Dış politika konularında kafası biraz karışık ama köklü tutumlarında büyük değişiklikler yaşamayan, hayalcilik/duygusallıkla gerçekçilik arasında gidip gelen bir ülke. Sağduyu tamamen tedavülden kalkmış değil.
Bu sonuçlara varmama yol açan, Kadir Has Üniversitesi’nin bu yıl beşincisini yayınladığı Türkiye Siyasal-Sosyal Eğilimler Araştırması oldu. Öğretim görevlisi olduğum üniversite bir kez daha kapsamlı bir araştırmayla toplumun fotoğrafını çekmiş. Son yılın gelişmeleriyle birlikte en büyük sorun olarak görülen konu terör. 2014’te yüzde 13.9’dan bu yıl 39.3’le listenin başına geçmiş. İşsizlik bir mesele olarak ikinci sıraya ve ancak yüzde 16.3 ile geçebilmiş. Halbuki geçinemiyorum diyenlerin oranı artmış, ekonomik olarak kötü durumdayım diyenler yüzde 53.2’yi bulmuş. Bu arada Türkiye demokrasisinin daha ileriye gittiğine inananların oranında da artış var.
Hiçbir zaman yok olmayan, barış süreci döneminde bile hayli yüksek seviyeleri koruyan “bölünme korkusu” bu yıl geçen yıla oranla 8 puan artarak yüzde 54.2’ye ulaşmış. Yani Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sevr Anlaşması’nın bile başaramadığının bugün gerçekleşeceğine inanılıyor. Ancak aynı toplum Kürtlerin bağımsız bir devlet isteyip istemedikleri sorusuna geçen yıl, yani terör olayları ve buna yönelik savaş patlamadan önce yüzde 50.8 evet demişken bugünkü çok daha belalı ortamda bu oranı yüzde 32.6’ya indirmiş. Türk kökenli denekler bile geçen sene yüzde 51.4 oranıyla Kürtler bağımsız devlet istiyor demişken, bu yıl o oran da 34.6’ya düşmüş.
PKK ’nın Kürtleri temsil ettiğini söyleyenlerin oranı tüm toplumda geçen yıldan bu yana 27.7’den 19.9’a düşmüş. Ancak Türk kökenliler arasında 13.8 olan bu oran Kürt kökenliler arasında 49.5’i buluyor. HDP içinse bu rakamlar genelde 32.2. Türkler arasında 26.4 ve Kürtler arasında 57.6.
Toplumun yüzde 53’ü çözüm sürecinin yeniden başlamasını arzuluyor. Türklerle Kürtleri bağlayan ana unsur olarak Müslümanlık yüzde 47, ortak tarih yüzde 26.7 oranında öne çıkıyor. Ne var ki asıl öne çıkması gereken “ortak gelecek beklentisi’ yalnızca yüzde 10.3 düzeyinde kalmış. Bu arada tüm bölünme korkularına rağmen toplumun yüzde 52.8’i anadilde eğitime evet diyor.
Geleceğe yönelik kaygı verici unsur IŞİD’i terör örgütü olarak görenlerin oranının 2014’te yüzde 93.2’den 86.4’e, tehdit olarak değerlendirenlerinse yüzde 82.3’ten 78’e düşmesi. IŞİD’e sempatiyle bakma eğilimi sürdüğü takdirde gelecekte sıkıntı yaşanacaktır. Türkiye önümüzdeki dönemde, hele IŞİD’in Suriye ve Irak’taki yaşam alanları daralıp, Ankara bu mücadeleye daha fazla destek vermek zorunda kaldıkça IŞİD terörüne daha fazla maruz kalabilir.
Dış politikada gerçekçilik prim yapmaya başlamış. Rusya büyük bir sıçramayla yüzde 28.2’den 64.7’ye geçmiş. Böylece en büyük tehdidin geldiği ülke sıralamasında başa geçmiş. Müzmin şampiyon İsrail 59.5’le ikinci sırada. ABD’ye yönelik sevgi değilse bile teveccüh artmış. Tehdit algısı 51.3’ten 39’a düşerken bu ülkenin dost ve müttefik olduğuna inananların oranı da 30.8’den 35.4’e çıkmış.
Her ne kadar Türk toplumu dış politikada “yalnız kurt” gibi hareket etmeyi seviyorsa da buna yönelik istek 34.4’ten 29.7’ye düşmüş. Tıpkı Müslüman ülkeler ve Ortadoğu ülkeleriyle birlikte hareket edelim arzusunun da azaldığı gibi. Bu arada Suriye politikasını başarılı bulanlarda küçük bir artış olsa da tarafsız kalma fikri halen yüzde 46.5 destek görüyor.
Araştırmadan aktaracağım son bulgu kaygı verici. Suriyeli göçmenlerin varlığından memnun olanların oranı yüzde 15, olmayanların 60.6. Yüzde 56 mülteci alımını sonlandırmak isterken bunların 32’si Suriyelileri geri göndermek istiyor. Bunun tercümesi de eğer hızla bu konuda adımlar atılmazsa er ya da geç Suriyelilerin varlığı nedeniyle tatsızlıkların yaşanacağıdır.