Gizli servetlerin hesabı
Amerikalı yazar F. Scott Fitzgerald “Zengin Çocuk” adlı hikâyesinde şöyle yazar: “Sana çok zenginlerle ilgili bir şey söyleyeyim. Onlar senden ve benden farklıdır... Kalplerinin derinliğinde bizden daha iyi olduklarına inanırlar zira biz hayatın mükafatlarını ve sığınaklarını kendimiz keşfetmek zorundaydık... Onlar farklıdır.”
Burada iyi olmanın yerine imtiyazlı olmayı koyup, bu imtiyazların aslında onlara ait sorgulanamayacak haklar olduğuna inandıklarını söyleyebiliriz. En bilinen romanı Muhteşem Gatsby’de Fitzgerald, ABD’deki Büyük Buhran öncesi zenginliği konu edinir. O zaman ile eşitsizlik meselesinin giderek dünya gündemini daha fazla işgal ettiği, bu nedenle yerleşik demokrasilerin siyasal düzenlerinin altüst olduğu bugün arasında benzerlikler çok. ABD örneğinde, bugünkü gelir dağılımı, o döneminkiyle neredeyse aynı.
35 ülkede şubesi bulunan Mossack-Fonseca adlı Panamalı hukuk bürosunun belgelerinin ele geçirilmesiyle ortaya dökülen gerçekler pek çok düzeyde ele alınmayı gerektiriyor. Belgelerin sergilediği ilk gerçek vergi cennetlerinde bir hesaba göre, 7.6 trilyon dolar tutan zenginlerin aynen Fitzgerald’ın dediği gibi kendilerini çok ayrı bir kategori olarak görmeleri. Yaptıkları her şeyin yanlarına kalacağına, daha doğrusu kalması gerektiğine dair de köklü inançları var.
11 buçuk milyon belgenin açığa çıkarılmasıyla sergilenen rezillikler hafife alınacak, bugünkü küresel siyasi ortamda üstü kolayca örtülebilecek türden değil. İlk aşamada İzlanda Başbakanı’nın istifa etmek zorunda kalması bundan sonra yaşanabilecekler hakkında bir fikir veriyor. 2008 krizinin de ilk sinyalleri İzlanda’dan gelmişti, hatırlamak gerekir.
Dünya medyasında belirli etik değerleri ayakta tutmaya çabalayan ve mesleklerinin hakkını, siyasi baskılara maruz kalmadan, korkular ve çıkarlara teslim olmadan yapan gazetecilerin eseri, bu belgelerin yayınlanması. Başını Almanya’nın sol eğilimli gazetelerinden Süddeutsche Zeitung’un çektiği 100’ü aşkın gazete ve haber kuruluşu ile Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (International Consortium of Investigative Journalists) bir yıllık incelemelerinin sonucunda müthiş bir çıkar ve servet ağı ortaya çıkarılmış.
Belgelere yansıyan vakaların bir kısmı elbette yasal ve meşru. Ancak hatırı sayılır bir kısmında avukatlık firmaları ve büyük bankaların işbirliğiyle şekillenen küresel bir tezgâhın siyasetçilere, dolandırıcılara, kanun kaçaklarına uyuşturucu tacirlerine, milyarderlere, şöhret sahibi şahsiyetlere paralarını gizleme ve vergiden kaçırma imkânı sunduğu sergileniyor. Kamu yararına kolektif bir görev olarak yapılan bu işte 80 ülkeden 400’ü aşkın gazeteci çalışmış.
Haberlerden de görüleceği gibi pek çok ülkenin liderlerinin ya da onların yakınlarının, dünya kamuoyunca bilinen isimlerin servetleri vergisiz cennetlere yatırılmış, paravan şirketlerde işlenmiş. Yolsuzlukla mücadele şiarıyla iktidara gelenler dahil siyasetçilerin ve yakınlarının servetleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler, belgelerde ifşa edilmiş.
Tüm bunların gerisi mutlaka gelecektir. Profesyonellik ve meslek etiği açısından yüz akı sayılacak bu işin açtığı yoldan, tıpkı Brezilya’da şu sıralarda yaşandığı gibi, hukuk, dürüst ve bağımsız savcılar gidecektir. Ülkesine göre davalar sonuca varacak veya örtbas edilecektir.
Kanımca bu belgelerin ortalığa saçılmasının simgesel önemi bir dönemin sonunun ilanı olmasından. 1980’lerden itibaren piyasanın üstünlüğü söylemiyle zenginleşmenin ve zenginliğin hep ön plana çıkarıldığı, toplumsal sorumluluk, eşitsizlik gibi konuların tartışılmasına pek imkân tanımayan ideolojik hegemonya dönemi bitti. Küresel seçkinlerin kendilerini, sıradan vatandaşların uymak zorunda olduğu kurallarla bağlı görmemeyi sürdürmeleri güçleşecek. Siyasette bunu, kaybeden taraftaki orta sınıflar ve işçi sınıfının aşırı sağa destek vererek gösterdiği isyandan görüyoruz.
Tüm işaretler hayli zorlu, kahırlı ve sürtüşmeli bir şekilde demokrasi ile kapitalizm arasında yeni bir ilişkinin şekillenmekte olduğunu, becerilemezse otoriterliğin galebe çalacağını gösteriyor