Buluşma ve gelecek
UZUN zamandır beklenen ve Türkiye tarafının yapılmasında mutlak gereklilik gördüğü buluşma bugün. Cumhurbaşkanlığı, Türkiye’yi en ziyade rahatsız eden Rakka operasyonunun PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD/YPG güçlerinin ağırlıkta olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından yapılması ve geçen hafta açıklanan bu güçlere ağır silah verilmesi kararına rağmen ziyareti iptal etmedi. Türkiye’nin sıkıntılarının, şikâyetlerinin ve taleplerinin en üst düzeyde ABD tarafına sunulması- nın daha doğru olduğuna hükmedildi.
ABD tarafının geçen hafta açıklanan karardan dönmesi ihtimali görünmese de Türkiye’ye Rakka operasyonu sonrası için bazı garantilerin verilmesi herhalde söz konusu olacaktır. Bu vaat edilenlerin Türkiye’yi tatmin edecek düzeyde olup olmayacağını da Erdoğan-Trump buluşmasının dinamikleri belirleyecektir.
Obama döneminde ABD bir an önce IŞİD meselesini halledip Suriye’den çıkmak ister görünüyordu. Obama, İran’la nükleer programı kontrol altına alma konusunda anlaşarak bu ülkenin Körfez’de güç sahibi olmasına ses çıkarılmamasını istiyordu. Trump döneminde, Rusya-ABD işbirliğinin etkisi ve İran’ın Suriye üzerinden Lübnan ve Doğu Akdeniz’e açılmasına mutlaka karşı çıkılması gerektiğine inanılması, ABD’yi daha bir süre Suriye’de, Fırat’ın doğusunda kalmaya sevk edebilir.
YANLIŞ BULUNUYOR
Amerikan tarafında, dış politika ve güvenlik meseleleriyle ilgilenen ve Türkiye-ABD ilişkilerinde rol oynamış şahsiyetlerin yazılarına bakıldığında önemli bir kısmının kararın sakıncalarını gördükleri, hatta yanlış buldukları anla- şılıyor. Bunlardan, eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütüyle işbirliği yapmanın tutarsızlığına dikkat çekiyor. Ford ayrıca Kürtlere verilen desteğin Sünni Arap öfkesini beslediğini, PYD’nin laik yaklaşımının da tepkiye yol açacağını iddia ediyor.
Obama’nın ikinci döneminde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olan Antony Blinken daha ocak ayında yazdığı bir yazıda, iki ülke ilişkilerinde PYD meselesinin nasıl bir çıbanbaşı olduğunu, iki tarafın bu nedenle sürekli anlaşmazlık yaşadıklarını açıklamıştı. Blinken bir yandan IŞİD karşısındaki en önemli ve etkili silahlı güç olan ve PYD’nin omurgasını oluşturduğu SDG’ye silah verilmesini destekliyor, diğer yandan da Türkiye’nin kaybedilmemesi için neler yapılması gerektiğini sıralıyordu.
Buna göre Rakka’nın alınması artık geciktirilemeyecek bir öncelikti, dolayı- sıyla bir an önce harekât başlamalıydı. Ancak SDG’ye verilecek silahların amaç- ları dışında kullanılmaması Amerikan özel güçlerinin işi olmalıydı. Üstelik Rakka’da savaşmak, YPG güçlerini Türk sınırından da uzak tutacaktı. Yazı, daha sonra TSK’nın desteğindeki ÖSO’nun aldığı El Bab için ABD’nin hava desteği sağlaması gerektiğini savunduktan sonra PKK ile mücadelede Pentagon’un Türkiye’ye verdiği desteği de artırmasını öneriyordu.
Obama’nın Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın güvenlik danışmanı olan Colin Kahl de, içinde yaşadığı olayları naklederek iki ülke ilişkilerinin girdiği krizin sebeplerini anlattığı uzun bir yazıyı tam ziyaretten önce yayınladı. Bu yazıda da önerilenler Blinken’kinden çok farklı değil. ABD’nin Suriye’de bir Kürt devleti istemediği, PKK ile mücadelede Ankara’ya daha fazla destek verileceği söyleniyor. AnkaraPYD arasında bir “birlikte yaşama” mekanizmasının kurulmasını da öneriyor.
Amerikan tarafının buluşmadaki çizgisi ve savundukları belli ki bu çerçevede şekillenecek. Türkiye’nin bunlara nasıl cevap vereceği, neler talep edeceği ve nelere ikna olacağı krizin yatışıp yatışmayacağını belirleyecektir.