Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SIRADAN bir cuma gününün tarihi Türkiye açısından bir milat haline geldi geçen yıl. Toplumun genelinin beklemediği darbe teşebbüsü o gece ve sonrasında derin bir toplumsal travma yaşattı. Darbe başarılı olsa muhtemelen Türkiye kendisini bir iç savaşın girdabında bulacaktı.

        Kanlı darbe teşebbüsünün ardından geçen bir yıl boyunca da irili ufaklı travmalar devam etti. Bir bakıma Türkiye elinde en yüksek gücü tutanlar da dahil olmak üzere son varış noktası belli olmayan, tehlikelerle dolu bir yola çıktı. Türkiye siyaseti ve toplumun farklı unsurları bu yoldaki tehlikelerin, tuzakların, faciaların ve dönülmez ufkun farkına varıp yeniden bir toplum haline gelmenin çaresini bulamazsa travmanın kalıcılığından, savrulmaktan kurtulmak da mümkün olmayacak.

        15 Temmuz gecesi, arada ufak tefek istisnalar bulunsa bile ülke topyekûn darbeye karşı çıktı. Ülkede ne darbe şakşakçılığı yapılıyordu ne de darbeyi meşru kılacak bir ortam bulunuyordu. Hâlâ açıklanmaya muhtaç pek çok olay ve gelişme bulunmasına rağmen eldeki bilgiler, ifadeler, video kayıtları hazırlıkları, uzun sürmüş bir darbe teşebbüsünü doğruluyor. Darbeyi hazırlayanların, buna katılanların, yönetenlerin çoğunun kimliği, siyasi/cemaatsal aidiyetleri kuşkuya yer bırakamayacak şekilde tespit edilmiş durumda.

        Burada sorulacak belki de tek soru, bir devletin ve onun vasisi konumundaki kurumun bir dizi iktidar döneminde ve en çok da 2000’li yılların başından itibaren kendi içinde böylesine bir örgütlenmeyi önlemeyi nasıl ve neden beceremediğidir. Sonuçta bu konudaki sorumluluk eşit şekilde dağıtılmamış dahi olsa sorumluluk mevkiindeki herkese aittir.

        Darbe girişiminin kendisi hakkındaki bilgiler henüz bütünsellikten uzaktır. Ancak her şeye rağmen elde yeterince veri, bilgi ve bulgu da bulunuyor. Hâlâ esrarı çözülmemiş birkaç saat içinde neler yaşandığı da elbette bir gün açığa kavuşacaktır. O zaman gerçekten olayların akışının nasıl geliştiğini, kimin hangi dakikada ne yaptığını, nelerin ihmal edildiğini, sorumluluk mevkiindekilerin üzerlerine düşeni yapıp yapmadıklarını bileceğiz.

        TÜRKİYE’Yİ ZAYIFLATIYOR

        Son yılda tanık olduğumuz tüm perdeleme çabalarına, yargı sürecinin gidişatındaki aksaklıklara rağmen eldekilerle o yaklaşık 15 saatin fotoğrafını çekmek mümkün. Gerçeğe ulaşmada engel teşkil eden bazı durumlar olmuşsa da Meclis Araştırma Komisyonu’nun tutanakları ve raporun kendisi önemli bilgiler içeriyor. Er ya da geç iktidar partisinin ve yandaşlarının açmaktan ısrarla kaçındıkları bu darbenin siyasi ayağı faslı da açılacak ve tablo netleşecektir.

        Siyaseten Türkiye bu meşum olayı hem devlet bünyesine yerleşmiş, yerleşmesine izin ve destek verilmiş bir urdan kurtulmak için kullanabilir, hem de o gecenin ortaya çıkardığı sivil direniş ve dayanışma ruhunu yeni bir toplumsal mutabakatın, demokratik projenin harcı olarak kullanabilirdi.

        Bunlardan birincisi yapıldı ve sürüyor. Ne var ki, temizlik operasyonunun suçlularla sınırlı kalmadığı, tamamen araçsallaştırılmış bir yargı aracılığıyla, dikensiz gül bahçesi murat edildiği de ortada. Bu tercih, şimdilik tam anlamıyla fark edilmese bile Türkiye’yi hem içeride hem de dışarıda zayıflatıyor. Sözünün ağırlığını azaltıyor, etkisizleştiriyor, zayıflatıyor.

        Dışarısının hikâyesine sonraki yazıda değineceğim. İçeride ise bir yıl boyunca yaşanan tüm çalkantılar aslında yapılan yanlış tercihlerin sonucu. Ülkenin yeni kimliğini belirleyecek bir Anayasa değişikliği mutabakata dayalı bir şekilde yapılacağına yangından mal kaçırır gibi hazırlanınca, referandum tam ortadan ikiye bölünmüş, huzursuz bir Türkiye’nin varlığını ortaya koydu. Üstelik bu bölünme ne kolay giderilecek ne de artan baskı karşısında ricat edecek gibi.

        15 Temmuz gecesi oylarını, haysiyetlerini, sivil siyaseti korumak için canını verenlere olan borcu ödemek ancak farklı yolu tercih etmekten geçiyor. Bu yola girerken de ilk yapılacak iş, darbecilerin mutlaka yok edeceklerini bildiğimiz “adalet”e inancın yerine gelmesi için çaba göstermektir.

        Diğer Yazılar