Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÜNİVERSİTE yıllarımda Lübnanlı yakın arkadaşlarımdan birinin duvarında havadan çekilmiş bir Beyrut fotoğrafının üzerinde, “Beyrut, bin defa öldü, bin defa dirildi” yazan bir poster asılı dururdu. O da diğer Lübnanlı, daha doğrusu Beyrutlu arkadaşlar gibi kentine âşıktı. Sonunda hayat onları dünyanın dört bucağına dağılmış çoğu başarılı Lübnanlıların arasına katmış olsa da Beyrut sevdaları asla ölmedi.

        Lübnan kurulduğunda bir Maruni-Sünni ittifakı üzerinde şekillenmişti. Beyrut, tıpkı Saraybosna gibi bir Osmanlı şehridir. Kozmopolittir. Gerçekten de insanda iptila yaratacak kadar güzel, insanı deli edici, enerjisi yüksek, hayat zevkine hayli düşkün insanların yaşadığı bir kenttir. Geçmişinde de bugün de Beyrut’un görünen zenginliği, müthiş lokantaları, inanılmaz eğlence hayatı, görkemli kitapçıları, giderek erise de önemini taşıyan basınının cesaret ve özgürlüğü arka planda fakir mahallelerin, mülteci kamplarının tanımladığı hayatı gizler.

        Lübnan zayıflığı nedeniyle diğer Arap devletlerinin oyun alanı olmaktan, özellikle içinden koptuğu Suriye’nin ve güneyindeki İsrail’in yıkıcı müdahalelerinden kurtulamayan bir ülkedir. Farklı köşelerinde farklı güzelliklerin gizlendiği, devletin zayıflığına rağmen kimi kurumların, rahat bırakıldıkları için şaşılacak derecede iyi yönetildiği, ama havanın bir ucunda hep patlamaya hazır bir şiddet kokusunu alabildiğiniz bir yerdir. 1975’ten 1990’a kadar 15 yılda o zamanlardaki nüfusunun yüzde 3’ünü kaybedeceği amansız, insafsız bir iç savaşı güzelliklerinin arkasına gizlenen bu şiddet potansiyelinin de etkisiyle yaşamıştır.

        FKÖ’nün varlığı iç savaşın tetikleyicilerinden biriydi, doğrudur. Ama asıl mesele, büyük ailelerin mutabakatıyla şekillenen siyasi sistemin değişen demografik dağılımdan kaynaklanan taleplere ve şehre göç arttıkça daha fazla ön plana çıkan ekonomik eşitsizliklere cevap verme basiretini gösterememesiydi. Bir de altlarındaki toprak kaymakta olan Marunilerin kendi küçük devletçiklerini kurma tutkusu.

        DERTLERLE BOĞUŞUYOR

        Savaş bittiğinde FKÖ de dahil olmak üzere tüm eski güçler etkisizleşmiş, İsrail’in 1982’deki işgalinin yarattığı Hizbullah, İran Devrim Muhafızları’nca eğitilmiş militanları sayesinde iktidar alanını genişleterek devlet dışı tek silahlı güç olarak kalmıştı.

        Cuma gecesi şimdilerin Karaköy’ünün akşamlarına benzer bir cıvıl cıvıllık içindeki bir zamanların orta halli Hıristiyan mahallesi Mar Mihail’deki yeni yükselen binaların pırıltısı, gençlik enerjisi, lokantaların çeşitliliği, insanların şıklığı eski Beyrut’un yeni versiyonu olarak insanı etkiliyordu. Ancak hem şehir hem ülke aslında hayli oynak bir fay hattının üzerinde. Her ne kadar korkulan gerçekleşmedi ve Lübnan Suriye’deki kanlı iç savaşın kendi içinde de bir mezhep savaşına yol açmasına yol vermediyse de orta vadede başa çıkamayacağı dertlerle boğuşuyor.

        Suudi Arabistan’ın Lübnan Başbakanı Saad Hariri’yi Riyad’a çağırarak kendisini istifaya zorlaması ve rehin almasıyla başlayan kriz, Fransa ve ABD’nin duruma müdahil olmasıyla atlatılmıştı. Zayıf bir başbakan olan Hariri, cumhurbaşkanlığına ülkenin asıl iktidarını temsil eden Hizbullah’ın adamı Mişel Aun’un gelmesinin önünü açtığı için affedilmiyordu. Gerçi hedeflenenin aksine Suudların hamlesi Lübnanlıların başbakanları etrafında kenetlenmesine yol açtı.

        Şimdilik işler yürür gibi gözükse de Hizbullah’ın sistem içindeki ağırlığı, bundan dolayı hissedilen İran etkisi bu etkiyi kırmak için sabırsızlanan İsrail’in, Hizbullah tarafından bir hamle yapılırsa bir kez daha Lübnan’a saldırma ihtimali tedirginlik yaratıyor. Üstelik derin bir ekonomik kriz içindeki Lübnan’ın altyapısı hayli hasarlı ve 6 milyonluk ülkede 70 yıldır bulunan ve sayıları şimdilerde 500 bini bulan Filistinlilere, çoğunluğu Sünni olan dolayısıyla Lübnan’ın demografik dengesini de bozan 1.5 milyon Suriyeli eklenmiş durumda.

        Beyrut’ta kendi akışında süren hayatın tepesinde böyle bir kara bulut dolaşıyor.

        Diğer Yazılar