Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kıdemli gazeteci Avni Özgürel’in Kandil’e giderek Murat Karayılan ile yaptığı söyleşi çelişik düşünceleri harekete geçiriyor. Murat Karayılan, Özgürel’in bir sorusu karşısında şunları söylüyor: “Hadi diyelim ki sizin iyi niyetiniz gerçek oldu. Dedi ki bir çözüm.. Peki biz nereye gideceğiz? Bizden önce orada hiç eli silaha bulaşmamış, hiçbir yasadışı faaliyete karışmamış kişiyi içeri atmışsın.. Çözüm oldu biz geldik diyelim, nereye gideceğiz?”

        PKK’nın Kandil’deki lideri açıkça kendi geleceklerinin ne olacağını soruyor. Bir yandan Talabani ve Barzani “Bu meseleyi çözmek gerekir” diyor. Diğer yandan Kürt siyasal hareketi içinde en ağır bedeli ödemişlerden birisi, gücünü kişisel tarihinden ve şahsiyetinden alan Leyla Zana Hürriyet Gazetesi’ne BDP ile kırılma yaşadığını düşündürtecek bir söyleşi yapıyor. Bu durumda zeminin bir şekilde “Dağ”ın altından kalktığını düşünmek gerekir.

        Karayılan’ın büyük derdi bu. Karayılan gerçi “Oysa Amerika bu sorunun çözülmesini istemiyor.. Avrupa da istemiyor. İstiyorlar ki bu sorun sürekli gündemde olsun Türkiye her zaman onlara muhtaç kalsın” diyor ancak ABD çok farklı bir telden çalıyor.

        Radikal Gazetesi’nde Deniz Zeyrek’in yazdığına göre, “Leyla Zana’nın iki gün önce ABD’li diplomatlarla görüştüğü ve ‘Bağımsız Kürt devleti hayal. Sorunun şiddetle çözülmeyeceği ortaya çıktı.

        PKK’yı silah bırakmaya teşvik edin’ mesajı aldığı” ortaya çıktı.

        ABD, benzer mesajlarıWashington’da BDP Lideri Selahattin Demirtaş’a da vermişti. Üst düzey bir kaynak, “Geçmişte bu tür doğrudan mesajları Ankara’da verirdik. Washington’ın mesajları daha yumuşak olurdu. Bu kez,Washington da mesajlarını Ankara’nın tonunda verdi” yorumunu yaptı.

        İçeride ve dışarıda yaşanan gelişmeler gerçekten de PKK’nın altındaki zeminin giderek kaydığını gösteriyor. Suriye’deki kanlı rejime bel bağlayarak iş yapmaya kalkmak ise gerçekten tam bir çıkmaz yol politikası sayılmalı.

        Ancak genelde daha makul olduğu düşünülen Karayılan, Özgürel’in örgüt içinde şahin/ılımlı kanatlar olduğu yönündeki önermesine de “Yok yok öyle bir şey.. Bunlar psikolojik savaşın yansıması.. Ama buna inanıldığını da biliyorum... Burada herkes ılımlı, herkes sertlik yanlısı” diye cevap veriyor. Örgütün üzerine gelindiği takdirde mücadele edeceğini, teslim olmayacağını ekliyor. Ama tüm gelişmeler Kürt milliyetçisi siyasetin, hele anadil eğitiminin seçmeli ders olarak verileceği bir ortamda, şiddet yoluyla mesafe kat edemeyeceğine işaret ediyor.

        Bu konularda Leyla Zana ise BDP liderliğini darmadağın eden ama bu arada devleti de topa tuttuğu bir mülakat verdi. Zana asker ya da polisin suçlu suçsuz, üye ya da değil herkesi KCK operasyonlarıyla derdest ederek Kürt hareketini sindirebileceğini düşünmüyor.

        Ancak “Bu işi isterse en güçlü durdurur. O güçlü kimdir, şimdiki hükümettir. O hükümetin başı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Tarihin en güçlü hükümetinin başındaki isim isterse o iradeyi gösterir, buna gücü yeter ve bu sorunu da çözer. Ben onun bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim” diyor.

        Zana “Kürt sorunu sözünü şiddetle reddediyorum. Ortada bir hak talebi meselesi vardır... Soruna Kürt sorunu diyerek başlarsak bu halkı başlı başına sorunmuş gibi algılanmanın önünü açarız” çizgisinde. BDP’lilerin kendi tabanlarıyla uzak düştüklerini savunduktan sonra, “BDP’nin dikkat edeceği bir önemli husus da kapalı kapılar ardında olumlu, Kürtlere yönelik kameralar önünde ise bunun tam tersi olan gerilim dilinden vazgeçmeli. Yani içeride başka, dışarıda başka konuşmamalı” diye ekliyor.

        Sonuçta şiddetten bıkmış bir toplum, savaşın bitmesinde çıkarı olan uluslararası aktörler ve cesaretle konuşan siyasi kişilikler var artık. Bundan sonrasında ilk adımı atmak, KCK aşırılıklarını silmek ve siyaset alanını açmak gerçekten de hükümetin işidir.

        Diğer Yazılar