Gazze operasyonunun perde arkası
BELKİ de en dürüst ve yerinde başlığı İsrail'in vicdanı görevini yapan Haaretz Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Aluf Benn attı: "İsrail Gazze'deki taşeronunu öldürdü". Ahmet Cebari dört yıl önceki Gazze saldırısından bile önce Gazze'den İsrail'e yönelik füze ateşlerinin veya eylemlerin kontrol altında tutulmasını sağlayan kişiydi. Bunun karşılığında da Hamas'ın Gazze'deki iktidarının konsolidasyonunu sağlayacak kolaylıklar İsrail tarafından sağlanıyordu.
Öncelikle Gazze'deki çoluk çocuk, bebek demeden Filistinli sivillerin ve onların ardından da İsrailli sivillerin bedelini ödeyecekleri hayli ahlaksız bir oyun bir kez daha sahneleniyor. Olayın göze çarpan ilk tarafı ve hemen görülebilecek kepazeliği İsrail seçimleriyle bağlantılı. Tıpkı dört sene önce olduğu gibi İsrail'de seçim hazırlıkları yapılıyor.
Ahmet Cebari İsrailli asker Gilad Şalit'in Filistinli mahkûmlar karşılığında serbest bırakılmasını sağlayan anlaşmanın mimarlarındandı. Dolayısıyla Ortadoğu'nun Türklerin pek de anlamadığı dinamikleri içinde İsrail ile arası iyi sayılabilecek bir kişiydi. Ne var ki İsrail'e Hamas dışındaki örgütler tarafından yöneltilen füze saldırılarına engel olamadığı için İsrail hükümeti tarafından belli ki topun ağzına yerleştirilmişti.
İsraillilerin gerekçe olarak gösterdikleri gibi bu yıl içinde Gazze'den İsrail'in güney şehirlerine yaklaşık 800 füze atılmıştı. Bu 800 füzelik saldırının sonucunda ölen sayısı ise sıfırdı. Yakın zamana kadar füzeleri atanlar genellikle Hamas'tan daha radikal cihatçı örgütlerdi. Son haftalarda ise Hamas bu şenliğe katılmaya karar vermişti. Bunun da Filistin'in ve örgüt olarak Hamas'ın kendi iç dengeleriyle bağlantısı vardı.
Yakın zamanlara kadar Hamas'ın sürgündeki liderliği örgüt içinde ciddi ağırlık taşıyordu. İzlediği siyasette de dışarıdaki liderlik her gün İsrail'in gazabıyla cebelleşmek zorunda kalan Gazze'deki liderlikten daha radikal ve sertlik yanlısıydı. Önde sayılmasının bir nedeni de bu radikalliğiydi. Hatırlanacağı gibi AKP hükümeti Filistin'deki seçimleri Hamas'ın kazanmasından sonra Gazze'deki İsmail Haniye'yi değil Halid Meşal'i Türkiye'ye davet etmişti. Meşal'in ağırlığı Gazze'de günlük işleri yapanlardan daha fazlaydı.
Suriye'de iç savaşa yol açacak gelişmelerin başlamasıyla bu denge giderek bozulmaya başladı. Hamas'ın Şam'dan kaçması, hem Suriye'den aldığı desteği bitirdi hem de İran'ın öfkelenerek örgüte verdiği parayı kısmasına yol açtı. Şam'dan ayrılan ve uzun bir süre nereye gideceğini bilemeyen Meşal taktik bir adımla istifa etti. Bu arada da kontrolü tamamen ele geçirmek isteyen ve dışarının etkisini kırmak isteyen Gazze'deki Haniye ekibi tutumunu sertleştirmeye başladı.
El Fetih'in artık tümüyle tükendiği, Filistin Yönetimi'nin şiddetli bir meşruiyet krizi yaşadığı, BM Genel Kurulu'nda Filistin devletini tanıtma gayretinin İsrail'in sert tepkisi nedeniyle sonuç vermeyebileceği bir ortamda Hamas kendi kredibilitesini daha da yükseltmek istedi. Sonuçta Hamas hem Mısır'a arkasını yaslayabilecek durumda hem de parasızlıktan dökülen Filistin Yönetimi'nin aksine Katar'dan gelen paralarla cebi dolu. Ancak İsrail saldırısının çok insafsız olması halinde Hamas'ın hesapları da geri tepebilir.
İsrail'e gelince. Hem BM'deki oylamaya verdiği tepkinin hem de son saldırının da gösterdiği gibi bu ülkenin barışla filan arası yok. Hüseyin İbiş'in yazdığı gibi bir kez daha muharebeyi kazansa bile Hamas'ı yok etme ihtimali sıfır. Tersine daha radikal unsurları güçlendirebilir. Bu arada Mısır büyükelçisini çekti, çalkantılarla sarsılan Ürdün rejimi ayakta kalma mücadelesi veriyor. Kahire ile ilişkileri kopma noktasına getirmek ya da yanı başında çöken bir rejim görmek İsrail açısından arzu edilir gelişmeler de değildir.
Akıllar başlara gelene kadarsa masum insanlar tarafların sinisizminin bedelini canlarıyla ödemeyi sürdürecektir.