Bibi'nin son turu
İSRAİL seçimleri sonrasında akla ilk gelen mesel "mağrur olma padişahım senden büyük Allah var" olmalı herhalde. İsrail siyaset sahnesine tamamen hâkim olduğuna inanan ve başkalarınca da böyle görülen Başbakan Bibi Netanyahu ağır bir sille yedi. Biri sağda diğeri ise sosyoekonomik anlamda merkezde iki yeni yetme siyasetçi Bibi'nin hegemonya hesaplarını bozdu.
Bibi ülkenin genelde giderek daha milliyetçi ve daha dinci/muhafazakâr olduğunu hesaplayarak önce Likud Partisi içindeki daha liberal şahsiyetlerin temizlenmesine göz yumdu. Ardından "Evimiz İsrail" partisiyle birleşerek seçime girdi. İki partinin toplam oyu düştüğü gibi Meclis'teki sayıları da dörtte bir oranında azaldı. Her ne kadar Bibi bundan sonraki hükümeti kuracaksa da ülkenin geleceğinde daha uzun süre etkili olması zor.
Dış politika, İran meselesi ve Barış Süreci'nin hemen hiç tartışılmadığı bu seçimde nesiller arası bayrak değişimi başlamış oldu. Bunun yanı sıra laik İsrail, sistemin kaymağını yiyip hiçbir sorumluluk ve bedel üstlenmediğine inandığı dindar/dinci İsrail'e karşı isyan bayrağını açtı. Din okullarına giden öğrencilerin askerlik yapıp yapmayacakları konusu tam da bu nedenle seçimin en hararetli konularında birisi oldu. Laik İsrail giderek hayat alanını daha fazla daraltan aşırı dindar militan cemaatlere ve hareketlere yeter deme gereği duydu.
İsrail'in Filistin kökenli vatandaşlarının siyasi sisteme yabancılaşmalarının giderek hızlanması da seçim sonuçlarına yansıdı.1999'dan beri en yüksek katılımla gerçekleşen seçimlerde Filistin kökenlilerin önemli bir kesimi sandıklara gitmedi. Gene de iki partiyle Meclis'te temsil ediliyorlar.
İsrailli seçmenin yerleşik siyasilerden ve eski partilerin çoğundan bıktığını gösteren bu seçimlerin iki görünen kazananı var. Birisi yeni teknoloji alanında çok başarılı olduktan sonra Bibi'nin müsteşarlığını da yapmış, bu seçimlere girmeden kendi partisini kuran aşırı sağcı Naftali Bennett. Bennett'in toprak yayılmacılığını savunan milliyetçiliği dini motiflerle bezeli değil. O nedenle kozmopolit merkezlerden de oy alabildi. Diğer kazanan, geçen yıla kadar İsrail'in en meşhur köşe yazarı ve TV sunucularından, liseden terk Yair Lapid.
Bibi seçim kampanyasında güvenlik ve İran'ın nükleer programına karşı olmak gibi unsurları öne çıkardı. Halbuki bu seçimler özünde İsrail toplumunda, özellikle de orta sınıflarda yerleşik düzene karşı kabaran öfkenin açığa çıktığı bir siyasi mücadeleydi. 2011 yazında yüksek ev kiraları ve eriyen orta sınıf gelirlerini protesto etmek üzere Tel Aviv'de başlayan Sosyal Hareket'in artçı dalgaları bu seçimlerin sonuçlarını belirledi.
Kendisi de İsrail seçkinlerinden olan Lapid'in orta sınıflara yönelik, eşit gelir dağılımını vurgulayan kampanyası pek kimsenin beklemediği başarısının en önemli sebebiydi. Sosyalist ilkelerle kurulan bu ülkedeki artan gelir eşitsizliği, küçük bir zümrenin oligarşik varlığı dünyanın başka yerlerindeki gibi bir orta sınıf isyanını tetikledi.
Laik, şehirli, orta sınıf çıkarlarını savunan bir aday olduğu için dünya medyası Lapid'i mülayim olarak görmeyi tercih etti. Bu kitle son tahlilde barış sürecinden pek hazzetmiyor, Filistinlilere güvenmiyor. Ne var ki İsrail'in katı tutumu nedeniyle dünya tarafından dışlanmasından da rahatsız. ABD ile daha az gerginlik istiyor. Sosyal ve ekonomik konularda merkezde sayılsa bile Filistin konusunda Lapid'in tavrı net değil. Kudüs'ün bölünmesine karşı.
Netanyahu yeni hükümeti muhtemelen Lapid'i de içeren bir koalisyon olarak kuracak. Dış politikada yumuşaması gerekecek. Obama karşısında bir önceki dönemdeki kadar küstah olması zor. İran'ın nükleer programına karşı askeri müdahale tehdidini de eskisi kadar kolay savuramayacaktır.