Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Chicago

        PAZARTESİ günü Boston Maratonu'nun bitmesine yakın patlayan bombalar ABD'de tam anlamıyla şok etkisi yarattı. Gelişmiş ya da örgütlü toplum farkı böyle anlarda öne çıkıyor. Yetkililer ortalığı fazla karıştırmadan tedbirlerini aldılar. Olayların gerçekleşmesinden kısa süre sonra düzenli açıklamalar yapıldı. Dün sabah Boston belediye başkanı, emniyet müdürü, eyalet valisi ve adalet bakanı bir basın toplantısıyla etraflı bilgi verdiler. Yaralıların çoğunun taşındığı hastanenin başhekimi sabırla her soruyu cevaplayarak durumu anlattı.

        Sosyal medyada ırkçı ya da dini bağnazlık damarlarının kabardığına işaret eden mesajlar görüldüyse de anaakım medya olayı mümkün olduğunca sükûnetle değerlendirmeye çalıştı. CNN'in el Kaide vurgusuna karşı, Boston televizyonlarında ağır basan tahmin eylemin yerel, devlet karşıtı gruplar tarafından düzenlenmiş olabileceğiydi. Ancak 2 Mayıs Usame bin Ladin'in öldürülmesinin birinci yıldönümü olduğu için el Kaide eylemi olma ihtimali dışlanmıyor.

        Eğer eylem ulusötesi bir terör örgütünün işiyse Amerikalılar bir kez daha dünyadan kaçamayacaklarını anlamış olacaklar. Gerçekten de dünya, hemen her konuda Washington'a bakarken ABD'nin gündemi tamamen içedönük.

        Buradaki yerel gazeteleri okuduğunuzda Amerikan toplumunun kahir ekseriyetinin dünyayı umursamadığını, Suriye'de ya da başka yerde herhangi bir savaşa bulaşmak istemediğini anlıyorsunuz. Boston'daki eyleme kadar Amerikan gündeminin üç ana maddesi vardı. Tüm tartışmalar bu üç konu etrafında dönüyordu. Bu konularda atılacak adımların nasıl sonuçlanacağı ABD'nin 21. yüzyılı toplum ve siyaset olarak nasıl kurgulayacağına dair ipuçları verecek.

        Konulardan birincisi ABD'de silah satışıyla ilgili. Neredeyse nüfusu kadar silahın bulunduğu, otomatik saldırı silahlarının gazoz alır gibi satın alınabildiği bir ülke burası. Bu nedenle ara ara okullarda, işyerlerinde cinnet getiren birileri, ellerinin altındaki muazzam ölümcül silahlarla toplu katliam gerçekleştirebiliyorlar.

        Silah lobisi ABD anayasasının ikinci ek maddesine atıfla kamuoyunu da ikna ettiğinden silah sahibi olmak bir anayasal hak diye görülüyor. Herhangi bir kısıtlamanın bu hakkın ellerinden alınması anlamına geldiğine inanan geniş bir kitle var. Bu nedenle silah satışını zorlaştırıcı kurallar koymak siyaseten çok güç. Nitekim Obama'nın desteklediği, Senato'daki kanun tasarısını şiddetli bir muhalefet bekliyor.

        İkinci konu göçmen yasası. ABD'de 11 milyon yasadışı çalışan olduğu biliniyor. Bunların büyük çoğunluğu Latin Amerika kökenli. Cumhuriyetçi Parti bu yasadışı göçmenlerin yasal statüye geçmesine karşı çıktığından son seçimlerde Amerikan nüfusunda en hızlı yükselen grup olan Latin kökenlilerin oyunu alamamıştı. Bunun da baskısıyla iki partiden aklı başında siyasiler Senato'ya serttartışmalara yol açacak yeni bir yasa taslağı sundular.

        Son konu bütçe. Obama Kongre'ye sunduğu bütçede kendi tabanının hoşuna gitmeyecek pek çok öncelik saptadı. Sosyal güvenlik ve yaşlılara yönelik sağlık programlarında enflasyon hesaplamasını değiştirdi. Kendi sağlık sigortası programına dokunmuyor. Cumhuriyetçilerin istediği gibi harcamaları kısarken varlıklı Amerikalılardan daha fazla vergi toplamayı hedefliyor. Muhtemelen Cumhuriyetçilerin bu bütçeyi reddedeceklerini hesaplıyor.

        Obama'nın bütçesi bir yandan da kısıtlı kaynakların nasıl dağıtılacağına dair bir öncelik değişikliği içeriyor. ABD bütçesinden yaşlılara kişi başına 7 dolar giderken çocuklara 1 dolar ayrılıyor. Bütçe çocuklara yönelik kaynakları artırmayı öngörüyor. Bu şekilde Obama önümüzdeki dönemde nesiller arası kaynak savaşlarının açılışını yaparken Demokrat partinin tabanında yeni bir toplumsal koalisyonun ilk adımlarını da atmış oluyor.

        Diğer Yazılar