Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)

        ÜMRAN AVCI / HABERTURK.COM - KÜLTÜR SANAT

        avci.umran@gmail.com

        Küçükken mahallemizde ilk bisikleti alan arkadaşım Mualla’ydı. Ona diğer çocuklar eklendi. Bir bisikletimin olmayışından mı bilmem her gün rüyalarıma girer olmuştu. Belki garip gelecek ama bisiklete binmeyi, üstünde dengede durmayı bile rüyamda öğrendim. Ama gelin görün ki, hep “Bi tur versene” diyen oldum. Bisiklet benim için içimde ukde kalan oldu. “Bi Tur Versene” kitabını görünce işim cız etti. Tam da bu yüzden, bu hafta Aydan Çelik’in bisikletine biniyor ve onunla birlikte pedal çeviriyoruz…

        “Bi Tur Versene” iki ayda iki baskı yapan bir bisiklet kitabı. Bir çeşit albüm kitap. 1990’ların ortasından beri yoluna “bağımsız bir çizer - yazar” olarak devam eden Aydan Çelik bu kitapla çiziyor, yazıyor ve bisiklet üstünde çocukluğunu arıyor… Aydan Çelik’in bisiklet üzerine yazı ve şahane çizimlerinin yer aldığı kitapta bisiklet dünyasına yolculuk ediyor, onun hakkında ne varsa öğreniyorsunuz…

        İşte “Bi Tur Versene”den alıntılarla bisikleti dünyası…

        John Lennon, “Çocukluk rüyam bir bisiklete sahip olmaktı” diyor ve ekliyor: “O bisiklete kavuştuğumda Liverpool’daki, belki de dünyadaki en mutlu çocuk bendim. Çoğu çocuk geceleri bisikletlerini dışarıda bırakıyordu ama ben eve alıyordum. Hatta ilk gece onu yatağımda sakladım…”

        Bisikletin ilk el modellerinin Çin’de görüldüğü söylenegelmiştir. Yine Afrika’da kökü çok eskilere dayanan tahta bisikletlerin kullanıldığı bilinmekte. Ama modern dünyaya bisiklet fikrini armağan eden kişi, şahsına yakışacağı gibi Leonardo da Vinci…

        Leonardo’nun kağıt üstündeki tahta bisiklet çizimi bugün kullanılan bisikletin temel mantığını aynen taşır. Kaynaklar iki pedallı bisikletin 1840’larda o çizimden ilham alınarak yapıldığını söyler. Türkiye’nin bisikletle tanışması ise bir asrı çoktan geçti…

        Bisiklet, insan aklının yarattığı en uçuk, en heyecan verici ve neşeli icatlarından biri.Yalnızca o da değil. Yeri gelince bir başkaldırı simgesi, bir direniş sembolü, yeri geldiğinde de romantizmin, sporun, sadeliğin imgesi…

        Arjantin’de 1978’de yapılan askeri darbenin ardından 350 direnişçi kayboldu. Bu dönemde kaybolan direnişçiler genellikle terk edilmiş bisikletlerinden anlaşılıyordu. Arjantinli sokak sanatçısı Fernando Traverso’nun yapıtlarını Buenos Aires’in çok sayıda sokağında, duvarında, kapısında görmek mümkün. Yapıtlarının hepsi bisiklet stensilerinden oluşuyor. Traverso’nun yaptığı 350 bisiklet, Arjantin’de 1978 darbesinde kaybolan 350 direnişçinin anısını simgeliyor… Terk edilmiş bisikletlerin imgelerini kentin sokaklarına serpiştiren Traverso, “Unutmaya karşı mücadele, iktidara karşı mücadeledir” özdeyişini de sanatının mottosu …

        Traverso’nun yaptığının bir benzerini 2007 İstanbul Bienali’nde Avusturyalı sanatçı Rainer Ganalh yaptı. Bir bisiklet tutkunu olan ve dünyanın bisikletle sanatı birleştiren Ganalh’ın Bienal’daki çalışması “Susturulan Sesler” başlığını taşıyordu. Alt başlıkta ise “İstanbul’un Gazeteci Cinayetleri Topografyasını Bisikletle Dolaşmak” yazıyordu…

        Ganalh, cinayetlerin işlendiği 21 noktaya bisikletiyle gitmiş, gazetecilerin düştükleri yere yazılar yazmış, fotoğraf ve video çekimleri yapmış, bunları Bienal’de sergilemişti…

        Bi Tur Versene / Bisiklet Yazıları / Çizileri Aydan Çelik, Optimis Yayınları, 152 sf, 33 TL

        Bütün bunlar bir yana Aydan Çelik için bisiklet nedir, gelin bir de onun sesine kulak verelim:

        “(…) Bisiklet gibi, ancak hareket ettiğinde dengede durabilen bir nesne akıl fikir ötesidir. Bu tuhaflık isin içine ancak şeytanı katarak açıklanabilir. Şeytandan yola çıkılarak kat edilen yol, Müslüman mahallesindeki salyangoza ulaşır. Bisiklet Müslüman mahallesindeki salyangozdur. (…) Bir kent teröriste olarak otomobil, benzin gibi ‘yabancı’ destek almadığı sürece bir hiçtir. Oysa bisiklet insan organizmasının doğal uzantısıdır. Bisiklet, insanı kendi özüne çağırırken, otomobil yabancılaştırma efektlerinin en afilisidir. (…) Son söz olarak; bisikletin Müslüman mahallesindeki salyangozluğu, yalnızca doku uyumsuzluğuna gönderme yapan bir metafor değildir. Bisiklet bizzat yavaşlığı ile de salyangozun ta kendisidir. Her şeyin hıza endekslendiği kaotik bir dünyada o; huzuru, sükûnette bulacağımızın idrakidir.”

        Kitabın başında ise bir bisiklet manifestosu var ki, birkaçını sıralamadan geçmek olmaz… Siz manifestoya göz atarak yazıyı noktalarken, iç sesinizin “Ah şimdi bisikletle bi tur atıyor olsaydım” sözlerine sakın ha kulak tıkamayın…

        Haa bir de herkesin ama önce tüm çocukların bir bisikleti olsun!…

        Bisiklet… Eşitliktir: Bazen o sizi taşır, bazen siz onu

        Özgürlüktür: Ferman padişahın, dağlar bizimdir.

        Kardesliktir: Bir agaç gibi tek ve hür öte yandan.

        Tevazudur: Estağfurullah beri yandan.

        Çocukluktur: Hayatla izdivacın balayı günlerinden.

        Rüyadır: Üç yaşında başlar, hayat boyu sürer.

        Hayal gücüdür: Durduğunda devrilir.

        Dengedir: Statükoyla alakasız.

        Aşktır: Her bahar sırtınızı ürpertir.

        Libidodur: Düz duvarlar sizindir.

        Bahardır: Papatyalarla aynı nebatattan.

        Yazdır: Yaz yaz bitmez bir metnin iki noktası.

        Devrimdir: Gerçekçi olur imkânsızı ister.

        Ütopyadır: Ayaklar hep havada.

        Muhaliftir: Iktidara müdanasız.

        Mesttir: Ömer Hayyam’ın üzüm suyundan.

        Bir lokma bir hırkadır: Derviş soyundan.

        Kerameti kendinden menkuldür: Bir bilen bilir, bir de binen.

        Bi tur versenedir: Bos arsaların ranta yenik düşmediği zamanlardan.

        Aşüftedir: Yoldan çıkartır.

        İsyandır: Bush’u iki kere dehledi üzerinden.

        Köroğlu’dur: Otomobil icat olur mertlik bozulur.

        Müslüman mahallesinde salyangozdur: Eyvallahı yoktur âleme.

        HAFTANIN YENİ ÇIKAN KİTAPLARI

        Hatırda Kalmaz Satırda Kalır, Ümit Bayazoğlu, Aras Yayıncılık, 388 sayfa, 20 TL

        58 portreden oluşan Hatırda Kalmaz Satırda Kalır'da Ümit Bayazoğlu, kamuoyunun gözü önünde yer almış figürlerin saklı kalmış yönlerini gün yüzüne çıkarırken, bir yandan da zamanla unutulup hatırlardan silinen insanların hayat hikâyelerini sunuyor. Ahmet Rifat Çalıka, Cemal Granda, Limancı Hamdi, Sami Günzberg, John Godolphin Bennett, Atatürk, Pierre Loti, Namık Kemal, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Melek Kobra, Karekin Deveciyan, Necip Fazıl Kısakürek, Sami Sabit Karaman, Yahya Kemal, Hasan Amçca... İçkici, dişçi, yasaklı karikatürist, İttihatçı, tarihçi, figüran, Milli Mücadeleci, ressam, milletvekili, Beyaz Rus, padişah, mimar, yazar, ağaçsever, Çerkez, gurme, kafatasçı, Kürt, külhanbeyi, uşak, Osmanlıcı, vatan haini, Yahudi, sahaf, dolandırıcı, manav, Ermeni, talancı, vatan şairi... Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinden 58 "aykırı" portre.

        Saklı Kitap, Sibel Eraslan, Timaş Yayınları, 192 sf, 12 TL

        Sibel Eraslan’den bir 28 Şubat romanı. Eraslan, 28 Şubat’la savrulan, yerinden koparılan, sürekli kendilerini izleyen bir gözle, “Tepegöz”le yaşatılan bir neslin romanını yazdı. Saklı Kitap, askerin vesayetçi anlayışın ve özellikle onun üniversitelerdeki tahakkümü altında zorla “ikna odalarına” alınmış, yaftalanmış, itilmiş yedi genç kadının ve onların sadık bir arkadaşlarının hikâyesi üzerinden bize yaşananları unutmanın o kadar da kolay olmadığını nezaketle ve samimiyetle anlatan bir roman. Belki de bu kitaba anı roman demek daha doğru. Her ne kadar kurgusal bir çerçeve üzerinden aksa da özellikle hikâyeleri anlatılan yedi genç kadın, büyük ölçüde yaşanmış olaylardan yola çıkılarak çizilmiş. SRYY, SHRYSF, MHDVRN, MCD, GLSTN, DRY ve BLKS, Saklı Kitap’ın gerçek ve gizli kahramanları… Üniversitelerde, lisede, iş hayatında, asker eşi olarak istenmenin acılığının yaşatıldığı kadınlar. Hatta içlerinde başörtülü olmadığı halde takibata uğratıla biri var.

        Eraslan, romanın genel atmosferini 28 Şubat ve takip eden yıllar üzerine kursa da Saklı Kitap aslında bizi yasaklanan kitaplarla 1930’ların Türkiye’sine de götürüyor; dostluk, sadakat, kardeşlik bilinci üzerinden neredeyse iki bin yıl öncesine Ashab-ı Kehf’in hikâyesine de bağlıyor.

        Türk Dış Politikası 3, Editör; Baskın Oran, İletişim Yayınları, 885 sf, 70 TL

        Uzman bir akademisyen grubu tarafından hazırlanan bu yapıt, bugüne değin yazılmış en hacimli ve ayrıntılı Türk Dış Politikası kitabıdır... Ama bu üç ciltlik çalışma yalnızca meslekten olanlara, uzmanlara hitap etmiyor. Çünkü onu anlamak için uluslararası ilişkiler eğitimi görmüş olmak gerekmiyor; meraklı bir okur olmak yeterli. Öncelikle, uzmanlık jargonundan kaçınarak, rahat bir dille kaleme alındı. İkincisi, dış politika, toplumsal olaylarla, iç politikayla ve uluslararası gelişmelerle harmanlanmış biçimde ayağı yere bastırılarak anlatıldı. Üçüncüsü, özel bilgi gerektirebilecek bütün terim ve kavramlar metinlerin içinde yer alan küçük “kutu”larda açıklandı. İktisat’tan hukuk’a, sosyoloji’den coğrafya’ya, iç politika’dan siyasal tarih’e, strateji’den ekonomi politik’e, dinler tarihi’ne kadar on dört yan dala yayılan bu kutularıyla ve anlattığı dönemlere ilişkin geniş görsel malzemesiyle bu yapıt, bir “Uluslararası İlişkiler Ansiklopedisi” niteliğinde. Türk dış politikasını, bir resmî görüşe ya da herhangi bir siyasal dogmatizme bağlı kalmadan, bütün boyutlarıyla, bütün verileri ve gerçekliğiyle irdeleyen temel bir başvuru kaynağı…

        Diğer Yazılar

        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.