Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜNYANIN önemli ve “kamuyu ciddiye alan” yayınlarında dünden beri en önemli haberlerden biri, “eşitsizlik!”

        İnsanoğlunun hikâyesinin neredeyse en başlarından bildiği ama her gün her an hayatında yaşadığı onca adaletsizlik, gerilim, sıkıntının içinde belki de çok az konuştuğu mevzu!

        İsyanların, ayaklanmaların, devrimlerin veya baskı rejimlerinin en önemli meselesi.

        *

        “Dünya Servet ve Gelir Bilgi Bankası” çerçevesinde bir araya gelmiş 100 kadar iktisatçı, 1980-2016 yıllarını kapsayan ve dünyadaki gelir ve servet dağılımı eşitsizliklerini yüzlere çarpan ilk raporlarını yayınladı.

        Raporu kaleme alanların başında, kapitalizmin en kapsamlı eleştirisi olan “Marx’ın Kapital’i”nden 150 yıl kadar sonra, Türkçe dahil çeşitli dillerde 2.5 milyon baskısı satılan “21. Yüzyılda Kapital”i yazan, Paris Ekonomi Okulu’ndan iktisatçı Thomas Piketty var.

        Ona göre, bu araştırma ve kullandığı veriler, Dünya Bankası gibi kurumların ilgilendiği rakamların çok çok ötesinde:

        Onlar sadece yoksulların yoksulluğuna bakıyor; biz ise zenginlerin artan varlığına baktık, demeye getiriyor.

        *

        Biraz özetlersem:

        1. Reagan-Thatcher-Evren dönemi denebilecek 1980’den bu yana, dünyanın en zengin yüzde 1 nüfusu, artan gelirin, yani büyümenin yüzde 27’sini kapmış. En alttaki yüzde 50’ye ise yüzde 12 pay kalmış.

        2. O dönem ABD ile Avrupa’da en zengin yüzde 1 nüfus toplam gelirin yüzde 10’una sahipken, 2016 sonunda bu oran Avrupa’da yüzde 12’ye çıkarken ABD’de yüzde 20’ye fırlamış.

        3. Hâlâ vergi, gelir dağıtımı gibi politikalarla “en eşitlikçi” sayılan Fransa’da bile, o süreçte en zengin yüzde 1’in geliri yüzde 98 artarken geri kalan nüfusunki sadece yüzde 31 yükselebilmiş.

        4. Milli gelirin ülkenin en zengin yüzde 10’una giden payı Avrupa’da yüzde 37, “komünist” Çin’de yüzde 41, K.Amerika’da yüzde 47, Hindistan ve Brezilya’da yüzde 55, Ortadoğu’da yüzde 60 ve üstü!

        5. Eşitsizlik patlaması sadece gelirde değil, servette de: Rapora göre, servet, varlık, gayrimenkul ve menkul kıymet dağılımı 20’nci yüzyıla göre yüzde 30 daha eşitsiz. ABD’de en zengin yüzde 1 nüfus 1980’de servetin yüzde 22’sine sahipken, şimdi yüzde 39’unu ele geçirmiş.

        6. Servet-gelir transferinin bir veçhesi de, kamusal varlığın hızla özel ellere geçmiş olması. Yani sözde halka ait olanın artık sadece yüzde 1’e ait olması.

        7. ABD’de eşitsizlik tırmanışının bir nedeni şirketlere ve zenginlere vergi indirimleri (ki Trump yenileri peşinde). Avrupa’nın “daha eşitlikçi” olması ise vergi politikaları, eğitim eşitliği, kısmen yüksek ücretlere bağlanıyor. Tabii önceki iki yüzyılın devrim ve girişimleri, sosyal mücadeleleri, savaş sonrası sosyal devlet politikaları bunların sebebi.

        *

        “Haberler”de Türkiye özel olarak yok.

        Ama araştırma ve raporun dayandığı “Veri Tabanı”ndaki tablolardan, Türkiye’nin durumunu şöyle özetleyebilirim:

        Açıkçası, 2005-2006 civarı, en zengin yüzde 1 ile en alttaki yüzde 50’nin gelir payları neredeyse eşitlenecek gibi olmuş. En zengin yüzde 1’in payı 1995’teki yüzde 27-28’den yüzde 20’nin altına inerken, en alttaki yüzde 50’ninki ilk kez yüzde 15’i geçmiş.

        Bakın, “eşitlenmesi”nden iyi haber gibi söz ettiğimiz durumda bile, bir tarafta her 100 kişiden biri, bir tarafta 50’si var.

        Yani orada bile bir Türk, elli Türk’e bedel!

        Sonra...

        2016’da durum öyle değil: O eşitsizlik eşitliği bile daha da eşitsiz hale gelmiş, en tepedeki yüzde 1 nüfusun Türkiye’nin toplam gelirindeki payı yine yüzde 25’e koşar görünüyor; nüfusun alttaki yüzde 50’sinin payı da yine yüzde 15’in altına düşer görünüyor.

        Bu hâlâ 1990’lardakine göre daha az bir uçurum.

        *

        Eşitsizlik sadece cebe veya kasaya ne girip girmediğine dair bir mesele değil. Anayasa’da kâğıt üstünde eşitmiş gibi yazan; adalet, barınma, çalışma, eğitim, sağlık, örgütlenme, ifade, seyahat, kendini geliştirme gibi tüm hak ve tabii özgürlüklerle de ilgili bir mesele.

        Az konuşsak da, herkesin eşit olarak çok konuşması gereken mesele!

        Diğer Yazılar