Sütten ağzı yanan, mamayı...
ÖNCE bebekler zehirlendi... Sonra projektörler “babasının grubuna sahip olmuş 47 yaşındaki çocuk”a döndü.
Dünyanın en büyük süt ürünleri şirketlerinden birinin bebek mamaları şimdi dünyanın en büyük problemlerinden biri oldu.
Güvenle beslediğinizi düşündüğünüz bebekler, minik çocuklara “son teknoloji”nin parlak paketleri içinden sinsice “salmonella” bakterisi sızdığında; bu ciddi bir problemdir tabii!
Bir ülkenin sınırları içindeyse, o ülkenin problemi...
Ama “şirket”imiz “47 ülkede 246 üretim merkezinde, 85 ülkede dağıtımla, 75 bin çalışanla yılda 17.5 milyar Euro ciro” yaptığını gururla, kibirle anlatıyorsa, yani “küresel ekonomi” ağalarındansa, o vakit dünyanın problemidir.
Eğer onun ürettiği markalar ülkenizde de varsa, ille bakterili, zehirli değildir elbet; ama bunu sorgulamak sizin de probleminizdir.
1933’te 33 litre sütten 17 adet “Camambert” peyniri üreterek yola çıkmış Fransız Lactalis “süt ürünleri” şirketi, İtalya (Parmalat), İspanya, Rusya, Meksika, Avustralya, Arjantin, Uruguay, İsveç gibi ülkelerde yaptığı “atak” şirket alımları sonucu devasa bir boyuta ulaştı.
Lactalis’i Türkiye’de de 2015’te Yıldız Holding, yani Ülker’in “süt ve ürünleri üretimi”nin, Ak Gıda’nın yüzde 80’ini almasıyla bileceksiniz.
Bir de Milumel, Picot, Celia gibi mamalardan.
Aralık ortasında patlayan sorun giderek bir skandala dönüştü.
Fransa’da bazı Lactalis bebek mamalarında, bebekler için ağır sonuçları olan “salmonella aguna” bakterisi çıkmıştı.
Bakterili ürünler Craon fabrikasından çıkmaydı.
Şirket (ve devlet) bir toplatma kararı çıkardı: O fabrikadan bazı tarihli bazı ürünler!
Skandal yüzünü gösteriyordu:
1. Bakteri sorunu bebeklerin minik sindirim sistemlerinde patlamadan epey önce tespit edilmiş ama üretim sürmüştü.
2. Toplatma kararından sonra bile, Carrefour, Auchan, Leclerc, Casino, Systeme U gibi büyük süpermarket zincirleri “toplatma kararlı ürün” satmıştı.
Medya üzerine gitti, Fransa devleti sorunu daha da ciddiye aldı, mağdur aileler hemen örgütlendi, davalar açılmaya başlandı, Cumhurbaşkanı Macron “hesap sorulacağı”nı söylemek zorunda kaldı; cuma günü grubun “görünmeyen, esrarengiz patronu” Emmanuel Besnier, Ekonomi Bakanı tarafından çağrıldı.
Skandal yeni yüzünü gösterdi:
1. Bu toplantıdan sonra Lactalis, o fabrikanın bazı tarihlerdeki bazı ürünlerini değil; “o fabrikanın tüm ürünlerini toplatma” kararını açıkladı. Yani halihazırda marketlerde satılmakta, evlerde tüketilmekte, toplatılmadığı için en az 3 haftadır bebeklerin biberonuna da giren ürünleri.
2. Cuma akşamı, meselenin “bir ülke, bir fabrika” sınırlarını aşabileceği; şirket- üretim-ciro-kâr küreselse bakterinin (ve bebeklerin) de küresel olabileceği şüphesi doğdu: Çünkü İspanya ve Yunanistan’da da birer vaka ortaya çıkmıştı!
Bu yine, tüm ülkeler, tüm ürünler, sınırsız panik anlamına gelmiyor...
Ama ne anlama geliyor:
Perde arkasında duran, şirketlerini borsaya dahi kote etmeyen, 2000 yılında kalp kriziyle ölen babasının yerine geçip anormal hızla büyüyen, süt üreticisine alıcı tekeli, grev yasakları dayatan, 11.5 milyar dolarla Fransa’nın 8’inci büyük kişisel servetine ulaşan (2 kardeşi de 4’er milyar dolarla 14’üncü) Besnier’nin “ortaya çıkması, şeffaflaşmak zorunda kalması, durmadan özür dilemesi, belki de kimi de açıkça yoksul olan ailelere hesap vermesi” demek...
Aynı zamanda, devletin “denetim elemanları sayısını azaltması” yüzünden sağlığa, insana, bebeklere yönelik tehditlerin sorgulanması demek. Düşük maliyetli, riskli üretim tekniklerinin sorgulanması demek.
Tamam, “şirket büyük, devlet büyük, bebekler küçük” ama bebeklerin de bir hukuku var! Varsa!
Bir açıdan benzer, aslında daha da köklü bir başka vakayı da bir süredir Habertürk’te görüyorsunuz: Kısırlık ve başka sonuçlara yol açan, ama gribe, ağrıya, ateşe karşı çok kullanılan bazı “parasetamol, ibuprofen”li ilaçlar!
Fransız ve Danimarkalı bilim adamlarının ortak araştırmasında artık resmiyete dökülen konu.
Özünde aynı mesele: Bu tür yan etkiler epeyce bilindiği halde, üretime, satışa devam!
Ve araştırmalara rağmen... E, peki şimdi ne olacak, sorusunun havada kalması.
Demek ki bebekten yaşlıya, temel bir sorun var:
Sosyal, hayati meselelerde bireysel çıkarların, şirket ve devletlerin size ne sunduğu, ne gizlediği, neye göz yumduğu; insanları nasıl gördüğü meselesi!