Raporu açıklıyorum!
- PARİS -
1959-2018. Ortak Pazar, AET, AB-Türkiye ilişkisi seneye 60 yaşında olacak. Nereden bildiğimi sormayın, bence hiç fena bir yaş değil!
Biliyorsunuz önceki gün yine “heyecan” oldu: AB yine neyimizi kötüledi, yok nelerimizi beğendi, müzakere ne olacak, tam üyelik ufku var mı, diye.
Önyargılar yine Avrupa hava sahasından gidip geldi; ön olmayan yargılar da.
Rapor açıklanmadan “ön haberler” çekiştirildi; herkes kendine göre bir içeriği beğendi veya yerdi; kimileri biraz da saptırdı.
BAZI BÖLÜMLER
Sabrınıza, affınıza sığınarak “AB Türkiye Raporu”ndan bazı bölümler aktarayım.
1. Demokratikleşme ve sosyoekonomik modernleşme programı Türkiye’yi şuralara götürüyor:
Enerji, su kaynakları, sınırlar, terörizmle mücadele gibi çok sayıda önemli uluslararası meselede önemli bir rol.
Köktenciliğe karşı İslam dünyasında seküler demokratik devletlerin gelişiminde olumlu etki.
Akdeniz, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya gibi istikrarsız bölgelerde AB’nin dış politika başarılarına olumlu etki.
2. AB, daha başka reformlara ihtiyaç olsa da, Türkiye’nin siyasi reform sürecini ve anayasal, yasal değişikliklerle reformları yürürlüğe koymadaki ilerlemeyi memnuniyetle karşılar!
3. İktidarın Türkiye’yi Avrupa standartlarında hukuki çerçeveye kavuşturmadaki etkileyici çabalarını memnuniyetle karşılar.
4. Hükümetin ve Meclis’in büyük çoğunluğunun AB konusundaki motivasyonu ve güçlü arzusunu; halkın belirgin desteğini memnuniyetle karşılar!
5. İdam cezasının kaldırılması, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, MGK’nın rolünün azaltılması, Güneydoğu’da OHAL’in kaldırılması gibi çok sayıda önemli kararı tatminle not eder.
6. Hükümetin reformlarının, bilhassa insan hakları alanında sivil toplum örgütlerine önemli eylem alanı yaratmış olmasını memnuniyetle karşılar.
7. Türkiye ekonomisinde, yüksek büyüme oranları ve dengesizliklerin azaltılmasıyla oluşan olumlu gelişmeleri memnuniyetle karşılar.
8. Ceza sürecinde, 1950 İnsan Hakları ve Siyasi Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi’ne aykırılıklar bulunsa da, bilhassa savunma hakkının güçlendirilmesini memnuniyetle karşılar.
9. Şiddete bulaşmamış ifade suçlarından hapiste olanların serbest bırakılması talebiyle; Leyla Zana ve DEP milletvekillerinin serbest bırakılmasını memnuniyetle karşılar.
10. Hükümetin anadillerde eğitim ve yayın konusundaki yasal düzenlemelerini, başka dillerde yayın yapan kanallar açmasını memnuniyetle karşılar.
11. Daha çok eksik olmasına rağmen, kadın-erkek eşitliği için yapılan düzenlemeleri memnuniyetle karşılar.
12. Uluslararası hukukun iç hukuka önceliğinin tanınmasındaki düzenlemeleri memnuniyetle karşılar.
UNUTAMADIĞIM İKİ SAHNE
Sadece “bazı” maddeleri aldım; rapor çok çok uzun. Takdir yoğun; tavsiyeler de. Denebilir ki “bir yol arkadaşlığı raporu”.
Fakat tarihi biraz eski. 14 yıl olmuş! Kimsenin artık aynı olmadığı “aynı Türkiye, aynı hükümet, aynı AB” dönemi. Sene 2004. Fıkradaki gibi, deyin ki, “Ben yeni duydum!”
Bugün, iki tarafı da geren, içinde “memnuniyet” adına “ekonomik büyüme ile mülteci meselesi” kalan, önyargısı da olan, önyargılarımıza da hitap eden çok daha kısa bir rapor var elimizde. “Yol”u bırakın, “arkadaşlık”la alakası yok. Ne orada ne bizim tarafta “memnuniyet”; sadece kızgınlık, şüphe, tepki doğal olarak!
AB de bizler de daha yaşlıyız ama belki 60 yaş başka türlü olgunluk getirir ilişkilere. Nereden biliyorsun demeyin!
Benim o günlerden ve yakından unutamadığım iki sahne var.
Bir aralık günü (o sıra üst üste gittiği) Brüksel’de Başbakan Erdoğan’ın (ve bugünün AB Bakanı Ömer Çelik’in) memnuniyeti: “Avrupa Parlamentosu kararıyla çok umutluyum. Artık, üyelik diyoruz.”
Diğeri de Avrupa Parlamentosu’nda öncelikle Yeşiller ve sol partilerin, Türkiye lehine coşkuyla Türkçe “Evet” pankartları açtığı gün.
Zaman hızlı geçiyor, olaylar, öncelikler, sorunlar değişiyor ve aslında geçmiyor belki de!