Demiryolu, cumhurbaşkanlığı… Bir Fransız tartışması!
PARİS
Fransızların şu aralar uzun uzun tartıştığı konular listesinde, ne tesadüf ki, “Demiryolları” ile “Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanlığı, cumhurbaşkanlığı sistemi” ön sıralarda.
Demiryolu tartışması da zaten Cumhurbaşkanı Macron’un “reform” diye ısrarından kaynaklandı… Giderek (makinistler hariç) katılım düşmüş olsa da, haftanın belirli günleri yapılan grev sürüyor.
Cumhurbaşkanı’nın kendisi de epey tartışma konusu ama pazartesi Meclis ve Senato’yu “Kongre” olarak Versailles Sarayı’nda toplaması ile yeni “Anayasa değişikliği” görüşmeleri öne çıkıverdi.
DEMİRYOLU GERİLİMİ
Macron yönetimi ve hükümet demiryollarında işçilerin elde ettiği hakların bazılarını reform adıyla geçersizleştirmek, demiryollarının eskiyen yapısını “düzeltmek” adına bazı kararlar aldı.
Farklı sendikalara sahip işçiler aylardır bir çalışıyor, bir grevde. Hükümet “özelleştirme” haberlerini inkar etti.
Sendikalar ise, “Sadece kendi haklarımız için değil, kamu hizmeti, daha güvenli ve iyi demiryolu taşımacılığı için grevdeyiz” diyor.
Burada izlediğim, demiryolları tartışması Fransa’nın kalbindeki konulardan; tren rötarları ciddi konu oluyor. Kazalar daha derin tartışılıyor elbette.
1985 ve 1987’de, bazı seri kazalar sonucu iki kez Demiryolları’nın (SNCF) başındaki isimler istifa zorunda kaldı. 1985’de 8 Temmuz, 3 ve 31 Ağustos’ta toplam 80 ölümlü 3 kaza sonucu ve 1987’de Paris’te iki ayrı garda toplam 57 ölümlü iki kazanın ardından.
Halihazırda işçilerin büyük hedefi olan SNCF Başkanı ise, irili ufaklı her kazadan sonra sorgulanmış; neden istifa etmiyor, diye.
Hatta Fransızlar, “Mısır’da bile 2012 ve 2017’de 40’ar ölümlü iki kazada demiryollarından sorumlu isimlerin istifa ettiğini” hatırlatıyor; hatta “İran’da bile, 44 ölümlü bir kaza”da!
CUMHURBAŞKANLIĞI “MONARŞİSİ”
Cumhurbaşkanı Macron, daha iktidarının birinci yılı sonunda, kukla bir parti, kukla milletvekilleri ve hükümet ile “Cumhurbaşkanlığı sistemi” kurmakla eleştirildi. Daha da ötesi: “Yeni bir monarşi, krallık vs.”
Elbette Fransa’da “yarı başkanlık sistemi” var ama Meclis’teki her türlü muhalefet, sağdan sola, yetki, irade, dayatma, kibir, tepeden inmecilik diye tanımladıkları “tutku ve politika”yı eleştiriyor!
Misal, soldaki “Boyun Eğmeyenler Partisi” Kraliyet Sarayı Versailles’daki “Kongre”yi de boykot etti. Birkaç Cumhuriyetçi merkez sağ milletvekili de.
1958’den beri zaten 19 kez toplanmış Kongre. 16’sı Anayasa değişiklikleri için. 3’ü birer kez cumhurbaşkanları Sarkozy, Hollande ve Macron’un hitapları vesilesiyle. Macron kendi skorunu ikilemiş oluyor!
Cumhurbaşkanı gücünü arttırmakla suçlanırken, “popülaritesi” şu sıra en düşük düzeye inmiş durumda. Çeşitli meseleler yüzünden, bilhassa toplumun alt ve orta tabakalarında ciddi hoşnutsuzluk var; o yüzden adı “Zenginlerin Cumhurbaşkanı.” Selefi Hollande’ın deyişiyle, “Hayır, En Zenginlerin Cumhurbaşkanı.” Sol muhalefetin deyişiyle, “Hayır, Zenginlerin Kralı!”
ANAYASAYA 2400 ÖNERGE
İktidarın öngördüğü Anayasa değişiklikleri 15 gün süreyle tartışılmaya başlıyor. 2 bin 400 değişiklik önergesi de hazırda bekliyor.
Değişiklikler arasında, “Görevdeki bakanları yargılayan Yüce Divan’ın kaldırılması; yargılamanın (bir kurulun izni kaydıyla) normal yargı sürecine bırakılması; ama o yargıçların da her yargıç gibi bir nevi HSYK önerisiyle yürütme tarafından seçilmesi; parlamentoda önergelerin konuyla sınırlandırılması, yasalaşma sürecinin hızlandırılması, bütçe görüşmelerinin 70 günden 50’ye indirilmesi; Korsika’nın özel statüsünün Anayasa’ya yazılması; parlamenter sayısının yüzde 30 azaltılması; yüzde 15 kadarının nispi temsille seçimi; görevin 3 dönemle sınırlandırılması; Çevre meselesinin Anayasa’nın girişine yazılması” gibi konular var.
Sağ ve sol muhalefete göre, değişikliklerin bazıları, parlamentonun işlevini, ağırlığını törpüleyerek, “Cumhurbaşkanı, Başkan, Kral Macron”a daha pürüzsüz bir iktidar yolu açmayı amaçlıyor.
Elbette Cumhurbaşkanı ve iktidar bunu reddediyor.
***
Kamu hizmetine sahip çıkılması, yolda kazaya uğrayabilmesi, canların sorumluluğu, makinistin önemi, halkın güvenliği ve mutluluğu, herkese eşit, adil kamusal hizmet gibi meselelerde “Demiryolları ile Cumhuriyet” arasında ne çok benzerlik kuruyor bu Fransızlar!
Yine de önce Belçika maçı, sonra final belki!
Hem Belçika Krallık değil mi?