Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir şey dikkatimi çekti.

        Olaylar kötü ama “Başbakan’daki değişim” dikkat çekici.

        “Sultahanahmet’te canlı bomba saldırısı” bir polisi öldürdüğünde, Başbakan’ın ilk açıklaması, “Kahraman polisimiz… Örgüt bağlantısı araştırılıyor” oldu.

        O sıra “Üstlenen örgüt” bile daha emindi.

        Derken, canlı bombanın “Rusya vatandaşı, İşid ile bağlantılı Çeçen kadın” olduğu tespit edildi.

        Belki Başbaka sütten ağzı yandığı için, yoğurdu üfleyerek yemişti.

        Çünkü tayin edildiği görevde daha yeniyken, 10 Ekim’de Bingöl’de iki polisin öldürüldüğünde şöyle demişti:

        “Kahraman polisimiz… Saldırı sonrası gece boyunca bakanlarla birlikte gelişmeleri takip ettik ve gerekli talimatları verdik. Bu işin faili konumundaki teröristler bir, iki saat içinde cezalandırıldılar.”

        ***

        Belki biliyorsunuz.

        “Bir, iki saat içinde cezalandırılanlar”ın saldırıyı yapanlar olmadığı, çatışmaya girmediği, saldırıyla bağlantılı yakalananların da öyle olmadığı gibi meseleler çıktı ortaya.

        Esas üzerinde durulmayan, “Demokratik hukuk devleti”nde bir başbakanın “Talimat verdik… Cezalandırıldılar” demesi, diyebilmesiydi.

        Bu epeyce sorunlu çünkü.

        Başbakanlar yargısız infaz talimatı veremez; verebilir elbet, o vakit “Susurluk” olur, Uludere olur!

        Türkiye’de de öyle olur; Fransa’da da öyle.

        “Cezalandırma” yargısız infaz işi değil, hukuk ve yargı sürecidir.

        Hakkı hukukuyla bir hukuk devletinde, her infaz, icracısı ve talimatı verenle birlikte merak ve yargı konusu olabilir.

        Hele hele bir de böyle önyargı ve son yanılgı varsa.

        Faili olduğu bile belli olmayan “Faili durumdakiler cezalandırılmışsa.”

        ***

        Orada da yargısız, şüpheli infazlar oluyor elbette; belki “faili durumundakiler” de “ölü ele geçirilecek” ama (Gün içinde böyle yazmıştım; akşam da ölü ele geçirildiler)…

        Fransa’yı ve dünyayı sarsan “Paris katliamı” ardından, olay yerine koşan Fransa Cumhurbaşkanı’nın, sıcağı sıcağına “cezalandırma”yı hangi bağlamda kullandığına, usulen veya mecburen bile olsa, neden durmadan “yargı, mahkeme” dediğine bir dikkat etmek lazım.

        ***

        İşte o yüzden, Sultanahmet demecindeki “Örgüt bağlantısını araştırıyoruz” sözü, havuz medyası canlı bombayı neredeyse Ana muhalefet partili bile yapmışken, epey önemli aşamaydı.

        Öyle ya, Dışişleri Bakanı iken, 24 Ağustos 2012’de, “Suriye’deki sancılı süreç çok uzun sürmeyecek. Yıllarla ifade etmek yerine, aylar ve haftalarla ifade etmek gerekir” diyen bir devlet adamından söz ediyoruz.

        Hakikaten de, yıllarla ifade etmek yerine, aylarla 28 ay, haftalarla da asgari 112 hafta olarak ifade etmek gereken bir süreç oldu.

        İyi tarafından bakarsa, bu süreçte Davutoğlu Başbakan bile oldu; Esad yerinde saydı!

        ***

        İyimserliğim bir de şundan.

        Davutoğlu’nu başbakanlığa tayin eden Başbakan bu açıdan daha zorlu bir süreç yaşamıştı.

        Hayır, sadece Esed tahmini veya “Kobane düştü, düşecek” ilanı için demiyorum.

        Düşünsenize, 2002 sonundan 2007’ye kadar “darbeci paşalar”la bir arada yaşadı; sonra “ıslak imzacı” Başbuğ’u Genelkurmay Başkanı olarak atadı…

        Sonra “darbeciler”in içeri alınmasına nezaret etti…

        En son da onların kumpas sonucu alındığı ima etti.

        Bütün o yıllar “Paralel yapı” ile işbirliği içinde çalıştı, “ne istedilerse verdi”; “Yapının her kapıyı dinleyen elemanları”nı Emniyet İstihbarat’ın başına getirdi; Havuz medyası ördeklerinin beleş gezilerle durmadan Pensilvanya’ya gidip tespih almasını teşvik etti; yurtdışındaki “Türk okulları”nı övdü, “Terör örgütü lideri”nin yanına yolladığı Başbakan Yardımcısı’na “Sor bakalım, bir emirleri var mı” deyip saygı ve selamlarını yolladı.

        Şimdi de “Arkamızdan hançerlendik” diyor.

        ***

        Artık Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı’nın “Mısır, S. Arabistan, Katar, Kuveyt, BAE, Sünni Blok, Ortadoğu liderliği” gibi tahminlerini istismar etmeyelim.

        Çünkü hakikaten son durum ümit verici:

        Başbakan, acele etmeden, temkin ve kuşkuyla, “Örgüt bağlantısını araştırıyoruz” dedi, canlı bombayı “DHKP-C” üstlenmişken bile; “Daiş-id” bağlantılı, Rusya vatandaşı Çeçen çıkmadan iki gün önce!

        ***

        Şunu da söylemeden edemeyeceğim:

        Bu öngörü, tahmin, strateji derinliği ve kesinliğiyle; Ankara’yı yıllarca dinlemiş olan ABD ve Alman istihbaratçılarını da “şebek”e çevirmişizdir.

        Çok yaşa Ankara!

        Diğer Yazılar