Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dörtlü “11 Eylül saldırısı” ardından, 2001’in o günlerinde dünyanın bir manzarası da şuydu:

        Canlı yayında izlenen, 3 bin kadar can alan o “felaket”e rağmen…

        Batı’da halklar ile devletler-hükümetler bütünleşmemişti!

        Şöyle diyeyim:

        Elbette ABD’lilerin çoğu ve manipülatif büyük medyası da Bush ve yeni-muhafazakâr şahinlerin savaş ilanına katılıyordu ama…

        ABD’de bile “savaş ve işgal karşıtı” tepkiler mevcuttu.

        Hem de onca tedirginlik verici yalan, kitle imha silahı korkusu ve El-Kaide ile Taliban gibi örgütlerin varlığına, Taliban’ın iktidarda bile bulunmasına rağmen.

        Irak’ın başında bildiğiniz Saddam bulunduğu halde.

        Hele Avrupa’da!

        İngiltere, Fransa, Almanya, İskandinavya “Afganistan ve Irak işgalleri”ne karşı ayaktaydı.

        Özellikle de çeşitli sol partiler, örgütler; çok yerde “Müslüman vatandaşlar”la da bütünleşerek.

        Arap kamuoyu zaten öyleydi.

        Diğer Müslüman ülkelerde, hatta Irak’ın düşmanı İran’da bile.

        S. Arabistan gibi ABD karakollarında despot yönetimler halkın bir kesimindeki hoşnutsuzluğu bastırmakla meşguldü.

        Bizim cennet ülkemizde ise halkın en az yüzde 80’i “müdahale, savaş, istila, işgal karşıtı”ydı.

        Ulusalcısından, milliyetçisinden, muhafazakârına, sollara.

        Bir kısım büyük sermaye, büyük medya, büyük paşa, büyük düşünüre rağmen!

        ABD yönetimi “İslami terörizm”in kırmızı kitabını yazmışken.

        Korku, dehşet propagandası zirvedeyken bile!

        ***

        Tezkereyi öyle ya da böyle kabul etmemiş Türkiye’nin, “İslami” denen bir parti iktidara gelmişken, sergilediği “demokratik” tavır ABD tehditlerini de boşa çıkarmış, açıkçası darbe tehlikesini bile zayıflatmış, ABD yönetimini ikiye bölmüş, Avrupa’da ve yoksul ülkelerde ise müthiş sempati bulmuştu.

        O itibar, “Müslüman, demokratik, savaş ve işgal karşıtı, halkı ABD’ye efelenmiş ülke” duruşu özellikle Avrupa’da etkileyici oldu.

        “Savaş ve işgal karşıtı” Avrupa sosyalist, sosyal-demokrat, yeşil, komünis ve çeşitli sollardan partiler ile başkalarının da, “Türkiye’ye AB kapısı açılsın” dediği, “Evet” pankartları ile Avrupa Parlamentosu’nda “Türkiye eylemi” yaptıkları günler işte!

        ***

        Sonra bugüne geldik.

        ABD’de tabii ki ana politikalar aynı ama o ekip yok.

        Avrupa’da ırkçılık ve yabancı düşmanlığı artmış ama yine de onların karşıtları hep mevcut.

        Türkiye ise, aynı iktidarla, o Türkiye değil; “Yeni Türkiye”, daha da başka bir şey işte!

        Nasıl becerildiyse, Işid’lerin fırça vurduğu bugünkü manzara:

        Artık “İslamcı terörist saldırıları”na karşı birleşmiş bir kamuoyu.

        Soldan sağa. Üstelik Fransa’da oyları yüzde 25’i görmüş “yabancı düşmanı, ırkçılığa, faşizanlığa yanaşık” partiyi de dışarıda bırakarak!

        Kimse Işid veya El Kaide gerekçesiyle yapılacak (yapılan) müdahale, saldırı vesaire karşısında duracak gibi değil.

        2001’de devletlerine rağmen, hükümetlerin “milli” politikalarına rağmen muhalif olan, devlet karşısına dikilen çeşitli kesimlerden örgütler ve halk, bugün devletleriyle bütünleşiyor adeta!

        Devlet ve hükümet başkanları, acılı aileler ve çeşitlilikleriyle halk birlikte yürüyor!

        ***

        3 bin kişiyi öldüren 2001 saldırısının bile yapamadığını yapan 2015!

        Bunu “Batılılar” da bir düşünecek elbet; lakin biraz da “Müslümanlar”ın düşünmesi gerekiyor Hocam!

        Bu ne o vakit!

        Turizm ve Kültür Bakanı Ömer Çelik de bir 11 Eylül referansı verdi:

        “11 Eylül sonrasında literatüre ‘Önleyici güvenlik doktrini’ diye bir şey geçti. Müslümanları, bütün İslam dünyasını potansiyel suçlu gören, herhangi bir ülkeden şüphelenildiği zaman ona saldırmayı meşru gören yaklaşımlar oldu. Bu tür yaklaşımlar radikalizmi azalttı mı, kışkırttı mı?”

        Çelik doğru bir atıfla doğru bir soru soruyor ama yanlış yerde duruyor!

        Çünkü AKP o 2003-2004 mucizesine rağmen; sonuçta Afganistan’da (işgalde) “ABD ve koalisyonun ortağı” oldu; hala orada asker var. Irak’ta “ihale kaçırmamak” için ve ABD’nin ittirmesiyle “koalisyon ortağı olduğumuz” ilan edildi.

        Suriye’ye müdahale isteyen, iktidar.

        Dışarıdan içeri girelim:

        Şu sıra, küresel değilse de, ulusal çapta “Önleyici güvenlik doktrini”ni literatüre de, yargıya da, Emniyet’e de sokan, “makul şüpheli doktrini” ile “önleyici gözaltı” yapmayı meşru gören de iktidar.

        Her muhalif tavır veya gösteriyi, terör ve darbecilikle ilişkilendiren bir ustalık!

        Açıkçası Turizm’de sorun yok da, bu Kültür tartışmalı!

        Diğer Yazılar