Avroları sıfırla Alex!
Bilmiyorum Sayın Davutoğlu nasıl anlar ama, komşu Yunanlılar evdeki avroları değil, yangın halindeki ülkenin avro yükünü sıfırlamak isteyen birisini seçti.
Belki de yanlış yaptılar.
Çünkü “zenginleşen siyasetçi” modeli daha umut verici olabilirdi.
Bu arkadaşın o işlerden pek anladığı yok; o daha ziyade yoksulluktan anlıyor.
Belki onu da yanlış anlıyor!
***
Bir de şu var.
Alexis isimli bu genç usta-arkadaş, ki kısaca Alex de Souza da diyebiliriz, otursun kalksın şansına şükretsin.
Evde derslerine çalışıp baba ve otorite sözü dinleyeceğine, daha 16 yaşında sokak eylemlerine katılmış.
“Önlük eylemi” denen, tek tipleştirmeye, “otoriter eğitim”in öğrencinin üzerine çöreklenmesine karşı yaramazlıklar işte.
5 kişinin öldüğü o eylemlerde de ölebilirdi, bir Yunanistan vatandaşı olarak.
6 kişinin öldüğü bu eylemlerde de ölebilirdi, bir Türkiye vatandaşı olarak.
“Parasız eğitim” pankartı açtı, poşu taktı diye örgüt üyesi sayılıp 10 yıla mahkum da olabilirdi; kafasına gaz kapsülü de yiyebilirdi.
***
Bir AKP’li bilgin dedi ki, “Yunan halkı aşırı uçlara prim verdi.”
Öyle hakikaten.
Ezilen, horlanan, hayatı sıkışan, bunalan halklar “aşırı uçlar”a meyleder.
Faşizm de olabilir, ki oldu.
Sol bir şeyler de olabilir, hatta devrim dahi olabilir, ki oldu.
Darbe de olabilir, ki oldu.
AKP de olabilir, nitekim öyle oldu.
Bu sizin neyi merkez, neyi herkes saydığınıza göre değişir.
1999 depremi ve 2001 ekonomik felaketi ardından, “değişerek” ve “28 Şubat mağduru” Erbakan’ı ekerek iktidara gelen AKP de, merkez sağ, merkez sol ve merkez komutanlığına göre “aşırı uç”tu; ama işte iyi uçtu!
Çünkü halk isyanı denen, bazen sandıkta patlar, bazen Tahrir’de, bazen Taksim’de, bazen Plaka'da, bazen Syntagma Meydanı’nda!
O yüzden kafadan hor görmeyin; çünkü isyanlar o gün yasa dışı olsa dahi, meşru olabilir.
Bazen eski bir şeyleri tasfiye etmek ister. Bazen sadece ses vermek ister.
Aynen 2002’de ANAP, DYP, DSP gibi, karizmatik liderler görmüş partilerin bir anda tasfiyesi; büyük sermaye, büyük medya, büyük komutanlar ve büyük tehditlere inat ortaya çıkan “halk isyanı” gibi!
İşte AKP’nin trajik değişimi de bu zaten:
Merkeze karşı bir çevre hareketiyken…
Lök gibi merkeze oturdu…
Çevredeki herkesi terörist, anarşist, darbeci görüyor!
Dinamik bir halk hareketiyken…
Dinamit bir devlet partisi oldu!
Demokrasi ihtiyacının ürünüyken, ihtiyaç fazlası ihracatçısı, imhacısı oldu!
***
İşte “Syriza” da öyle bir halk ayaklanması.
16’sında sokakta ayaklanmış arkadaş, sandıktaki isyanın lideri oldu.
Oturduğu yerden CHP, hele “Beyaz Türk” denen özünde sağcı, sorsan solcu kolcular da pay çıkarıyorlarsa, çok yanılırlar.
Oradaki CHP baraja takıldı belki de!
Çünkü bu Alexler’in geleneğinde “milli” bir şeyler olsa da, öyle başkasını aşağılayan, dışlayan, etnik, ırksal, milli üstünlük taslayan, ama bir yandan da geçmişte “CIA, Gladio” tetikçiliğine düşmüş bir şey yok sanki.
“Kontrgerillacı, darbeci” Yunan paşalarıyla iş pişirmek, pişirdiğini yemeye heveslenmek gibi şeyler de yok.
Kendileri darbe kuşağı olmayacak kadar genç olsalar dahi; darbenin, faşizmin, iç savaşın ne olduğunu akıllarından çıkarmıyorlar sanki.
***
Diz üstüne çökmüş, çöktürülmüş; rantiyelikten, hovardalıktan batağa saplanıp tabii ki yoksulların üzerine yıkılmış bir ekonominin altından kalkabilirler mi…
Arsız, densiz, insafsız küresel kapitalizm daha baştan boğmak için çıldırır mı, bilmiyoruz.
Çünkü muhtemel.
Bir zamanlar faşizan darbe yaptırırlardı… Şimdi borç yüküyle, şantajla ezebilirler elbette!
Lakin bir umut işte!
“Umut yürüyor” diyen bir umut işte!
Bizlere de dönüp “Türkiye insanları ile dayanışma… Deniz bizi ayırır, haysiyet bizi birleştirir” diye seslenen bir umut işte!
“Karşılıklı ekonomik çıkarlar”ı filan değil, “Haysiyet”i birleştirici gören bir umut işte!
Avro istiflerini sıfırlama gibi hazin, trajik noktaya gelmiş, otoriterleşmiş eski bir “halk isyanı” iktidarına nazire yaparcasına…
Avro tehditlerini sıfırlamak için patlamış bir “halk isyanı” işte!
***
Bir not da şu olabilir belki:
Bir insanın, yoksul bir insanın, çocukları aç, kendi işsiz, umutsuz bir insanın hayatında bir çuval kömürün, bir torba pirincin, bir kutu makarnanın…
Sabah ayazında belediyenin dağıttığı bir kap çorbanın ne olduğunu, bunun oy kadar değerli olabildiğini, bazı insanların sadece bunun için oy vermesinin bir tür siyasi, hatta sınıfsal tavır olabileceğini hiç düşünmemiş olanlar da Syriza’dan pek bir şey anlamaz muhtemelen.
Halk isyanları neticesinde çokça kibirli “lider” çıktığı doğrudur ve ispatlanmıştır…
Ama halkı küçümseyen salt kibirden bir halk isyanı asla çıkmaz!
Salt kibirden de, sağ kibirden de, kendini sol sanan sığ kibirden de!