Hakaretler Yokuşu!
“Cumhurbaşkanına hakaret suçu”ndan gözaltına alınan, tutuklanan, yargılananlar epeyce arttı sanırım.
Öğretim görevlisi kadın, 16 yaşında çocuk, gençler, yaşlılar.
Elimde kesin bilgi yok:
Hakaret edenler mi arttı?
Hakaret sayılan sözler, eleştiriler mi arttı?
Hakaret gerekçesiyle baskı, gözdağı mı arttı?
Artık istatistikçiler ile hukukçular bir araya gelip sebebini bulacak.
“Cumhurbaşkanına hakaret suçu” ile “Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu” arasında dönem ve uygulama bakımından farkı inceleyecekler belki.
4 yıl hapse kadar, basın yoluyla olursa daha da çetin bir suç ve ceza söz konusu.
Arınç’ın “Yüzde 50 bizden nefret ediyor” deyişi böyle ciddi istatistiksel, sosyolojik bir bilgi ise, “Hakaret artışı”nı açıklayabilir…
Yahut “Biz de yüzde 50’den nefret ediyoruz” diye bir arka perdesi varsa, o da “Hakaret suçundan alınanlarda artışı” açıklar.
Haklısınız, benim de kafam karıştı ama şöyle herhalde:
Nefret edenlerin hakaret etme ihtimali elbette var…
“Hakaret Suçu”nun da nefret edenlerden nefret etme, burunlarını sürtme kararlılığı!
***
Böyle yazı yazarken oturduğum yerden değerlendirmem belki zor ama…
Başbakanlık Danışmanı’ndan tekme yemiş Somalı bir işçi olsaydım, “Benim hakkımı, onurumu gözetmeyen, adama hesap bile sormayan bir sistem neyse ki Cumhurbaşkanı’na hakaret konusunda çok titiz” diye şükredebilirdim!
Komutanın karşısına dizip “Ulan biz başız, siz .ötsünüz. Siz kölesiniz” diye bağırdığı profesyonel askerlerden olsam, “Bize hakaret edeni Şura’da terfi ettiren sistem neyse ki Cumhurbaşkanı’na hakaret konusunda çok titiz” diye selam durabilirdim!
Kadın olduğu için aşağılanan, hakarete uğrayan, şiddete maruz kalan biri olsaydım, “Beni ezenleri ailenin reisi, efendi, masum, makul bulan sistem neyse ki Cumhurbaşkanı’na hakaret konusunda çok titiz diye teselli bulabilir, bir “erkek şiddeti”nde can veriyorsam eğer, son nefesimde bununla avunabilirdim!
Koskoca Paşa’nın, üşenmeyip ve utanmayıp yanına giderek, esas duruştaki platinli Gazi bacağına tekme yapıştırdığı orta yaşlı, çoluk çocuk sahibi profesyonel asker olsaydım, “Beni hakaret-şiddet karşısında susmak, sinmek zorunda bırakan sistem neyse ki Cumhurbaşkanı’na hakaret konusunda çok titiz” diye esas duruşta kalabilirdim!
Esas duruşta iken hakaret eden, çay tabağı fırlatan, darp eden albayımın şimdiki Cumhurbaşkanı’nın da bulunduğu Şura’da paşa oluşunu da görmüş, intihar eşiğinden dönmüş profesyonel asker olsaydım, “Bana hakaret edeni paşa bile yapan sistem neyse ki Cumhurbaşkanı’na hakaret konusunda çok titiz” diye tekmil verebilirdim!
Cumhurbaşkanı’na pek yakın Havuz Kapitalistlerinin “Ulan bu milletin şeyine koyacağız” diye konuştuğunu duymuş millet olsaydım, “Bize hakaret edene ihale yağdıran sistem neyse ki Cumhurbaşkanı’na hakaret konusunda çok titiz” diye her gün Cumhuriyet Bayramı kutlayabilirdim!
***
Tokat ve mermi yiyen çocuklar…
Tokat ve mermi yiyen kadınlar…
Taciz ve tecavüz edilen, öldürülen çocuklar, kızlar, kadınlar…
İşyerlerinde talimatla, emirle, baskıyla, tehditle ölüme yollanan binlerce işçi…
Hakaret, eziyet yüzünden intihar eden askerler, polisler…
Kimliğinden, inancından, mezhebinden ötürü aşağılananlar…
Ağzı kokanlar, asansörü tere boğanlar, göbeğini kaşıyanlar (Bunların müellifleri “çumhuriyetçi muhalifler”di), anasını da alıp gitmesi istenenler, meydanlarda yuhalatılan analar, her gün fetva şiddetine ve resmi hakaretlere maruz kadınlar, afedersin Ermeniler, memleketin her köşesinde soyuna sopuna giydirilenler, havuz medyasından her türlü çamuru yiyenler, “3, 5 kişi öldü diye ortalığı yıkanlar”, çapulcular, vandallar, yan gelip yatanlar, haddini bilmesi istenenler, tasmalılar, ölmüş birkaç Memet, yerlerde sürüklenen işçiler, memurlar, gaziler; tekmelenen, tokatlanan, dövülen, sövülenler…
Hepsi hepsi…
İster ayrı ayrı…
İster hep birlikte şükredecek:
İyi ki böyle demokrasi ve cumhuriyet var…
İyi ki herkes kanun karşısında eşit…
İyi ki Cumhurbaşkanı’na hakaret cezasız kalmıyor, diye!
Çünkü cumhurun her tür hakarete maruz kaldığı sisteme Cumhuriyet…
“Başı”na dair söylenen her şeyin hakaret sayılabileceği Cumhuriyete de Başkanlık sistemi denir!
Not: Sahi yine aklıma geldi. Başkomutan Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı’nın bağlı olduğu Başbakan, Milli Savunma Bakanı’na bağlı olmayan Genelkurmay Başkanı, “başörtülü astsubay eşi”nin lojman kartı almasını engellemek için mahkemelere yazı yazan Milli Savunma Bakanlığı…
Herhangi biri “Platinli Gazi’ye Paşa Tekmesi” konusunda açıklama yaptı mı?
Birkaç yazıda bu olayı yazdım.
Emujad suç duyurusu yaptı.
“Kendilerine hakaret” konusunda çok titiz makamlar, “Paşa’nın tekmelediği ayağı platinli Gazi” konusunda bir kelime ettiler mi?
O kelime “Yalan” da olabilirdi…
“Doğru” da olabilirdi…
Pek bir şey dediler mi?