Karizma kibirlendikçe arıza yapıyor!
Büyü yaparsan, büyülenirsen, bir gün büyü de bozulur.
Bunca maddi yük yüklersen, metal de yorulur.
Yalakalık, biat, itaat, yanaşmalık, ilişmişlik düzenleri ne kadar dikişlenirse dikişlensin, sonuçta dikiş işte. Dikiş atar.
Gözlerin bağlanmış olabilir, ama nihayetinde kör değilsindir.
Bağ gevşer, kaş göz oynar, ışık sızar.
Kulağını tıkamakla sağır olmazsın; sadece kulağını kaparsın.
Bir şey olur, tıpa atar.
Kimse sadece biat-itaat ettiğinden ibaret bir dünyaya sahip değil.
Herkesin eşi var, dostu var, kendi postu var.
Çocukları var; onların istiap hadleri var.
Sağduyulu kadınlar, akil ana babalar, tahammül ve sabrın sonunda vicdanlar var.
Sonuçta bir parti şirket değil.
Sonuçta bir parti kimsenin malı değil.
Milyonlarca insanın gönlünün, aklının, hayalinin, duasının, umudunun, mücadelesinin aktığı bir nehir, sadece bir “Havuz” dolsun, keyfine baksın diye değil.
“40 yıllık hatırı olan Hoca”ya itaatinin bile bir sonu olmuş insanların hepsine, hep “en güçlü”ye boyun eğmeyi telkin edemezsiniz.
Ne kadar hayran, sevgili, saygılı, itaatkâr olsalar da, insanlara ömür boyu kul-köle muamelesi çekemezsiniz.
Yalanlarla inşa etmeye çalıştığınız gerçeklikler, haklı isyanlarla inşa ettiklerinizin dibini çürütür; bir büyük depreme kalır.
“Karizma” kibirlendikçe, arıza yapar.
Kimse çizemese bile, kendi kendini çizer, bozar.
***
AKP’de de olan ve olacaklar böyle şeylerdir.
“Darbeci” dediklerine şimdi “mağdur komutanlar” diyen, ama ne okkalı bir özeleştiri yapan, ne onlardan, ne dün öyle bugün böyle dediği halktan, özellikle AKP’lilerden ve iktidara oy verenlerden özür dileyen…
Her şeyi “paralel”le izah etmeyi yeterli bulan…
Uzun süre “Çözüm sürecini sabote edenler var” deyip şimdi “Süreç benim. İstersem bitiririm” mealinde, milyonlarca hayatı kolayca oradan oraya sürükleyebilen, sıvasız hanelerin umutlarını bir Saray’da büyütebilme yahut sıfırlayabilme yetkisini bulan, daha fazlasını isteyen bir Cumhurbaşkanı var.
Elbette “halk seçti” ve seçim meşru.
Ancak “Ben bu ülkenin başkanıyım” dese de, kendisinin söylediği gibi “Mevcut durumun yasal zemini yok.”
O “zemin”i bulmak için herkesi hemzemin görmekte, gömmekte tereddüdü olmayabilecek büyük bir arzu!
AKP nasıl onunla büyümüşse, partinin, hükümetin şahsiyetini küçültme hakkını da gören bir liderlik!
Siyasette liderlere bağlanırsınız, elbette.
Ama bağlılığınızı, eliniz kolunuzu, aklınızı, vicdanını bağlamak olarak algılayan olursa…
Bir gün birilerinin eşi, dostu, sevdiği, canı, evladı gelir gözbağını çözer, vicdanını dürter, bastırdığı, görmezden, duymazdan, söylemezden geldiği ne varsa yavaş yavaş döker.
Burada çok daha önce de yazdığım şey…
Ötekileri rehin aldıklarını düşünenler, birden kendilerinin de rehine olduğunu fark edebilir pekala!
Arınç, “Ankara’yı parsel parsel sattı” diyor ya; tek başına bir belediye başkanının becerebileceği bir iş değil!
AKILLI KART UYANIK ÇIKTI!
Birkaç kez yazdığım bir “başörtüsü” olayı vardı.
Ankara’da bir astsubayın lojman hakkı doğmuş ancak eşi giremiyordu.
Bir kadın kendi evine giremiyordu, çünkü başörtülüydü!
TSK Akıllı Kart Yönergesi’ne göre “Çağdışı ve İnkılap Kanunlarına aykırı kılık kıyafet”le fotoğrafa lojman ve tesislere girilmesini sağlayan “Akıllı Kart” verilmiyordu.
Astsubay aile avukatları Erkan Akkuş’la birlikte Askeri yargıya gittiler.
Yönergenin iptalini de isteyerek.
Davalı Milli Savunma Bakanlığı “İnkılap Kanunları”na dayalı savunmayla davanın reddini istedi.
“Başörtüsü sorununu çözen” iktidarın bakanlığı, başörtülü bir kadının evine girmesine karşı duruyordu.
Burada yazdıktan sonra ara çözüm olarak, her sefer nizamiyede sorgulanarak evine girmesi sağlandı.
Bakanlık temsilcileri yasakta direniyordu. Bunları da yazdım.
Sonuçta şu oldu:
Önce yönerge maddesi değiştirildi; yine başörtülü fotoya geçit vermeden.
Ardından “harika bir keşif”:
Bakanlık (ve Genelkurmay) haklı bulundu ve yönergenin iptali reddedildi.
Ancak birden fark edildi ki, “Yönerge ve yasak TSK personeli için”miş!
Tabii ki öyle değildi ama öyle dendi işte.
Bir baktılar, başörtülü öğretmen TSK mensubu eşi ama TSK mensubu değilmiş!
Karar mealen şöyle çıktı:
Yasak yine geçerli ancak TSK mensuplarının başörtülü eşleri için lojman, tesis yasağı artık geçerli değil.
Elbet bir haksızlık, eşitsizlik düzeltildi.
Yıllarca nizamiyedeki analardan, orduevlerine sokulmayan eşlere; onca haksızlık da tarihte kaldı!
“Uludağ askeri tesislerinde tatil kurası” çıkmış bir başka astsubay ile eşinin ertesi gün nasıl kapı dışarı edildiğini de yazmıştım. Umarım onlardan da özür dilerler!
Başörtülü stajyeri dışarı çıkardığı için mahkemelik olan İstanbul Barosu da umarım “adalet”in başka bir şey olduğunu kavrar.
Fikr-i takip arşivinden:
‘Baş’ komutanı, Akıllı Kart!
Bakan’a göre “Başörtüsü çağdışı ve İnkılap Kanunlarına aykırı”