Kibir ve Kin'in kesintisiz tekmesi!
Dönüp dolaşıp geliyorum ama memleketin dönüp dolaştığı yerler de burası Yusuf!
Kibir ve Kin, tekme tokat, ısrarla anlamamızı istiyor olmalı!
Danışman ayağıyla tekmelediği Somalı işçiyi tekmelemeyi bırakmıyor ki, kalın kafalarımız, nasırlı kalplerimiz “Ulan bu ne artık!” diyebilsin, diyebiliyorsa!
Böyle didaktik bir tarafı var Kibr-i Kin’in.
Böyle kafamıza vura vura anlatmak, açıklamak, kendini ifade etmek istiyor.
Oysa kimimizin gözü bağlı, kimimizin kulağı tıkalı, kimimizin ağzı var dili yok.
Kimimiz başı dönmüş, kimimiz zaten gözü dönmüş halde.
***
Mayıstan mayısa bir yılda, sözde herkesin kalbindeki Soma’da, tek bir insanın, yoksul bir ailenin, üç yaşında bir kızın rızkıyla oynamak için bu kadar örgütlü olan devletinizi tanıyın…
Acılı bir ilçede, tekmelenmiş ve lanetlenmiş bir insan ve o minik çocuk ile, dayanışmak bir yana, maalesef kapıları onlara kapatan bir kısım milletimizi de!
Adalet, hakkaniyet, insanlık nedir, bir bilin.
***
Dünya medyalarında da evrenselleşmiş olan, Mehmet Emin Al’ın (artık Metin Göktepe Ödüllü) fotoğrafını biliyorsunuz.
“Milletin polisi” denen iki özel tim mensubunun nezareti altında, yere düşmüş işçi Erdal’ı tekmeleyen Başbakanlık, daha doğrusu Başbaşkanlık Danışmanı!
Sonrasında o danışmandan sözde bir özür ve daha sonrası işte (Cumhuriyet’te Hakan Dirik’in haberinden yararlanarak):
1. Danışman’a bir suçlama, bir kamu davası; Danışman’ın efendilerinden bir kınama filan asla yok.
2. Tekmelenen işçiye, 4 yıla kadar hapis ve para cezası öngören dava.
3. Yerde defalarca, kafasına, göğsüne, karnına tekmeler yemiş işçiye, işsizlik; tüm kapıların yüzüne kapanması; cüzamlı, lanetli, cadı muamelesi.
4. Madenlerde kaybettikleri akrabalarının acısı üzerine, tekmenin maddi ve manevi acısı; böyle bir eziyet.
***
Devletten sermayeye, askeriyeye; insanların hep nasıl böcek olarak görüldüğünü anlatan çok yazı yazdım.
Demokrat, muhafazakâr, milliyetçi, devlet büyüğü, paşa, cumhuriyetçi vesaire diye taptıklarınızın başkalarını ezmekte nasıl mutabık olduklarını anlayıp aktarmaya çalıştım.
Esas duruştaki “Gazi”yi, platinli ayağı üzerinde layıkıyla esas duramadığı için esastan tekmeleyen, o “Gazi” bacağına tekme atan paşayı da…
301 canını kaybetmiş Soma’da, henüz cesetler bile çıkmamışken, yere düşürdükleri işçiyi defalarca tekmeleyen maşayı da!
Meziyeti eziyet olanları işte.
Bunların hepsi Kibir ve Kin şiddetidir!
Bunların arkasında vicdan, merhamet, insanlık, inanç, izan filan arıyorsanız, hepsi hikayedir!
***
Kibir ve Kin birleşti mi, öyle çıplak ve öyle amansız oluyor ki…
Amansızlığın ardındaki düzeni anlamakta hala zorluk çekiyorsak, azıcık kendi aklımızın ve kalbimizin ayarlarlarıyla oynamak şart.
Kibir ve Kin’in, tekmeleri, işsizliğe mahkum etmesi, üç yaşında çocukla birlikte hayatını zehir etmesi yetmiyor…
Namertçe yerde tekmelenmiş işsiz, yoksul, mülksüz bir insandan bir de “Mercedes’teki hasar”ın parasını istiyor.
Çünkü utanmazlığın ikizi arsızlık.
Çünkü nefretin ikizi şiddet.
Çünkü bir eşyaya değil, bir insana, hem de yere düşmüş bir insana kendi namert tekmelerinin asla hesabını vermeyenler, o kişinin kendi lüks araçlarına vurduğunu iddia ettikleri bir tekmenin peşinde!
Çünkü bu “Mercedes fetişizmi”, din işlerinden kin işlerine kadar hakim!
“Vermeyecektin o arabayı Hoca düzeni ” nasıl da her yerde mukim!
Çünkü “kamu malı araca zarar” diye Kibir putlarına tapılmasını isteyen bu düzen, ne platinli Gazi bacağı tekmelenen kıdemli uzman jandarmayı, ne yere düşmüşken “kamu görevlileri” tarafından tekmelenmiş işçiyi saygıya değer görüyor.
Onları bakmadan, görmeden tekmeliyor zaten. Ezberden eziyor!
***
Elbette geçmişte Cumhuriyetçi Kibir hüküm sürüyordu.
Kendi yazı arşivim buna dair yazılarla doludur; o paşanın vurduğu tekme de hala odur.
Ama bu Muhafazakâr Kibir de muazzam ve gaddar Haydar!
Çünkü bu da “Sürekli Kin”le beslenen bir Kibir!
Vurduğu tekme yetmiyor; Mercedes’e vurulduğu söylenen tekme için, o fotoğraf dünyada vicdanlara, hafızalara kazındığı için, üç yaşındaki çocuğu ve karısıyla bir işçiyi daha çok ezmeye uğraşıyor!
***
Hal böyle iken, servet mervet sahipleri çıkıp mağduriyetlerini; bizler çıkıp düşünce ve ifade özgürlüklerini; filanca çıkıp başka şeyleri uzun uzun anlatmasın.
“Yerde tekmelenen ve hala tekmelenen bir işçi” memleketteki Kibir ve Kin’in simgesidir!
Bu kadar açıkken bir gıdım anlayamayan başka hiçbir şeyi anlayamaz!
Bunu hiç görmeden kendini anlatıp duran da bir şey anlatamaz.
***
Büyük bir medya grubu, bankadan medyaya, otomotivden kışlaya, sıradan insanlara her gün atılan tekmeleri hiç görmeden, sadece kendisine atılmak istenen tekmeyi görmek istiyorsa, kör değilse de şaşı demektir…
Bir iktidar ise, halk adına güçlüleri tekmelediğini söyleyip böbürlenirken, esasen alttakileri, yerde yatan işçiyi, eleştirenleri, gazetecileri, 13’ünde çocukları, başörtülü başörtüsüz protestocu kadınları, ezilen askerleri de tekmeleyip duruyorsa, bizatihi kendisi ezendir!
Bu son konuda yarın da bir şeyler söyleyeceğim müsaadenizle!