Şimdi ben size "İyi bayramlar" diyeceğim…
Siz başkalarına diyeceksiniz.
Başkaları daha başkalarına.
Hepimizin sözleri ayağı matemlere zincirli bayramın gücüne gidecek aslında.
Aslında biliyor ki, bir ötekinden bu kadar nefret edenlerin, bir diğerini bir, hatta bin kaşık suda boğabilecek olanların, hala evlatlarını kolayca kurban edenlerin, fitne-fesat-tamah-günah histerilerinde gözü dönenlerin “bayram”ı da ikiyüzlü.
“İslam alemi”, ortak bayramını zaten birbirini katlederek, milyonlarca çocuğunu yollara ve yollarda dökerek idrak ediyor.
Evet, Macarlar çok kötü davranıyor ama…
Despotların, katledicilerin, kahredicilerin hepsi Macar değil!
***
İnsan, inancına göre de, inançların insani ana fikirlerine göre de bir “bayram”ın hakikaten dayanışma, bir ötekini bilme, bulma, hissetme, anlama vesilesi olabileceğini de düşünebilir…
Çocuklara misal, bunları anlatabilir.
Fakat her köşesinden nefret, arsızlık, uğursuzluk, kalleşlik, bencillik fışkıran bir “zamane bayramı” sırasında hangi yüzle ne anlatacaksınız?
“Herkesin bir şeysi” olması gerekenler, tüm ikballerini, artık daha ne ikbal olacaksa…
Tüm istikballerini, daha ne kadar istikbal şartsa kendilerine…
Asgari yarı yarıya yarma üzerine kurmuşlar.
Bu bize çok münasip hakikaten.
Çünkü düşmansız yapamayız; düşmansız bayram da olmaz zaten.
Bakmayın dört bir yanımızın düşmanla çevrili olduğuna.
Evet, ama yetmez!
Bize esas iç düşman gerek.
Bütün içimizin düşmanla çevrili olması gerek.
Kimileri apartman, mahalle, tarla komşusunu düşman olarak gözüne kestirir.
Kimimiz veya hepimiz öteki mezhepten, öteki dinden, öteki dilden, öteki “köken”den olanı.
Kendimizi tanımlamamız, kendimizi rahatlatmamamız, kendimizi insan olmasa da adam yerine koymamız için, düşmandan nefret şarttır ve bizi bu yüceltir.
İyilik, insanlık ile yücelmekten daha keskin, daha kolay, daha kalıcıdır kötülük, fesat, kin marifetiyle yücelmek.
***
Bunu bir koyuna, bir sığıra anlatamazsın kolay kolay.
O, “kurbanlık” kaderine yürürken veya ayak direrken biraz, bu kadar derin düşünür mü, bilemeyiz.
İnsanın “bayram”ının kendisinden nefrete mi dönüştüğünü düşünür yoksa o bayramın asli bir parçası olarak kan kırmızı bir gurur mu duyar, bilmek de istemiyiz.
Fakat en azından melerken, mölerken, boynunu uzatır yahut bağlı gözünü kaçırırken, için için sorması çok mümkündür:
Evlatlarınızı kurban etmeyiniz diye ben buyruldum…
Siz delilere her gün bayram, her gün evlat kurban edersiniz…
Vallahi billahi ben esas o kandan yoruldum!
***
Belki de öyle demez.
Belki de zaten o türküdeki gibidir bayram:
Geceler yarim oldu
Ağlamak kârım oldu
Her dertten yıkılmazdım
Sebebim zalim oldu
Bayram gelmiş neyime
Kan damlar yüreğime
Yaralarım sızlıyor
Doktor gelmiş neyime
Ellerin yari gelmiş
Gülmek benim neyime
Bir de sık sık sık “Aman aman garibem” nakaratları vardır ki, birden “Anam anam garibem” olur, “anaların ağladığı”nı da o arada unutmayalım diye.
***
Şimdi ben size “iyi bayramlar” diyeceğim…
Ve tekrar yazının başına döneceğiz.
İşte öyle…
Öyle işte!