Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mutlaka o ifadeler çok değişecek, giderek barışçı, huzur, merhamet ve iyilik dolu bir hal alacaktır ama, ben ilk ifadeden yola çıkayım.

        Hem orijinal, hem el değmemiş, otantik ve otomatik.

        Ahmet Hakan’a saldıranların ilk ifadeleri bize esasında “yeni ekonomik düzen” ve girişimcilik, hür teşebbüs, istihdam seferberliği adına çok sayıda ipucu sunuyor.

        Tek tek alayım sanık ifadelerini:

        ***

        Onlara denmiş ki, “Dövülecek bir adam var”; onu dövünce…

        1.Hayatınız değişecek.

        2. İlk etap 100 bin TL KOBİ desteği alacaksınız.

        3. Sadece maddi değil manevi: Her tarafta çok sevileceksiniz.

        4. Bitmedi: Milyonların duasını alacaksınız.

        5. Devletten önemli kişiler, istihbarat ve emniyetten büyükler, reisler sahip çıkacak.

        6. Canınız çekti mi Emniyet’te çayınızı, çorbanızı içip işinize gücünüze döneceksiniz.

        Sanki bir çeşit Havuz tarifi. Tabii daha küçük ölçekli.

        ***

        Sorun şu ki, muhtemelen “dövülecek bir adam” sayısı az değil.

        Bunun için “döven adamlar”a “sevilecek adam” teşvikleri uygun görülmüş.

        “Dövmecilik sanatı”nın devlet desteğine, kamu kurum ve kuruluşlarının korumasına elbette ihtiyacı var.

        “Dövülecek Adam Var A.Ş.”nin icra kurulu önüne şu vizyon konmuş:

        “Bi daha yazı yazamayacak hale gelecek şekilde kolunu, bacağını kırmak.”

        Esasında şirketin faaliyet sahası bir şekil sınırlanmış.

        Okuma ile bir derdi yok; tamamen “yazı”yı hedef alıyor ve bu arada n’olur n’olmaz diye yarın öbür gün bacak ile yazı yazılmasının da önüne geçmek istiyor.

        Çünkü TV’de görmüş olmalı; kolsuz bir adamın ayak parmaklarıyla resim bile yaptığını.

        Bir belgesel konusu; çaylar kol, çorba da bacak bonusu.

        Fakat esas vaat diyalektik, yani “hayatın değişmesi.”

        Marx’ın “Filozoflar bugüne kadar dünyayı yorumlamakla kaldı; mühim olan onu değiştirmek” dediği tezine benzer şekilde:

        “Döven adamlar bugüne kadar dünyayı dövmekle kaldılar; mühim olan onu döve döve değiştirmek!”

        Diyalektikte, dünyayı değiştirirken veya birine dünya değiştirtirken, kendin de değişip dönüşüyorsun zaten:

        Sevilme problemi olan eleman mesela, sevgi denizinde kaybolacak…

        Duaların milyonlarını alanların namına yaptıkları işlerle de milyonların duasını alacaklar.

        Alkol problemi olan en azından “kol” kısmını kıracak!

        ***

        Yüreği isyan eden bir “şehit babası”na “karaktersiz” denen sahnenin “karakter oyuncuları” böyle.

        Bir miktar alkol, bir miktar da uyuşturucu almış arkadaşlardan biri.

        Sorduk, sigara içmiyormuş!

        Artık ilk ifade tabii bunlar. Onu da içiyorsa zararı kendine. “Dövülecek bir adam”ı dövüyorsa kime ne? Herkesin özel hayatına saygı gerekiyor!

        ***

        Tabii ki çok geçmiş olsun ama “dövülecek bir adam” yine de şükretsin.

        Çünkü önceki Başbakan’ın danışmanının yerde tekmelediği işçi, bırak yazı yazmayı, asgari ücretle çalışacak iş bulamıyor. Yüksek düzeyde tekme ile lanetlendiği için.

        Neden? Çünkü kendisine eleştiri yapılınca Başbakan bir gence “Yersin tokadı” demişti. Tokat’ta değil, Soma’da!

        Kafasına silah dayanmış gazeteci de ateşli devlet silahını tahrikten muhtemelen para cezası alıyor ki, basın özgürlüğü, insan hakları, hukuk devleti böyle şeylerişte.

        Işid’le mücadele ederken rehin alınan astsubay ise er yapılıp ordudan atıldı; “mukavemetsiz teslim olarak TSK ve TC’nin itibarını düşürdü” diye.

        Esas duruşta iyi duramadığı için paşanın platinli ayağını teklemediği Gazi eksik olmasın yine Gazi; paşa ise terfi etmişti ya!

        ***

        “Terör”ün elbet kanlı, lanet şiddeti var. Sık sık pusu, kahpe mayın yahut hamile eşin, evdeki çocukların önünde yahut yatakta uykudayken kalleş faili meçhul infazlarla da.

        O yüzden adı üstünde “terör, terörist” denmiyor mu zaten?

        Pekiyi devlet mensuplarına ne diyeceğiz; “şiddet, infaz, vahşet” bir “demokratik hukuk devleti”nin asli parçası olmuşsa?

        Yerde yatana vurulan tekmeden, hazıroldaki Gazi’ye atılan tekmeye, teşvikli “dövülecek adam” abi ve kobilerine, delik deşik ilçelere kadar.

        Vurulan ve cesetleri bile ayrımcılığa tabi tutulan çocuklardan…

        Cesedi polis zırhlısında sürüklenen “Hacı Lokman Birlik”e kadar.

        “Birlik ve beraberlik” derken hem de!

        Ezilecek, dövülecek, vurulacak, cesedi sürüklenecek adamlardan (ve kadınlardan) bir cumhuriyet ile demokrasi çok mümkün değil usta!

        Siz mağdurken de mümkün değildi…

        Siz bu kadar mağrurken de!

        ***

        İnsanın aklını ve vicdanını çalan iki büyük şey var derler:

        Biri ihtiras, diğeri kibir.

        İkisi bir de olur zaten. Oradan nefret de fışkırır.

        Aşk da mesela akıl çalar, ama vicdan çalmaz, kibir kaldırmaz.

        O ayrı bir mevzu zaten! Konumuz değil.

        Diğer Yazılar