Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Erişim yasağı konmuş ama ulaşım yasağı yok; belki dolaşım serbesttir.

        Ben de gelişim için bilişim şart deyip bi ilişim dedim.

        Nokta Dergisi, AKP kurmaylarının, “düşünürleri”nin bir toplantı tutanağını yayınladı. Yalanlanmadı önce. Derken “toplantı moderatörü” Ömer Çelik hem “Bunlar hayal mahsulü, dizi senaryosu, o da yanlış, şu da yanlış” dedi, hem de “partimiz hala dinleniyor” dedi mi?

        Kısa süre önce de Nokta basılmıştı. Dergiler zaten basılıyor da polis basmıştı.

        Nokta, farklı sahip ve yönetimlerle hep ilginç bir dergi.

        Rahmetli Arıklı zamanında da “çarpıcı” haberleri vardı. Yıllar sonra AKP iktidarı sırasında “Darbe günlükleri” yayınladı.

        İktidar ona erişim yasağı koymamıştı mesela. Ama yayıncı, yönetici ve gazeteciler yine hedef oldu. O apayrı bir konu. Tekrar konuşulması gereken!

        ***

        Şimdi, “hayal ve mahsul” bu ya…

        Varsayalım ki, seçim sonrası toplantıda AKP’li bakan, milletvekili ve danışmanlar hakikaten önemli tespitler yapmışlar.

        Başbakan’ın “DEAŞ’ın kafasındaki İslam ile bizim savunduğumuz arasında 180 değil, 360 derece fark” var diyerek, 360 derecenin dönen bir kafanın sonunda aynı noktaya vardığına dair bilgilerimizi sarsan tespitinden daha dünyevi!

        Acaba, diyorum; içeriden bu “mahsul”ün sızması istenmiş olabilir mi? Yoksa bu “hayal” hakikaten dinleme mi?

        Açıktan yapılamayan eleştiri ve özeleştiriler sanki “sızma” ve “soğuk sıkım” çıkmış.

        Sesli söylenemeyenler fısıldanmış.

        İçerik hakikaten hayal gibi!

        ***

        Hayali yanlış anladıysam düzeltsinler:

        Kendi deyişleriyle “Yazı(n) ve entelektüel geçmişi olan” kurmayların konuştuklarından anladığım özet şu:

        Sayın Cumhurbaşkanı ve başkanlık tutkusu yüzünden “AK Parti” dertli!

        Bir kısım oy kaybını buna bağlıyorlar.

        Bu masa Cumhurbaşkanı’ndan direktif alsın” diye “Anayasa’ya aykırı başkancılık sistemi” şeyderken bile, “Ama sahaya inmesin. İki başlı görüntü kötü. Zaten başkanlık sisteminin parti tabanında bile karşılığı yok. Sadece zarar” diyebiliyorlar.

        (Zaten “başkanlık” birden sessizliğe gömüldü!)

        ***

        Çoğu “entelektüel geçmiş”li gibi, konuşanlar “kabahat”i hep başkalarında görüyor:

        Başbakan da kimseyi etkilemiyor… konuşma dersi alması lazım!”

        Görüldüğü kadarıyla toplantıda tek kadın yok ama diyorlar ki “AK Parti’de siyaset yapan kadınlar söylem kurma yetisine sahip değil. HDP’liler onlardan çok ileride.”

        Hem “söylem” hem “yeti” beklediğinde, zor oluyordur!

        Yüzde 37, 41, 50 derken, mahalle mahalle onca yük omuzlamış kadınlara da ayıp oluyordur!

        Bizim kadınlarımız hep çifte muhasebe yaparak konuşuyor. İnandırıcılıklarını yitiriyor” diyen yılların bakanı da, “çifte muhasebe… inandırıcılık” meselesinde sadece kadınları görüyorsa, bravo.

        Sadece kadınları değil, “Ak Partili gençler”i de pek tutmuyorlar.

        Biri diyor ki, “Bizim gençlerin her biri yüksek siyasi otorite gibi fikirlere sahip.”

        Bir diğeri atılıyor, “Bizim gençler bir gerçekliğe tekabül etmiyor.”

        Eski İçişleri Bakanı’nın aklına geliveren “Alperen, Ülkü Ocakları tarzı yan yapılanma!”

        Bir başka bakanın eleştirisi damardan: “Bizim gençler sadece tekbir getirince diğer gençlerin bize yaklaşabilmesi mümkün olur mu?”

        ***

        Efkan Ala’nın bile “Çözüm süreciyle PKK’ya silah bıraktırıp siyasete kanalize etmeye gayret gösterirken, seçim stratejimizde HDP’yi baraj altında bırakmayı hedefledik. Kendimizle çelişmiş olduk” tespiti yapabildiği, enteresan bir toplantı.

        Esasında erişim yasaklamayıp kendi kadro ve seçmenlerine okutsalar bile AKP yararına; lakin otoriter siyasetin şartı önce kendi kitleni körleştirmektir ya, öyle olmuyor!

        ***

        Toplantıda dikkat çeken üç şeyi teslim edeyim:

        1. “Entelektüel geçmişli” AKP’lilerin HDP’ye, hayranlık demesem de, için için saygısı!

        2. “Otoriterlik, baskı, tehdit, şiddet, savaş süreci” mevzularında özeleştiri, pişmanlık ve “açılım arzusu” taşıyanlar.

        Nefret kitlesi yarattık. CHP, HDP bile açılım yapıyor” diye ifade eden de var; Faruk Çelik gibi belki işçilikten geldiği için “entelektüel geçmişi olanlar”a göre daha net, “Kamplaşma tehlikeli. Biz bu kampta azınlığız. Yetkili ve etkili olduğumuz için farkında olmuyoruz ama nasıl ki 29 Şubat’ta zulmedenler bize direnemedi, biz de bu kesime karşı koyamayacağız. Neden oy kaybediyoruzun cevabı basit: Kürt meselesi, Alevi meselesi, Hayat Tarzı meselesi. Genç, kadın, siyasi kimliklerin özgür olacağını yazalım. Artık uğraşmayalım bunlarla” diye söyleyen de.

        3. “Yolsuzluk.” Belli ki AKP kendi parti ve oy tabanını bile “Tapelerin montaj, dublaj olduğu”na ikna edememiş.

        25 Aralık” hala dokunulmaz, konuşulmaz olsa da, dört bakanlı 17 Aralık belli ki büyük yara!

        ***

        Zaten bu heyetin sıraladığı ilk üç probleme bak, sadece AKP’nin değil, Türkiye’nin acısını, ağrılarını, yaralarını, yarılmalarını, ölümlerini anla:

        1.Çözüm Süreci; yani bitirilmesi ve ölüm sürecinin yeniden başlaması.

        2. Yolsuzluk; yani örtülmesi ve sürmesi.

        3. Demokrasi ve İnsan Hakları; yani canına okunması!

        ***

        Hakikaten, bu “toplantı” hayali bir şey olmalı, çünkü hakikat hakikaten çok farklı!

        Muhayyer bir iktidarın muhayyel bir şeyi!

        Diğer Yazılar