Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sıfatı “AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü” olan Ömer Çelik, iktidarın “medcezir”ini, “kaz çevirmeleri”nden bir yenisini kestirmeden meşrulaştırmak için dedi ki:

        İsrail devleti ve halkı Türkiye’nin dostudur.”

        ***

        Bir kere “Türkiye” deyince herkesi kastediyor ama kendisi “AK Parti ve Türkiye devleti”nin bile olsa, “Türkiye halkının sözcüsü” değil!

        İkincisi “Bunlar bizim düşmanımızdır” diyen de “bütün halk” değil, kendileriydi.

        İsrail terör devleti” diyen de, “Allah, millet, tarih şahittir ki İsrail’le dost olmayacağız” diye, daha birkaç ay önce bağıran da iktidardı.

        Ayrıca hayatta ve dünyada her “düşman olmayan”ın “dostumuz” olması da gerekmiyor, tersi de…

        Herhangi bir devlet ile halkın aynı anda “düşmanımız veya dostumuz” sayılması da şart değil.

        Yani devlet misal “benim dostum” olmayabilir, ama “halkına düşman” da olmam!

        ***

        Tekrarlayayım.

        Böyle devletleri, halkları, ırkları, milletleri, milliyetleri, etnisitileri, dinleri, mezhepleri “toptan” düşman (veya dost) sayanlar öncelikle iktidar mensupları, propaganda elemanları, havuz personeli vesaire.

        Yani “Afedersin Ermeni, bize Gürcü dediler, şu Yahudi, bu Rum, o Kürt, beriki Alevi, yuh Zerdüşt, aha Şii, gâvur, Ezidî” diye durmadan kimlik kontrolü, kimlik aşağılaması, kimlik saldırısı yapanlar her kimse, önce onlara anlatmalı Sözcü!

        ***

        Çünkü bazı siyasi-kültürel-dini-ideolojik “zihniyetler”in, kendi kimliğini yüceltmek için başkalarınınkini, başkalarını aşağılaması; onları aşağıladıkça da kendini daha yücelmiş hissetmesi şarttır!

        Bu çimento sayesinde “birlik ve beraberlik ve ille bütünlük” sağlandığı da düşünülür…

        Tarihin anlatımı, yazımı ve bilhassa ezberi için de bu elzemdir; böylece sansürlü, manipülatif, hakikatlerden ziyade destanlar üzerine bina edilmiş bir tarih de hap, konsantre ve konserve gıdalar yoluyla besleyip durur.

        O vakit ne meraka, ne sorgulamaya, ne eleştirel düşünceye, ne okumaya, ne yazmaya pek ihtiyacın kalır.

        Zaten yazılmış, zaten ezberlenmiş bir düşmanlık-dostluk ve kahramanlar-aşağılıklar formülünde insanlar da çocukluklarından itibaren formatlanır.

        Neyse, uzatmayayım, herkesin başına gelen şey işte!

        En acısı da, sözde bunun bir türlüsüne karşı olanların da, nihayetinde karşı olduğunla aynı noktada buluşmasıdır.

        Faşizmler haybeye büyümez, 12 Eylüller haybeye yüzde 90 oy almaz, “milletin yüzde 80’i” boşuna “ötekiler”e düşman olmaz, “etnik, dini, mezhepsel temizlikler”in gizlenmesi, deforme edilmesi, başka türlü anlatılması hiç de zor olmaz.

        İlle burada değil… Çok yerde. Bilhassa, “ötekini düşünmek” yerine “ötekini düşürmek”in daha kolay, daha kitlesel, daha histerik hale geldiği her yer ve zamanda.

        O kadar ki, bunlara muhalif-alternatif olma iddiasındakiler bile benzer malzemeden hiyerarşik-dışlamacı-ötekileştirici binalar inşa ederler…

        O yüzden benim oğlum bina dokur, döner döner yine okur!

        ***

        Bir zamanlar “bir sisteme muhalif olma”nın tadını tatmış, “özgür düşünme ve yazma”nın lezzetini herhalde almış Sayın Sözcü’ye de şunu hatırlatmak isterim:

        Bu milletin Medcezir’lerinize, zigzaglarınıza, ayak bir yana, kulak bile uydurması hakikaten zor.

        Kıvrım kıvrım bir şey…

        Adını koyamıyorum!

        Dostumuz, kardeşimiz, kankamız Esat”tan “kanlımız Esed”e…

        Bak Müslümansan öyle yapma Işid”den “terörist DAEŞ”e…

        Terör devleti İsrail”den “Türkiye’nin dostu İsrail devleti”ne…

        Bir emirleri var mı, ne istedilerse verdik” Cemaat’ten “Darbeci, casus, terörist Paralel”e…

        Kaddafi’nin elinden alınan İnsan hakları Ödülü”nden “Kaddafi’nin öldürülmesi”ne…

        NATO’nun Libya’da ne işi var”dan “Libya’yı bombalayan NATO”ya kucak açmaya…

        ABD’nin Ortadoğu’da ne işi var”dan “Buyur İncirlik’i kullan”a…

        Bunlar Ergenekoncu, darbeci”den “Bunlara kumpas kurulmuş”a…

        Kahraman polis”ten “Şu polisler kumpasçı”ya…

        İlle çözüm süreci, ille barış, artık geriye dönüş yok, gerekirse baldıran içeriz”den “baldıranı siz için”e…

        Düz ovada siyaset”ten “Kekliği düz ovada…”ya…

        İran has dostumuz”dan “Şii yayılmacılığı tehlikeli”ye…

        Mısır darbesinin arkasındakilere öfke”den “Darbenin iki organizatörü S. Arabistan ve ABD” ile sarmaş dolaşlığa…

        Arap Baharı”ndan “S.Arabistan karnıbaharı”na, “kanlı bahar”ına!

        ***

        Devletler sizin olsun…

        Halklar, ah halklar, bir ötekine düşman olmamanın yolunu bir bulabilse!

        Diğer Yazılar