Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İktidarın kıdemli mensuplarından biri mikrofona köpürüyor:

        Bu aydınlar çekip gitsin… ABD Büyükelçisi de ülkesine gönderilsin.”

        ABD Büyükelçisi, bildirinin içeriğini değil, düşünceyi ifade, eleştiri ve kamusal tartışma özgürlüğünü desteklemiş çünkü.

        Yiğidim aslanım da diyor ki, “ABD Büyükelçisi ülkesine yollansın.”

        Yes Sir!

        ***

        Bu yiğitliğin şöyle bir dandik tarafı var:

        İncirlik’ten sanki babamın uçakları kalkıp kalkıp iniyor. O arada orayı burayı bombalıyor!

        Hadi yollasanıza memleketlerine o uçakları!

        Öyle ya, madem tepki, tavır vesaire…

        Madem delikanlılık var serde…

        Hadi koçum, kapatın üsleri, yollayın içindeki askeri personeli, dünyaya teşhir edin bu milletten gizli gizli istiflenmiş nükleer başlıkları, atom bombalarını!

        ***

        CIA manipülasyonuyla milliyetçilik…

        ABD icazetiyle muhafazakârlık…

        Suudi gazına boğulmuş, rabıtasına bağlanmış, zabıtasına adanmış demokratlık ne hoş bir şey oldu bu ülkede.

        Genetiğin bir yerinde şu var çünkü:

        ABD 6. Filosunu protesto eden öğrenci ve işçilere, Taksim’in orta yerinde, önceden yontulmuş sopalar ve bilenmiş satırlarla saldırıp Kanlı Pazar’da kan dökmek.

        Bu memleket bunu hep milliyetçilik, muhafazakârlık, dindarlık olarak yemek, yutmak; CIA darbecilerini de cumhuriyetçi, ulusalcı diye sindirmek zorunda mı?

        Öyle maalesef!

        Yüzde 50 ne kelime, yüzde 80’ler, hatta Evren Paşa’nın çeyiz sandığındaki yüzde 90 oylar öyle.

        ***

        Madem kızdınız Hocam; verin ağzının payını.

        Ağzının payı, ABD savaş uçaklarının önüne geçip “Dur” demek, yetmedi “hadi bombanızı, atomunuzu neyin toplayıp yallah” demek.

        Öyle sallama milliyetçi-muhafazakârlık ancak, belki aklının, belki kalbinin, belki farklı tespitlerinin sesini dinleyen ve dillendirenlere karşı linç ile tezahür ediyor.

        Çünkü sanki milliyet-tarih-inanç tek yetkili temsilciliği onlara vermiş gibi devlet gücüyle, tehdit gücüyle, baskı gücüyle, emir-komuta gücüyle, milis gücüyle, kuşatma ve linç gücüyle, tek tek, kaleminden, kitabından, emeğinden, aklından, kalbinden başka “hayatını” savunma imkânı olmayan insanlara saydırmak, saldırmak daha “fizibıl!”

        ***

        Başbakan’ın bu ülkeye yapacağı en büyük hizmet bu çılgınlığa bir dur diyebilmek olabilir.

        Çok mu zordur, başka sesleri de dinlemek, tahammül etmek, tartışmak, farklı görüşleri çürütmeye çalışmak, iknaya uğraşmak veya ikna olabileceğin bir şeyler duymaktan imtina etmemek?

        Onca sene sıralarda, kürsülerde dirsek çürütmüşlüğün, akıl fikir yürütmüşlüğün, tartışma ve eleştiri kültürü almışlığın sonunda, Başbakan’ın “yol arkadaşları” sadece “Asalım, keselim, boğalım, oluk oluk akıtalım, hadlerini bildirelim” profesörlerinden mi ibaret olacak?

        Hakikaten çılgınlıktır bu!

        Bitireli sadece altı, yedi ay olmuş “Çözüm-barış süreci”ne atıf yapan insanlara saydıran ve saldıranlara bir bakınız:

        Bir, iki yıl önce bu kez “Sürece bindirenler”e bindiriyorlardı.

        Arşivler o yüzden karabasandır.

        Ne demişsen, ne saydırmışsan, ne umut vermişsen, ne kelam etmişsen, bugün “hain” dediklerinden bile ileride nelerin kayda geçmişse; hepsi birer hayalet, birer hortlak, birer cin gibi peşinden koşar.

        ***

        Arşivler hem karabasan, hem karasabandır.

        Tarihin toprağını sürer, yarar, havalandırır, binlerce yıldır sürmüş insan, hayvan ve tabiatın, toprağın, havanın, suyun en doğrudan kaynaşması ve en muhteşem dayanışmasıyla hayata hakikatini teslim eder.

        Hasret Gültekin’in sesiyle…

        Toprak yarık, yarık toprak

        Basan tabanlar yarık

        Avuçlar da kan ağlar

        Karasaban deyu deyu.

        Karasaban avuçlarda

        Avuçlarda kan var

        Bekler yağsın yağmuru

        Belki bir gün deyu deyu.

        Sür ha sür…”

        Karasabanı biliyorsunuz işte; artık Hasret Gültekin’e ne olmuştu diye sormayın!

        Diğer Yazılar