Üreticiden tüketiciye, bütün çocuklar biraz sütkardeştir!
Fida, Hacer, Naile, Halise, Zehra, Emine, Hatun, Fatma…
Bildiniz mi?
Bilmediniz!
Onlar da çocuktu.
Onlar süt çocuktu.
12 ila 15 yaşında; minik parmaklar koyun memesine yapışırdı.
Adres: Devlet Üretme Çiftliği, Ceylanpınar, Şanlıurfa, Türkiye!
***
Şimdi okullarda süt dağıttı ya devletimiz…
Diyarbakırlı, Sivaslı, Edirneli, Mardinli çocuklar; kardeş kardeş, birlik, beraberlik ve bütünlük içinde zehirlendi ya…
Devlet Tüketme Çiftliği’nde çocuklar sütten zehirlenmeden beş yıl kadar önce…
Devlet Üretme Çiftliği’nde koyun sağan çocuklar süt kokmak üzereyken yine…
Fatma, Hacer, Fida, Halise, Hatun, Zehra, Naile ve Emine…
Kamyonetten dağıtılmıştı dereye.
Adres: Çırpı Deresi, Fırat, Şanlıurfa, Türkiye!
***
Zehirlenen, zehirlenmeyen…
Çok süt içen, süte alışık olmayan çocuklara sağlık dilerken…
Esas süt çocukları anmak istedim diye kusura bakmasın veliler, Aliler!
Devlet şimdi iyi niyet ve kim bilir arada ne çeşit sütle çocuklara el atarken…
Minik ellerini koyun memesine uzatmış süt kızları hemen unutuvermiş, onların minik hatırası Çırpı Deresi’ne dökülüp Fırat’ın kanına, acısına, debisine, isyanına karışmıştı.
***
Süt Kızlar; Türkiye “Serbest Piyasa, Esnek İş Kazası Sorumsuzluk Projesi”nin kurbanı olmakla kalmayıp “devlet süt üretir mi, tiyatro oynatır mı” diye özelleştirilmiş devlet çiftliğinde, günde sadece üç-beş TL’ye, hem çalıştırma yaşına, hem iş ahlakına aykırı, yasadışı katmerli sömürülüyordu.
Elbet hem çocuk, hem kız, hem yoksul olmanın zalim zincirleri aileleri çoktan razı ediyordu günde üç-beş liraya.
Ama piyasa sadece sömürmekle, süründürmekle kalmıyor ki Hatun…
Servis aracı diye, 43’ünü kamyonet kasasına doldurup sütkızları döküverdi işte dereye.
Sütkızın emeğiyle yetinmedi; canını da alıverdi!
***
“Süt Katliamı”ndan hiç utanmayan, sütten hastanelik çocuktan nasıl utanır ki!
Kimi der ki, zehir yok, zaten yeni dağıttık; kimi der ki, çocuklar laktoza takoza alışık değil, ondan!
Doğru ya…
Çok kıymet verildiği için süt çocuklara; çocuklara verilen süt de sütbeyaz masumdur!
***
Kızmayın bana, süt çocukları yazdım!
Çünkü inanın inanmayın, beş yıl önce henüz küçük olan iki kızın babası ben, Ceylanpınar kızlarına ağladım, isyan ettim; onları asla unutmadım, satır satır kaç kez andım.
Çünkü koyun sağan sayısız, sırasız, sıvasız hanelerden kuzulardı ya onlar; yazıdaki suç duyurusuna rağmen o katliamın üstü kapatıldı…
Çünkü içimde hep bir Süt Kızlar Ağıtı aktı; hayalimde hep bir Süt Kızlar Anıtı baktı.
***
Süt Çocuklar Katliamı’ndan sadece beş ay sonra, yine unutmuşsunuzdur, Marul Çocuklar Katliamı oldu Kayseri’de.
Muhtaçlar aşevinden bozuk marullar atılmıştı yola.
Nizipli Zurnacı Ailesi ekmek için göçmüştü ya; çocuklar hep marul sever ya; 7 yaş Turgay, Veysel; 6 yaş Muharrem, Ali; 5 yaş Seren Gül ve Berivan çocuk çocuk marullara dalmışken; çeyrek asırlık bir Murat121 üstlerine daldı; beşini aldı!
***
Beş yıl önce Süt Çocuk yazısını şöyle bitirmişim:
Hakiki demokratik, sosyal bir hukuk devleti; bu kölelik, ağalık, buyurganlık, imtiyaz, esaret, rehinelik, aşağılama, ufalama, kişiliksizleştirme, istismar, angarya ve ekonomik, sosyal, insani şiddet sektörlerini utanç vesilesi ederdi en azından.
Derine gömdüğü çocukları seyreden bakanlardan;
Askerini intihara sürükleyen komutanlardan;
Tahsilsiz minicik çocukları koyun ağıllarında, tahsilli gençleri bankalarda köleleştirenlerden hesap sorardı.
Devletin utancı yok.
Derinliği var.
O derinliğe çocuklarını gömüyor!
***
Ah bir bilebilseler… Bütün kalleşlere rağmen, esasen kardeştir bütün çocuklar!
Üreticiden tüketiciye, bütün çocuklar biraz sütkardeştir!
http://arsiv.sabah.com.tr/2007/02/09/talu.html
http://arsiv.sabah.com.tr/2007/03/07/talu.html
http://arsiv.sabah.com.tr/2007/03/18/talu.html
http://arsiv.sabah.com.tr/2007/08/22/talu.html
http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=16000