Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Siz istediğiniz kadar “Buradaki Mülk, o mülk değildir” deyin…

        Adalet bazen size diyecek ki, “mülk, mülkiyettir”!

        Açlıktan ölmenin…

        İşsizlikten ölmenin…

        İşçilikte ölmenin bir sorumlusunu kolay kolay bulamayan “demokratik hukuk devleti”; parkta Selim Sercan’ı yakalamış.

        Parkta oturmuş gece yarısı; iki poğaça yiyormuş, bir de iki paket meyve suyu.

        Fakat bildiğiniz gibi değil!

        Çünkü büyük hırsızdır!

        Gece vakti bir market camından iki poğaçaya…

        Ki gece vakti çoktan bayat olur poğaçalar, mis gibi kokmaz, sıcak olmaz, ağızda dağılmaz…

        İşte gece yarısına az kala o iki poğaçaya takılmış gözleri; bir taşla camı kırmış.

        Ne para, ne başka bir şey; iki poğaça, iki paket meyve suyu. Toplam 5 TL bile olmamalı.

        Açmış ama kaçmamış.

        Hemen oracıkta parka oturmuş ki, muhtemelen daha meyve suyu tükenmeden yakalanmış.

        Market sahibi, belli ki açın halinden anlarmış; başka şey çalınmamış ya, şikayetçi bile olmamış.

        Ama kamu düzeni var:

        Hiçbir soygunu, hiçbir hırsızlığı, hiçbir yolsuzluğu, uğursuzluğu kaçırmaz!

        Şimdi “Açın hali”ne 4 yıldan 12.5 yıla kadar hapis isteniyor.

        Bir taşla iki poğaça vurdu diye.

        Yoksa, katliam yapsa tahliyesi cepte keklik olurdu!

        Kanun böyle: Nitelikli konut dokunulmazlığını ihlal, mala zarar verme, kilitlenme suretiyle muhafaza altına alınmış eşyayı çalma suçları!

        Kanun böyle tabii…

        Şöyle miydi şarkı:

        Açın kanununu yazsam yeniden…

        Adalet mülkün temelidir demezdim.

        Vicdan adaletin temelidir!

        Vicdan yoksa adalet de yoktur!

        Yahu Selim Sercan; bir bomba patlamış, sen ölmüş olabilirdin. 7 yıl önce Kuşadası’nda Deniz, Ufuk, Eda olmuş olabilirdin. Paramparça gitmiş olabilirdin.

        Devletten tazminat almış ama ruhun huzur bulmadan, Adalet mülkün temeli uyarınca, o tazminatı geri ödemeye mahkum olmuş olabilirdin.

        Dua et, hayattasın; hala bir canın var, hapsedilecek!

        Hala bir açlığın var; bir poğaçaya can verebilecek!

        Bazen, can camdan ucuzdur!

        Türk övün, çalış, güven!

        İnanın “övün” kısmında pek sorun yok.

        Çünkü elde bir o var.

        Övünmek için ne KPSS gerekiyor, ne torpil, ne şans, ne iş, ne (hadi siz söyleyin) yetenek, emek!

        Şimdi şöyle oluyor adım adım:

        1. Türk önce Övünüyor.

        2. Sonra, Çalışmak için KPSS sınavına giriyor.

        3. Fakat asla Güvenemiyor!

        Durum bu.

        Poğaça çalsan karnın 12 yıla doyuyor; sınav sorusu çalsan karnın 12 yıl doyuyor.

        Binlerce genç, işsiz; çalışamıyor.

        Çalışmak için bir şans, bir ihtimal arayanlar, sınavlara güvenemiyor.

        Allah’tan geriye kalan bir şey var elde:

        Övünüyor!

        Yoksa, çalışsa da, öyle 15 yıl kölelik etmeden tazminat yok artık. Çünkü Adalet mülkün temelidir!

        Üstteki olayda mülkiyete hassasiyetini iki poğaçada bile hayranlıklaa izlediğimiz Terazi, ki bazen Kepçe diyorum; hakkı, hakkaniyeti teslime gelince sık sık “Oğlum bak git” diyor.

        Oğlum da gidiyor…

        Üç öğün Övünüyor!

        Aferin sana oğlum.

        Her gazeteci asker doğar!

        Genelkurmay Başkanı’na “Komutanım” diyen gazeteciler varken, Genelkurmay’ın gazetecileri asker ve emir eri sanmasından tabii şey yok.

        (Yeni Genelkurmay Başkanı’nın “Savaş çıkaracak halimiz yok” dediği yerde; “İyi ama sessiz mi kalacağız” diyen gazetecilik kültüründe, eski Genelkurmay başkanlarına da “Hükümete karşı silah kullanacak mısınız?” diye soruluyordu!)

        O vakit şöyle oluyor:

        Emir komuta düzenine, ast üst ilişkisine uymazsan…

        Ki bu TSK’nın demokratikleşmiş hali…

        Sana dava açılıyor.

        Öyle oldu zaten:

        Genelkurmay, bir subaya üç astsubayın, bir subaya dört, beş astsubay, uzman ve sivil memurun sırtında taşıdığı TSK zirvesi; emekli astsubay derneği TEMAD Başkanı Keser’i konuşturan, programında söz veren kimi gazeteci, televizyoncu hakkında, mesela Balçiçek İlter, Murat Sabuncu, Okan Bayülgen için suç duyurusunda mı bulunuyormuş ne!

        Alttaki olmak suçtur, çünkü!

        Hem alttaki olup hem konuşmak ağır suçtur!

        Ama hem alttaki olup hem kendi vicdanınla, kendi sesinle konuşmak; hele gazetecilik yapıp buna vesile olmak büyük suçtur!

        Çünkü Adalet mülkün temelidir!

        Diğer Yazılar