Kapıyı değil, yapıyı…
Meclis 28 Şubat Vakası için medya patronlarını, yöneticileri, yazarları dinledi…
Yer gök basın özgürlüğü diye inledi!
***
Bir kaderin değişmesi için, geçmişi sorgulayanın bugünü, bugününü de sorgulaması lazım.
Bugünden bir şey anlamadığınız sürece, geçmişten de zor anlarsınız.
***
28 Şubat; devlet, siyaset, Meclis, hükümet, yargı, üniversite, medya ve iş dünyasının, hatta “sivil toplum” örgütlerinin müsait “militer örgütlenme” üstünde militarize edilmesidir.
Devlet, siyaset, Meclis, hükümetler, yargı, üniversiteler, medya ve iş dünyası, hatta sözde sivil toplum örgütleri, cemiyetler, cemaatler…
Temel hak ve özgürlüklere, vicdan özgürlüğüne bile aykırı biçimde, kimi dıştan çekişli olsa da, yerli malı “militer-otoriter” yapılardır…
Demokratik direniş bir yana, zaten kendi içlerinde bile temel demokratik işleyişe alerjiktir bunlar.
Hiyerarşisi katı, emir-komutası yerli yerinde, talimat-otorite-baskı ile yuvarlanan silindir yapıları “militarize” etmek kolaydır.
Tekerlekten palete geçmeleri şıpın işidir!
***
28 Şubat Vakası, bu sayede; hemen hepsini “militer örgütlenme-zihniyet” seviyesinden “örgütlü militarize hareket”e geçirdi.
Dank gibi duran yapıları tank haline getirdi.
Fiilen askeri darbedir…
Fiilen darbeye hazır yapılar sayesinde kolaylıkla vuku buldu.
Kimse medya gruplarının çıkarını, piyasada kimilerinin avantasını, Oyak kıyaklarını, ABD ile İsrail taleplerini kolluyoruz; devletin kirli çamaşırlarını saklıyor, bizatihi aktörlerini (DYP) bile kazıyarak maske takıyor, hatta maskeleri sizin yüzünüze dahi mıhlıyoruz, demez.
Doğan görünümlü şahin militer-otoriter yapılar ile kapı kulları, ancak düşmanlar sayesinde pro-aktif ve provokatif olur.
Düşman irtica olabilir; yahut terör veya dış düşmanlar!
Bir şeyler elden gidecek diye eldekiler ufalanır.
***
28 Şubat Vakası, sadece iktidar söküm ve montajı çerçevesinde, meşru hükümetin kazınması, bir koalisyon imalatı değil…
Dış politika gaspıdır; yörünge çakılmasıdır…
Piyasa gaspıdır; bilhassa Oyak’a kıyak gaspıdır…
Zihniyet gaspıdır; (Susurluk gibi) hakikat ve adalet ihtiyacının gaspıdır…
Kanın durma ihtimallerinin silinmesi ve umut gaspıdır.
***
Bunları, ne TBMM bugün de böyle sorgular…
Ne de kimi çoktan dönüşmüş, düşmüş, çürümüş, devşirilmiş; aynı saflarda iken birbirine girmiş veya ayrı saflardan birbirine yapışmış medyacıların çoğu böyle konuşur.
28 Şubat Vakası, iktidar gaspı olarak zaten tarihte ve vicdanlarda, ayrıca siyaseten mahkûm olmuş, sorumlusu paşalar (kimi kollanarak) içeri alınmıştır…
Buna elveren, yol veren, kol geren militer-otoriter devlet (sivil ve askerî), siyaset, Meclis, yargı, üniversite, medya, iş dünyası, sözde sivil toplum, bir kısım toplum zihniyeti ile “düşmanlar” meselesi ise hep sabit ve zabittir!
O yüzden, hakikat ve adalet ihtiyacı…
O yüzden, temel hak ve özgürlük meselesi…
O yüzden, piyasa denen sözde serbest ama güçsüzü ezen otoriter ekonomi…
Bu yapılardaki kulluk, kölelik, buyruk-kuyruk, baskı, tehdit, korku, fişleme, işaretleme, mimleme, ilişme, yılışma, propaganda, yalan, itibarsızlaştırma, kayırma, ayırma, sansür, biat düzeni…
Bu nevi tüm pislikler yerinde durabilmekte…
Kanalizasyon yine taşa taşa akmaktadır.
***
28 Şubat Vakası’nda salt kapıyı değil, esas yapıyı sorgulamak gerekir.
28 Şubat Vakası, kim kime ne demiş, kim kime ne yazdırmış, o ötekine ne para vermiş gibi, sadece dedikodu-hatırat külliyatı değil…
İnsanın, toplumun, siyasetin, hukukun, gazeteciliğin, hayatın onurunu gasp eden “militer-otoriter” yapıların tarihî bir vukuatıdır.
Bu yapıların bin kapısından bir kapıdır.
Kapılara yumruk ya da yumurta atarken…
Yapılardan menemen yapıyor, medet umuyorsanız…
28 Şubatlar kılıktan kılığa, kılıçtan kılıca bin yıl sürer!
Kasıt zaten odur, Hıdır.
Önce ruhunuzdaki 28 Şubat’ı, içinize dışınıza sinmiş militer-otoriter yapıyı sorgulayacak; kapıyı değil yapıyı sökeceksiniz ki, bir ara 29 Şubat da mümkün olsun!