Bir çocuk tabutuna sığan koca bir memleket!
Şimdi size ülkemin bin bir gece masalından bir masal…
Bin bir kâbusundan bir kâbus…
Bin bir cezasından, ezasından, kazasından birdirbir.
***
Bir vaka ki…
İçine çocukları koyun…
İçine yoksullukları koyun…
İçine göçleri, kaçışları, sığınışları koyun…
İçine kaçtığında bile seni kovalayıp bulan şiddeti koyun…
İçine korkuyu, umudu ama umut sandığımız hayalleri koyun…
İçine çete koyun, mermi koyun…
İçine çocuk emeğini, çocuk ellerini, çocuk gözleri koyun…
İçine makine koyun, alet edevat, araç gereç, oto moto koyun…
İçine 11 yaş, 12 yaş, 13 yaşı koyun…
İçine gözyaşı koyun…
Bir mezar daha açın…
İçine bir çocuğunuzu daha koyun.
***
Şimdi o çocuk mesela Emine olsun.
Emine, adı Beyoğlu olan neonların gölgesindeki bir mahallede 13 yaşında olsun.
Daha bir yıl önce babasını (bir yılda 4 bin can alan) trafik kazasında kaybetmiş olsun.
O yüzden, annesine destek için, (çoğu yasadışı 1 milyondan bir) çocuk işçi olsun.
Oyun diye okuldan atölyeye, atölyeden eve koşturan bir 13 yaş olsun.
O sırada okulda, oyunda, evde, gezmekte değil de yine atölyede olsun.
Başbakan “bu meydanda mafyaya, çetelere yer kalmadı” dedikten az sonra öldürülen genç gibi, onun da pencere önüne silahlarıyla çeteler üşüşmüş olsun.
Emine o pencere kenarında dursun.
“Bir kuş vurası” pencereye kahrolası bir kurşun vursun.
Emine Demirel; çocuk Emine, yetim Emine, öğrenci Emine, işçi Emine, Mardinli Emine hep birlikte düşmüş olsun.
Öyle bir vaka olsun ki, içinde Başbakan, içinde yoksulluk, içinde çeteler, içinde göçler, içinde işçi çocuklar, trafik ve iş kazaları ile kurşun belaları bulunsun.
Tam orta yerinde de masallar çağında elimizden kaydırıp düşürdüğümüz çocuklardan biri daha vurulsun!
***
Emine 13 yaşında Kızıltepe’de toprağa kondu, Kızıltepe’nin çocuklara sarılmaya aşina toprağına kıvrıldı.
Yani Emine, 12 yaşında 13 polis mermisiyle delik deşik yere düşen Kızıltepeli Uğur Kaymaz’la kardeştir.
Emine 13 yaşında bir atölyede ölüme yakalandı.
Yani Emine, 13 yaşında çaycı, temizlikçi diye işe alınıp pres makinesine verilen ve orada canını veren Ahmet Yıldız’la kardeştir.
Emine 13 yaşında üzerine düşen “kurşun ateş”te eridi.
Yani Emine, 13 yaşında Lice’de üzerine patlayıcı düşen Ceylan Önkol’la kardeştir.
Emine, Ceylan, Ahmet, Uğur ve her yöreden diğerleri; 13 yaşında gözaltına alınıp 18 yıl sonra kemikleri asit kuyusunda bulunun Seyhan Doğan’la kardeştir.
***
13 yaşında bir çocuğun kısacık ömrüne ve kısacık tabutuna ne çok yük yüklüyor bu hoyratlık düzeni!
Hem, bilirsen, ne çok kardeşlik…
Hem, bilirsin, ne çok kalleşlik!
Vali’yi boşluğa kim itti?
Eskişehir Valisi, “Oğlum İsmail, yine rahat durmuyorsun” diyerek gazeteci Saymaz’ı tehdit etmişti.
Çünkü Vali’nin en başta “Arkadaşları yapmıştır” dediği Ali İsmail Korkmaz linçinin birçok ayrıntısını o gazeteci ortaya çıkarmıştı.
Hakikati ve adaleti kovalayan haberler eskiden Veli Küçükler’i rahatsız ediyordu, şimdi anlaşılan Vali Küçükler’i!
Başbakan bu olayı “tanıdık” gazetecilerle değerlendirdi.
Karşısındakilerden biri; mobbingle, gazetedeki gazetecilere, çalışanlara, kadınlara hakaret, tehdit ve küfürleriyle meşhur; Vali’nin bile yanında neredeyse “çok hoş” kalacağı bir kâtip!
Başbakan dedi ki, “Vali’nin davranışı tasvip edilemez. Aslında iyi, hoş bir arkadaşımız ama nasıl bir boşluğa düşmüş?”
Vali’nin yerinde olsam, “Tamam da beni boşluğa kimler fırlattı?” diye sorarım.
Böyle bir “hoş boşluk” var; içinde mobbingci, tehditçi gazeteciler, danışmanlar, başkanlar, emniyetçiler, patronlar, bürokratlar, otoriteler filan dolanıyor.
Öyle hoş bir uzay yolculuğu, bir feza gemisi işte!