Hangi yüzle, hangi yüzsüzlükle?
Serac Ayed, 8.
Muhammed Ayman, 15.
Hüseyin Yusuf, 13.
Besim Salim, 10.
Musa Habib, 16.
Ahmed Nail, 16.
Dunya Mehdi, 6.
Amir Arif, 13.
İbrahim Masri, 14.
Meryem Atiye, 11.
Ve daha küçükleri:
Abdullah Ramazan, 5.
Yasemin Muhammed, 4.
Muhammed Halaf, 4.
Ve şimdilik en küçükleri:
Muhammed Malkiye, 1.5.
***
İsrail’in geleneksel “toplu cezalandırma” bombardımanlarında son öldürülen 100’den fazla insan arasındaki 30 kadar çocuktan bazıları.
Ayırmayın; kaçırılıp öldürülen üç İsrailli genci, 16 yaşlarındaki Gilad Shaer ile Nafheli Fraenkel’i ve 19 yaşındaki Eyal Yifrah’ı da ekleyelim elbet.
Onların yanına da, aklı başında, vicdanı kalbinde onca İsrailli’ye karşın, “ırkçı” linç, intikam, nefret hezeyanlarıyla kaçırılıp işkence edilen ve canlı canlı yakılan 16 yaşındaki Muhammed Ebu Khdeir’i de.
Ve elbet, onca yılda çoğu canlı bombalarla öldürülmüş 100 kadar İsrailli çocuğu…
Ve tabii ki, 1950’deki ilk kayıtlı “İsrail çocuk katliamı”nda öldürülen üç çocuktan itibaren, çoğu “üstün bombardıman gücü” altında can vermiş, evi, toprağı,ülkesi zaten gasp edilmiş yüzlerce ve yüzlerce Filistinliği çocuğu.
***
Muhammedler; boyunlarında ölüm fermanıyla, birer esir yahut rehine, her an mülteci ve her an toplu bir suçun failleri olarak doğuyor ve sığındıkları o adlarıyla öldürülüyorlar.
İsrail devletinin, çoğu zaman Batı işbirlikçiliğiyle vuku bulan “tarih boyu katliam”ını kınayan “Müslüman elemanlar”ın çoğu da, epeydir birbirlerini katletmekle meşgul zaten.
Böyle de bir yüz ve ikiyüzlülük meselesi var, “mazlumlar”ın.
İsrail’in katlettiğinden fazlasını Iraklı “Müslümanlar” birbirini keserek, paramparça ederek kafa kopararak katletti; Suriye’de rejim ile ayaklananlar ve başka İslam ülkelerince doldurulanlar bir o kadar katletti.
“Şia’dan beter” diyen, öldürülenleri ayıran Müslümanlıklar, “Şiiler İsrail’den daha büyük düşman” diyen Suudi Sarayı filan var bu dünyada.
Sünni-Şii kırımını inancının emri sayanlar.
Mısır’da meydanlarda katledilenler Müslüman’dı; katleden paşalar da öyle.
O paşaları besleyenler de Müslüman’dı; şimdi kutlamaya koşanlar da.
***
“Biz”e gelince.
Hadi mermiyle, gaz kapsülüyle, evleri yakarak, asit kuyusuna atarak, sırtından 13 mermi sıkarak, köy basarak, bombardımanla yere serdiğimiz 12, 13, 14 yaşında çocuklarımızı saymayalım.
Hadi kiminizin dediği gibi “O başka şey” olsun; bir çocuğun katledilmesi bir çocuğun katledilmesinden nasıl başka bir şey olacaksa!
Gazze’ye vardık mı?
Yok.
Attık tuttuk.
Mısır ve İsrail arasında sıkışmasını unuttuk.
Hamas’ın Esad’ı 2014 itibariyle (yeniden) tanıması; Abbas’ın Sisi’yi kucaklaması karşısında şaşkın ördek misali, şimdi zaten hepsini desteklemiş İran’a koşuyoruz yine.
Üstelik bir elinde, “İsrail’e sevk edilen Kürt petrolü”, bir elinde “İsrail’le özür mözür sayesinde artan ticaret” ile.
Ve “çocukları katleden” zulüm ve devletten ziyade; halkları ve insanları topluca aşağılayan, ırkçı kelimeler koşturan, konuşturan, Yıldızlı, yaldızlı bildik nefret diliyle.
S. Arabistan ve Katar ittirmesiyle, “Sünni Blok” diyerek müthiş bir yarılmanın ateşine odun taşımışsın; TIR’lamışsın…
Şimdi fırlamışsın da, ne diyeceksin ki zaten!
***
Daha da beteri.
Soma katliamı kurbanı 301 madenci ile 432 yetimin mirası olan bir kanun çıkarırken dahi…
Bir ganimet heybesiymiş gibi onca insanın hatırası ve onca yetimin hakkı; torbaya konan kanun neydi:
1. Havuz sermayesine verilmiş özelleştirme hediyelerini iptal eden seri yargı kararlarını geçersiz kılacak madde…
2. Ve de, yüzde 15 kadar elden peşkeş Tüpraş hissesi ile güzelim Kuşadası limanının hediye edildiği İsrail şirketine, yargının iptallerine rağmen, bu armağanları helal edecek düzenleme.
Üstelik o İsrail şirketi, yine çok atıp tutulan Mavi Marmara katliamına katılan komandoları yetiştiren okulun başlıca finansörü iken!
***
Cezaevlerindeki binlerce Filistinli dışında, bir halkın tamamının hapishane gibi kapatıldığı bir topraktan, “üç genci katleden failler” bir yana, cinayet yüzünden bir halkı bombalayan, başka çocukları kolayca katleden bir devlet vahşetinden söz ediyoruz.
Bir Nazi askeri öldürülünce, yerel halktan yüz kişiyi kurşuna dizenlerden bakiye toplu cezalandırma vahşetinden.
Fakat hakikaten ne diyeceğiz biz?
Hangi yüzle, hangi yüzümüzle, hangi yüzsüzlüğümüzle!