Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Nisan-Eylül takviminde AK Parti

        31 Mart seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ilk grup konuşmasını yaptı. Bu aynı zamanda ilk kapsamlı değerlendirmesiydi.

        Cumhurbaşkanı, bir taraftan seçim sürecine dair emek veren herkesi takdir eden dokunuşlar yaparken, diğer yandan da seçmenin verdiği mesajın “kapsamlı, samimi ve cesur bir özeleştiri” gerektirdiğini ifade etti. Bu muhasebenin hiçbir komplekse kapılmadan yapılması gerektiğinin de altını çizdi.

        Vatandaşa götürülen hizmetin seçim sonuçlarından bağımsız olduğunu ifade etmesi, deprem bölgesindeki şehirlerin bu anlamda öncelikli olduğunu söylemesi de aktarmak istediklerim arasında yer alıyor. Erdoğan, başkanlığın kaybedildiği şehirlerdeki belediye meclislerini ise vatandaşın kendilerine verdiği bir denetim rolü olarak tanımladı. Şu cümlelerini de buraya almak istiyorum: “Milletimizin, belediye meclislerinde bize denetim yetkisi verdiği illerimizde inşallah bu görevimizi en güzel şekilde yerine getireceğiz. Şehirlerimizin kaynaklarının terör örgütlerine, reklam ajanslarına, açgözlü fırsatçılara, tufeylilere değil, orada yaşayan insanlarımıza harcanmasını temin için gereken her şeyi yapacağız.”

        MHP İLE ORTAK VURGULAR

        Cumhurbaşkanının konuşma metniyle önceki gün MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı konuşma arasında ortak bazı vurgular dikkat çekiciydi. İlki özellikle muhalefetin yerel ve genel seçimleri birbirine benzeten yaklaşımına yönelik itiraz. İkincisi çok daha sert vurgularla ifade edilen “merkezi iktidar ve yerel iktidar diye bir ayrım yoktur” mesajı. Cumhurbaşkanı bu konuyu, CHP-DEM ittifakına vurgu yaparak dile getirdi:

        "Sonuçlara bakarak, bunun bir yerel seçim olduğunu unutup şımaranlar, pervasızlaşanlar, hatta farklı heveslere kapılanlar olduğunu görüyoruz. Adeta bir genel seçim havasına girmek suretiyle sanki ülkeyi yöneteceklerini zanneden zavallılar. Birileri kendilerince, 'yerel iktidar' 'merkezi iktidar' diye Türkiye'de ikili bir yapı ihdas etmeye çalışıyor. Bu tarz söylemler, 'demlendikleri' ittifak ortaklarına diyet borcu ödeme hamleleri değilse, ham bir hayalden ibarettir.”

        Erdoğan’ın bu ifadeleri seçim sonrasında ortaya çıkan “ılımlı” yaklaşımlara göre daha sert sayılabilir. Ancak bu çıkışın, seçim gecesinden itibaren gündemde olan ve Cumhurbaşkanının “hazine değerinde 4 yıllık zamanımız var” sözüyle bağı var.

        4 YILLIK ZAMAN

        Seçim sonuçları ortaya çıkar çıkmaz yapılan 4 yıllık zaman vurgusunun, muhalefete “Yerel seçimde elde ettiğiniz başarı, ülkeyi Cumhur İttifakı'nın yönettiği gerçeğini değiştirmiyor” mesajı olduğu çok açıktı.

        Diğer yandan AK Parti’deki önemli isimlerle yaptığım sohbetlerden elde ettiğim izlenim, bu sürenin aynı zamanda beklenen “değişim ve muhasebe” takviminde de önemli bir yeri olduğu yönünde.

        Şöyle ki. Cumhurbaşkanı ortaya çıkan siyasi sonuçlar üzerinden sadece aktörler düzeyinde değil, pek çok dinamik üzerinden bir değişim konusunda kararlı. Deyim yerindeyse bundan geriye dönüş söz konusu değil. Ancak bu sürecin, grup konuşmasında birkaç kez vurgulandığı gibi “iyi niyetli olmayan eleştiriler”in baskısı altında ve aceleye getirilecek bir yanı yok.

        Özgür Özel’in yaptığı ilk çıkışla birlikte muhalefetin “erkenden bir erken seçim” gündemi oluşturmaya niyeti olmadığını da hesaba katarsak, Erdoğan’ın Nisan-Eylül dönemini dikkatle ve kararlılıkla bu sürece ayıracağını söyleyebiliriz. İlk günden itibaren partide olan tecrübeli bir ismin ifadesi şöyle: “Bu tür zamanlarda takvim ve kamuoyu baskısını dengelemek önemli. Aksi takdirde eleştirilen hataların tekrarına düşmek işten bile değil."

        Değişimin siyasal anlamda ana çerçevesini elbette kongre oluşturacak. Kabine ve bürokrasi kısmında ise sıcak bir yaz gündemi bekliyor bizleri. Daha çok bürokrasi diyebiliriz şimdilik.

        VERİ-BİLGİ-ANALİZ

        Sürecin işleyişine dair birkaç not ve bilgi daha aktaralım.

        Daha önce de vurguladığım gibi kuruluşundan itibaren strateji üreten yapılarla kolkola hareket eden AK Parti’nin, son yıllarda veri-bilgi-analiz hattında hayli ciddi sıkıntılar yaşadığı ortada. Bu arada bahsettiğimiz bu çerçeveyi sadece anket ve saha çalışmaları gibi görenler yanılıyor. Bundan çok daha fazlası. Sözgelimi siz bu satırları okurken Ankara’da partiye yakın bir strateji merkezinde seçim sürecine dair bir toplantı gerçekleşecek.

        Partinin ilgili birimleri, dünkü MYK toplantısı itibarıyla sunumlar yapmaya başladı. Bu sunum ve raporlar, teşkilatlardan gelecek katkılarla devam edecek. Bu partinin kendi iç siyasi kanallarından beslenen boyut.

        Bir de önümüzdeki günlerde sivil toplum tarafında, özellikle kanaat önderi isimlerle yapılacak temasların hasılası da sürece katılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat kimi isimlerle bu yönde temaslarının olduğunu, hatta bunların bir kısmının bayram tatilinde gerçekleştiğini buraya not edelim.

        Geriye bu akışların sonucunda nasıl bir tablo çıkacağı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gemisine nasıl bir rota çizeceği kalıyor.

        NOT: İran-İsrail başlığına dair ikinci yazıyı Cuma gününe erteledim. Gündem bir anda değişiyor böyle.