Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Güzergah İstanbul'da Yahudi mirası! Kulüp dizisi ile gündeme geldi - Haberler

        İlk gençlik yıllarımda yaptığım İstanbul kültür turlarında şehirdeki Yahudi kültürel mirasına ancak dışarıdan bakabiliyordum. Özellikle sinagoglara girmek oldukça bürokratik külfeti olan bir işti. Yahudi toplumu güvenlik sebebiyle işi sıkı tutuyor ve dini mabedlere giriş belli başlı günler haricindemümkün olmuyordu.

        Koronavirüs pandemisininilan edilmesinden birkaç gün önceturizm organizatörü Şerif Yenen'in internet sitesinde "Mois Gabay ile Yahudi Mirası Gezisi (Balat-Karaköy-Galata)" başlıklıduyuruyu okuyunca heyecanlandım. Vakit kaybetmeden tura dahil olacağımı söyledim. O gün gerçekleştirdiğimiz geziye kılavuzluk eden Şalom Gazetesi yazarı, eğitimci ve turizm rehberi Mois Gabay, aynı zamanda bugünlerde gündemden düşmeyen Kulüp dizisinin de danışmanlarından.

        Araya pandemi girince,gerçekleştirdiğimiz gezideki önemli ayrıntıların yeniden fotoğraflarını çekmek, mekânlar hakkındaki bilgileri daha da zenginliştirmek hayli zamanımızı aldı. Gabay daha sonra ise davetimizi kırmayarak HT Stüdyo'da konuğumuz oldu. Bu yazının Yahudi toplumunun 1 hafta sürecek (28 Kasım-6 Aralık) Hanuka Bayramı'na denk düşmesi bir başka güzel tesadüf oldu...

        REKLAM

        GÜNE BALAT'TA ŞİRİN BİR KAFEDE KAHVE İÇEREK BAŞLAMAK...

        Yolculuğa Balat'taki tarihi Ahrida Sinagogu'nun hemen yanıbaşında bulunan bir kafede başladık. Kısa bir zaman sonra rehberimiz Mois Gabay, akşam saatlerine kadar sürecek turla ilgili bilgileri veriyordu. Kendisini "500 yıllık İstanbullu" diye tanıtan Mois Bey, 1984 İstanbul Beyoğlu doğumlu. Yıldız Teknik Üniversitesi Fransızca Mütercim Tercümanlık lisans ve Galatasaray Üniversitesi Stratejik İletişim Yönetimi Yüksek Lisans bölümlerinden mezun. Gabay, 2007 yılından itibaren kokartlı profesyonel turist rehberi olarak Fransızca ve Türkçe kültür turları yapmakta. Oldukça zarif bir İstanbul beyefendisi olan Mois Gabay'a bu turun haberini yapacağımı, arzu ederse kendisiyle HT Stüdyo'da bir söyleşi ile gezimizi taçlandırabileceğimi söyleyince seve seve kabul etti. Benim için bu 'Güzergâh' daha bir heyecanlı hale geldi.

        Turumuzun ilk durağı Ahrida Sinagogu oldu.

        15. yüzyılın başlarında yapılan ve adını, kurucularının İstanbul'a göç ettikleri bugün Kuzey Makedonya’da yer alan Ohri kentinden alan Ahrida sinagogu Balat'ta bulunuyor.
        15. yüzyılın başlarında yapılan ve adını, kurucularının İstanbul'a göç ettikleri bugün Kuzey Makedonya’da yer alan Ohri kentinden alan Ahrida sinagogu Balat'ta bulunuyor.

        İSTANBUL'UN FETHİNDEN ÖNCE VAR OLAN BİR SİNAGOG: AHRİDA

        1693 tarihli bir fermandan anlaşıldığına göre bu sinagog İstanbul'un fethinden önce de mevcuttu. Ahrida (Ohrida, Uhr,Toh Balat) Sinagogu ismini kurucularının geldikleri Makedonya’daki Ohri kasabasındanalıyor. Kürkçü Çeşme Sokağı üzerinde bulunan Ahrida Sinagogu, Balat sinagoglarının en büyüğü ve en görkemlisi. 24 Temmuz 1660 Büyük İstanbul Yangını sırasında harap olan yapı, 10 Mayıs 1694 tarihli padişah iradesiyle restore edilmiş. Sırasıyla1709, 1823, 1840, 1881, 1893, 1926 ve 1955 yıllarında genel veya kısmi tadilat görmüş.Günümüzdeki yapının, daha önce yan yana mevcut iki sinagogun (muhtemelen biri Romaniyot diğeri Sefarad) aralarındaki duvar yıkılarak birleştirilmeleri ile oluştuğu rivayeti mevcut.

        Ahrida sinagogunun Tevası (Tevrat okuma kürsüsü) bir geminin pruvasını andırır. Bir inanca göre bu form Nuh’un Gemisi’ni anımsatır, bir diğer iddiaya göre ise Sefaradları İspanya’dan Osmanlı İmparatorluğu’na getiren Osmanlı kadırgalarını simgeliyor...
        Ahrida sinagogunun Tevası (Tevrat okuma kürsüsü) bir geminin pruvasını andırır. Bir inanca göre bu form Nuh’un Gemisi’ni anımsatır, bir diğer iddiaya göre ise Sefaradları İspanya’dan Osmanlı İmparatorluğu’na getiren Osmanlı kadırgalarını simgeliyor...

        İSPANYA'DAN İSTANBUL'A YAHUDİLERİ GETİREN OSMANLI KADIRGASI

        Sinagogun Tevası (Tevrat okuma kürsüsü) bir geminin pruvasını andırıyor.Bir inanca göre bu form Nuh’un Gemisi’ne gönderme yapıyor. Ancak İstanbullu Sefarad Yahudileri'nin çok benimsediği bir diğer inanışa göre ise Sefaradları İspanya’dan Osmanlı İmparatorluğu’na getiren (Sultan II. Beyazıt dönemi) Osmanlı kadırgalarınısimgeliyor. Tarihi yapının Osmanlı Yahudi toplumunda bir kırılma noktasını teşkil eden olayla ilgili de bir hatırası var.17. yüzyılda kendini Mesih ilan eden Sabetay Sevi’nin, Ahrida Sinagogu'nda bir Cumartesi günü içinde vaaz verdiği öne sürülüyor. Mabedin II. Dünya Savaşı’nın seferberlik yıllarında bir süvari müfrezesinibarındırdığını notlarımıza ekleyelim.Sinagogunmazisindekianlamlı hatıralardan biri de Osmanlı-Rusya savaşına katılan Osmanlı ordusunun zaferi için 18 Mayıs 1877 günü düzenlenen ve Sadrazam İbrahim Edhem Paşa ile devlet ileri gelenlerinin de katıldığı dua töreni. Rehberimiz Mois Gabay'ın tarihi mekânda söyledikleri şu sözlerle Ahrida notlarımızı tamamlayalım: "Biz teva kürsüsünü bir Hasköy'deki Maallem Sinagogu'nda bir de Ahrida'da görüyoruz. Ahrida 'aktif' olarak ayakta kalmış olan en eskiMusevi mabetlerinden biri".

        İstanbul Balat semtinde bulunan 'Çıfıt Çarşısı' geçmişte Yahudi esnafla özdeşleşen bir semtti. Başlıca manav, kasap, bakkal, meyhane dükkanları vardı (Fotoğraf Murad Sayınay).
        İstanbul Balat semtinde bulunan 'Çıfıt Çarşısı' geçmişte Yahudi esnafla özdeşleşen bir semtti. Başlıca manav, kasap, bakkal, meyhane dükkanları vardı (Fotoğraf Murad Sayınay).

        MANİFATURACI LEON BRUDO'DAN MANAV DAVİT'E ÇIFIT ÇARŞISI

        Ahrida Sinagogu'nun tam karşısı çıfıt çarşısı. 'Çıfıt' sözcüğünün Arapça 'cehûd' kelimesindentürediği iddia ediliyor. 'Cehûd' veya 'çıfıt' Yahudi anlamına geliyor.Osmanlı Yahudileri'nin yoğunlukla yaşadığı yerleri betimlemek için 'cehûdhane' ifadesinin kullanıldığına tarihi kayıtlarda rastlıyoruz. Benzer şekilde Osmanlı metinlerinde İstanbul'daki Yahudilerin gittikleri hamamlar 'çıfıtlar hamamı' olarak da nitelendiriliyor. 'Çıfıt Çarşısı' ifadesi ise Yahudiler'in yaşadığı/çalıştığı Balat gibi çarşı semtleri için de kullanılmış. Kelimenin antisemitik kötü bir hatırası da var. 'Burası çıfıt çarşısı gibi' deyiminde geçen 'çıfıt' kelimesinde aşağılayıcı ve küçük düşürücü anlamıyla da kullanıldığını belirtelim. Rehberimiz Mois Gabay, çarşıda bir zamanlar iştigal eden Yahudi esnafı isimlerini tek tek sayıyor ve halen ayakta bulunan binaları gösteriyor: Manav Davit merhum oldu.Ortağı Erol Bey devam ediyor. Manifaturacı Leon Brudo'nun dükkanı günümüzde antikacı olarak faaliyet gösteriyor. Bu yapının üstünde Marmara adasından son gelen Yahudiler'in anısına 'Fortuna Marmara 1925' yazıyor. Yahudiler'in Marmara adasından gelişleri gemi ile sembolize ediliyor. Çevrede günümüze ulaşabilen Yahudi evlerinin alınlıklarında İbrahin tarihiyle yapım yılı ve Davut yıldızları dikkat çekiyor.

         Doktor David Eskinazi Bey, haftanın belli günlerinde muayehanesine gelerek hastaları tedavi ediyor (Fotoğraf Murad Sayınay).
         Doktor David Eskinazi Bey, haftanın belli günlerinde muayehanesine gelerek hastaları tedavi ediyor (Fotoğraf Murad Sayınay).
        Bu yapının üstünde Marmara adasından son gelen Yahudiler'in anısına 'Fortuna Marmara 1925' yazıyor.  Yahudiler'in Marmara adasından gelişleri gemi ile sembolize ediliyor. 
        Bu yapının üstünde Marmara adasından son gelen Yahudiler'in anısına 'Fortuna Marmara 1925' yazıyor.  Yahudiler'in Marmara adasından gelişleri gemi ile sembolize ediliyor. 

        YAHUDİ TOPLUMUNDA EN GÖZDE İKİ MESLEK: HAHAMLIK VE DOKTORLUK

        Geçmişte esnafın büyük bölümü Yahudi vatandaşlardan oluşuyordu. Burada tam anlamıyla bir mahalle kültürü vardı. 1970'li yıllara kadar böyle süre geldi. Vatandaşlar kentin kuzey aksına doğru göç ettikçe nüfus gittikçe azaldı. 2000'li yıllara geldiğimizde artık bir elin parmakları kadar kalabildi. Peki Yahudi esnafı hangi işlerle meşguldü?

        Gabay'ın yanıtı şöyle:

        - Terzi, doktor, manav, kasap, meyhanecilik ve hahamlık. En gözde meslekler ise hahamlık ve doktorluk. Dönemin ailelerini kızlarını haham ve doktorla evlendirmek istiyor.

        Semtin son Yahudi doktorunun David Eskinazi Bey olduğunu öğreniyoruz. David Bey, haftanın belli günlerinde muayehanesine gelerek hastaları tedavi ediyor.

        Balat'ta Yanbol'lu Yahudi kalmadığı için sadece Cumartesi gününe denk gelen Şabat (dinlenme günü) dua ve ibaret için açılabiliyor
        Balat'ta Yanbol'lu Yahudi kalmadığı için sadece Cumartesi gününe denk gelen Şabat (dinlenme günü) dua ve ibaret için açılabiliyor

        İSMİNİ YAHUDİLER'İN GELDİĞİ YERDEN ALAN BİR BAŞKA SİNAGOG

        Çıfıt çarşısından Haliç yönüne doğru kıvrılıyoruz. Hemen sağımızda bulunan bir başka tarihi mekân da Yanbol Sinagogu. Sinagog Cumartesileri dışında kapalı bulunduğundan içeri giremiyoruz. Yanbol da Ahrida gibi ismini Yahudi cemaatinin geldiği çeşitli coğrafyalardan alıyor.Bizans döneminde de mevcut olduğu 1693 tarihli fermandan anlaşılan mabet Bulgaristan'ınYanbol (Niğbolu) kasabasından göç ederek Balat’a yerleşen Yahudiler tarafından kurulmuş ve adını anılan yöredenalmış. Balat'ta Yanbol'lu Yahudi kalmadığı için sadece Cumartesi gününe denk gelen Şabat (dinlenme günü) dua ve ibadet için açılabiliyor. Mois Bey, Yanbol Sinagogu'nun duvarında kafilemize şu bilgiyi veriyor: Bugün Balat bölgesinde aktif olmayan Selaniko, Eliyahu, Kasturya isimli mabetler bulunuyor. İstanbul'un 'tek ahşap' sinagogu olma özelliği taşıyan İştipol Sinagogu restore olmazsa yakın zamanda tarihe kavuşacak...

        Hasköy sırtlarında bulunan Kamando Anıt Mezarı'nın önündeki kitabede İbranice harflerin yer aldığı yazıt...
        Hasköy sırtlarında bulunan Kamando Anıt Mezarı'nın önündeki kitabede İbranice harflerin yer aldığı yazıt...

        HASKÖYLÜ İLE BALATLI YAHUDİLER'İN TATLI ATIŞMASI

        Gabay sözün burasında geçmişte bölgede varlığını sürdüren Yahudi folkloruna ait tatlı bir atışmadan söz ediyor:

        - Eski zamanlarda Hasköylüler ile Balatlılar arasında keyifli atışmalar oluyormuş. Birbirlerleriyle Judeo-Espanyol dilinde 'Balatlı Mansevo, Hasköylü Pasiko' yâni 'Balatlı genç delikanlı, Hasköylü pasaklı' diye şakalaşırlarmış...

        Sözün burasında Judeo-Esponyol diliyle ilgili birkaç not aktarayım. Judeo-Espanyol Yahudi İspanyolcası anlamına geliyor. Oldukça kadim bir dil olan Judeo-Espanyolca asırlar boyunca Osmanlı'dan günümüze Sefarad Yahudileri'nin konuşmuş olduğu dil. Bu dil aynı zamanda 'Ladino' olarak da tanımlanıyor. Bir başka ilginç not da, Cervantes'in bu dili kullanmış ve eserlerini bu lisanla yazmış olması... Mois Gabay ile Ladino faslını HT Stüdyo'da geniş olarak konuşacağımızı belirteyim.

        Bugün Kasımpaşa'daki Kuzey Deniz Saha Komutanlığı sahasının içinde kalan Kamando Sarayı restore ediliyor. (Fotoğraf: Murat Sayınay).
        Bugün Kasımpaşa'daki Kuzey Deniz Saha Komutanlığı sahasının içinde kalan Kamando Sarayı restore ediliyor. (Fotoğraf: Murat Sayınay).

        KUZEY DENİZ SAHA KOMUTANLIĞI'NDA BİR KAMONDO SARAYI

        Balat gezimizi noktalamanın ve Galata'ya yönelmenin zamanı. Şehir hatları Balat iskelesinden kalkan ring seferlerine binerek rotamızı tam karşıda bulunan Kasımpaşa'ya çeviriyoruz. Vapurumuz iskeleye yaklaşırken Mois Bey bugün Kuzey Deniz Saha Komutanlığı sınırları içerisinde kalan bir yapıya işaret ediyor: Eski Kamondo Sarayı... Bir süredir resterasyonda olan saray Sultan Abdülaziz döneminde inşa ettirilmiş. Sefarad Yahudisi olan Kamondo Ailesi'ninin ismini Hasköy ve Galata gezisiboyunca çok sık duyacağımızdan burada bir parantez açmanın vakti.

        Doğu’nun Rothschild’leri diye anılan ailenin, Karaköy Bankalar Caddesi’ndeki bugün müzeye dönüştürülmüş olan eski Osmanlı Bankası binasının tam karşısında caddeyi üstteki banka sokağına bağlayan sekiz şeklinde, iki yönlü, ‘art nouveau’ stilindeki ilginç merdivenleri bulunuyor. 
        Doğu’nun Rothschild’leri diye anılan ailenin, Karaköy Bankalar Caddesi’ndeki bugün müzeye dönüştürülmüş olan eski Osmanlı Bankası binasının tam karşısında caddeyi üstteki banka sokağına bağlayan sekiz şeklinde, iki yönlü, ‘art nouveau’ stilindeki ilginç merdivenleri bulunuyor. 

        İNŞA ETTİKLERİ YAPILARLA İSTANBUL'A DAMGASINI VURAN AİLE

        Kamondo ailesi İstanbul’da yaşamış olan Sefarad Yahudilerinden bankacı bir aile olarak öne çıkıyor. 15. yüzyılda İber Yarımadası’ndansınır dışı edilen aile, önce Trieste’ye, ardından dönemin Konstantiniye’sineyerleşmiş.

        Avusturya vatandaşlığına sahip olan Salomon-Jacob Kamondo ve oğulları Isaac ve Abraham-Salomon’un 1815’te kurdukları ve Kırım Savaşı sırasında Osmanlı Devletini finanse eden ‘İshak Kamondo ve Şürekası’ unvanlı banka, Şirket-i Hayriye ve Dersaadet Tramvay Şirketi’ne ortaklıkları, Altıncı Daire-i Belediye’nin kuruluşuna verdikleri katkılar, en önemli girişimleriarasında bulunuyor.Kamondo Ailesi, İstanbul’a damgasını vuran ve varlıklarını koruyan sayısız yapı inşa ettirmiştir. Kasımpaşa’daki Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Galata Résidence, Serdar-ı Ekrem Sokak’taki Kamondo Hanı, Meşrutiyet Caddesi’ndeki Büyükada Han, Karaköy’de Saatçi Han, Latif Han, Lacivert Han, Yakut Han, Kuyumcular Han, Lüleci Han, Gül Han bunlar arasında sayılabilir.

        30 Mart 1873’te Paris’te vefat eden ve İstanbul’da gömülmeyi vasiyet eden Yahudi banker Avram Kamondo.
        30 Mart 1873’te Paris’te vefat eden ve İstanbul’da gömülmeyi vasiyet eden Yahudi banker Avram Kamondo.
        Avram Kamondo ya da tam adıyla Kont Abraham-Salamon de Kamondo‘nun anıt mezarı. 30 Mart 1873’te Paris’te vefat eden ve İstanbul’da gömülmeyi vasiyet eden Kamondo’nun naaşı getirilir ve 14 Nisan 1973 tarihinde daha önceden Hasköy Mezarlığı’nda inşaa ettirdiği bu anıt mezarda toprağa verildi. Kamando'nun toprağa verildiği gün esnaf kepenk kapatır.  Fotoğrafta mezarın restore edilmeden önceki hâli görünüyor.
        Avram Kamondo ya da tam adıyla Kont Abraham-Salamon de Kamondo‘nun anıt mezarı. 30 Mart 1873’te Paris’te vefat eden ve İstanbul’da gömülmeyi vasiyet eden Kamondo’nun naaşı getirilir ve 14 Nisan 1973 tarihinde daha önceden Hasköy Mezarlığı’nda inşaa ettirdiği bu anıt mezarda toprağa verildi. Kamando'nun toprağa verildiği gün esnaf kepenk kapatır.  Fotoğrafta mezarın restore edilmeden önceki hâli görünüyor.

        AİLENİN SOYU NAZİ TOPLAMA KAMPIAUSCHWITZ'DESON BULMUŞTU

        Kamondo Ailesi'yle ilgili olarak günümüzde hayli zengin bir literatür mevcut. Ancak ailenin tarihi oldukça dramatik bir sonla nihayete eriyor.Yaşı epeyi ilerleyen ailenin en büyük ismi Abraham Salomon, Paris’e yerleştikten kısa bir süre sonra hayatını kaybeder. Vasiyeti üzerine naaşı İstanbul’a getirilir. Abraham Salomon devlet töreniyle, Hasköy Yahudi Mezarlığı’nda yaptırdığı anıt mezara gömülür. Esnaf o gün kepenk kapatır. Abraham Salomon’un torununun torunu olan Nissim Kamondo Fransız uyruğuna geçer. Pilot olarak katıldığı I. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeder. Kız kardeşi Beatrice ise, kocası ve çocuklarıyla birlikte Auschwitz’deki Nazi toplama kamplarında öldürülür. 19. yüzyıla nam salan bu aileden geriye kimse kalmaz...

        2001 yılından bu yana 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesine ev sahipliği yapan tarihi Zülfaris Sinagogu 2015'de kapılarını kapatmıştı. Müze ise yenilenerek Neve Şalom Sinagogu çatısı altında hizmet veriyor...
        2001 yılından bu yana 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesine ev sahipliği yapan tarihi Zülfaris Sinagogu 2015'de kapılarını kapatmıştı. Müze ise yenilenerek Neve Şalom Sinagogu çatısı altında hizmet veriyor...

        İSMİNİ 'GELİN PERÇEMİ'NDEN ALAN GALATA KULESİ SİNAGOGU...

        'Güzergâh'ımızda önümüze çıkacak Kamondo Ailesi'nin yapılarına tekrar dönmek üzere rotamıza devam ediyoruz. Vapurumuz Karaköy iskelesine yanaşıyor. Rıhtımdan biraz ilerledikten sonra Karaköy Meydanı'ndan Yüksekkaldırım Caddesi'ne devam ederken hemen soldaki Zülfaris Sinagogu'na göz atmakla yetiniyoruz.

        Gabay,cemaat arşivlerinde adı Kal Kadoş Galata (Galata Kutsal Sinagogu) olarak geçen, ancak, sokağın eski adı olan ve Osmanlıca 'gelin perçemi' anlamına gelen Zülf-ü Arus sözcüğünün halk arasında kısaltılmış şekli ile Zülfaris adıyla tanınan sinagog binası eski temeller üzerinde 1823 yılında inşa edildiğini anlatıyor. Neve Şalom'dan evvel Yahudi toplumunun ağırlıklı olarak düğün merasimlerinin yapıldığı sinagog 2001 yılında 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi'ne ev sahipliği yapmış. 2013 yılında Neve Şalom kompleksine taşınana kadar burada faaliyet göstermiş. Yapı şimdilerde bir derneğe kiralanmış ve etkinliklerine devam ediyor. Zülfaris bir başka ev sahipliğini ise sevinçli ve acıklı törenlerin birbirini izlediği, tarihinde pek çok anlamlı törene şahitlik ederek yapmış...

        Türkiye'deki toplam Yahudi nüfusunun %4'ünü oluşturan Aşkenazlar tarafından dikilen üç sinagogdan tek ayakta kalanı...
        Türkiye'deki toplam Yahudi nüfusunun %4'ünü oluşturan Aşkenazlar tarafından dikilen üç sinagogdan tek ayakta kalanı...
        Ünlü Mimar G. J. Cornaro‘nun eserlerinden biri olan ve Avrupa stili görkemli dış cephesi ile değişik bir görünüm sergileyen bu sinagogun 60.000 Frank’a ulaşan inşaat maliyetini karşılamaya kısmî katılım için, İstanbul Alman-Avusturya Yahudi Cemaati Başkanı Hoffmar, Sekreteri Springer ve Veznedarı Hafter imzalarını taşıyan 400 tahvil çıkarılarak finansmana fon sağlandı.
        Ünlü Mimar G. J. Cornaro‘nun eserlerinden biri olan ve Avrupa stili görkemli dış cephesi ile değişik bir görünüm sergileyen bu sinagogun 60.000 Frank’a ulaşan inşaat maliyetini karşılamaya kısmî katılım için, İstanbul Alman-Avusturya Yahudi Cemaati Başkanı Hoffmar, Sekreteri Springer ve Veznedarı Hafter imzalarını taşıyan 400 tahvil çıkarılarak finansmana fon sağlandı.

        AVUSTURYA'DAN GELEN AŞKENAZ YAHUDİLERİ'NİN MABEDİ

        Zulfaris Sinagogu'ndan sonra İstanbul'un tarihi Yüksek Kaldırım Caddesi'ne ilerliyoruz. Şimdiki durağımızAşkenaz Sinagogu. Tarihi mabet Galata Yüksek Kaldırımda 1905 tarihlerinde Aşkenazlar tarafından kurulmuş üç sinagogtan biri. Aşkenazlar 14. yüzyılda Almanya’dan gelerek İstanbul Galata’ya yerleşmişl. Bu sinagogta bulunan birçok levha Almanca olarak yazılmış. Yapı olarak merkezi bir kubbe bulunuyor. Kubbe gök kubbeyi tasvir için maviye boyanmış ve yıldızlar konmuş. Sinagogtaki avizeler Viyana’dan ithal edilmiş. Aform olarak bir Osmanlı Kasrı'nı andırıyor.Aşkenazlar Türk Yahudi toplumunun yüzde 3-4'lük kesimini oluşturuyor. Sefarad'ların lisanı Ladino'dan ayrı olarak Yidiş dilini konuşuyorlar. Dualar aynı olsa bile makamsal farklılıklar var. Safaradlar Osmanlı musikisi makamlarında dualarını icraettiklerini unutmadan belirtelim.

        Osmanlı döneminin ünlü ailesi Kamandolar'ın konutu olan tarihi yapı günümüzde otel olarak hizmet veriyor. Otelin girişindeki fotoğraflar ailenin tarihini özetliyor... Tarihi yapının karşısında bulunan müştemilat virane bir şekilde onarılmayı bekliyor. (Fotoğraf Murad Sayınay).
        Osmanlı döneminin ünlü ailesi Kamandolar'ın konutu olan tarihi yapı günümüzde otel olarak hizmet veriyor. Otelin girişindeki fotoğraflar ailenin tarihini özetliyor... Tarihi yapının karşısında bulunan müştemilat virane bir şekilde onarılmayı bekliyor. (Fotoğraf Murad Sayınay).

        DÖNEMİN REZİDANSI KAMONDO BİNASI GÜNÜMÜZDE ARTIK OTEL

        Ve yine geldik Kamondo Ailesi'ne. Aşkenaz Sinagogu'ndan sağa dönüp ilerlediğimizde yine bir Kamondo yapısıyla karşı karşıyayız. Bina günümüzde otel olarak kullanılıyor. Ailenin trajik hikayesini otelin girişinde sergilenen fotoğraflara bakıp, yazıları okumak mümkün. Otelin teras katında bulunan ocakbaşı restaurantın rehberimiz Mois Bey'le aynı ismi taşıması kafilemizde gülüşmelere yol açıyor. Mois Bey espriyi patlatmakta gecikmiyor:

        - Restaurantı ben işletiyorum.

        Kamondo binasının tam karşısında bulunan müştemilatı ve ek binaları yıkık vaziyette onarılmayı bekliyor.

        Terziler Sinagogu 1996 yılında sanat merkezine dönüştürüldü. Bankalar Caddesi üzerindeki Kamondo Merdivenleri'nden ulaşılan Banker Sokağı ile Felek Sokağı arasında yer alan binada 19. yüzyılın eklektik mimarisinin tipik örneklerini görülebiliyor...
        Terziler Sinagogu 1996 yılında sanat merkezine dönüştürüldü. Bankalar Caddesi üzerindeki Kamondo Merdivenleri'nden ulaşılan Banker Sokağı ile Felek Sokağı arasında yer alan binada 19. yüzyılın eklektik mimarisinin tipik örneklerini görülebiliyor...
        8 Eylül 1894’te Aşkenaz Terziler birliği tarafından kurulmuş. Sıraev görümünde olan bu yapıda dönemin esnaf kesimi, özellikle de terziler ibadet ediyordu. 50 senelik bir zaman diliminde boş olarak kaldı. Şimdi bir kültür merkezi olarak işlev görüyor...
        8 Eylül 1894’te Aşkenaz Terziler birliği tarafından kurulmuş. Sıraev görümünde olan bu yapıda dönemin esnaf kesimi, özellikle de terziler ibadet ediyordu. 50 senelik bir zaman diliminde boş olarak kaldı. Şimdi bir kültür merkezi olarak işlev görüyor...

        AŞKENAZ TERZİLERİNİN İBADET İÇİNYAPTIKLARI MEKÂN

        Kamondo rezidansından sonra şimdi başlı başına ilginç bir Yahudi binasının önündeyiz: Terziler Sinagogu.19. yüzyılda İstanbul'daki Aşkenaz Yahudileri'nin çoğu terzilik mesleğini icra ediyorlarmış. Schneidertempel Aşkenazlar'ın Galata'da kurduğu üç sinagogdan biri. Almanca "schneider" kelimesinin Türkçe'de karşılığı "terzi" demekmiş. Bu nedenlerden ötürü Terziler Sinagogu olarak bilinen bu sinagogun asıl adı "Beth ha Kenesseth Tofre Begadim"miş. 8 Eylül 1894'te Aşkenaz Terziler birliği tarafından kurulmuş. Sinagogda dönemin esnaf kesimi, özellikle de terziler ibadet ediyormuş. Sinagog 1960'lı yıllara kadar dini işlevini sürdürmüş fakat 1964'ten itibaren cemaat nüfusunun azalarak yok olmasıyla birlikte kapatılmış. Bina 1996 yılında sanat merkezine dönüştürüldü. Bankalar Caddesi üzerindeki Kamondo Merdivenleri'nden ulaşılan Banker Sokağı ile Felek Sokağı arasında yer alan binada 19. yüzyılın eklektik mimarisinin tipik örneklerini görebilmek mümkün.

        Rehberimiz Mois Gabay (ortada) ile birlikte Kamondo merdivenlerinde hatıra fotoğrafı. Merdivenlerin yapılış öyküsü hakkında rivayetler muhtelif olduğu kadar da sevimli. Kimine göre Banker Kamondo evinden işyerine  geçmek için burayı yaptırmış. Bir başka söylentiye göre ise torunlarının daha kolay okula gitmesi için inşa ettiriyor. Bir diğer rivayet ise her gün merdivenleri kullanan küçük öğrenciler koşarken düşmelerinde az zarar görsünler diye 8 şeklinde bir tarz verilmiş... (Fotoğraf: Murad Sayınay)
        Rehberimiz Mois Gabay (ortada) ile birlikte Kamondo merdivenlerinde hatıra fotoğrafı. Merdivenlerin yapılış öyküsü hakkında rivayetler muhtelif olduğu kadar da sevimli. Kimine göre Banker Kamondo evinden işyerine  geçmek için burayı yaptırmış. Bir başka söylentiye göre ise torunlarının daha kolay okula gitmesi için inşa ettiriyor. Bir diğer rivayet ise her gün merdivenleri kullanan küçük öğrenciler koşarken düşmelerinde az zarar görsünler diye 8 şeklinde bir tarz verilmiş... (Fotoğraf: Murad Sayınay)

        KAMONDO'NUN TORUN AŞKI VEYA İŞ AŞKI İÇİN YAPTIĞI MERDİVENLER

        Karaköy’de Voyvoda Caddesi ve Banker Sokağı’nın kesiştiği noktayı bir araya getiren Kamondo Merdivenleri 1870 ve 1880 yılları arasında yapılmış. Ailenin büyüklerinden Abraham Salomon Kamondo bu merdivenleri yaptırıyor. Sonrasında merdivenler halk tarafından Aşıklar Merdiveni olarak da isimlendiriliyor. Gençler günümüzde basamaklarda oturarak hasbıhal ediyor. Rivayete göre merdivenlerin yapılmasını sağlayan Abraham Kamondo’nun torunları o dönemde Avusturya Lisesi’nde okuyor. Bu torunlar eve varabilmek için ise bayağı uzun bir yolu katetmek zorunda kalıyorlar. Bunu farkeden Abraham Kamondo torunlarının daha rahat eve varabilmeleri için bu merdivenlerin yapımına başlar. Bir diğer rivayet ise Abraham Bey, biraz önce gördüğümüz rezidansından Bankalar Caddesi'nde bulunan bankasına ulaşmak için kısa yol olarak kullanmak üzere bu merdivenleri inşa ettiriyor.

         Uzun zaman Karaköy Perçemli Sokak'taki Zülfaris Sinagogu'nda hizmet veren 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, güncellenmiş içeriği ve modern sergileme teknolojileriyle 2015 yılının Aralık ayında yeni mekanı Neve Şalom Sinagogu’nda ziyaretçilerini ağırlıyor...
        Uzun zaman Karaköy Perçemli Sokak'taki Zülfaris Sinagogu'nda hizmet veren 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, güncellenmiş içeriği ve modern sergileme teknolojileriyle 2015 yılının Aralık ayında yeni mekanı Neve Şalom Sinagogu’nda ziyaretçilerini ağırlıyor...

        GALATA'DAKÖKÜ 500 YIL ÖNCESİNE DAYANAN MODERN BİR MÜZE

        Karaköy Perçemli Sokak’ta 2001 yılından beri hizmet vermekte olan 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, güncellenmiş içeriği ve modern sergileme teknolojileriyle ziyaretçilerini ağırlıyor. Türk Yahudilerinin bu topraklardaki 2600 yıllık tarihi ve kültürel mirası, ülkenin sosyal ve devlet yaşamına olan katkılarının kronolojik olarak yer aldığı Müze, tarihçe, etnografya, dini objelerin sergilendiği Midraş, geleneklerin, yaşam döngüsünün ve yerleşim yerlerinin anlatıldığı bölümlerden oluşuyor. Bina içinde 3 kata konumlandırılmış olan Müze ile Neve Şalom arasında fiziki bağlantıyı kuran midraş holü sinagog içinde yapılan dini törenlerin canlı izlenebilmesine olanak sağlıyor. Sünnet, düğün, Bar Mitzva gibi ritüellere tanıklık etmek müze ziyaretçisini fiili olarak törenin bir parçası haline getiriyor. Bayramlar, ritüeller, tarihsel kıyafetler, Edirne'de mevleviler ile hahamların birlikte icra etmiş olduğu Maftirim müziği müze içerisinde dinleyebileceğiz. Osmanlı'dan günümüze Yahudi basını bizlerin keşfine hazır durumda bekliyor.

        19. yüzyılda Yahudi bir zanaatkarın elinden çıktığı tahmin edilen şamdanlardan biri, minare biçiminde ve tepesinde ay-yıldız bulunuyor. Hanukalar da şamdanın çevresine şerefe şeklinde diziliyor.
        19. yüzyılda Yahudi bir zanaatkarın elinden çıktığı tahmin edilen şamdanlardan biri, minare biçiminde ve tepesinde ay-yıldız bulunuyor. Hanukalar da şamdanın çevresine şerefe şeklinde diziliyor.
        Müzenin kurucusu ve müdürü araştırmacı-yazar Naim Güleryüz, bu şamdanların Yahudilerin Hanuka (Kandiller) Bayramı'nda ve diğer dini günlerde kullandıklarını belirterek şöyle 2012'de Anadolu Ajansı'na şöyle konuşmuştu: "Bu şamdanlar, insanların, dinler arasında ayrım görmeden, Allah'ın birliğinde birleşmesinin en güzel sembolü" Güleryüz, başta Berlin Müzesi olmak üzere birçok müzenin bu şamdanları sergilemek üzere talep ettiğini ancak vermediklerini belirtmişti. 
        Müzenin kurucusu ve müdürü araştırmacı-yazar Naim Güleryüz, bu şamdanların Yahudilerin Hanuka (Kandiller) Bayramı'nda ve diğer dini günlerde kullandıklarını belirterek şöyle 2012'de Anadolu Ajansı'na şöyle konuşmuştu: "Bu şamdanlar, insanların, dinler arasında ayrım görmeden, Allah'ın birliğinde birleşmesinin en güzel sembolü" Güleryüz, başta Berlin Müzesi olmak üzere birçok müzenin bu şamdanları sergilemek üzere talep ettiğini ancak vermediklerini belirtmişti. 
        500 Yıl Musevi Vakfı'nda sergilenen, tepesinde ayyıldız bulunan minare şeklindeki hanukiya (hanuka kandilleri) kandilinin dünyada eşi benzeri yok...
        500 Yıl Musevi Vakfı'nda sergilenen, tepesinde ayyıldız bulunan minare şeklindeki hanukiya (hanuka kandilleri) kandilinin dünyada eşi benzeri yok...
        Galata Büyük Hendek Caddesi'ndeki Neve Şalom Sinagogu'nun bitişiğinde bulunan 500. Yıl Türk Musevileri Müzesi'nin en değerli parçalarından biri minare biçimindeki 'Hanuka' şamdanı. Bu ilginç objeyi müzede görebilirsiniz...
        Galata Büyük Hendek Caddesi'ndeki Neve Şalom Sinagogu'nun bitişiğinde bulunan 500. Yıl Türk Musevileri Müzesi'nin en değerli parçalarından biri minare biçimindeki 'Hanuka' şamdanı. Bu ilginç objeyi müzede görebilirsiniz...

        CAMİ MİNARESİNİN TEPESİNDE AY YILDIZLI MOTİF BULUNAN HANUKYA

        Müze başlı başına ziyaret edilmesi gereken bir mekân olduğu için fazla ayrıntılara germek doğru olmayacaktır. Ancak müzede bulunan bir obje ilk kez görecek olanlar için hayli ilgi çekici. Objeye gelmeden önce 'Hanukya Bayramı'ndan bir parça söz etmek gerekecek. Yahudi inancında önemli bir yer tutan Hanuka Bayramı, İbrani takvimine göre Kislev ayının 25’inde başlar ve sekiz gün sürer. Işıklar ve Tanrı’ya yeniden adanma bayramı olarak kutlanır. Hanuka, İbranice’de adama veya kutsama anlamına gelir. Işıklar bayramı olarak da bilinen Hanuka Bayramı'nın ne zaman kutlanacağı her yıl değişiyor. Hanuka bu yıl 28 Kasım 2021 tarihine denk geliyor. Hunuka Bayramı'nda 9 kollu şamdan (kandil) olan Hanukya şerefeli bir minare ve üzerindeki ayyıldız motifiyle dikkat çekiyokr. Musevi müzesindeki hanuka şamdanı bu haliyle Osmanlı İstanbulunda kültürlerin nasıl da iç içe geçebildiğini gösteren çarpıcı bir örnek.

        Neve Şalom Sinagogu açıldığından bu yana birçok mutlu olaya tanıklık ettiği kadar acı hatıralara da tanıklık etti. Sinagog tarihinde üç kez saldırıya hedef oldu...
        Neve Şalom Sinagogu açıldığından bu yana birçok mutlu olaya tanıklık ettiği kadar acı hatıralara da tanıklık etti. Sinagog tarihinde üç kez saldırıya hedef oldu...

        ACILARI TAZE OLAN BİR BELLEK MEKÂN: NEVE ŞALOM

        Gezimizin son durağı İstanbul'da en tanınmış sinagoglardan belki de birincisi olan Neve Şalom.Neve Şalom Sinagogunun inşaatı 1949 yılında, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden yeni mezun olan Elio Ventura ve Bernard Motola tarafından projelendirilmiş ve yapılmıştır. Neve Şalom Sinagogu’nun açılışı 25 Mart 1951 Pazar sabahı düzenlenen bir merasimle gerçekleşti. O günlerde Büyük Hendek Caddesi’ne cephesi olmayan, dar bir geçitten giriş-çıkış yapılabilen Neve Şalom Sinagogu’nun bu caddeye cephesinin açılması ancak önündeki binanın 1960 yılında yıkılmasıyla tamamlandı. İddia edilir ki, bugünkü Neve Şalom’un aynı yerinde 15. yüzyılda İspanya’dan göç eden Sefaradların kurduğu Aragon Sinagogu bulunuyordu. Neve Şalom, Cumhuriyet tarihinin ilk Hahambaşısı olarak seçilen Rav Rafael Saban’ın (2 Mart 1953), Rav David Asseo’nun (7 Aralık 1961) ve de Rav İzak Haleva’nın (19 Aralık 2002) İs’ad törenlerine sahne oldu.sinegog 1986-1992 ve 2003'te üç kez terörün hedefi oldu. Türk Yahudileri için 'Buradayız' demenin bir sembolü olmuş durumda.

        İstanbul'da Yahudi Kültürü gezimiz bu mekânla son buluyor. Ancak Yahudi mirası bu rotayla sınırlı değil. İstanbul'da musevi mirasının Ortaköy-Yeniköy, Kuzguncuk-Yeldeğirmeni-Şişli Caddebostan ve Kurtuluş güzergâhında görülebilecek daha bir çok yapı mevcut...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ