Bardakçı: Şarjördeki nefret listesi profesyonel bir ekip işidir!
Habertürk yazarı Murat Bardakçı, bugünkü yazısında Yeni Zelandalı terörist Brenton Tarrant'ın silah ve şarjörlerindeki nefret listesini değerlendirdi. Bardakçı, Tarrant'ın katliamı tek başına plânlamadığını, arkasında bilgi bakımından da donanımlı, terörist bir şebeke olduğunu yazdı
Kurbanlarının sayısı 50’ye yükselen Yeni Zelandalı teröristBrenton Tarrant’ın silâhlarının ve şarjörlerinin üzerine geçmişte Müslümanlar’a ve özellikle de Türkler’e karşı mücadele etmiş olan birçok tarihî şahsiyetin ve Avrupa’daki önde gelen neonazilerin adlarının bulunduğunu yazmış ve Tarrant hakkında “Tarih bilen cani” demiştim.
Ama bu ifadeyi saldırı haberinin duyulmasından hemen sonra gelen ilk fotoğraflara bakarak ve isimlerin sadece bir kısmını görünce kullanmıştım…
Dün gelen yeni fotoğraflarda caninin hayran olduğu ve silâhları ile şarjörlerinin üzerine yazdığı diğer isimleri de gördükten sonra kanaatim değişti: Brenton Tarrant hakkında kullandığım “tarih bildiği” sözümü geri alıyorum, zira mâlûm liste onun bu işi tek başına plânlamadığını, arkasında bilgi bakımından da donanımlı olan ırkçı, terörist, sapık, vesaire gibisinden bir şebekenin mevcut bulunduğunu gösteriyor…
Çünki, silâhların ve şarjörlerin üzerindeki böyle bir listeyi Tarrant misali caniyi bir tarafa bırakın, en baba bir tarihçinin bile tek başına hazırlaması imkânsızdır!
Bir terörist düşünün: Tâââ sekiz asır önce Selçuklu ordusunu hangi Gürcü kralı ile kumandanının mağlûp ettiğini bilecek, Sırplarla ve Macarlarla 14. ve 15. asırda tutuştuğumuz muharebelerdeki Hristiyan kumandanların isimlerini ardarda rahatça sıralayacak, Osmanlı Ordusu’nun 1683’te Viyana önlerinde bozguna uğramasında ikinci, hattâ üçüncü derecede rolü olan Avrupalı generallerin adlarını tek tek yazacak, Kıbrıs’ın fethinde esirleri öldürdüğü için idam edilen İtalyan generali bile unutmayacak… Üstelik geçmiş yüzyıllarda yaşanmış olaylarla da kalmayacak, bugünlere gelecek, son senelerde ırkçı teröre bulaşmış ne kadar katil varsa hepsini hatırlayacak, bunların isimlerini silâhları ile şarjörlerine işleyecek!
Dahası var: Bu isimleri tüfeğine ve şarjörlerine öyle Lâtin alfabesi ile değil, ait oldukları dillerin alfabeleri ile, yani Gürcü’yü Gürcü, Ermeni’yi Ermeni, Sırp’ı da Kiril harfleriyle yazacak!
Brendon Tarrant bütün bunları hakikaten kendi başına yaptı ise tarihçi değil de katil ve teröristolmayı seçiği için dünya önemli bir bilim adamından mahrum kalmış demektir ama işin böyle olmadığı artık apaçık ortadadır!
BÖYLE BİR TARİHÇİ YOKTUR!
Şimdi çok daha açık şekilde söyleyeyim: Türkiye’de yahut başka bir memlekette bu listeyi kendi başına hazırlayacak tek bir tarihçi bile bulamazsınız, yoktur! Zira böyle bir liste yapmaya kalkacak olsanız en azından bir hadiseyi, bir memleketi yahut bir ismi mutlaka unutursunuz, üstelik hatırınıza gelmeyecek olan isimler öyle sadece bir-iki kişi ile kalmaz, çok daha fazla olur! 15. asır Macaristanı’ndan 13. asır Gürcistanı’na gitmek, oradan 20. yüzyıl İspanyası’na geçmek, İspanya’dan 300 küsur sene öncesinin Kıbrıs’ına tornistan yapmak, arada da Arnavutluk taraflarına uğramak tek kişinin becerebileceği bir iş değildir!
Tekrar edeyim: Bu liste, bir grubun ciddî ve uzun şekilde çalışmasını gerektiren bir iştir ve dolayısı ile Yeni Zelandalı katilin bağlantılı olduğu Türk ve Müslüman düşmanlığı ile yoğrulmuş bir teşkilât mevcut demektir. Yapılması gereken, bu teşkilâtın ve elinde tam elli kişinin kanı bulunan Brenton Tarrant’ın teşkilât ile ilişkisinin ortaya çıkartılmasıdır. Bu ilişki herhangi bir yolla, meselâ özel mesajlarla yahut henüz belirlenemeyen internetteki bir ortak site vasıtası ile sağlanmış olabilir ve muamma çözüldüğü anda gerisinin geleceği, çok daha başka tehditlerin öğrenileceği kesindir.
Herif, şarjörlerinden birinin üzerine bizim “93 Harbi” dediğimiz 1877-78 Rus Savaşı’nda en kanlı muharebelerin yaşandığı Bulgaristan’daki “Şipka Geçidi”ni bile unutmamış ve mekânın İngilizcesi olan “Shipka Pass” sözünü de yazmış…
Güzide, entellektüel ve her hususta hem fikir hem de bilgi sahibi bulunan basınımızın askerlik tarihimizin en büyük mağlûbiyetlerinden olan ve Rus Ordusu’nun Yeşilköy’e kadar gelmesi ile neticelenen büyük bozgunun başladığı “Şipka Geçidi”ni hiç işitmediği için Türkçeleştirmeye kalkışıp ne hâle getirdiğini bilmem farkettiniz mi?
“Şipka Pass Savaşı” demişler ve iki günden buyana hem gazetelerimizde, hem de internet sitelerinde “atlı süvari” misali böyle yazıyorlar!
Kendi geçmişimizi bilme konusunda bile onların nerede, bizim nerede olduğumuzu gösteren daha mükemmel bir örnek aramaya bence hiç lüzum yoktur!