Bülent Arınç'tan Habertürk'e açıklamalar: Sayın Cumhurbaşkanımız seçimi kazanacaktır
Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtladı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu davasıyla ilgili olarak bir değerlendirmede bulunan Arınç, "Biz buna siyasi yasak getirelim, birileri getirsin, derseniz, bu kişiyi büyütürsünüz. Hiç de emeline ulaşamazsınız. Kimin önüne farklı şekillerde geçerseniz o adamı büyütürsünüz. Bunu yapmayın diye yalvardım. Belki sakalım yok diye dinlemiyorlar" diye konuştu...
Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtladı. "Bizim dava arkadaşlığımızı, başkalarının mafya liderleriyle veya suç örgütü liderleriyle bir aradaki fotoğraflarına bakarak değerlendirmeyin" ifadelerini kullunan Arınç, "22 yıldan bu yana başat rol sayın Cumhurbaşkanımızın. Seçmen kesimi 'güvendiğimiz insan, bununla yola devam edebiliriz' beklentisi vardı. Şu anda büyük ölçüde bu beklentiler karşılanıyor. Dışarıdan para bulunuyor. Ama şu anda tam yeterli mi derseniz, başka şeyler yapmanız lazım. 5 ayda bu konuda topluma güven verilebilirse bu seçim kazanılacak, bundan eminim" değerlendirmesinde bulundu.
Arınç'ın konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"BU SEÇİMİN ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU BİLENLERDENİM"
Bu yazılı bir mülakattı, sanıyorum 1 hafta 10 gün oldu. Ama orada konuştuklarımız gerçekleşiyor, seçim tarihiyle ilgili. Bunlar beklenen haberlerdi. Bütün konuşmalarımızın ancak üçte birini editörler bu hale getirmişler. Yanlış da yapmamışlar, yaptıkları doğrudur. Ancak cümlelerde bazı yanlışlıklar olabilir. Seçimle ilgili son 1 yıldan beri süreci takip ediyoruz. Resmi bir görevimiz yok, bu seçimin ne kadar önemli olduğunu bilenlerdenim. Her seçimi kendi şartları içinde az çok tahmin etmişizdir. Rahmetli Erbakan Hoca'nın Konya'dan bağımsız olarak aday olduğu seçimden bugüne kadar çok seçimde oldum. Bu yıl yapılacak olan iki seçimin, şartlar itibariyle çok zor olduğunun bilincindeyim. Zorluk nerede? Cumhurbaşkanımız kazanacak mı? AK Parti tekrar 1. parti olacak mı?
"SAYIN CUMHURBAŞKANI İPLERİ YENİDEN ELİNE ALDI"
İtiraf etmeliyim ki ekonomideki sıkıntılardan, toplumsal barışa kadar giderek zorlaşıyordu. Kazanamayacak durumdan giderek kazanır duruma gelmesini 1 yıllık periyotta takip ettim. Son 3-4 aydan bu yana büyük bir yükseliş görüyorum. Bu trend devam ederse sayın Cumhurbaşkanımızın bu seçimi tekrar kazanabileceği konusu. En büyük sıkıntı ekonomide. Çalışanların, emeklilerin, sözleşmelilerin ayrı sıkıntısı var. Borcun, faizin geldiği nokta. Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda tedbirler almaya başladı. Bu güveni arttırdı. Sayın Cumhurbaşkanı hizmetlerini devam ettiriyor. Buluyor, buluşturuyor. Demek ki tekrar iplerini ele aldı. Hem enflasyon konusunda hem de çalışanları enflasyona ezdirmeme gayreti içerisinde.
"BU TREND DEVAM EDERSE 1. TURU KAZANABİLECEKTİR"
22 yıldan bu yana başat rol sayın Cumhurbaşkanımızın. Seçmen kesimi 'güvendiğimiz insan, bununla yola devam edebiliriz' beklentisi vardı. Şu anda büyük ölçüde bu beklentiler karşılanıyor. Dışarıdan para bulunuyor. Ama şu anda tam yeterli mi derseniz, başka şeyler yapmanız lazım. 5 ayda bu konuda topluma güven verilebilirse bu seçim kazanılacak, bundan eminim. Ben bunu söylemeye çalıştım. Bu trend böyle devam ederse elbette 1. turda kazanacaktır. Benimle yapılan mülakatta ikisini de ele aldım. Bilhassa sayın Cumhurbaşkanının bu seçimi kazanabileceği konusunda toplumda beklenti oluştu. Muhalefetin kendi içerisindeki tutarsız hali. Adaylık noktasından başlayarak, sayın Davutoğlu'nun 6 tane parti başkanı onay vermezse Cumhurbaşkanı herhangi bir şey yapamayacak. Eğer partilerden bir tanesi ayrılırsa kriz çıkacak sözleri, esasen tedirgin olan seçmen tarafında bu tarafa doğru, daha yeni başlamadan birbirine düştüler şeklinde olumsuz anlamda bir beklenti ortaya çıktı. Bunun da sayın Cumhurbaşkanımıza yönelme konusunda, ortadaki gri alanın sayın Cumhurbaşkanı ve partisine doğru döndüğünü tespit edebiliyorum.
"SİNAN ATEŞ'İN VEFATIYLA BERABER İÇİMİZ YANDI"
Özellikle sosyal medyada bir türlü kalemşörler, troller hiç bakmadan, bir takım itirazı olan insanlarla karşılaşıyorum. Rahmetli Sezai Karakoç 'anlamak masraflı iştir, emek ister' diyor. Sosyal medyada biraz da akıllarından zoru olan insanların yanlış anlamayı değil; tersinden anlamaya meyyal olduklarını görüyorum. Bir şeyin tamamını okumadan bir tarafını eksik görüyorlar olabilir. Bugün binlerce telefon ve mesajla 'ağzına sağlık' diyenlerin yanında 'neden bunu söyledin' diye iki konuya dikkat çekiyorlar. Birisi rahmetli Sinan Ateş'le ilgili. Rahmetli Sinan Ateş'i tanımam. Vefatıyla beraber içimiz yandı. İki tane masum yandı, bir eşin feryatlarını karşılıksız bırakmam mümkün değil. Bu tür olaylarda bizim herhangi bir şey söylememiz doğrudan, bir tarafta yer aldığımızı söylememiz, birileri tarafından istismar edilebiliyor. Bir müslüman olarak arkasından fatihaları, yasinleri okuduğumu söyledim. Bu konuda yorum yapmak istemedim. Tam da olayın üzerine gidilirken 'sen ne karışıyorsun' deyip hazırda bekleyen insanlar var. Bunlar küfür ve hakaret timleridir. Nerede olduklarını herkes bilir. Orada bir Erbakan hocamızın örneğini verdim. Böyle hususlarda derdi ki, mesela bu kardeşimizin vefatında diyelim, hakikaten bu alçakça cinayet, ama burada savcılık soruşturma açtı. Benim için teminat şudur. Sayın Cumhurbaşkanımızın yakınlarından aldığım bilgiye göre bu hadiseden fevkalade üzülmüş, 'Bunu araştırıp bulacaksını, bana sonucunu getireceksiniz' demiş.
"ÜLKÜCÜLERİN DAVASINA YÜREKTEN İNANAN İNSANIM"
Diğer tarafa baktığınızda aynı camia içinde farklı isimler farklı şeyler ortaya koyuyorlar. Bunların bir kısmını tanıyorum. 80 ülkücüleri beni gerçek abileri olarak kabul ederler. Ben Manisa ülkücülerinin davasını 3 sene takip etmiş insanım. Siyasi anlamda hiçbir zaman ülkücü olmadım; ama ülkücülerin davasına yürekten inanan insanım. 'Kanımız aksa da zafer İslam'ındır' diyen insanlarla hiçbir ayrılığım olmadı. Bu konuda bildiğim bir şey yok. Suç belli; cinayet. O suçlular araştırılırken 'Bence budur, şudur' demek esasen doğru değil. Bugün çok değer verdiğim gazetece arkadaşımız bana mesaj atmış; 'madem suçluyu biliyorsun niye söylemiyorsun' diye. Ben suçu biliyorum da suçluyu bilmiyorum. Rahmetli Sinan Ateş'e gönlümden parça koparak üzüldüğümü ifade ediyorum. Küçük yaşta babasız kalmış, eşinin acısıyla yanıp tutuşan hanımefendiye karşı yapacağım desteği manevi anlamda yapmaya çalışıyorum.
"BENCE CUMHURBAŞKANIMIZ BİR DAHA ADAY OLABİLİR"
Sayın Ahmet Necdet Sezer'in görevi bitmişti. 4-5 ay daha sayın Sezer Cumhurbaşkanlığını sürdürdü. O gün Sezer'e bir şey demeyenler vardır. Anayasa'nın 116. maddesi halen yürürlükte. Sayın Cumhurbaşkanı bu seçimde, ki 1 ay önceye alınmış seçim, bence adaylığını koyabilir. Buna karşı çıkılmasını muhalefet açısından doğru bulmam. Meydana çıkarken baş pehlivan gibi çıkarsınız. Aday olamazsınız diye mazeretler üretirken, bir kısmı hukuki, bir kısmı siyasi. Seçim kanunu 'Nisan ayından önce olursa biz de seçime varız' demişti 6'lı Masa. Cumhurbaşkanı 14 Mayıs'ı, Bahçeli de 14 Mayıs'ı işaret etti. Bu tarihte yeni seçim kanunu uygulanır diye düşünüyorum. Bu benim şahsi düşüncem. Hukuki, siyasi görüşlerine önem verdiğim Taha Akyol, Fehmi Koru da 'kesinlikle aday olamaz' konusunda. Beni bağışlasınlar. Yeni seçim kanunda geçerli olduğu kanaatindeyim.
"6'LI MASA'NIN NE KONUŞTUĞUYLA İLGİLİ DEĞİLİM"
14 Mayıs'ın arkasında çok durduk. Sayın Cumhurbaşkanımız 'Yeter artık söz de karar da milletindir' dedi. Biz bu seçimle çok seçim kazandık. O günün otokratik rejimine karşı Menderes ve arkadaşlarının 'Yeter söz milletindir' sloganıydı. Bugün bunu tekrar kullanacağız gibi düşünüyorum. 14 Mayıs'ı isteyen istediği şekilde konuşabilir, önemli olan milletin vereceği karar. 6'lı Masa'nın toplantıları, ne konuştukları, hangi bildirileri yayınladıkları konusunda çok ilgili değilim. Kendimi bununla ilgili sorumlu görmüyorum doğrusu. Bu ittifak sistemini biz getirdik. Cumhur İttifakı getirdi. Bütün partilere eşit olarak bazı haklar tanıdığına inanıyorum. Cumhurbaşkanı yardımcıları diye anayasada tabir var. Sayın Fuat Oktay'la devam ediliyor. Yarın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı sayısını arttırabilir. Kulağıma geldi, her birisi Cumhurbaşkanı yardımcısı olacak, partilere belli miktarda bakanlık verecek. Bu anayasa hükümleriyle açıkça çelişen uygulama. Cumhurbaşkanı karar alırken bizim onayımız olmadan almamalı, diye bir söz anayasa ile bağdaşmaz. İstişare mekanizması olacak, olmayacak onlar düşünsünler.
"BİLİNMEMESİ GEREKEN ŞEYLERİ DIŞARIDA KONUŞMAYIZ"
Kendileriyle de daha önce görüştüm. Bizler uzun yıllar birlikte olduk. Davutoğlu bakan olduğu gün ben de bakan oldum. 2014'ten sonra sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle, bizim onayımızla Başbakan oldu. 13 seneye yakın Başbakan Yardımcılığı yaptı. Dışişleri Bakanlığı, baş müzakerecilik yaptı. Ben hükümet sözcülüğü yaptım. Cemil Çiçek'ten almıştım. Biz bu işi layıkıyla yaptık. İçeride konuşulanları benim çok iyi ambalaj için sunmam lazımdı. Bunun altında ben yıllarca ezildim. Bunun kadrini, kıymetini başkaları bildi mi bilmedi mi? Biz hükümet içerisinde olup biten, hükümet üyeleriyle ilgili konularda birbirimizin özel durumlarını, kamuoyunun bilmemesi gereken şeyleri dışarıda konuşmamalıyız. Bu iki insan ayrı parti kurdular. Bizimle mücadele ediyorlar. Kökten yanlış. Aramızdaki geçmişteki kader beraberliğini yıkar anlamına gelmez. Ben hiçbir zaman 'onlar haindir' sözünü kullanmadım, kullanamam. En özel durumları birlikte yaşadık.
"DAVUTOĞLU VE BABACAN KIRICI OLMAMALIDIRLAR"
Cüneyt Arcayürek kalemi keskin gazeteciydi. Toprağı bol olsun, bizden yaşça büyüktü. Rahmetli Demirel'in yanında danışmanlık yapmış. Görevden ayrıldıktan sonra içeride ne olup bittiyse, sayın Demirel'i de rencide edecek pekçok şeyi hatıralarında yazmış. Bu neden yazılır? Biz hükümette en önemli kararları aldık. Bunları son çıkan kitabımı okusunlar. Orada yaşadığımız olaylardan. Süleyman Şah Türbesi'nin oradan alınıp, buraya getirilmesi. Bunu CHP çok kullanıyor. Bu İŞİD tehlikesine karşı alınmış karardır. Musul'da neler yaptık, insanları kurtardık. Ben bunları anlatmam, anlatamam. Ben sayın Babacan'a da sayın Davutoğlu'na da çok kırıcı olmamalarını düşünüyorum. Birilerinin elini ovuşturup da 'ne güzel birbirine laf söylüyorlar' demesine gerek yok. Bizler birbirine laf yetiştiriyor diyemeyiz. Kimseyi itham etmeden genel prensipler içerisinde yaptıklarımızı ortaya koymalıyız. Sayın Babacan kıymetli insandır. 'Ekonomiyi ben düzelttim, 6 sıfırı ben attım' diyor. Beraber bakanlık yaptık. Ben çok önemli konularda başbakanın siyasi iradesi olmadan adım atmadım.
"AK PARTİ MHP'LEŞMEMELİ, MHP DE AK PARTİLEŞMEMELİ"
Bizim hükümette bulunduğumuz dönemlerde sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'hayır' dediği hiçbir şey yapılmamıştır, aslan payı ona aittir. Bunları 'ben yaptım' demek yerine 'Sayın Başbakanın izniyle biz yaptık, hep beraber yaptık' demesi lazım. Siz benim ağzımdan hiç duydunuz mu? Ben 11-12 bakanlığın içinde bulunduğu kurumun başındayım. Şiddet dili siyaset dili olamaz dedim. Siyaset dilinde nezaket, kapsayıcılık olur, temel prensiplerden konuşulur. Biz bütün başarıları bu kimlikle aldık. 2018'lerde seçim ittifakı konuşulduğu zaman şunu söyledim, biz 1991'de rahmetli Erbakan hocayla MSP ve İDP ile seçim ittifakına gidilsin mi diye konuşulduğunda sayın Erdoğan da vardı. Erbakan hoca şöyle formüle etti, onlar bizim listelerimizden seçimlere girsinler, bu ittifak seçim akşamına kadar olsun. Güçleri yok ama bize sinerci katabilir diye düşündük. 62 milletvekilinin 19'u MÇP'ye, 3'ü İDP'ye gitti. Biz Meclis'e hakim olduk. 4 sene sonra birinci parti olduk. Konuşmamda şunu söyledim; seçim ittifakı olmalı. Ama AK Parti MHP'lileşmeli dedim. Bunun aksini MHP için de söyledim; sen de AK Partileşme. Türkiye'nin milliyetçi partiye de ihtiyacı var.
"KENDİ KİMLİĞİMİZLE SİYASETİMİZİ YAPMALIYIZ"
Milliyetçi olabilirsiniz ama Türkçü olmayacaksınız, çünkü karşı taraftakilere siz Kürtçüsünüz diyoruz. Bunları söylemek zorundayım. Biz aynileşmemeliyiz. Muhafazakar demokrat, içinde liberali, namuslu solcusu, vatanperveri var. Ülkenin bütünlüğünü, bağımsızlığını savunan vatansever insanları kast ediyorum. Sosyal demokratların, Kürtlerin de oyunu aldık. Bundan uzaklaşmamız lazım. Biz bir tarafın partisi olamayız. İfade özgürlüğü, AB olacak. Komşularımızda sıfır sorun politikası olacak. Bütün bunları geçmişte yaptık. Sayın Cumhurbaşkanımızın Berfu Anne'yi dinlerken ben gözyaşı döktüm. Mustafa Pehlivanoğlu'nun mektubunu okurken gözyaşı döktüm. Herkes kendi kimliği ile siyasetine devam etsin. Cumhur İttifakı'ndan rahatsız değilim. Biz kendi kimliğimizle siyasetimize devam edeceğiz, Cumhur İttifakı'nı karşılıklı anlayış içinde temin edeceğiz. Bunun sonuçlarını seçimlerde göreceğiz.
"TÜRKİYE PARTİ KAPATMA AYIBINDAN KURTULSUN DEDİK"
Sayın Erdoğan'ın çokça kullandığı, kendisine çok yakıştırdığı cümle vardır; damdan düşenin halini damdan düşen bilir. Milli Nizam Partisi kapatıldı, MSP kapatıldı. Arkadan Refah Partisi birinci partiyken kapatıldı. Fazilet'i de kapattılar. Utanmadılar AK Parti'yi de kapatmak istediler. Aklımız fikrimiz düşüncemiz ne yaptık da bizi kapatmak istediler. Hukuken karşılığı yok. Ama muvaffak olamadılar. 1 oy farkıyla kapatılmaktan para cezasıyla kurtulduk. Bu kadar partisi kapatılmış bir insan parti kapatmaya sıcak bakabilir mi, bakmaz. Bu şu demek değil; biz 2010 referandumda Cumhurbaşkanımızın güzel düşüncesiyle artık bundan sonra Türkiye parti kapatmak ayıbından kurtulsun diye teklif sunduk. O tarihte partinin adı BDP'ydi. Girmediler, girselerdi oylanacak, kabul edilecek ve referanduma gidilecek.
"HDP KAPATILIRSA YEDEK PARTİLERİ HAZIRDIR"
İddianameyi okudum. İlgililerle görüştüm. Bizim hakkımızda açılan davaya benzemiyor. AK Parti hakkına açılan dava sadece sosyal medyada birkaç haberden ibaretti. Burada delilli, ispatlı ve itiraflı birtakım suçlar anlatılmış. Bunların esasen bir kısmı cezaevinde. Yani bağırmışlar sanki 'gel beni kapat' diye. Burada hukuken kapatılabilir. Bunların zaten korkusu yok. Bunlarda harf kalmadı. Önemli olan o tabanı sahiplenebilmek. O taban onları sahiplendiği müddetçe böyle bir parti siyasette devam edecek demektir. AYM elbette hukuken düşünecek. Birileri ertesi gün kapatılsın, ikinci gün kapatılsın diyor. AYM bunlara uymadı. Bunların hepsinin belli süreci var. Siyasi olarak kapatıldığı zaman HDP bundan bir şey kaybetmez. Yedek partileri hazırdır. Artık Türkiye bunu kaldıramaz. Hayır kapatılır diyenlere, doğru kapatılabilir ama AYM bu kararda bazı şeyleri dikkate alır diye düşünüyorum. HDP'yi çok sevdiğimden, savunduğumdan değil. Siyasi sonuçları itibariyle bir fayda sağlamayacak diye düşünüyorum. AK Parti olarak bizim de partimize el konulmuştu. Bu kapatılacağı anlamına gelmez.
EKREM İMAMOĞLU'NA SİYASİ YASAK
Damdan düşen halini damdan düşen bilir diyorlarsa Ekrem İmamoğlu ile başka olaylar arasında paralel kurmak çok mümkün. Ben 5 yıl ağır hapse mahkum oldum. 2 sene sonra beraat ettim. Ardından milletvekili, Meclis Başkanı, Başbakan yardımcısı oldum. Sayın Cumhurbaşkanı da hapis yattı, Başbakan oldu, şimdi Cumhurbaşkanı. Bütün bunları yapan bir insanın 'biz buna siyasi yasak getirelim, birileri getirsin' derseniz, benim 3 sene evvel konferanslara bakınız, bu kişiyi büyütürsünüz. Hiç de emeline ulaşamazsınız. Kimin önüne farklı şekillerde geçerseniz o adamı büyütürsünüz. Bunu yapmayın diye yalvardım. Belki sakalım yok diye dinlemiyorlar ama. Herşey aşikar, bu hakim şöyle demiş, o hakim araya girmiş vs. Hiçbir şey gizli kalmıyor. Bugün herşey ortada. Sosyal medya bir taraftan, bir taraftan çıkan fotoğraflar. Sonuç itibariyle söylüyorum.
"SAYIN CUMHURBAŞKANINLA GÖRÜŞTÜM, GÖRÜŞECEĞİM"
Benim Cumhurbaşkanınla kader, dava arkadaşlığım var 1978'den beri. Biz aynı davaya inanmış insanlarız. Erbakan hocadan davamızı iyi, güzel ve doğru olarak öğrendik. Bu millet için siyaset yapmayı halka hizmet Hakka hizmet olarak öğrendik. Türkiye'de özgürlük alanlarını genişletmek istedik. Bu bizim davamızdı. Siyasete girme niyetim yok. Meclis Başkanlığından sonra gel sana milletvekilliği verelim deseler ayıp, gülünç olur. Ben ne istediğimi yazıda belirttim. Lütfen daha anlayışlı bir gözle onu okusunlar. Siyasetçilerin bir hastalığı var. Bu hastalık bize çevremizden gelir. Sizi gördüğünüzde sevenler açısından söylüyorum, fotoğraf çektirmek isterler. Uzak durmaya çalışırım, en azından yalnız olmasın, iki üç kişi olsun derim. Ne restoranda, ne yolculukta, ne parkta yürürken vesaire. İki kişinin fotoğrafları ortaya konuyor. Seçkinci olun, kiminle fotoğraf çektiereceğine dikkat edin. Sayın Cumhurbaşkanınla görüştüm, görüşeceğim.
"İHA VE SİHA'LAR TÜRKİYE’NİN MEDARI İFTİHARI"
Programdan sonra Arınç ile telefonda görüştüğünü anlatan Mehmet Akif Ersoy, Arınç'ın Baykar ile ilgili sorusunu Baykal olarak anladığını ifade ettikten sonra İHA ve SİHA'ların Türkiye’nin medarı iftiharı olduğunu söyledi. Arınç, "Bunlar üzerinden tartışmak doğru ve sağlıklı değildir" diye konuştu.