CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'ndan önemli açıklamalar
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Habertürk'te Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı. CHP Lideri hükümetin koronavirüs salgını karşısında önlem almakta geciktiğini belirterek, "Sağlık Bakanı ilk günden itibaren olabildiğince şeffaf dönem yürütmeye çalıştı, arada bir aksaklıklar, eksiklikler oldu. Bilim Kurulu'nun önerilerine yüzde 1000 uyulmadı, orada görüş ayrılıkları çıktı. Bilim Kurulu'nun önerileri kullanılmadı. Bakan olabildiğince olayları yumuşatarak sürdürmeye çalıştı. Ben Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı 2019'da bir rapor var. 229 sayfalık rapor. Buna benzer olaylar olduğu zaman nelerin yapılması gerektiği yazılmıştı. Buradaki sorun, testte çok geç kaldılar. Ankara'da bir merkezde test yaptılar. Bunun çok yaygınlaştırılması lazımdı, büyük kentlerin tamamında yapılması lazımdı. Kit bulamadılar, sonra ithal ettiler, bir kaos ortamı çıktı. Arkasından gümrük kapılarının, sınır kapılarının kapatılması gerekiyordu, bu da yeteri kadar sağlanamadı" diye konuştu...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Habertürk'te Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, koronavirüs salgını mücadele ile ilgili üç ayrı basın toplantısı yapıp önerilerini sunduklarını belirtti. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
Ben bunu üç ayrı basın toplantısında kamuoyuyla paylaştım. Yandaş medyayı seyreden, okuyan 'Bu CHP ne yapıyor sadece eleştiriyor' diyorlar. Yaptığım üç basın toplantısında hiç eleştirmedim, sadece yol gösterdim. Bunları yaptıkları zaman zaten Türkiye rahatlatacaktı. Bir Batılı Başbakan 'Sokağa çıkmayın evinizde kalın ekonomik açıdan sıkıntıya girmeyeceksiniz' dedi. Biz bunu söyledik mi?
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:Ekonomik Sosyal Devleti toplayın dedim. Efendim düzenleme yapacağız sonra yapacağız dediler. Rahmetli Ecevit bu konseyi kararname ile kurdu. Bu konseyin adı var kendi yok kurum. Karar aldılar, bir sürü işyerini kapattılar. Dramatik bir olaydır bu. 144 bin 690 işyeri kapandı. Hükümet karar aldı, doğru mudur, evet doğrudur. Kahvehane, kuaför kapanmalı mıydı? Evet doğrudur. 144 bin 690 işyerinde kaç kişi çalışıyordu? Emin olun bilmiyorlar. Berber, kuaför, güzellik salonlarında 504 bin kişi. Motorlu kuryeler var, onlara da teşekkür ederim, görev yapan polislere, haberi gazetelere ulaştıran medya mensuplarına teşekkür ederim. 500 bin kişi kurye işsiz. AVM'lerde 523 bin kişi işsiz. Kahvehanelerde 213 bin işi işsiz. Sonuçta 1 milyon ev kadını var evlere temizliğe giden. 8 milyon 646 bin kişi şu anda evinde oturuyor. Bunlarla ilgili önlem alındı mı?
Kılıçdaroğlu ayrıca CHP'li belediyelerin vatandaşa yardımı sürdürdüğünü ve borcu olanların suyunu kesmediğini söyledi.
İşte Fatih Altaylı'nın soruları ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun cevapları:
FATİH ALTAYLI: Teke Tek'te bu akşam özel konuğumuz var. Bugün konuğumla sosyal mesafeyi yaklaşık 500 kilometre kadar öngördük. Normalde Ankara'ya gidebilirdim. Ama böylesi daha uygun olacağı için bu şekilde kararlaştırdık. Sağolun Kemal Bey, bu mesafeyi koruma fikri sizin de benim için de iyi oldu. Bütün dünya sıkıntı içerisinde. Türkiye de bayağı önlem aldığı halde sıkıntıyı ağır şekilde yaşamaya başladı. Vaka artış hızında dünya üçüncüsüyüz. Allah'tan vefat sayımız bu ülkelere göre çok çok düşük, neredeyse yirmide biri. Siz ne düşünüyorsunuz? Çeşitli iddialar var, sayılar saklanıyor deniyor. Ancak hekimler gerçek sayıların verildiğini söylüyorlar. Siz ne görüyorsunuz? CHP'nin bu ortamda bir Bilim Kurulu oluşturmasını bekliyordum. Bütün bu olayları da o şekilde takip edilecekti. Niye yapmadınız?
"ÜÇ AYRI BASIN TOPLANTISIYLA ÖNERİLERİMİZİ SIRALADIK"
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bir kişiyi bile kaybetmek bizim için üzüntü verici. Bütün insanlarımızın hayatı değerli. Bugün de vatandaşlarımız hayatını kaybettiler. Ölenlere Allah'tan rahmet dileyelim. Hastanede, yoğun bakımda olan hastalara acil şifalar dileyelim. Hasta sayısı şu kadar veya bu kadar bunlar elbette ki hasta sayısının az olması, ölümlerin az olması güzel bir şey. Şunun altını özellikle çizmek isterim, bütün sağlık çalışanlarına yürekten teşekkür etmek boynumuzun borcu. Sağlık açısından Türkiye gerçekten kıskanılacak ülkedir.
Bütün sağlık çalışanları seferber olmuş durumdalar. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin de önlenmesini sağlayacak düzenlemeler de umarım parlamentodan oy birliği ile geçmiş olur. Olayın bir an önce atlatılması, sürecin en az hasarla geçiştirilmesi hepimizin beklediği bir şey. Olay Çin'de ortaya çıktıktan sonra, yayılmasını gösterdikten sonra biz üç ayrı komisyon kurduk. Bilim Kurulu dediniz, hekim, iktisat ve sosyal bilimcilerden oluşan üç ayrı kurul oluşturduk, raporumuzu oluşturduk. Bütün siyasi parti genel başkanlarına gönderdik. Önerilerimizi, nelerin yapılması gerektiğini gönderdik. Önümüzdeki günlerde tarım raporunu göndereceğiz, çünkü gıda sorunumuz var. Türk Tabipler Birliği ve sağlık çevresiyle oturup konuştuk. Bütün bunların hepsi yapıldı. Sorun…
ALTAYLI: Sağlık Bakanı sayın Koca'nın çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
"2019'DA HAZIRLANAN RAPORU UYGULAMAKTA GEÇ KALDILAR"
KILIÇDAROĞLU: Sağlık Bakanlığı'nın çalışmalarını oturup 'çok kötü yapıyorlar' diye bir şey söylemek istemem. Tam tersine Sağlık Bakanı ilk günden itibaren olabildiğince şeffaf dönem yürütmeye çalıştı, arada bir aksaklıklar, eksiklikler oldu. Bilim Kurulu'nun önerilerine yüzde 1000 uyulmadı, orada görüş ayrılıkları çıktı. Bilim Kurulu'nun önerileri kullanılmadı. Bakan olabildiğince olayları yumuşatarak sürdürmeye çalıştı. Ben Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı 2019'da bir rapor var. 229 sayfalık rapor. Buna benzer olaylar olduğu zaman nelerin yapılması gerektiği yazılmıştı. Buradaki sorun, testte çok geç kaldılar. Ankara'da bir merkezde test yaptılar. Bunun çok yaygınlaştırılması lazımdı, büyük kentlerin tamamında yapılması lazımdı. Kit bulamadılar, sonra ithal ettiler, bir kaos ortamı çıktı. Arkasından gümrük kapılarının, sınır kapılarının kapatılması gerekiyordu, bu da yeteri kadar sağlanamadı. Umre dönüşünde vatandaşlarımız vardı. Bunlar baştan serbest bırakıldı, daha sonraki süreçte karantinaya alındı. Bir bocalama süreci yaşandı. Ancak bu tür eleştirileri yapma zamanı değil. Böyle bir olayın olabileceğini kabul etmişsiniz, etmişsiniz, rapor hazırlamışsınız, 2019 yılında. Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ya da diğer bakanlıkların neler yapması gerektiği orada var. Bunlar olay ortaya çıkınca gecikerek gerçekleşti. Sorun burada.
ALTAYLI: 229 sayfalık raporda yazılanlar uygulansaydı daha mı doğru olacaktı. Hükümet çareyi biliyor muydu?
KILIÇDAROĞLU: Raporu hazırlayanlar bu işin uzmanları. Liyakatli insanlar. Peki bu rapor nerede kaldı? Raflarda kaldı. Bununla ilgili yeteri kadar hazırlık yapılmadı. Maske olayı var. Öngörülmüş ama stok yok. Nasıl üretilecek, nasıl dağıtılacak belli değil. Sorunların arkasından giden yönetim anlayışı ortaya çıktı. Erdoğan'ın genelgesi var. O genelgeye göre bu rapor hazırlanmış. Dünya Sağlık Örgütü bunu istediği için olmuş. Sonra bir tarafa koymuşlar. Burada 'şu hatayı, bu hatayı yaptılar' demek istemiyorum. İnsanlar hayatlarını kaybediyorlar. Bu olay ortaya çıktığında, sağlıklı işleyen bir devlet yönetimi olması gerekirdi. Olay Çin'de yayıldığı gün Sağlık Bakanı'na denir ki 'Böyle bir olay geliyor, gelin değerlendirin. Bu olay bize sıçrarsa ne olur. Sen gel bir sunuş yap'... Bu niye istenmedi, bilmiyorum.
"ALKIŞLANMASI GEREKENLER HASTANELERDEKİ SAĞLIK EKİBİ"
ALTAYLI: Bakanlar Kurulu'na bilgi verilmiş olmalı ki önlemler alınmaya başlandı? Siz olsaydınız ne yaphardınız? Diyelim ki hükümet CHP hükümetiydi. Ne önlem alırdınız? Ekonomik yönden, sağlık yönden ne yapardınız? Özellikle bu salgın bittikten sonra, bir gün bitecek, bittikten sonra neler yapılacak? Bu süreçte Batı ülkeleri, Doğu ülkeleri neler yapılıyor? CHP'nin böyle bir hazırlığı var mı? Özellikle ekonomi politikası...
KILIÇDAROĞLU: Alkışlanması gereken hastanede vatandaşa hizmet veren sağlık ekibi. Doktor, hemşire, sağlık personelini kutlamak gerekirdi. Biz olsaydık, rapora uygun olarak stok bulundurulması lazımdı değil mi? Üniversite hastanelerinin borçları ne kadar bilen var mı?
ALTAYLI: Ben bilmiyorum.
KILIÇDAROĞLU: Niçin bu borçlar kapatılmaz! Bu borçları niçin gizliyorsunuz diye iki yıldır soruyorum. Üniversite hastanelerini perişan ettiniz diyorum. Üniversite hastaneleri borç batağında. Borç ödenmediği için 1 TL'ye alması gereken ürünü 2 TL'ye alıyor. Neden? Satan adam 'nasıl olsa sen bu parayı bana 3 yılda ödeyeceksin' diyor. Bunu bana hastanelerin başhekimleri söylüyor. Devlette saydamlık yok. Eğer bunu sağlarsanız çok şeyi çözersiniz. İlk gün çıktım 13 madde açıkladım. Birisi, ekonomik ve sosyal konseyi toplayın dedim. Sağlık Bakanlığı'nda Bilim Kurulu, yani bilim konseyi var. Peki ekonomi konusunda bir kurul var mı? Yok. Devlet dediğiniz kurum, aynı zaman istişareye, yani danışmaya, tartışmaya, konuşmaya, sorunları masaya yatırmaya, artı çözüm üretmeye hazır olan kuruma denir. Şimdi Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanmıyor. İşveren, işçi, çiftçi, emekli, esnaf sorun yaşıyor. İktidar sorunu yaşayanları çağıracak, oturup çözüm üretecekler. Siz Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplamıyorsunuz. Karar aldılar, efendim uçak biletlerinde KDV oranını düşürdüler, sonra evden çıkmak yasak. Dünyada Kovid-19 virüsünün yol açtığı salgın hastalık dolayısıyla uçak biletlerinde indirim yapan bana bir devlet gösterin Allah aşkına! Neden, ortak akıl oluşmuyor da ondan.
"8 MİLYON 646 BİN KİŞİ ŞU ANDA EVLERİNDE OTURUYORLAR"
Ekonomik Sosyal Devleti toplayın dedim. Efendim düzenleme yapacağız sonra yapacağız dediler. Rahmetli Ecevit bu konseyi kararname ile kurdu. Bu konseyin adı var kendi yok kurum. Karar aldılar, bir sürü işyerini kapattılar. Dramatik bir olaydır bu. 144 bin 690 işyeri kapandı. Hükümet karar aldı, doğru mudur, evet doğrudur. Kahvehane, kuaför kapanmalı mıydı? Evet doğrudur. 144 bin 690 işyerinde kaç kişi çalışıyordu? Emin olun bilmiyorlar. Berber, kuaför, güzellik salonlarında 504 bin kişi. Motorlu kuryeler var, onlara da teşekkür ederim, görev yapan polislere, haberi gazetelere ulaştıran medya mensuplarına teşekkür ederim. 500 bin kişi kurye işsiz. AVM'lerde 523 bin kişi işsiz. Kahvehanelerde 213 bin işi işsiz. Sonuçta 1 milyon ev kadını var evlere temizliğe giden. 8 milyon 646 bin kişi şu anda evinde oturuyor. Bunlarla ilgili önlem alındı mı?
ALTAYLI: ABD yaklaşık 1 trilyon doları kurumlara dağıtacak ki işsizlik fazla oluşmasın diye. Şu anda 1929 yılındaki işsizlik krizlerine yaklaşmış durumda. Yüzde 34 resepsiyonla tarihinin büyük durgunluk dönemini yaşayacak. AB'den son duyduğumuz rakam 550 milyar Avroluk paketin hazırlandığı ve şirketlere bu paketle destek olunacağı söyleniyor. Türkiye böyle bir şey yapmalı mıydı, yapabilir miydi? Ya da iktisatçılar diyor ki, 'para bas'. Bu para stoklar karşılığında basılabilir. O yüzden enflasyon yaratacak miktar çıkmaz ortaya. Siz para basabilir miydiniz mesela...
KILIÇDAROĞLU: Koronavirüs salgın hastalığı vesilesiyle Amerika yüzde 11.3 ayırdı. Türkiye'nin ayırdığı miktar yüzde 2. Önce bu gerçeği kabul edelim. Biz kaynak bulabilir miyiz? Evet bulabilirdik. Havalimanlarına ayırdığınız parayı buraya ayırabilirdiniz. Bizim açımızdan ciddi bir sorun.
ALTAYLI: Para basıp dağıtır mıydınız? Bu arada Ankara'dan Çimen Çetin geçti haberi. İçişleri Bakanı galiba istifa etti. Sokağa çıkma yasağının sorumluluğu şahsıma aittir dedi.
"SAYIN SOYLU'NUN İSTİFASINI ANLAYIŞLA KARŞILIYORUM"
KILIÇDAROĞLU: Kararı tek başına Süleyman Soylu Bey'in alacağına inanmıyorum. Sağlık Bakanı'nın alamadığı gibi. Sokağa çıkma yasağı ile ilgili çok öneri geldi ama o önerilerin hiçbirisi uygulanmadı. Nihai söz sahibi olan sayın Erdoğan'dır. Sayın Erdoğan'ı kurtarmak için sayın Soylu'nun istifasını anlayışla karşılıyorum. Sağlık alanında bir şey yapıyorsunuz, topyekün mücadele ediyorsunuz, hekimler, labaratuvarlar, sağlık çalışanların tamamı seferber. İşsizlik, yoksulluk konusunda sağlıklı bir adım atılmış değil. Eve kapanan, dışarı çıkamayan insanlar var. Alınan kararların tamamı yapay. Bu konuda daha radikal, köklü kararların alınması lazım. Ben CHP'nin genel başkanı olarak hiçbir zaman alınan şu kararı oturup eleştirmedim. Hepsine büyük dikkatle baktım. Eksikliklerin tamamlanmasını istedim. Gün kavga günü değil. Gün oturup tartışma günü değil. Gün hayat memat meselesi. Onlara yol yöntem göstermeye çalışıyoruz. Her seferinde yanlış yaptıklarını söyledim. Söylediklerimin gecikerek hayata geçirildi bir kısmı. Ulusal Pandemi Raporu 2019 yılında nasıl hazırlandıysa, gerekleri neden yapılmadıysa bunun sorgulanması lazım. Devlette hazırlık var ama siyasi otorite bunu hayata geçirmek zorunda.
ALTAYLI: Önerilerinizi somutlaştırır mısınız rica etsen. Sözgelimi para basın şirketlere dağıtın, sokağa çıkma yasağını biz olsak 15 gün önceden ilan ederdik vs. gibi. Sonuç olarak bu karar ne zaman ilan edilirse edilsin, bir gofret almak için markete koşmanın bir anlamı yok. Elbette sağlık ihtiyaçları için gidelebilir. Siz ne zaman ilan ederdiniz sokağa çıkma yasağını. Şirketlere para mı dağıtırdınız?
"BEN OLSAYDIM EKONOMİ VE SOSYAL KONSEYİ TOPLARDIM"
KILIÇDAROĞLU: Olay Çin'de ortaya çıktıktan ve başka ülkeye sirayet ettikten sonra hemen Bakanlar Kurulu'nu toplayıp, Sağlık Bakanı'nı davet edip bilgilendirmesini istemesi gerekirdi. Ekonomik olarak, sosyal olarak neler yapmalıyız bunun toplantısını yapardım. Kovid-19 ortaya çıktıktan sonra tüm illerde bunun testini yaptırırdım. Biz önce Ankara'dan başladık. Kurdunuz bir komisyon, gayet güzel. Türk Tabipler Birliği orada yok, Türk Eczacılar Birliği neden yok? Bunlar Bilim Kurulu'nda yoklar. Esnaflarla ilgili ne yapacağız. 1 milyon 753 bin 213 esnafımız var. Evet kapatılması lazım, gayet güzel. Bunların geçimlerini nasıl sağlayacaksınız? Kaçına verildi güvence? 264 bin kişiye verildi. Ekonomik, Sosyal Konsey olsaydı, Türkiye Esnaf Konfederasyon Başkanı orada olsaydı yanlış mı olurdu? Askeri hastaneleri açın diye defalarca söyledim. Hangi gerekçeyle açmıyorlar. Yığılmalar olacak dedik. Elektrik, su ve doğalgaz. Borcu olanlar vardı. Bu süreç içerisinde su kesilir mi? Doğalgaz kesilir mi? Belediyeler suyu satıyorlar. Bütün belediyelerde biz suları açtık. Hakkını yemeyelim, hükümette belediyelerde suların açılmasını istedi. Elektrik ve doğalgaz belediyelerde değil şirketlerin inisiyatifinde.
ALTAYLI: Siz ne yapardınız Kemal Bey?
KILIÇDAROĞLU: Süratli bir şekilde Ekonomik Sosyal Konseyi toplardık. Olay Çin'de meydana geldiğinde. Derhal Sağlık Bakanı'nı çağırır bilgi isterdim Bakanlar Kurulu'nda. Hangi önlemleri alacağını bana anlatacaktı. 2019'daki raporun gereğini süratle yapın diyecektik. Kapatılan işyerleri var. Onlara şunu söyleyecektim, kapattıktan sonra kahven kiralıksa senin kiranı ben 3 ay sonra ya da bu olay bitene kadar ben ödeyeceğim. Çalışan işçilere asgari ücret düzeyinden parasını ödeyeceğim derdim. Tıpkı diğer ülkelerin yaptığı gibi. Askeri hastaneleri süratle açacağım, süratle sahra hastaneleri oluştururdum. 45 günde hastane mi açılır? Testleri Türkiye genelinde yaygınlaştıracaktım. Koronavirüsten ölen insanlar var ama oraya yazılıyor 'salgın nedeniyle öldü' diye. Test yapılmamış çünkü.
"BİZ MERKEZ BANKASI GEREKİRSE PARA BASSIN DİYORUZ"
Kapatılan işyerindeki çalışan işçilere asgari ücretten ödeyecektik. Kredi kartı borçluları var mesela. Bankalarla konuşacaktık, 'siz de bunların borçlarını faizsiz olarak 3 ay erteleyin'. Böylece yük toplu olarak paylaşılmış olacaktı. Hep beraber bu işi çözleye çalışacaktık. Hazine garantili ödemeler var, yol, köprü tünel vs. Çağıracaktık onları, 'Sana dünyanın parasını ödüyorum, sana ödeyeceğim parayı kusura bakma 1 yıl süreyle bunu sineye çek' derdim. Bu önlemleri aldığınız zaman 'evinde otur' dediğiniz adam asgari ücretten aylığını alarak oturmuş olacaktı. Vatandaş 'devlet bana sahip çıktı' diyecekti.Merkez Bankası gerekirse para bassın diyoruz. Dünyanın faizini zaten ödüyorsunuz. Bu insanları perişan etmeyelim. Para dağıtıldı güzel. Belli miktarda paralar gayet güzel. Kısa çalışma ödeneği veriliyor. 1700 TL ile kim nasıl geçinecek? Biz kendi belediyelerimizden biliyoruz. Elbette ki kısa çalışma ödeneği ile olsun, zaten yasal olarak bunun verilmesi lazım. Bizim imkanımız çok diyorlar, dışarıya bir sürü yardım yapılıyor. Cumhurbaşkanlığı forsunu, Türk bayrağını koyarak yardım yaptıkları söylüyorlar. Açlığın, yoksulluğun hangi boyutlara ulaştığını biliyor musunuz? Ekmek almak için bu insanların tasarrufu mu vardı?
ALTAYLI: Esnaf çok şikayetçi. Bankalara kredileri erteleyen talimatı verildi. Ancak bu krediye 3 ay erteletmek temerrüde düşmekten daha maliyetli hale geliyor. Esnaflardan şöyle bir öneri geldi, TOBB'un elinde 70 yılda topladığı çok miktarda para var. Kimine göre 5-6 milyar dolar var. TOBB bu parayla esnaflara yardımcı olsun deniliyor? Siz nasıl bakarsınız bu projeye?
KILIÇDAROĞLU: Hükümet ilk açıkladığı önlemler paketinde de, sonra açıkladığı paketlerde de büyük yetersizlik var. Olayın ciddiyetini yeteri kadar kavramış değiller. Kahveyi kapattınız, biz dedik ki, kirasını ödeyeniz. Orada çalışan işçinin aylıklarını işsizlik sigortası fonundan ödeyin. TOBB'un, Türkiye Esnaf Sanatkarlar Odası, Ziraat Odaları biraraya gelip yöntem bulabilirler. Mesela TOBB Yassıada'ya dünyanın yatırımını yaptı. Kim istedi? Erdoğan istedi diye. Yassıada'ya harcanan milyarlar ne oldu acaba? Ölü yatırım. Merkez Bankası'nın kefen parası ne oldu Allah aşkına! O para bugünler için tutuluyordu. Nereye gitti? Hiç belli değil. Yönetilmeyen bir devlet, günlük yönetilen bir devlet görüyorsunuz. Kovid 19 virüsünde her ülkenin bir stratejisi çıktı.
ALTAYLI: İngiltere'nin de yoktu, Amerika'nın da yoktu...
"HÜKÜMET BÜYÜK İHTİMALLE IMF'YE GİDECEKTİR"
KILIÇDAROĞLU: Amerika 'Ben her haneye şu kadar para vereceğim' dedi. Bu strateji değil midir? Biz ne yaptık? Sağlıkta ne yapacaksınız? İşsizlik çıkacak, yoksulluk çıkacak ne yapacaksınız? Bu üç soruya yanıt bulamıyorsanız sizin stratejiniz yok demektir. Çok gecikmeli kararlar aldılar. Esnaf için bankalar kredi verecekti? Ne kadar kredi verildi. Yüzde 8'i ancak bundan yararlandı. Çok büyük laflar ediyorlar ama uygulama yok. Bankalar vermiyor. TOBB Başkanı, bankalar hükümetin kararına uymadığı için şikayetini yapıyor. Duyan var mı? Yok. Faizler yeniden yapılandırıldı mı? Hayır. Sıfır faizli kredi verildi mi? Hayır. Siz devlet olarak nasıl önlem alacaksınız? Bunların hiçbirisi yok yok. İşsizlik sigortası fonunda ne kadar para var. Bunu nereye harcadılar? İşsizler, işverenler bu fona niye para öderler? Devlet savruluyor, işin Türkçesi bu. Yönetilen bir devlet olsaydı. Çıkardı bu ülkenin en yetkilisi 'Çin'de bir olay oldu, bize sıçrama imkanı var, herkes evinde rahat otursun, herkesin yiyeceğini, içeceğini, geleceğini güvence altına almak bizim sorumluluğumuzdadır' desin. Karantina uygulandı değil mi? Hıfzıssıha Kanunu'na göre ihtiyaç sahibi kişilerin tamamının yiyeceği, içeceği, doğalgazı, elektriği, suyu hükümetçe ödenir deniyor. Hangisinin parası ödendi? Hükümetin bunu karşılaması lazım dedim. Kızılay bir açıklama yaptı, 'Biz buralara gereken yardım yapıyoruz' dedi. Yardım yapılan yerlerinin tümüyle konuştum. Sıcak yemek veriyor bazı yerlere ama diğerleri yok.Hükümet perişan vaziyette, ne yapacağını bilmiyor. Para yok, işin gerçeği bu. Büyük ihtimalle IMF'ye gidecekler.
ALTAYLI: Amerika'dan galiba para isteyecekler.
KILIÇDAROĞLU: Amerika 'sana para veririm ama S-400'leri aktive etmeyeceksin' diyecek.
ALTAYLI: İstanbul'un Avrupa yakasında elektrik dağıtımı yapan bir şirketle yazı yazmıştım. Oranın yetkilisi 'Biz üç ay boyunca elektriği kesmeyeceğiz' diyor. İstanbul Belediyesi su faturası yolluyor mu vatandaşlara?
"BU, SİZ YAPMAYIN BEN YAPACAĞIM ANLAYIŞIDIR"
KILIÇDAROĞLU: Bizim belediyemiz oldukça duyarlı, para tahsil etmiyorlar, su faturası göndermiyorlar. Geçmişte borcu olduğu için suyu kesilenlerin suyu açıldı. Her türlü yardım belediyelerimiz tarafından yapılıyor. Bu daha en başından itibaren su paralarının bu dönemde tahsil edilmemesi, su borçlarıyla kapanan varsa su saatlerinin açılması teklif edildi. Belediyelerimiz bunu uyguluyorlar. İnancımız der ki, iyilikte yarışın. Olay ortaya çıkar çıkmaz, ilk yaptığımız iş genel merkez olarak 65 yaş ve üstü olan belediyelerimizin çalışma alanında olan bütün kişilerin adreslerini belediyelerimize bildirdik. Bunlara dikkat edin, her türlü hizmeti götürün dedik. Genel merkez olarak bunu yapıyoruz. İktidar bunu yapmadı. Ellerinde bütün imkanlar var. Biz o insanları korumaya çalışıyoruz. Belediyelerimiz 65 yaş ve üstü olanlara evde bakım hizmeti veriyor. Suları kesilenler vardı borçlarından ötürü tamamını açtılar. Ayrıca elektrik ve doğalgaz ellerinde olmadığı için o şirketlere yazı yazarak 'biz suları açtık sizler de kesmeyin' diye çağrı yaptılar. Bizim belediyelerimiz öteden beri yoksul ailelere hizmet götürürler. Örneğin sıcak yemek verirler. Muratpaşa, Eskişehir, Odunpazarı yıllardır yapar. İnsanlar bağışlarını yaparlar o parayla yaparlar. Şimdi bu yasaklandı. Allah aşkına! Siz bunu yasaklıyorsunuz. Efendim CHP'li belediyeler yapıyor bunu diye. Kısır siyaset bu. Atılan yanlış adım olayı sadece sıcak siyasete alet ederek 'sorunu biz çözeriz' diye yola çıkmaları. Oysa bu milli sorun, insan hayatı bu.'Hayır siz yapmayın', niçin 'Ben yapacağım', peki sen yap, hayır yapmıyor. Ne diyorlardı 'CHP'li belediyeler gelirse sizin bütün yardımlarınızı kesecek, CHP iktidar olursa bütün yardımlarınız kesilecek'. CHP'li belediyeler onların belediyelerden çok daha büyük yardım yaptığı için, 'aman siz yapmayın' diyorlar. Niçin kardeşim.
ALTAYLI: CHP'de iki tip belediye göze çarpıyor. Bir tanesi Ankara Belediyesi, sayın Mansur Yavaş. Diğeri İstanbul Belediyesi. Mansur Yavaş, hükümet tarafından alınan karşıt tavıra rağmen polemiğe girmiyor, meseleleri çöze çöze gidiyor, çok ciddi bir saygınlık kazanıyor. İstanbul Belediyesi daha çok polemik, tartışma üzerinden yürüyor. CHP'li İstanbulluların bile yer yer tepkisi var. İki belediyecilik arasındaki anlayış farkı neye göre. Kişilik farkı mı?
KILIÇDAROĞLU: İstanbul Belediyesi'nin üzerine çok geliyorlar. Her alanda müdahale ediyorlar. Ekrem Bey'in elini kolunu bağlayıp, iş yapamaz hale getirmek istiyorlar. Yardım toplamayacaksın dediler, bankadaki parayı bloke ettiler. Buna rağmen Ekrem Bey yardım yapıyor. Diğer belediyeler de yapıyor. Buradaki sorun şu, bizden olan ve bizden olmayan. Devleti yönetenler herkesi kucaklamak zorundadır. Belediye devletin bir kuruluşudur. İşbirliği yapmak varken bu sorunu nasıl çözeriz diye mücadele etmek varken niçin engel oluyorlar? 487 bin 117 aileye belediyelerimiz ayni yardım yaptı. 12 bin 24 adet işyerinin kiraları ertelendi. 263 bin 906 kişiye evde hizmet götürülüyor. 2 milyon 80 bin 985 kişiye maske, dezenfektan, temizlik ürünleri dağıtıldı. Farklı alanlarda ibadet yerleri, taksi duraklarının sterilizasyonu yapıldı.
ALTAYLI: Adana'dan ASTİ'den gelen bir yazıda Mart ayına ait fatura gönderiliyor. Adana'dan bir örnek. Başka yerlerden de geliyor.
KILIÇDAROĞLU: Su parası alınmasın demedik, imkanı varsa ödeyecek, ama imkanı yoksa onun suyunu kesmeyin dedik. Hiç kimsenin suyu kesilmeyecek. Borcu olduğu için suyu kesilenlerin suyu açıldı.
ALTAYLI: Kartlı sistemlerde yükleme yapılmazsa su kesiliyor otomatik olarak. Orada ne yapılacak?
"BİR SORUN VARSA HÜKÜMET MÜFETTİŞLERİNİ YOLLAR"
KILIÇDAROĞLU: Halkkart dağıtılıyor. Belediyelerimiz o konuda çok güzel uygulama yapıyor. İnsanlar o kartla alışverişini yapabiliyor. Belli süre sonra o limit tekrar dolduruyorlar. Sayın Erdoğan yaptığı toplantıda 'Doğalgaz, elektrik, su kesilir mi, kesilmemesi lazım' dedi. Ama kesiliyor. Bizim belediyelerimiz kesmiyor, büyük ihtimalle AK Partili belediyeler de kesmiyor. Merkezi hükümetin herkese eşit davranması lazım. Siz kalkıp da CHP'li belediyeler yardım toplamasınlar, bir başka belediye iş dünyasına yazı yazıyor, bize yardım edin diyor. Yanlış mı yapıyor? Hayır, imkanı varsa belediye yardım yapacak. Merkezi hükümet gönderir müfettişlerini denetler. Sayın Erdoğan yaptığı toplantıda 'Doğalgaz, elektrik, su kesilir mi, kesilmemesi lazım' dedi. Ama kesiliyor. Bizim belediyelerimiz kesmiyor, büyük ihtimalle AK Partili belediyeler de kesmiyor. Merkezi hükümetin herkese eşit davranması lazım. Siz kalkıp da CHP'li belediyeler yardım toplamasınlar, bir başka belediye iş dünyasına yazı yazıyor, bize yardım edin diyor. Yanlış mı yapıyor? Hayır, imkanı varsa belediye yardım yapacak. Merkezi hükümet gönderir müfettişlerini denetler.
ALTAYLI: Siz Soylu'nun istifasıyla beklediğim kadar yorum yapmadınız?
KILIÇDAROĞLU: Ne yorumu yapacağız? Kararı alın kim? Erdoğan. Sayın Soylu, 'Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları' diye söze başlamadı mı? Talimatı veren kim? Erdoğan. Erdoğan'dan talimatsız bir bakanın Sağlık Bakanı dahil herhangi bir şekilde karar alma şansı var mı? Yok, gerçekçi olalım. Tek adam rejimi. Kararı bir kişi alır, diğerleri uygular. Bakanlar bildiğiniz devlet memurları.
ALTAYLI: Bakandan çok Amerikan sisteminde sekreter deniliyor. Peki sizinle yaptığımız son söyleşide şehir hastanelerin lüzumsuz yatırım olduğunu demiştiniz. Şehir hastanelerine bu kadar hasta garantisi verilmesi dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir şey, gereksizdi demiştiniz. Sosyal medyada 'hangi gereksizdi' diyorlar. Bundan ötürü sizi vizyonsuz, öngörüsüz olmakla suçluyorlar. Özellikle şehir hastaneleri konusunda vizyonsuz ve öngörüsüz müsünüz?
"ŞEHİR HASTANELERİNİN MALİYETİNİ KİMSE BİLMİYOR"
KILIÇDAROĞLU: Şehir hastanelerinin bu modelle yapıldığı için, garanti verildiği için eleştirdim. Şimdi Ankara'da bazı hastaneler neden boşaltıldı. Garanti verildiği için. Şimdi bu hastaneyi salgın nedeniyle kullanmaya başladılar. Benim söylemek istediğim, şehir hastanelerini İngiltere uyguladı ve vazgeçti. Hastaneleri kaça yaptınız? Bunun rakamını istiyorum. Kaç lira garanti verdiniz? Bunun cevabını vermiyorlar. Tüyü bitmemiş yetimin paralarını ödüyoruz bunlara tıpkı köprüler, tünellere ödediğimiz gibi. Benim itirazım bunlara. Hastane yapıyorsunuz, gayet güzel, itirazımız yok. Kaça yapıyorsunuz, ne kadar garanti verdiniz, ben bunu öğrenmek istiyorum. O zaman ben niye vergi ödüyorum. Bunu öğrenmek zorundayım. Şehir hastaneleri yaptılar gayet güzel. İtirazım yok. Ama benim bir vatandaş olarak, bırakın parti genel başkanı olmamı, şu soruyu sorma hakkım var; ben vergimi veriyorum, hastane yapıyorsun, garanti veriyorsun, bu hastanelerin maliyeti ne kadar? Bu hastanelerin kaça mal olduğunu biz bilmiyoruz, İngiltere'deki danışma firmaları biliyor. Senden gizlenen bilgiyi İngiliz danışma firmaları neden veriliyor. Bunu Sayıştay bile bilmiyor.
ALTAYLI: Adana Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Zeydan Karalar mesaj göndermiş, su fiyatlarında yüzde 50 indirim yapacağımızı söyledik, suları da kesmiyoruz diye açıklama yapmış. Kesilen suların açıldığını da söylemiş gönderdiği mesajda. Bir tane Florya'da bir tane Sancaktepe'de hastane yapılıyor. Bu hastanelerle ilgili görüşünüzü almak isterim. Ancak Atatürk Havalimanı'nda değil Florya'da olduğu ortaya çıktı. Bu iki hastaneye karşı mısınız?
"ERDOĞAN'A İTİRAZ EDECEK ADAM BIRAKMADILAR"
KILIÇDAROĞLU: Atatürk Havalimanı rahatlıkla hastaneye dönüştürülebilir. Morgu var, oteli var. En geç 1 hafta içinde orası açılabilir. İhale bile açmadılar. Birisine verdiler. Kaça malolacak onu da bilmiyoruz. Sancaktepe'de aynı şekilde. Kartal'da hastane bomboş duruyor. Açın orayı. Niye 45 gün sonra? Türkiye yönetilmiyor. Bir kişinin iki dudağı arasına hapsedilen bir devlet olabilir mi? Devlette liyakat, aydın diye bir şey bırakmadılar. Erdoğan'a itiraz edecek adam bırakmadılar. Böyle bir sistemin sonu felakettir. Şu olayı bile yüzlerine, gözlerine bulaştırdılar. Üç sefer açıklama yaptım. Her seferinde maddeler halinde şunu şunu yapın dedik. 45 gün sonra inşallah biz bu beladan kurtuluruz. Bakın sahra hastanesi. Zeydan Karalar 1000 yataklı sahra hastanesi yaptı. Bir belediye başkanının yaptığını Türkiye Cumhurbaşkanlığı yapamıyor, yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Faturayı garip, gureba ödüyor. Laf söylemeyeyim, eleştirmeyeyim diyorum öyle bir noktaya geliyor ki tahammül edemiyorum. Liyakat, istişare denen bir şey var. Çağırırsın bu işin uzmanlarını 'Beyler ne diyorsunuz' dersiniz.
ALTAYLI: Belki diyorlardır
KILIÇDAROĞLU: Demiyorlar efendim. Kredi alanlar sadece yüzde 8.
ALTAYLI: Bir af yasası geçmek üzere. Af için ne düşünüyorsunuz, ya da infaz yasası?
"BU YASA ÖNERİSİ ADALETSİZLİĞİ PERÇİNLEMEKTEDİR"
KILIÇDAROĞLU: Bir şey yapacaksanız temelinde adalet olmalı. Adil olacaksınız, devleti yönetiyorsunuz. Adalet kainatın temelidir. Siz bir yasa taslağı ile yasa teklifi ile adaletsizliği perçinliyorsunuz. En basit örnek, rüşvetçi, irtikapçı, yolsuzluk yapan, yargılanıp 6 yıl mahkum olursa bir gün bile hapishanede yapmayacak. Yolsuzluğu haber yapan gazeteci 6 yıla mahkum olursa 3 yıl 6 ay hapis yatacak. AK Partili kardeşlerime sesleniyorum, adalet, vicdan, ahlak denen kavram var. Yapıyorsanız herkese eşit yapın, yapmıyorsanız hiç yapmayın. Efendim hapishaneler tıkabasa doluymuş, haksız hukuksuz yatırdığın bir sürü adam var. Askeri öğrencilerin ne günahı var? Komutan ne diyorsa komutana uymak zorunda değil mi asker? Komutan demiş ki 'çıkın dışarıda teröristle var' çıkmışlar. Parası olan, rüşvet verenler, çünkü FETÖ borsası var, hepsi dışarı çıktı.
ALTAYLI: Kemal Bey bir kanıtınız var mı?
"İNFAZ YASASINDA ÖRTÜLÜ AFTAN VAZGEÇİN DEDİK"
KILIÇDAROĞLU: Dava açarlarsa size kanıtları gönderirim. Meşhur bir iş adamı var 17-25'ten sonra eşi Bank Asya'ya para yatırdı savcı inceleme bile yapmadı. AK Parti'nin protokolünde oturdu. Devletin protokolünde yer alıyor. Hala Erdoğan'ın bir numaralı adamı. Erin ne günahı var? Çık demişler, çıkmış. Askerlik yaptık hepimiz. Osman Kavala, mahkum ediyorsanız edin. Nedir bu adamın çektiği? Hücrede. Yıllardır içerde. Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, ne yaptılar bunlar? Oda TV'yi kapattılar. Niye kapatıyorsunuz? Bu haber kanallarında ben de zaman zaman ağır eleştirilmişimdir. Politikacıyız eleştirileceğiz. Murat Ağırel niye içeride. Hakan Aygün, Aydın Keser, Ferhat Çelik neden içerideler. Dedik ki infaz yasasını düzenleyeceksiniz, örtülü aftan vazgeçin. Eline silah almış, terör örgütü mensuplarını ayırın tamam. Efendim terör örgütü ile iltisaklı deyip herkesi iltisaklı yaptınız. FETÖ'ye ne istediyse siz vermediniz mi?
ALTAYLI: Şu da bir gerçek ki kadına karşı şiddette son derece yanlış tavır var? Bundan sonra rahatsızlık duymuyor musunuz?
KILIÇDAROĞLU: Biz bunları söylediğiniz zaman siz FETÖ'cüleri mi savunuyorsunuz diyorlar. Hayır kardeşim. Rüşvet alanı niye affediyorsunuz, hırsızı, yolsuzluk yapanı niye affediyorsunuz. Diğer taraftan öğrencileri alıp hapse atıyorsun. Adaletsizliğin giderilmesi lazım diyoruz. Kendilerine şunu söyledik, infaz yasası yapacaksınız adaletli olun dedik. Adım gibi biliyorum şu anda AK Parti'nin içinde bu yasa teklifinden çok sayıda rahatsızlık duyanlar var. Yapılan düzenleme anayasaya da aykırı. Rüşvet yiyen adamı affedeceksin, yarın herkes rüşvet yiyecek. Yaparsanız biz bunu Anayasa Mahkemesi'ne de götürürüz dedik. Anayasa Mahkemesi geçmişte aldığı gibi kararlar alırsa bunu iptal edecek. Mesela çocuğumu öldürdü, benden izin mi aldınız affediyorsunuz? Erdoğan geçmişte böyle diyordu. Ne oldu Erdoğan 180 derece döndü? Aynı şeyi bugün de söylüyoruz, yasal düzenleme yapılacaksa bunun adil olması lazım. Bu ülkenin en saygın hukukçuları da aynı şeyi söylüyor. Bu yasa teklifinin adaletsiz olduğunu söylüyor.
ALTAYLI: Sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesi için yasa teklifi getirdiniz. Ancak iktidar partisinin oylarıyla Meclis gündemine alınmadı?
KILIÇDAROĞLU: Ve MHP'nin.
ALTAYLI: Sizin getirdiğiniz teklifin reddedilmesinden saatler sonra benzer teklifi hemen hemen aynı başlıkla telif geldi. İki teklifi karşılaştırdınız mı? Siz de onlarınkini reddetmeyi düşünüyor musunuz?
"KAMUOYU BASKISI SONUCU BU TEKLİFİ GETİRDİLER"
KILIÇDAROĞLU: Gönül ister ki sağlıkta şiddet yasası oy birliği ile çıksın. Onların teklifine bakacağız. Türk Tabipler Birliği'nin de çalışması vardı. Böyle bir düzenleme gelirse, emin olun bizim teklifimizi reddediyorlar ama onlar getirirse biz kabul edeceğiz. Hekime yönelik şiddet varsa buna karşı önlem almak parlamentonun görevidir. MHP ve AK Parti'nin teklifi bizim teklifimizin kamuoyu baskısı sonucu onların teklif getirmesine yol açmıştır. Bu başarı kamuoyunundur. AK Parti ve MHP mecburen, zorunlu olarak bunu getirdiler.
ALTAYLI: Amerika'dan çok tartışılan iki rapor geldi geçtiğimiz günlerde. İktidar partisi de bundan rahatsız oldu. Bu raporda ilginç olan, sizinle ilgili bir öngörü yok. Sayın Kaftancıoğlu ile öngörü var, Türkiye siyasetinde etkin olacak diye, Demirtaş'la, yeni kurulan partiler, kabinedeki bazı bakanlarla öngörüler var, sizinle ilgili yok. Acaba Amerika sizi etkin görmüyor mu, acaba siz mi etkin olmamayı tercih ettiniz? Niye siz yoksunuz o raporda?
"BENİMLİ İLGİLİ ÖNGÖRÜDE BULUNACAK OLAN TÜRK HALKIDIR"
KILIÇDAROĞLU: Benimle ilgili öngörülerinin olmamasından son derece mutluyum. Benimle ilgili öngörüde bulunacak olan Türk halkı. Sorunları nasıl ortaya koyduğumuz, nasıl çözeceğimiz belli. Takdirin Türk halkında olduğuna inanıyorum.
ALTAYLI: Siz ne söylerseniz söyleyin, insanlar sizin cümlelerinizden kendi anlamak istediklerini çıkarıyorlar. Diyorlar ki, eleştiriyor ama ne yapacağına dair bir şey söylemiyor. Oysa siz 2019 raporundan bahsettiniz, o raporu uygulamalıydılar dediniz. Acaba sizinle halk arasında bir iletişim sorunu mu var? Türk toplumu ile Kılıçdaroğlu'nun konuşma frekansı ile bir uyum problemi mi var?
KILIÇDAROĞLU: Bu eleştiri öteden beri geliyor. CHP hep eleştirir hiç öneri getirmez diye. Bu büyük ölçüde kırıldı. Bazı çevrelerde aynen devam ediyor.Bizim belediyelerimiz şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletinin aldığı kredilerden daha fazla kredi buluyor. Belediyelerle oturacaksınız, valiye diyeceksiniz ki derhal bütün belediye başkanlarını davet et, işbölümünü yapın, bununla mücadele et ve bana her hafta düzenli rapor göndereceksiniz. Ben bunu üç ayrı basın toplantısında kamuoyuyla paylaştım. Yandaş medyayı seyreden, okuyan 'Bu CHP ne yapıyor sadece eleştiriyor' diyorlar. Yaptığım üç basın toplantısında hiç eleştirmedim, sadece yol gösterdim. Bunları yaptıkları zaman zaten Türkiye rahatlatacaktı. Bir Batılı Başbakan 'Sokağa çıkmayın evinizde kalın ekonomik açıdan sıkıntıya girmeyeceksiniz' dedi. Biz bunu söyledik mi? Kahveyi kapattınız...
ALTAYLI: Kemal Bey, sürekli kahve deyince, yine yanlış anlıyor esnaf...
KILIÇDAROĞLU: Ben kahveyi sayısal olarak en geniş olarak söyledim. Berberler için, güzellikler için mesela.
ALTAYLI: Türkiye'de sokağa çıkma yasağında ortaya çıkan tablodan kim sorumludur diye anket yapmış.Sorumluluk durumunda üçüncüsünüz, böyle bir durumunuz var?
KILIÇDAROĞLU: Cuma akşamı attığım tweeet, sevgili vatandaşlarım lütfen sakin olun, evlerinizde oturun, belediye ihtiyaçlarınızı karşılayacaktır diye. Bunu bile havuz medyası vay efendim tahrik ediyorsun dediler, vallahi pes!
ALTAYLl: Çok teşekkür ederim katıldığınız için. Haftalar önce yapacaktık bu programı, ne yazık ki kızkardeşinizin vefatı münasebetiyle yapamadık, rahmet diliyorum kendisine. Hoşçakalın.
KILIÇDAROĞLU: Hoşçakalın, teşekkür ederim.