Christine Keeler adını temize çıkaramadan öldü
Yüzyılın siyasi seks skandalıydı. İngiltere'de hükümet deviren skandalın erkek kahramanları günahlarından arındı, hepsinin adı temize çıktı. Christine Keeler hariç. O hep kaybetti. Gençken aşağılandı, yaşlanınca alay edildi. Çünkü skandalın kadın kahramanıydı. Ve geçen hafta öldü gitti
Kiralık kız... 1960’larda Hayat, Ses bütün mecmualar öyle yazardı; Kiralık kız. İngiliz model Christine Keeler, Britanya’nın aristokrat ve önemli şahsiyetlerine ikram edilen şov kızlarından biriydi. Asıl işi osteopati, yani elle tedavi uzmanlığı olan muhabbet tellalı Stephen Ward’ın nüfuzlu tabakaya ulaşmak için kullandığı kızlarından biri. Adı bomba gibi patladığında 19 yaşındaydı Keeler. Kabinenin Savaş Bakanı John Profumo ve Londra’daki Sovyet Askeri Ataşesi Yevgeni İvanov’un yatakları arasında mekik dokuduğu ortaya çıkmasa, muhtemelen Ward’ın diğer kızları gibi adı sanı duyulmadan tarihe gömülecekti. Ve o baştan çıkarıcı egzotik güzelliği olmasa. HT Pazar'dan Ayşe Özek Karasu'nun haberi...
1963... Tarihe kazınan o meşhur fotoğrafında Christine Keeler.
Ama öyle olmadı. Soğuk savaşın en sıcak günleriydi. Sahne dekorunu tamamlayan her şey vardı skandalda; seksavantür, casusluk. Sovyet ataşe İvanov tabii ki Rus casusuydu. Christine her ne kadar İvanov’la sadece bir kez birlikte olduğunu söylese de en gizli devlet sırlarının bir yataktan diğerine nakledildiği fikri kabul gördü. Aktris Valerie Hobson ile evli olan Profumo hem bakanlıktan hem parlamentodan istifa etti. Ardından Macmillan hükümeti düştü, 1964 genel seçiminde Muhafazakâr Parti kaybetti. İktidar İşçi Partisi’ne geçti.
Christine Keeler’a “Küçük bebeğim” diyen ve sandalyedeki o ikonik çıplak fotoğrafını çeken Stephen Ward muhabbet tellallığından yargılanırken uyku ilacı içerek intihar etti. Aynı zamanda yetenekli bir ressam olarak Kraliyet Ailesi mensuplarının portrelerini de yapan Ward hayatını kaybetti ama onurunu asla. Masumiyetine dair kitaplar yazıldı. Hatta Andrew Lloyd Webber, “Stephen Ward” müzikalini besteledi. Profumo bir süre sosyal ve siyasal hayattan dışlansa da, çok geçmeden belini doğrulttu. Korkunç bir hata yüzünden hayatı kararan trajik kahramana dönüşüverdi. Yoksullukla mücadele için kurulan ünlü Toynbee Hall’da gönüllü sosyal hizmette bulunarak şövalyelik nişanı bile aldı.
AŞÜFTE YAFTASI
Ama Keeler hep kaybetti, hep yaftalandı. Pervasız bir hava saçan duruşu, cazibesi, 1960’larda başlayan cinsel özgürlük çağının kanıtı olarak da sunuldu kimilerince. Baş- bakanlık koltuğunu kaybeden Harold Macmillan ise kamuoyu önünde açık açık “aşüfte” ilan etti ve bu damgadan asla kurtulamadı Christine Keeler. Sadece varlıklı ve güçlü erkekler tarafından değil, karşısına çıkan her erkek tarafından kullanıldı, sömürüldü, suiistimal edildi. Hem de çok küçük yaşlardan itibaren. Sonraları kaleme aldığı hatıratı “Sırlar ve Yalanlar”da anlattığına göre henüz 12 yaşındayken üvey babası cinsel istismarda bulunmuş, annesini terk edip birlikte kaçmak için baskı yapmıştı. Yaşadıkları terk edilmiş tren vagonunda üvey babasının annesine attığı dayaklara tanık olmuş, açlık çekmiş, çok genç yaşta evsiz barksız kalmıştı Christine. O kadar yoksul ve çaresiz olmasa, 1950’lerin muhafazakâr atmosferinde Soho kulüplerinde üstsüz dans edemezdi yoksa.
Ve o kadar saf olmasa, kendisine daha iyi bir gelecek de hazırlayabilirdi hiç kuşkusuz. Onun için şu satırlar yazılacaktı: “Keeler’i ayrıcalıklı kılan güzelliğiydi. Yoksulluk ve sefaletten kurtuluşu olabilirdi. Onu mutlu da kılabilirdi. Ama onu viraneye çeviren güzelliği oldu.” Çünkü her erkek felaketi olmuştu. Bebek bakıcılığı yapmaya kalkmış, babalar rahat bırakmamıştı. 17’sinde Amerikalı bir çavuştan hamile kalmış, bebeği kalemle düşürmeye kalkmış. Bebek 6 günlükken ölmüştü. Bir âşığı tarafından tecavüze uğramış, şikâyetini geri çekince adaleti yanıltmak suçundan hüküm giymiş, 6 ay hapis yatmıştı.
2013... 71 yaşında Christine Keeler.
UTANÇ MAHKÛMİYETİ
Çocukken öyle örselenmişti ki, ‘kiralık kız’ hayatında erkeklerden fazla beklentisi olmamıştı. Besbelli, gördüğü hayranlık ona yetiyordu. Profumo’nun “nazik ve şefkatli olduğunu” yazıyor, “Hayatımdan memnundum, tadını çıkardım” diyordu. Ama skandalın bütün günahları ona yüklenecekti. 2006’da ölen Profumo’nun ardından Daily Telegraph, “Kamusal hayatta daha önce görülmemiş hizmetlerde bulunarak günahlarından arınan adam” diye yazıyordu.
Christine Keeler ise asla o mertebeye erişemedi; ömür boyu utanca mahkûm edildi. Kısa süreli iki evlilikten iki oğlu oldu. Parasını kaybetti. “Sloane” soyadını kullanarak hizmetçiliği denedi, gerçek kimliği ortaya çıkınca kovuldu. Kuru temizlemede çalıştı, yine atıldı. Röportajları çıktıkça, “Hikâyesinin gizli kalmış her köşesini satmak için gazetelerin yakasından düşmüyor” diye çemkirildi. Hatıralarını kaleme alınca, skandal üzerinden çıkar sağlamaya çalışmakla suçlandı. 2001’de yayımlanan kitabında, Profumo’dan hamile kaldığını, ancak kürtaja zorlandığını yazdı. Ancak bu iddia Profumo’nun yakın çevresince yalanlandı. Geçkin yaşta güzelliğini kaybedince bu sefer tabloid basının alay konusu haline geldi. Skandalın filmi çekildi. Tabii ki kötü bir Keeler portresi hâkimdi. Ama alacağı 5 bin sterlin uğruna galaya katılmak zorunda kaldı.
laya katılmak zorunda kaldı. Geçen hafta 75 yaşında hayata veda etti Christine Keeler. Skandalın günahlarından arınamadan. Çünkü o kadındı! Oğlu Seymour, “Annem Britanya tarihindeki yerini aldı ama çok yüksek bedel ödeyerek” diyordu. Belki de yanlış zamanda, yanlış skandalın kahramanı olmuştu. Harvey Weinstein’ın taciz ve tecavüz skandalı sadece Weinstein’ın başını yedi. Hem de Hollywood’a hükmeden bir güç simsarı olduğu halde. Suskunluk perdesini yıkarak “Ben de...” hareketine ilham veren kadınlar ise TIME’da yılın kişisi.