Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Cumhurbaşkanı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum'dan 15 Temmuz değerlendirmesi | Son dakika haberleri
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        15 Temmuz FETÖ'cü hain darbe girişiminin 8. yıldönümünde bir analiz yapan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi:

        Ülkemiz 15 Temmuz 2016’daki gerici ve faşist darbe ve işgal girişiminin 8’inci yıldönümünü karşılıyor. Türkiye halkı sekiz yıl önce 15-16 Temmuzda 21’inci yüzyılın Milli Demokratik Halk Devrimini yaptı. Türk Milleti 20’nci yüzyılda yaptığı İstiklal Savaşıyla klasik emperyalizme karşı bağımsızlık için milli mücadele veren uluslara örnek olmuştu.

        Bu kez de 21’inci yüzyılda da küresel emperyalizme karşı varoluş ve bağımsızlık mücadelesi veren milli devletlere rehber oldu. Venezuella ve Bolivya pratikleri bunun kanıtıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ülke Liderliğinde son sekiz yılda devrimci bir dönüşüm gerçekleştiren Türkiye, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine ve Atatürk’ün tam bağımsızlık hedefine uygun olarak çok güçlü bir konuma geldi. Ancak küresel emperyalizmin ülkemize saldırıları bitmiyor, yerli işbirlikçileriyle kurdukları tuzaklar, yaptıkları operasyonlar devam ediyor.

        REKLAM

        Hemen yakın geçmişe bakarsak Türkiye 31 Mart 2024’de bir yerel seçim yaşadı. Yerel seçimlerde muhalefet nispeten başarılı bir sonuç elde etti. Cumhur İttifakının birinci sırada çıkmasını sağlayan %41’e yakın oyuna rağmen dış misyonların teşvik ve tahrikiyle temsil alanlarında Türkiye’de bir çok açıdan “radikal dönüşüm” olacağı beklentisi pompalandı. Hatırlamak gerekirse “yeni dönem” ve “normalleşme” adı altında bazı gelişmelerin olacağı ve ülkemize “bahar” geleceği vurgulandı.

        Mesela Cumhur İttifakı dağılacaktı. 45 yıldır istenen ne için istendiği belli olan ama bir türlü açıkça ifade edilmeyen büyük koalisyonu (!) Ak Parti ve Chp kuracaktı. Kavala ve diğer gezi hükümlüleri serbest kalacaktı. Kobani davasındaki ceza kararları bozulacaktı. Fetö’yle mücadelede kararlılık azalacaktı. Terörle mücadelenin zorunlu bir şartı olan kayyum uygulamasından vaz geçilecekti. Hem yerelde hem TBMM’de terör vesayeti altındaki temsil ve terör destekçisi siyaset meşrulaşacaktı. Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunma politikası rafa kalkacaktı. Türkiye’nin terörle sınır ötesi mücadelesi sona erecekti.

        Nihayetinde Irak ve Suriye’de uydu devlet kurulması kabul edilecekti. Ülke içinde “terör sorunu yok yetki devri meselesi var, Meclis göreve” siyaseti benimsenecekti. Yetki devri dayatmalarına boyun eğilip Türkiye’nin bölünmesinin önü adım adım açılacaktı. Mecliste 400 ve üzeri oyla her türlü yetki devrini ve her türlü geriye dönüşü içeren yeni anayasa yapılıp halka sorulmadan yürürlüğe konacaktı. Türkiye tam bağımsızlık çizgisinden vazgeçip yeniden batıcı projeler içinde yer alacaktı. Batıcı asimilasyon bu kez tüm toplumu teslim alacaktı.

        REKLAM

        31 Marttan sonra heyecana kapılan Türkiye karşıtı dış ve iç odaklar küresel emperyalizmin Türkiye’yi parçalama ve esir alma projesinin unsurları olan bu beklentilerin hiç birine yönelik adım atamadılar. Cumhur İttifakı granit gibi sağlam bir şekilde devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Nato zirvesinde tüm dünyaya ilan etti: Orta Doğu’da bir terör devleti/uydu devlet kurulmasına asla izin vermeyeceğiz. Nato’nun İsrail’le yapacağı her türlü anlaşma ve işbirliğini veto edeceğiz. Milli dış politikada en ufak bir taviz yok tam tersine daha da güçlenen bir hat var.

        Türkiye’nin siyasi birliği ve coğrafi bütünlüğünü korumak temel ve kalıcı kırmızı çizgimiz olarak aynen sürüyor. Teröre karşı ülke içi ve sınır ötesi güçlü mücadele daha da artarak devam ediyor. Aynı şekilde fetö çetesiyle kararlı mücadelede hiç bir yalpalama ve geri adım yok. Türkiye’ye ihanet sayılabilecek ağır suçları içeren kesinleşmiş dosyalar ile aynı nitelikteki yürürlükteki dosyalara hukuku zorlayarak, hatta istismar ederek yol bulma gayretleri de sonuçsuz kalmaya mahkum.

        Ulusal (milli) yargımız hukukun istismarına hiç bir şartta izin vermeyeceğini her aşamada ortaya koyuyor. Sonuçta liberal, muhafazakar ve seküler bütün “batıcılar”, iş tuttukları dış misyonlar ve emperyalist odaklar bir kez daha hayal kırıklığına uğradılar ve gözüken o ki bu halleri ilelebet devam edecek.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ