DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, Habertürk'te soruları yanıtladı
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk'te Serap Belet ve Kürşad Oğuz'un sorularını yanıtladı. 6'lı Masa'yla ilgili değerlendirmelerde bulunan Babacan şöyle konuştu: Sayın Kılıçdaroğlu'nun çabasını samimi görüyoruz. Sayın Akşener'in şikayet ettiği kesimin farklı hayalleri de olabilir. Böyle bir iddiası varsa buyursun, yalnız başına girsinler seçime. Oldu mu? 10 yıl geriye gittik, sürekli milli gelirimiz düştü, baskı ortamı arttı. Hala ortak aday tartışması lütfen ders alsın. Şu anda öyle lüks yok. Herkes aklını başına alsın. Böyle bir dünya yok. Kimse rüya görmesin. Bu iş ya beraber olacak ya hiç olmayacak.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk'te Serap Belet ve Kürşad Oğuz'un sorularını yanıtladı. 6'lı Masa'nın hedefleriyle ilgili konuşan Babacan, şu değerlendirmelerde bulundu:
Ne yapılacağı ile ilgili mutabakat sağlandıktan sonra 'aday kim' sorusu önemini yitirecek. 6 Parti'nin uzlaştığı politikaların arkasında durulacak, taahhütlere uyulacak. Bu iş başladı başladı duruşumuz hiç değişmedi. Partimiz kuruldu, 6'lı Masa toplandı hala aynı noktadayız. Bütün çalışmalar bitsin inanın bu kim konusu çok kolay hale gelecek. Bizim adayımız kazanır. İnsanlar anketlere konuşmuyor. 100 kişiye ulaşıyorsunuz, anketi tamamlayan 2 kişi. 98 kişi konuşmuyor. Anket yapan kuruluşlar büyük çaba harcıyorlar ama insanlar konuşmuyor. Bugün insanın 'AK Parti'ye oy vermeyeceğim' demesi o kadar kolay mı? İnsanlar korkuyor. Baskı ikliminin olduğu ülkede 100 kişide 2 kişi konuşuyor. 2 kişinin bilgileriyle bütün Türkiye'yi ölçmeye çalışıyorsunuz. Yozgat'ta, Trabzon'da biz miting yaptık. Sahada bambaşka bir şey var. İnsanlar şu anda konuşmuyor, fikrini açık etmiyor. Trabzon'un ana meydanında miting yaptık. Hangi anket söylüyor DEVA Partisi'nin Trabzon'da miting yapabileceğini. Bir miktar ankette de manipülasyon görüyoruz. Ölçmek değil de öyle rakam açıklayayım ki toplumu yönlendireyim. Bunların hepsini biliyoruz.
Babacan'ın konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:
"BAYRAMLAŞMA TEKLİFİMİZİ BİLE REDDEDİYORLAR"
Şu ana kadar bize ulaşmış davet yok. Türkiye'nin yerli teknoloji kapasitesini artırması, potansiyelini büyütmesi herkes gibi bizim de gurur duymamız gereken bir konu. Cumhuriyetin 200. yılına girerken ülkeyi yönetenlerin kapsayıcılık konusunda keşke başka zihniyete sahip olsaydı diyorum. Daha önce program olduğu için ben gidemezdim ancak arkadaşımız giderdi. Artık seçim yaklaşınca bütün medya kuruluşlarında yer alsın, herkes konuşsun istemiş olabilirler. Artık kendi bilecekleri bir iş. Bu iki etkinlikte böyle bir çizgi izlediler. Bakalım devamı nasıl gelecek. Bizim bayramlaşma teklifimizi bile reddediyorlar. Türkiye'de siyasette bayramlaşma eski bir gelenektir.
"ARKADAŞLARIMIZ AFİŞLERİ SIRTLARINDA TAŞIDI"
Şu anda iktidarın en korktuğu parti biziz. Bizim görünmemiz istenmiyor. Hükümete yakın duran kuruluşlarda, televizyonlarda, medya kuruluşlarında bizimle ilgili hiçbir haber görmezsiniz. Bizi yok sayıyorlar. Olumsuz bile adımızı geçirmek istemiyorlar. Ne kadar çaba gösterirse göstersinler biz vatandaşlarımıza kurduğumuz sistem sayesinde bire bir ulaşma imkanına sahibiz. Doğrudan temas şu anda tüm Türkiye sathında en önemli çalışma. Kapı kapı dolaşıyoruz, dükkan dükkan esnaf ziyareti yapıyoruz. Onlar istedikleri kadar medya üzerinden baskı kurmaya çalışsınlar, vatandaş artık bizi görüyor, duyuyor, izliyor. Buna mani olamıyorlar. Bizim afişlerimizi engelliyorlar, bilboard vermiyorlar. Kapı kapı dolaştık, Erzurum'da kahir ekseriyette vatandaşlarımıza mitingimizi duyurduk. Bu şekilde bize engel olmaları mümkün değil. Gaziantep mitinginde alan vermediler. Hiçbir pankarta izin vermediler. Arkadaşlarımız sıntında afişleri taşıdılar. Bunların hiçbirisi netice vermez. Biz TBMM'de olan partiyiz. Bize özel bir ayrımcılık var. Sayın Erdoğan görmek istemiyor olabilir; ama rüyalarında gördüklerinden eminim. Gayet medeni bir şekilde ayrıldım. Kamuoyunda paylaşmadan önce kendisiyle görüştüm. İstifam medyadan duyulmadı. Bir isyanla, karışıklık çıkararak ayrılmadım. Gayet efendi, düzgün şekilde. Önce kendisine haber verdim, kamuoyu 2-3 hafta sonra duydu.
"YÜZDE ŞU KADARI YERLİ DİYE SÖYLEMELİLER"
Genel anlamda bizimle görüşmemek, görmek istememek, göstermek istememek bir strateji. TOGG'u yerli ve milli ilan edip de tasarım, iç tasarım, pekçok parça ithal know how girdisi oldukça yüksek. Yerli marka, bizim markamız güzel. Bugün dünyada kim 'bizim yerli markamız' diyorsa doğruyu söylemiyor. Bugün Almanya'da üretilen otomobillerin jantları Türkiye'den geliyor. İşin nihayetinde kârlılığı nereye gidecek bakmak lazım. Dürüstçe anlatmak lazım 'Biz İtalyanlara şunu yaptırıyoruz, şunu yerli girdi olarak katıyoruz' derlerse sonu yok. Hükümetin bayrak projesi olarak ortaya koyduğu projenin tüm yönleriyle dürüst şekilde anlatılması lazım. Açıkça söylesinler, yüzde şu kadarı yerli girdi, şu kadarı şu ülkeden falan diye. Hangi ülkenin katma değerinin ne olduğu bellidir. Üretimde katma değeri ne kadar Türkiye'de kalıyor, ne kadarı başka ülkede kalıyor buna bakmak lazım; ama bir yerlerden başlamak önemli.
"BU HÜKÜMETE HER GÜN BİR DÜŞMAN LAZIM"
Biz özgürlükçü partiyiz. Kendimize liberal, sosyal demokrat demiyoruz. Sağ ve sol da demiyoruz. Bizi destekleyen vatandaşlar içinde liberal, sosyal demokrat, sağ ve sol eğilimliler var. Eylem planımızda 87 maddede kültür ve sanatta neler yapacağımızı ortaya koyduk. Bir gazeteci sorduğunda 'Şu anda korku ve baskı ikliminde Türkiye'de kültür sanat ortamını da kısırlaştırdı' dedim. Türkiye şu anda bu konuda bayağı kısırlaştırılmış durumda. Hele hele pandemi döneminde sanatçılarımız çok zarar gördüler. Ülkenin yarınlarıyla ilgili kültür ve sanat konusunda nasıl yaklaştığımızı bütün açıklığıyla ortaya koyduk. Hür olabilmek, sanatçının önünü açmak, engel olmamak, 'sen şunu dedin' diye sabah 06.00'da polisin sanatçının kapısında belirmemesi. Bu hükümete her gün düşman lazım. Ben 'haftanın düşman panosu' demiştim. Şu anda bu hükümetin propagandası tamamen karşı taraf üretmek üzere. Gencecik insanlara 'siz muhafazakar devrimcisiniz, dışarıda çok düşmanınız var' diyor. Bu ayrıştırıcı, ötekileştirici üslubun bazen kurbanı sanatçılar oluyor. Bu ülkenin çok kültürlü, dilli yapısını koruyan perspektifle bunu yapmak gerekiyor. Bu konuşmayı yapan arkadaş bir ara Kültür Bakanlığı yaptı galiba.
"SEÇİME KADAR TOPLUMU AYRIŞTIRACAKLAR"
Şu anda iktidarın ne yaptım dediklerine bakın, bir de ne yapacağım dediklerine bakın. Boş, inanın bir şey yok. Şu anda toplumda umutsuzluk çok yaygın. Bunun sebebini bir düşmana ciro edecekler, birilerini sebep olarak gösterecekler. Haftanın düşmanı panosuna cumhuriyet dönemi, değerleri yazdılar ama baktılar tutmuyor, kapattılar. Kültür alanında Türkiye niye zor dönemde? Bunun bir sebebi lazım, aynı zamanda genel anlamda iktidara düşman lazım. Son 4 yıldır, partili ve taraflı Cumhurbaşkanı ülkeyi yönetmeye başladığından sonra tamamen çizgi bu. Daha seçime kadar toplumu ayrıştıracak, şucu musun, bucu musun diye. Neler neler yapacaklar. Parti eriyor, kalanı biz nasıl koruruz, kalana düşman gösterelim diye düşünüyorlar. Bunlar boş çabalar. İktidar kültür sanatla ilgili 20 yıldır ne yaptı bu ülkede? Onu söylesinler. AK Parti deyince bir kitleden bahsediyoruz. Bu kitle zaman içerisinde çok değişti. Teşkilat ve genel merkez yapısı değişti. Ne değişmedi? Sayın Erdoğan orada duruyor. AK Parti'nin ilk 70 kurucusundan birisiyim. Çok açık tutum belirledik. Kavgaya gerek yok, yarınlara bakalım dedik.
"BİZ ARTIK YÖNÜMÜZÜ YARINLARA ÇEVİRDİK"
Şu anda hukuk, demokrasi, özgürlük, ekonomik krizi yaşıyorsak 2001'de yaşıyorduk. O zaman 28 Şubat döneminin etkisi ağır şekilde devam ediyordu. O günkü generaller 'bin sene sürecek' diyordu. 2001'de kriz geldi vurdu ülkeye. Biz artık tamamen hedefimizi, yönümüzü Türkiye'nin yarınlarına çevirdik. Şu andaki hükümet ne yapmış, ne etmiş ilgilenmiyoruz. Sonuçlarıyla mücadele ediyoruz. İnsan kaynağı erozyona uğradığı, istişare kültürünü terketmiş bir yapı var karşımızda. 1 sene öncesine kadar hükümet ne yapacak diye soruyordu millet. Artık onu kimse sormuyor. Bize 'seçimden sonra siz ne yapacaksınız' diyorlar.
"BUGÜNÜN DÜŞMAN PANOSUNA TTB YAZDILAR"
Öncelikle olayın özüne baktığımızda buradaki televizyon kanalı örgütün propagandasını yapan bir kanal. Onu tespit etmek lazım. Burada TSK'yı itham edici iddialar var. Ancak işin özüne baktığımızda bunları ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirdiğinizde böylesine bir tutukluluk sürecine gidecek kadar hukuki zemin görmedik. Hukuk ve Adalet Komisyonu Başkanlığımız konuyu irdeledi. Parti üyemiz olan 5 bin avukatımız var. İşin garip tarafı, önce sayın Erdoğan'ın çıkıp yaylım ateşine tutması, arkasından Bahçeli'nin benzerini yapması arkasından yargının adım atması. Bu gerçekten kabul edilecek bir şey değil. Bağımsız yargı varsa Cumhurbaşkanı veya küçük ortağından sinyal beklemeden harekete geçmesi lazım. Polis baskınıyla evinden alınıp kameralar önünde götürmeler, şunlar bunlar. Bu siyasi iradenin derin izlerini yaşayan süreç. Hukuk devletinde, bir ülkenin anayasaya göre tarafsızlık yemini etmiş bir cumhurbaşkanının böylesine kişi ve kurumları hedef alması kabul edilecek bir şey yok. Bir tutuklama olacak mı bilemiyoruz. Kaldı ki, yurt dışında iken Türkiye'ye dönmüş. Evinde oturuyor. Avukatı ifade vermek için hazırım diyor. Yok biz illa yaka paça evinden tutup getireceğiz. Bu günün düşmanı panosuna da Türk Tabipler Birliği'ne yazdılar. Oradaki ifadeleri benim savunmam sözkonusu olamaz. Ama hükümetin siyasi bir operasyonla bu işi yapmasını biz kesinlikle doğru görmüyoruz. Cumhurbaşkanlığında avukat mı yok? Savcılığa iki satırla suç duyurusunda bulunsunlar. Cumhurbaşkanının kürsüden bunu söylemesi siyasidir, hukuki değildir. Diyorum ya, sürekli düşman lazım. Seçime kadar daha çok göreceğiz bunları. Sonraki haftalarda 'Bu düşman, bu vatan haini' diyeceksiniz. Sen tek imzayla ülkeyi yönetiyorsun. Ülke sürekli zemin kaybediyor.
"AYRIŞTIRICI OLMASALAR BİZİ DAVET EDERLERDİ"
Gerçekten farklı yola girselerdi bizi de çağırırlardı. Hala kafalarında bir ayrıştırma var. Çok dar bir şeyse Meclis'te grubu olan partiler dersiniz, biraz genişletirseniz Meclis'te milletvekili olan partiler dersiniz. Gerçekten demokrat duruş olsa bu, 'hata yaptık, açılım yapmak istiyoruz' deseler, ayrıştırıcı zihniyet sıfırlanmış olsa bizi de davet ederler. Durdun durdun seçime bu kadar zaman kala mı aklına geliyor. İşten kovdurduğun, basın kartlarını iptal ettiğin gazetecileri çağırıyorsun. Dünyada demokraside 177 ülkede 149'ncuyuz.
"6'LI MASA BİR MİKTAR GÖRÜNÜR OLMAMIZI SAĞLADI"
6'lı Masa Türkiye için yeni kavram. İlk defa seçimlerden çok önce partiler bir araya geliyorlar ve seçimden sonra hedefler belirliyor. Bunu Türkiye ilk defa yaşıyor. 2018'de ittifak yapıldı, seçim barajının uygulanmaması içindi. Seçimden sonra ittifakın hukuki niteliği düştü. Bu sefer 6'lı Masa çok farklı. Şu anda 6 parti ülkeyi beraber yönetme iradesiyle masaya oturmuş durumda. Partileri dışarıdan izleyenler için de yeni durum. Dışarıdan CHP'ye 'bunları niye sağına, soluna oturtuyorsun7 diye eleştiriyorsa da diğer partiler de kendi tabanlarından sorular alıyor. Bizim üyelerimizin yüzde 20'si CHP, yüzde 10'u HDP'ye oy vermiş insanlar. Bize her türlü görüş geliyor. Biz kendimiz için sağ sol kavramını kullanmıyoruz. Türkiye'yi ayrıştıran, bölen o kadar çok kavram var ki. Mevcut partilere destek verebilirdik. Niye parti kurduk? Türkiye'ye yepyeni bir siyaset anlayışı için DEVA Partisi'ni kurduk. 6 Masa, bir miktar daha görünür olmamızı sağladı. Bizi hiç haber yapmayan televizyon kanalları mecburen bahsediyor ama bazıları adımızı geçirmiyor. Belli bir görüşteki insanların CHP'yi eleştiriyor olması, 6'lı Masa'yı eleştiriyor olmasına bakacak olursak. Bugün hiçbir siyasi parti kendi adayı ile seçime girdiğinde ilk turda yüzde 50 artı 1'i alamıyor. Bunu AK Parti'de alamadı. AK Parti'nin adayı olarak girseydi Erdoğan ilk turda kazanması imkansızdı. Partilerin beraberce çalışma mecburiyeti var. Bir parti yüzde 49 alacağım dese bile yetmiyor. 'Ben bu seçime tek başıma gireceğim' dese bile olmuyor.
"BİRLİKTELİK DİYELİM, KOALİSYON DEMEK İSTEMEM"
Burada asgari ortak müşterek arıyoruz. Her parti kendi bildiği gibi yürüse 6'lı Masa olmaz. Geçmişi konuşursak anlaşmamız mümkün değil, kavga çıkar. Geçmişte anlaşmaya çalışmak da mümkün değil. Mevcut sisteme göre partiler bir araya geliyor. Seçimden sonra ülkeyi kimin yöneteceğiyle alakalı çalışmalar yapılıyor. Bu ilk defa oluyor. Biz eski parlamenter sistemde seçimlerden sonra oluşturulan birliği seçimlerden önce oluşturuyoruz. En önemli avantajı seçimlerden sonra vakit kaybetmeyeceğiz. Ülke zaman kaybetmeyecek. Adına koalisyon demek istemiyorum, çünkü kelime bayağı yıpranmış, birliktelik diyelim. Koalisyonlarda hakaret ettiğiniz genel başkanlarla oturup anlaşıyordunuz.
"BİRİNCİ İŞ PARLAMENTER SİSTEM ÇALIŞMASIYDI"
Birinci başlığımız demokrasiye geçiş; yani güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışması. Aralık 2020'de kendi parlamenter sistem çalışmamızı bitirdik. Daha sonra diğer partilerle tur yaptık. CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi diye devam ettik turumuza. Ocak 2021'de sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşmede 'DEVA Partisi ile CHP parlamenter sistem konusunda kararı alınmıştır' dedik. Ondan sonra zaten Millet İttifakı vardı. Onun genişletilmesi, farklı yapıyla devamıyla ilgili görüşmeler yaptık. En sonunda ortak irade oluştu, Eylül 2021'de 6 genel başkan oturdu, parlamenter sistemle ilgili bir ortaklaşma başladı. Bu birinci işimizdi.
"ÇALIŞMALARIMIZDA TAM 32 BAŞLIK BELİRLEDİK"
Geçiş sürecinin yol haritasıyla ilgili süreç başlattık. Ben sessiz bir tur yaptım. 5 genel başkanı ziyaret ettim. Bundan sonraki süreçle ilgili değerlendirmeler yapıldı. Sonra geçiş sürecinin yol haritası konusunda ortak karar aldık. Temel politika alanlarda ortak çalışmaları ilan edeceğiz dedik. İlk seçimden parlamenter sisteme kadar geçene kadar nasıl yönetileceğiz? Cumhurbaşkanı tam yetkili olarak seçildi. Ama ortak aday. Mesela 5 yıl kafama estiği gibi yöneteyim dememeli değil mi? Mutabakatla yürütecek geçiş süreci tasarlamamız gerekiyor. 32 başlık belirledik, siyasi patilerle paylaştık. Hep beraber bunu çalışalım, seçimlerden sonra geçiş sürecinde ülke nasıl yönetilecek hep beraber karar verelim dedik. Yürütme boyutu var, yasama boyutu var. Cumhurbaşkanı atama yetkilerini, düzenleme yetkilerini nasıl kullanacak?
"ORTAK ADAY VE 6 PARTİ BENZER ŞEYLERİ SÖYLEMELİ"
İlk toplantı 12 Şubat 2022'ydi. 1 sayfalık açıklamada ittifak kelimesi tartışıldı. Biz ittifak kelimesini istemedik. Bir geçiş süreci, iki temel konularda uzlaşı sağlandıktan sonra ortak aday konusunda zemin hazır olacak. O noktada adına ittifak demek kolay bir iş. Bir de ne yapacağımız var. Seçimlerden sonra ilk günden itibaren icraat ne olacak. Biz DEVA olarak 15 alanda eylem planı açıkladık. Gün gün ne yapılacağı belli. Hepsini açıkladık. Bütün bunları çalıştık. En son madenciliği ve 3 gün içinde kültür sanatı açıkladık. 22 alanda eylem planları tamamlayacağız. Son toplantımızda bütün çalışmalarımızı masaya koyduk. 1 ayda çalışmalarımızın tamamını bitiriyoruz. Her parti kendi çalışmasını koyuyor. Mesela tarımla ilgili 56 madde var. Mutabık kalacağımız 3-5 sayfa ortak politika dökümanı olması gerekiyor. Ortak adayın ve 6 partinin de benzer şeyleri söylemesi lazım.
"EN ZOR KONULARDA YAKIN OLDUĞUMUZU GÖRDÜK"
Adaylık en son konu. Bugün konuştuğumuz zaman adayları hep geçmişi, kimliği tartışılıyor. Yanlış tartışma oluyor. Aday kim olursa olsun, yapacağı aynı şey olacak. Kimliği, geçmişi, ideolojisinden öte ortak aday bu ülke için neler yapacağını anlatacak. Avrupa'daki başarılı örnekleri tek tek inceledik. 6 parti biraraya geliyor, kolay değil. Farklı teşkilatlar. Yarınlar için ortak politika seti hazırlıyorsunuz. En çok korktuğumuz konulardan birisi göçtü. Farklı farklı fikirler vardı. DEVA Partisi olarak Göç Eylem Planı olarak açıkladık. Nasıl dönecekler, motivasyonları ne olacak? Bizden sonra iki parti daha çalışma yaptı. Birbirlerine o kadar çok benziyor ki. Aklın yolu bir. 3 parti açıkladı bugüne kadar. Birbirine çok yakın şeyler. En çok korktuğumuz alanda bile 3 partinin çok yakın olduğunu görmüş olduk. Daha sık toplanmak iyi de olur fakat herkesin programı o kadar yoğun ki, hemen ortak tarih belirlemek kolay olmuyor. Kasım ayında ortak bir tarih belirlemek için ev sahibi olarak 2. turun ikinci toplantısını yapacağız.
"NE YAPACAĞIMIZDAN SONRA 'KİM' SORUSU GELMELİ"
Bu ülkenin sorunlarının nasıl çözüleceğiyle ilgili somut çözüm ortaya koymamız gerekiyor. Biz harıl harıl çalışarak yapıyoruz bunu. İnanın, bu ülkenin çözülmeyecek hiçbir sorunu yok. 2008-2009'da dünya krizle kavrulurken, Yunanistan batmışken, İspanya, İtalya zorluk çekerken biz aldık ülkeyi krizden çıkardık. Dürüst ve ehil kadroları işbaşına getirdiğinizde ve istişare ile yönetmeye başlayınca çözüm başlar. Bu iş 2-3 aylık mesele. Yeter ki çalışmalar sağlam olsun. Biz çalışmalarımıza güveniyoruz. Ne yapılacağı belli olduğu zaman, ondan sonra kim sorusu gündeme gelecek. Biz açık fark diyoruz. Yani 50 artı 1 falan değil.
"AK PARTİ'YE OY VERMEYECEĞİM DEMEK KOLAY DEĞİL"
Ne yapılacağı ile ilgili mutabakat sağlandıktan sonra kim sorusu önemini yitirecek. 6 Parti'nin uzlaştığı politikaların arkasında durulacak, taahhütlere uyulacak. Bu iş başladı başladı duruşumuz hiç değişmedi. Partimiz kuruldu, 6'lı Masa toplandı hala aynı noktadayız. Bütün çalışmalar bitsin inanın bu kim konusu çok kolay hale gelecek. Bizim adayımız kazanır. İnsanlar anketlere konuşmuyor. 100 kişiye ulaşıyorsunuz, anketi tamamlayan 2 kişi. 98 kişi konuşmuyor. Anket yapan kuruluşlar büyük çaba harcıyorlar ama insanlar konuşmuyor. Bugün insanın 'AK Parti'ye oy vermeyeceğim' demesi o kadar kolay mı? İnsanlar korkuyor. Baskı ikliminin olduğu ülkede 100 kişide 2 kişi konuşuyor. 2 kişinin bilgileriyle bütün Türkiye'yi ölçmeye çalışıyorsunuz. Yozgat'ta, Trabzon'da biz miting yaptık. Sahada bambaşka bir şey var. İnsanlar şu anda konuşmuyor, fikrini açık etmiyor. Trabzon'un ana meydanında miting yaptık. Hangi anket söylüyor DEVA Partisi'nin Trabzon'da miting yapabileceğini. Bir miktar ankette de manipülasyon görüyoruz. Ölçmek değil de öyle rakam açıklayayım ki toplumu yönlendireyim. Bunların hepsini biliyoruz.
"ANKETLERDE 100 KİŞİDEN ANCAK 2 KİŞİ KONUŞUYOR"
İlk yaptığımız ankette 3 milyon 100 bin kişiye ulaştık. Cevap veren 70 bin kişi. Her şeyi sorduk. 3 ayrı kuruluş Türkiye çapında yaptı. 100 kişiden 2 kişi konuşuyor. 98 kişinin ne düşündüğünü bilemiyorsunuz. Ama nasıl biliyorsunuz, biz teşkilatımızla biliyoruz. Ankara'da 25 ilçede 25 ilçe başkanı olan sadece 3 parti var. Biz ülke sathına nüfuz ettik. Günü geldiğinde DEVA Partisi'nin teşkilatları üzerinden alınacak bilgi her türlü anketten daha doğru. Bugün sorduğunuzda adayların isimleri, geçmişleri, kimlikleri üzerinden çıkıyor.
"CUMHURBAŞKANI SEÇİMLERİ İKİNCİ TURA KALMAMALI"
Biz şuna güveniyoruz, bu ülke büyük ülke, zengin insan kaynağı var. Cumhurbaşkanlığı yapabilecek çok sayıda insan var. Burada her alanda yazmışız. 116 madde. 5 No.lu eylem planımız. Gün gün neler yapılacağını yazmışız. Reçete, çözüm hazır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde seçimden önce uygulama planlarını, takvime bağlanmış bütçe hesaplarını ortaya koyan siyasi parti olmadı. Biz bunu 6'lı Masa'nın ortak çalışması için gayret gösteriyoruz. İlk turda kazanmamız lazım bizim. Asla ikinci tura kalmamalı.
"BÖYLE BİR DÜNYA YOK, KİMSE RÜYA GÖRMESİN"
Herkes 'ben adayım' der, 'aday olmayacağım' der. Herkesin özgürlük alanı bu. Ben de çıkıp defalarca söyledim, bunu her genel başkan söyler. 6'lı Masa'da 6 genel başkandan her birisi zaten doğal aday. 6 parti uygun görürse sayın Babacan ortak adayımız olsun derse, tabii ki bunu gayet iyi yaparız, sorun yok. Ama mesele ne yapacağımız. Ne yapacağımız çok önemli. Bunda mutabakat olmadan çok riskli bir süreç başlar Türkiye'de. En iyi adayı buluruz biz. Hiç sorun yok. Ülkenin insan kaynağı, cevheri çok geniş. 85 milyonluk bir ülke. Sayın Kılıçdaroğlu'nun 'benimle misiniz, değilmisiniz' sözlerini kendi partisinin içine verdiği mesaj diye okuduk. Şu anda CHP helalleşme süreci yaşıyor. Kolay değil. Uzun geçmişi var. O geçmişte neler neler var. Helaleşme çabasını evet herkesin hatası olabilir, geçmişte olabilir, o hatalardan ders aldık, gelin Türkiye'nin yarınlarıyla ilgili ortaklaşalım çabası. Sayın Kılıçdaroğlu'nun çabasını samimi görüyoruz. Sayın Akşener'in şikayet ettiği kesimin farklı hayalleri de olabilir. Böyle bir iddiası varsa buyursun, yalnız başına girsinler seçime. Oldu mu? 10 yıl geriye gittik, sürekli milli gelirimiz düştü, baskı ortamı arttı. Hala ortak aday tartışması lütfen ders alsın. Şu anda öyle lüks yok. Herkes aklını başına alsın. Böyle bir dünya yok. Kimse rüya görmesin. Bu iş ya beraber olacak ya hiç olmayacak.
"PARLAMENTER SİSTEMDE TEK BAŞIMIZA SEÇİME GİRERİZ"
Son 4 yılda hukuksuzluk arttı. Anayasa Mahkemesi'ni tanımıyorum, saygı duymuyorum, kararlarına uymuyorum diyen Cumhurbaşkanı Türkiye'yi yönetiyor. Kafasına taktıkları hapse attırıp, yıllarca insanları içeride süründürüyorlar. Eğer muhalefet aklını başına alıp da sağlam durmazsa, inanın seçim riske girer. Giderler o zaman her yanlışını tescil ettirirler. Gittim millete yaptıklarımı tescil ettirdim siz ne konuşuyorsunuz derler. Şangay 5'lisinde şu anda Türkiye misafir. Onda sonra Şangay 5'lisinin ortağı olur. Oradaki ülkelerde insanın değeri yok. Gittikçe ülke oraya gidiyor. Haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzlukta ülkede seçimi kaybetme lüksümüz yok. Şu andaki sistem olmasa, parlamenter sistem olsa DEVA Partisi olarak kendi başımıza gireriz. Ama yüzde 30'da alak, 40'da alsak yetmiyor. Kimsenin hayal peşinde koşmaması lazım. Ortaklık aynı zamanda ödünleşmedir. Herkesin kendi iddiasından, geçmişinden biraz fedakârlık edip ülkenin yarınları için asgari müştereği yakalama çabasıdır. Olmuyorsa da olmuyordur ne yapalım Allah aşkına. Ama bu seçimi kazanmak istiyorsak işbirliği şart. 2018'de millet ittifakında her parti burnunun dikine gitti ve kaybetti.
"TÜRKİYE'DE TATİL YAPMAK YARIŞ MESELESİYDİ"
Türkiye'de 2002'den başlayıp 2013'e, 2014'e kadar başarılı dönem oldu. Gerçekçi tarih analizi yapmak lazım. Bu ülkede Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirip AB müzakereleri yaşadığımız dönem oldu. Bütün Avrupa'dan dünyadan 'Türkiye'ye gelip 2 ay geçirsem' diye can atıyorlardı. 1 haftada Türkiye'de tatil yapmak dünya gençleri için yarış meselesiydi. 'İstanbul'u gelip görsem' diyordu insanlar. Türkiye bunu demokrasi, hukuk, insan haklarıyla yaptı. AB süreci Türkiye için insan hakları, demokrasi konusunda yüksek standart hedefiydi. Kırılma ülkenin başındaki kişinin bütün başarıyı kendinden sanıp, 'ben imza atmasaydım kimse bir şey yapamazdı' demesi, dürüst ve ehil olmayan çok sayıda insanı toplayıp ülkeyi batırmasıdır.
"KENDİLERİNE PROGRAMA BAĞLAMAK İSTEMİYORLAR"
'Ali Babacan da AK Parti'de değil miydi' deniyor. Paranın kıt olduğu 800 milyar Euro Avrupa Merkez Bankalarında güveni oluşturduk. Söz veriyorsunuz, yapıyorsunuz. Orta vadeli program, 5 yıllık kalkınma planı diyorduk. DPT'yi kapattılar bunlar. Kendilerini plan ve programla bağlamak istemiyorlar. Bu ayet mi, hadis mi diyorlar. Kendisini anayasaya bağlı hissetmeyen bir zihniyet yönetiyor. Hasar tespiti belli. Ülke kötü durumda. Daha iyi yönetecek, gerçek gelecek vaadiyle ortaya çıkan birileri olmadığı zaman vatandaşımız ne yapsın?
"KEPÇE İLE ALIP KAŞIK İLE VERİYORLAR"
4,5 yıldır herkesi fakirleştirdiniz de son 6 ay kala mı yapacaksınız? Tek imzayla yönetmeye başladğından bu yana her şey yaşanıyor demokrasi konusunda, hukuk konusunda. Herkesin cebinden kepçe ile alınıyor sonra asgari ücret zammı diye kaşıkla veriyorlar. Memurlarıızın alylık maaşıyla satın alma gücü düşmüş durumda. Kim kazanıyor? Parası olan kazanıyor. Bankada paranız varsa sorun yok. Bu sene verecekleri kur farkı 300-350 milyar arasında tahmin ediyoruz.
"1 MİLYON KONUTU İNSANLARA VEREBİLİRLERDİ"
Gerçek enflasyon kime sorarsanız sorun yüzde 200 civarında şu anda. Enflasyon da faizler de patladı. Petrol fiyatı 70 dolardan 90 dolara çıktı. Dolar niye patladı? Dolar bizde patladı, başka ülkelerde bu kadar dolar patlaması yok. İthalattaki artış ihracattan çok fazla. Sadece bu yıl faiz ödemesi 330 milyar. Kur korumalı mevduatı 320 milyar civarında ödeyeceklerini zannediyouz. Tanesi 650 bin liradan 1 milyon konut yapabiliyorsunuz bu parayla. Yılda 100 bin belki konut yapacaksın. 7,5 milyon insan için 75 yıl sürüyor. Yılda 100 bin konut yapsalar bile 75 yılda tamamlanacak. Hayal satıyorlar. Piyango bileti dağıtıyorlar. Hesap ortada. Bu kadar faiz ve kur farkı ödemezseniz 1 milyon konutu insanlara bedava verirdiniz. Bu sene bu kadar faizi ve kur farkı ödemeseler 1 milyon konutu yapabileceklerdi. Kaybı buradan görebilirsiniz.
"ARKA KAPIDAN SÜREKLİ DÖVİZ SATIYORLAR"
Seçime giderken şu anda yapmaya çalıştıkları ülkenin yarınlarından çalıp, çok büyük yükümlülüğü ülkenin sırtına yüklemektir. Rusya'ya doğalgaz parasını niye ertelemeye çalışıyorsunuz? Sayın Erdoğan, Sayın Putin'e 'aldığımız doğalgaz parasını biraz geç ödemek istiyoruz' dedi. Niye erteleme talebin var? Akkuyu Santrali'nin yatırımı içi bir miktar Rusya'dan döviz geldi. Hemen Merkez Bankası'nın arka kapısından satıyorlar. Arka kapıdan sürekli döviz satıyorlar. Sadece devletin dövizi de değil. Özel sektörün elindeki dövizi zorla sattırıyorlar. Banka müdürlerine talimat gidiyor. Mudileriniz dövizleri bozdursun diye. Banka sahiplerine dövizleri sattırın diye baskı geliyor. Seçime kadar diye hesap ediyorlar. Kuru son birkaç yılda kaç defa patlattılar. Şimdi yine bastırmaya çalışıyorlar. Seçime kadar belki gider. Ama insanlar bunları az çok görüyor. Gerçekten Türkiye'yi çözme kapasitesine sahip olsalar, Türkiye'de son 24 yılın en büyük enflasyonunu yaşattılar bu ülkeye.
"6 AYDA ÜLKEDEKİ KRİZ ORTAMI ORTADAN KALKAR"
Özgürlükler, yargının bağımsızlığı konusunda ilk 90 dakikada yapacağımız basın açıklamamız çok önemli. İçeriği hazır. Diyeceğiz ki, 'Gençler, medya mensupları, yazarlarımız, çizerlerimiz, yorumcularımız, artık korkmayın, kimsenin üstüne baskı yapmayacağız' diyeceğiz. Dönüp savcılara hakimlere 'artık bizden size talimat gitmeyecek' diyeceğiz. Ülkeyi boğan, özgürlükleri kısıtlayan yönetimden tam demokrat duruşa ülke geçtiği anda büyük rahatlama olacak. İlk bir ayda kurumları ayağa kaldıracağız. Ekonomi ve çoğu kurumlarda öyle. Mesela yargının insan kaynağının revize edilmesi biraz sürecek. Hakim ve savcıların performansı. Biz bugünden onları çılışıyoruz. kurumsal yapıları revize etmek, nasıl insan kaynağını yenileyip, düzgün, dürüst ehil insanlarla çalıştırmak. İlk 6 ayda ülkedeki ekonomik kriz ortamı ortadan kalkar.
"BU İKTİDARIN DEVAM ETMESİNİ İSTEYEN ÜLKELER VAR"
Uluslararası finans kuruluşları, İstanbul bazlı finans kuruluşları Ankara'da Hazine, DEVA Partisi klasik turları. Evvelsi günü yine bizim partide heyetler vardı. 1 sene önce 'Siz yakın çalıştınız, acaba hükümet ne yapar' diyorlardı. Bugün 'Siz ne yapacaksınız' diye soruyorlar. Uzun süredir Türkiye ekranı kapalı olan kuruluşlar, Türkiye'ye para getirmeyi düşünüyor. Şu anda durum berbat. Demokraside geldiğimiz noktada 179 ülkede 149. sıradayız. Biliyorlar ki, demokrat duruşu olan, parlamenter sistemi hedeflemiş, AB kriterlerini hedeflemiş ekip işbaşına geldiğinde bu ülke kanatlanacak. Bazı ülkeler şu anda iktidarın devam etmesini istiyor. Bir kişiyi etkileyince istediklerini yaptıracaklarını düşünüyor. Şu anda iktidarın devamını isteyen ülkeler var. Bir kişiyle işimi götürürsem 85 milyona diz çöktürürüm diyor. Gidiyor Suudi Arabistan'a, BAE'ye. 15 Temmuz'un finansörü olmakla suçlayan ülkesinin kapısına gidiyor. Rusya'ya gidiyorsunuz 'biraz ertelem verir misin' diyorsunuz. Bizim kara kaşımıza, kara gözümüze mi o ertelemeyi yapacak? Uluslararası ilişkilerde böyle bir şey yok. Rusya'yı koyun, Avrupa'yı koyun. Avrupa'ya gidecek gaz Türkiye üzerinden daha kolay mı gidiyor? Bunun rasyonalitesi var mı? Türkiye evet önemli gaz merkezi olur. Hazar ve Doğu Akdeniz havzasından Avrupa'ya giden rotasında olan. Şu anda Rusya'dan Avrupa'ya giden yola kuzey hatlar diyoruz değil mi?
"ANAYASALAR YASAKLAMA METİNLERİ DEĞİL"
Şangay 5'lisinin peşine vagon olmaya çalışan bir Türkiye var. Hepsi yat deyince yatıyor, kalk deyince kalkıyor. Oraya bir hayranlık var dikkat edin. Adam yüzde 90'la seçiliyor. Zihni kodlarda garip garip şeyler var. Bizim gençlerimizin ABD'ye ilgisi azaldı Trump'tan sonra. Gençler Avrupa ülkelerini tercih ediyoruz. Biz kendi ailemizde başörtüsü sorununu fiilen yaşadık. Tamamen hak ve özgürlük mücadelesi olarak. Referandum fikri tamamen kutuplaştırma. Sayın Erdoğan'ın kafası öyle. İlle kutuplaştıracak. İyi bir şey getir Meclis'te bitsin. Niye referandum? Çünkü gerginlik istiyor. Toplumu bölecek. Aile meselesinde de inanın bunlar var. Biz parti olarak ne yapacağız? Öncelikle anayasa teklifinde ne getirecekler? Seçime az kala özgürlükçü bir iş yapmayacaklarına göre burada bir kurnazlık olacak. Onu görmeden de kategorik bir cevap vermek istemiyoruz. İleri demokrasilerde anayasalar yasaklama metni değil, özgürlüğün çerçevesini çizer.
"HEDEFİMİZ AB STANDARTLARINI YAKALAMAK"
Demokrat bir zihniyet bu ülkeyi yönetmediği sürece herkesin özgürlüğü ve hürriyeti risk altındadır. Yasaklar geliyor. Konser düzenlenecek yasak. Kürtçe şarkıların olacağı konserlerde yasaklama görüyoruz. Kürtçe, Türkçe, Zazaca hep beraber o şarkıları dinleyelim istiyoruz. Ana dili, annesinin konuştuğu dil. Gerçek demokrat zihniyet ülkeyi yönetmedikten sonra, Türkiye'de sadece nöbetleşe zorbalık yaşanır. Bir kesim gelir öbür kesim ezilir. Öbür kesim gelir bu kesimi ezer. Bizim rotamız çok açık. Dünyada en iyi demokrasi, hukuk nerede oradaki standartları hedefleriz. Şu anda AB'de, AB standarlarında görülüyor. Hedefimiz o.