Eleştirmenlere göre 2024'ün en iyi korku/gerilim filmleri
Yılın sonlarına yaklaştığımız şu günlerde eleştirmenlerin not ortalamalarına yer veren yabancı sinema sitelerini taradık ve 2024'ün öne çıkan 10 korku – gerilim filmini belirledik. Habertürk film eleştirmeni Mehmet Açar'ın yazısı...
I Saw the TV Glow
Jane Schoenbrun’un yazıp yönettiği psikolojik korku türünde film, iki lise öğrencisinin tutkuyla sevdikleri televizyon dizisi üzerinden kendi gerçekliklerini ve kimliklerini sorgulamaya başladıkları bir hikâyeye sahip. Birçok sitenin ve eleştirmenin listesinde üst sıralarda yer alan filmin, bir çeşit büyüme hikayesini konu aldığı ve özellikle sonlara doğru korkutucu hale geldiği vurgulanıyor. Yapımcıları arasında Emma Stone’un da yer aldığı film, prömiyerini Sundance Film Festivali’nde gerçekleştirdi. A24 yapımı film, Kuzey Amerika’da geçtiğimiz mayıs ayında vizyon girdi. (Türkiye’de vizyona girmedi)
Nosferatu
Bram Stoker’a telif vermemek için Kont Drakula’nın adını değiştiren 1922 tarihli Alman sinema klasiği, 19xx’de Werner Herzog tarafından yeniden çevrilmiş ve çok olumlu tepkiler almıştı. Robert Eggers imzalı üçüncü çevrim de eleştirmenlerin gönlünü fethetmişe benziyor. Her yeni filmiyle hayran kitlesinin sayısını artıran Eggers’in 2015’den bu yana üzerine çalıştığı film, dünya prömiyerini 2 Aralık’ta Berlin’de yaptı. ABD’de 25 Aralık’ta seyircilerle buluşacak “Nosferatu”, basın gösterimlerinin ardından eleştirmenler tarafından 2024’ün en iyi korku filmlerinden biri olarak gösterildi. Filmin oyuncu kadrosunda Bill Skarsgård, Nicholas Hoult, Lily-Rose Depp, Aaron Taylor-Johnson, Emma Corrin, Ralph Ineson, Simon McBurney ve Willem Dafoe gibi isimler yer alıyor. (Türkiye gösterim tarihi: 3 Ocak 2025)
Oddity
Hunharca işlenen bir cinayete kurban giden ikiz kardeşinin esrarengiz ölümünü çözmeye çalışan Dani Timmins’in (Carolyn Bracken) hikâyesi... Hayaletlerin eksik olmadığı bir antika dükkânı işleten Dani Timmins, gözleri görmeyen ve medyumluk yeteneklerine sahip bir kadındır. “Folk horror” ve “slasher” gibi alt türleri bir araya getirdiği söylenen film, hikâyesi ve yönetmenliğiyle çok olumlu eleştiriler aldı. Geçtiğimiz bahar aylarında çeşitli festivallerde gösterilen ve ABD’de yaz aylarında vizyona giren filmi Damian McCarthy yazıp yönetti. (Türkiye’de vizyona girmedi)
In Flames
Urdu dilinde çekilen Pakistan – Kanada ortak yapımı “In Flames”, Zarrar Kahn’ın yazıp yönettiği doğa üstü bir korku filmi. Kahn, Karaçi’de geçen ilk uzun konulu filminde, geçmişten gelen vizyonların etkisinden kurtulamayan genç Meryem ile annesi Feriha’nın giderek zorlaşan hayatını konu alıyor. Evin erkeğinin ölümünün ardından iki kadın, ataerkil ve bağnaz toplumsal yapının içinde ayakta durmaya çalışıyorlar. 2023’te Cannes Film Festivali’nde Yönetmenlerin 15 Günü bölümünde gösterilen, Kuzey Amerika prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan “In Flames”, gösterime girdiği ABD, Kanada ve İngiltere’de eleştirmenlerden yüksek notlar aldı. Geçtiğimiz yıl, Pakistan’ın Oscar adayı olduğunu da belirtelim. (Türkiye’de vizyona girmedi)
The Devil’s Bath
(Des Teufels Bad)
18. Yüzyıl’da geçen film, bir araştırma kitabını ve dönemin mahkeme kayıtlarını temel alıyor. Film, bir bebeğin ölümü ve kadına yönelik şiddetle açılıyor. Daha sonra yeni evlenen ve birlikte yaşamaya başlayan Agnes ile Wolf’u tanıyoruz. Agnes daha ilk günlerden evliliğin mutluluk getiremeyeceğini anlıyor ve olaylar gelişmeye başlıyor. Avusturyalı sinemacılar Veronika Franz ve Severin Fiala’nın yazıp yönettiği “The Devil’s Bath”, geçtiğimiz şubat ayında gerçekleşen 74. Berlin Film Festivali’nin ana yarışmasına seçilen filmlerden biriydi. ABD’de Tribeca Film Festivali’nde gösterilen ve 21 Haziran’da sınırlı sayıda vizyona giren film, Avusturya’nın Oscar aday adayı olarak seçildi. (Türkiye’de vizyona girmedi)
Red Rooms
(Les chambres rouges)
Montreal’de yaşayan model Kelly-Anne, ülkenin gündemine yerleşen Ludovic Chevalier duruşmasına katılır. Chevalier, “dark web” denen yasa dışı internet ortamında para karşılığında üç genç kızın öldürülmesini paylaştığı gerekçesiyle yargılanmaktadır. Mahkeme her şeyiyle bir medya sirkine dönüşmüştür. İnsanların gerçek cinayetleri izlemek için para ödediği kesindir ama Chevalier’nin masum olduğuna inanan çok kişi vardır. Kelly-Anne, olayı giderek takıntı haline getirir. Kanadalı sinemacı Pascal Plante’ın yazıp yönettiği film, dünya prömiyerini yaptığı Karlovy Vary başta olmak üzere birçok festivalde gösterildi. Film, Kanada ve ABD dışında toplam 7 ülkede vizyona girdi. (Türkiye’de vizyona girmedi)
Cevher
(The Substance)
Gençliğini, güzelliğini kullandıktan sonra Hollywood’un merhametsizce unuttuğu yıldızlardan biri olan Elisabeth Sparkle (Demi Moore), yeniden genç olmak için karşısına çıkan fırsatı kaçırmak istemez. İçinden çıkacak başka bir bedende gençliğin tadını yeniden çıkarmak ister. Ama genç versiyonuyla nöbetleşe sürdürdüğü yaşam, bir noktadan sonra bir kabusa döner. Filmi yazan ve yöneten Coralie Fargeat, “body horror” adı verilen alt türün örneğini verirken anlatımı ve biçimsel yanıyla öne çıkan bir işe imza atıyor. Filmin halen MUBI içeriğinde yer aldığını belirtelim. (Türkiye’de 1 Kasım 2024’te vizyona girdi)
Cambaz
(Longlegs)
Filmin ana karakteri FBI Ajanı Lee Harker (Maika Monroe), güçlü bir altıncı hisse sahip olsa da görevlendirildiği seri katil soruşturmasında dedektiflik becerileri ve zekasıyla yaklaşıyor olaya. Şefinin beklentilerini boşa çıkarmıyor, soruşturmada önemli bulgulara ulaşıyor. Buna karşılık, alışageldiğimiz tarzda bir seri katil filmi seyretmiyoruz. Yönetmen Osgood Perkins, doğaüstünün giderek her şeye hâkim olduğu karanlık bir gizeme doğru sürüklüyor bizi. Diğer bir deyişle, seri katil öyküsünün içinden doğaüstü korku gerilim filmi çıkarıyor. Osgood Perkins, yönetmen olarak dikkat çekici bir çalışma koyuyor ortaya. Karanlık, ışık / gölge oyunları, hızlı kurgu, CGI kullanımı gibi farklı sinemasal araçları ölçülü kullanıp, abartılı korku şovlarına başvurmadan gerilimi yükseltebiliyor. Eski usul diyemeyeceğim sade, sakin ama seyircinin ilgisini elinden hiç kaçırmayan bir üslubu var Perkins’in. (Türkiye’de 6 Eylül 2024’te gösterime girdi)
Sevgilim Kaç
(Strange Darling)
Finaldeki epilog dahil altı ayrı bölümden oluşan filmi yazan ve yöneten JT Mollner “nonlinear” diye adlandırılan hikâye anlatma tarzını tercih ediyor. Filme, hikâyenin üçüncü bölümüyle başlıyor; beşinci bölüme atlıyor ve üçüncü sekansta her şeyin başına dönüyor. Dördüncü ve ikinci bölümlerin ardından iki ardışık sekansla hikâyesini sona erdiriyor. Karışık gibi görünebilecek bu sıçramalı zaman akışı, filmi seyrederken mükemmel bir hikâye anlatımına dönüşüyor. Merak ve gerilim unsurunu sürekli ayakta tutması bir yana filmin ruhunu yansıtan, alt metni şekillendiren bir hikâye kurgusu bekliyor seyirciyi. Kafa karıştırmıyor, tam aksine zihni açıyor. Mollner, film boyunca isimlerini öğrenemediğimiz kadın (Willa Fitzgerald) ve erkek (Kyle Gallner) karakterlerinin bakış açısını değişken olarak kullanıyor. Filmin kırılma noktaları, bakış açımızın aniden değiştiği o kritik anlarla ilgili… (Türkiye’de 30 Ağustos 2024’te vizyona girdi)
Şeytanla Bir Gece
(Late Night with the Devil)
Colin ve Cameron Cairnes’in yazıp yönettiği film, 1977 yılında geçiyor ve hikâyesini canlı yayınlanan bir talk şov üzerine kuruyor. Film, talk şov sunucusu Jack Delroy’un (David Dastmalchian) Cadılar Bayramı’nda, gecenin anlamına uygun bir içerikle seyircilerin karşısına çıkmasını anlatıyor. Delroy ve ekibinin konuk listesinin ilk iki sırasında, ruhlarla bağ kuran medyum Christou (Fayssal Bazzi) ve doğaüstü olaylara kesinlikle inanmayan, stüdyoya her şeyin illüzyon olduğunu kanıtlamaya gelen eski sihirbaz Carmichael Haig (Ian Bliss) var. Sorunlar, terslikler medyumun gösterisiyle başlıyor ama kanal yönetimi ile sponsorlar yayının gidişatından memnun kalınca, ‘devam’ kararı alınıyor. Tarikat katliamından sağ çıkan ve Şeytan tarafından ele geçirildiği iddia edilen genç Lilly D'Abo (Ingrid Torelli) ve onunla yakından ilgilenen para-psikolog June Ross-Mitchell’in (Laura Gordon) programa dahil olmasıyla olaylar sadece izleyicilerin değil, yayıncıların da hiç beklemediği yerlere doğru gidiyor. Sihirbaz ile para-psikolog arasındaki tartışmanın gerilimi giderek yükselirken, seyircilerin doğaüstü olup olmadığına dair kesin karar veremediği gelişmeler peş peşe yaşanıyor. Film, türün yaygın örneklerinin aksine korku gerilim unsurlarını ikinci yarısına, hatta son bölüme kadar saklıyor. (Türkiye’de 31 Mayıs 2024’te gösterime girdi)