Fenerbahçe-Galatasaray maçı yazar yorumları
Trendyol Süper Lig'in 18. haftasında oynanan Fenerbahçe-Galatasaray derbisi 0-0 beraberlikle sona erdi. Pozisyon açısından kısır geçen ve faullerle sık sık duran oyun, futbolseverlerin tepkisini çekti. Spor yazarları gol sesi çıkmayan Fenerbahçe-Galatasaray derbisini değerlendirdi.
Ercan Güven (Milliyet): Derbinin şampiyonluk yolunda önemi yüzünden ve her iki takımı arkadan kovalayan olmadığı için kimse risk almadı maçta… Oynamadıkları futbolu faulle örtmeye çalıştı ikisi de. Hele ilk yarı; ne teknik direktörler ne futbolcular ne de hakem elini taşın altına koydu. Karşıdakini oynatmamak için son derece agresif bir sertlik içindeydi futbolcular. Rakiplerine de acımadılar, para verip futbol seyretmek için gelmiş faul görüp eve dönen tribünlere de! Boey’in ilk sarısını kırmızıya çevirmekten çekindi resmen hakem. Crespo’yu yere indiren Boey’e ikinci sarı kartı göstermeyerek Galatasaray’ı eksiltmek istemedi. Sonuçta tepeden tırnağa “faul”dü derbi. Zaten canı sıkkındı herkesin; Süper Ligin en büyük iki “yatırımı” daha da sıktı canları.
Gürcan Bilgiç (Sabah): Maçta rekor faul yapılmış. Öyle bir şey yok. "Başım belaya girmesin" diyen hakem derbiyi yönetti. Kendini yere atana düdüğü çaldı. Atışları geç yaptırttı. En pahalı kadrolardan oyun bekleyenlere, yerde yatanları ve sağlık heyetini seyrettirdi. Arda Kardeşler'in "Yangın söndürücü" profili de devredeydi. Fenerbahçe baskı yaptığı an, "hoooop" bir faul ile topu taşıdı öbür sahaya. "Şampiyon olacak takımı" seyretmek amacımızdı. Bunlar mı Türkiye'nin en iyisi? Küçük hedeflerin, çapsız fikirleri vardı sahada. Tüm dinamikleriyle… Okan Buruk, İsmail Kartal'a; "Şahane" bir ders verdi. Büyük takım hocasının nasıl düşünmesi gerektiğini, sezon ezberlerinden neden vazgeçilmeyeceğini, baskı altında oyunculara nasıl davranması gerektiğini sahaya astı, tablo gibi.
Uğur Meleke (Hürriyet): Bu haftaya toplamda 32 maçın 28’ini kazanarak gelen, 65 yılın Süper Lig rekoru total 86 puanı toplayan iki ekibe yakışmayan, eğlencesi eksik bir 90 dakikaydı. Umarım Suudi Arabistanlı yetkililer de dünkü berbat maçı izleyip Süper Kupa için teklif ettikleri paradan vazgeçerler de, en azından cumhuriyetin yüzüncü yılında Atatürk Olimpiyat’ta oynanır o simge müsabaka.
Serdar Ali Çelikler (Habertürk): F.Bahçe en azından top kendine geçtiğinde tempo yapmak bir yana rakip alanda, 3. bölgede sadece 1 faul kazandı. Dzeko'nun gezginliği hariç pozisyon üretmeye yaklaşamadı bile. F.Bahçe'nin hiç duran top çalışmadığı net olarak ortaya çıktı. Szymanski kötü duran top kullanıyor. Tadic de öyle.. Kartal'ın son 3 dakikada Dzeko - Batshu değişikliği anlamsızdı. G.Saray istediğini aldı diyebiliriz. Tatsız tuzsuz bariz kötü maç, Arda Kardeşler'in istediği gibi bitti. İsmail Kartal kendi seyircisine derbi galibiyeti sevinci yaşatamadı. F.Bahçe'nin devre arasında net 2 kalite takviyesi yapması, Kartal'ın da artık kadroyu daha iyi kullanması şart. Yoksa 2. bitirirler sezonu.
Ercan Taner (Sözcü): Derbilerde ne beklersiniz? Tempo, heyecan, gol pozisyonları, direkten dönen toplar ve kalecilerin nefis kurtarışları. Bir maçın ilk yarısında 20 faul olursa ortaya sıkıcı bir maç çıkar. İstatistiklerde gol beklentisi bölümü neredeyse sıfır olacaktı. Oyuncular gergindi. Onları hazırlayan teknik direktörler de ‘aman defansa dikkat edin, iyi savunma yapmamız lazım’ havasını sanki takımlarına yansıtmışlardı. Oyuncular ve teknik direktörler kaybetmek istemediler. Bu oyunda risk almazsanız seyredenler zevk almaz. Böyle bir maç izledik. Ne tadı ne de tuzu vardı.
Levent Tüzemen (Sabah): F.Bahçe öncelikle yenilmemek üzerine oyunu planladı ama kontrol G.Saraydaydı. Daha etkili hücum eden ama final vuruşlarında maalesef etkili olamayan bir G.Saray vardı. İsmail Kartal da Okan Buruk da 'ne şiş yansın ne kebap' durumuna düştü. İki teknik adam da maça müdahale etmek ve oyunu değiştirme konusunda yeterli hamleleri yapamadı. Djiku'nun bir G.Saray hücumunda Icardi'ye attığı yumruğun karşılığı net kırmızı kart ve penaltıydı. Hadi Arda Kardeşler göremedi, VAR'daki Mustafa İlker Coşkun'un da galiba gözüne çapak kaçtı!
Mehmet Ayan (Habertürk): Maç bana dedi ki: “korku dağları bekledi, geçirgen orta sahalar bile yenilgiden ürktü; pıstı!” 10 tanesi ilk 15 dakikada 45 faul yapılan bir DÜNYA DERBİSİ (!) yalanını neyse ki ne kamuoyu yutuyor, ne sosyal medya, ne konvansiyonel medya. Kısacası çok sıkıldık, çok sıkıldınız; daha da sıkmayalım canınızı. Bu maçtan bu kadar yazı bile çok!
Osman Şenher (Milliyet): Son haftalarda Galatasaray’ın iyi futbol oynamadığını hep söylüyoruz. Ve buna ekleme yapıyoruz; sarı-kırmızılıların yıldızları, büyük maçlarda iyi oynuyor diyoruz. Taraftar da, Fenerbahçe maçından önce takımına bu yüzden her fırsatta güvendiğini söylüyordu. Ama işin bir de doğrusu var. Fenerbahçe kendi sahasında müthiş taraftarıyla beraber, rakibine baskı kuramadı. Kaleye isabet eden şutu bile yok. Dönüyorum Cim Bom’a... Kerem Aktürkoğlu, Hakim Ziyech ve Dries Mertens ile önlerinde de Icardi... Onların da rakip kaleye 8 şutları var, bir tanesi sadece kaleyi tuttu. Peki sizlere soruyorum, böyle bir maçtan nasıl gol çıkar? İki takım da pozisyona giremiyor. Hatta, ‘Aman risk alıp da kaza golüyle yenilmeyelim’ diye risksiz oynuyorlar. Sonra neymiş, ‘Fenerbahçe-Galatasaray derbisi dünya derbisi’ymiş! Biz böyle konuşarak kendimizi kandırıyoruz.
Faik Çetiner (Fanatik): Maç başladı, iki tarafında birbirinden korkarak, kontrollü oynadığını gördük. Kaybetme korkusu, futbolu olumsuz yönde etkiledi. Bu 11 yüzünden Fenerbahçe müthiş tribün desteğine rağmen bir devreyi çöpe attı. Maç başladı, iki tarafın da birbirinden korkarak, kontrollü oynadığını gördük. Bu arada lider futbolcu denilen Tadic’in önemli maçlarda sahne almayışı da bir başka soru işareti. İlerleyen yaşına rağmen sahada özveri ile oynayan Dzeko’yu da golsüz geçtiği maça rağmen fazlaca eleştiremeyiz. Bu beraberlik Galatasaray’ı üzmez, sevindirir. Ezeli rakibini deviremeyen Fenerbahçe ise beraberliğe değil, şimdilik sürdürdüğü liderliğe sevinebilir.
Ömer Üründül (Sabah): Bugüne kadar rekor sayıda faulün yapıldığı, karşılıklı organize tak atağın gelişmediği, 90 dakika boyunca kaleyi tutan tek vuruşun dahi olmadığı gördüğüm en kötü 2-3 derbiden biriydi. Galatasaray aslında Fenerbahçe'nin yanlış kadrosundan dolayı pozisyon bulmasa da ilk yarıyı domine eden takımdı. Ama üretkenlik yoktu. İkinci yarıda biraz daha oyun Fenerbahçe'ye döner gibi oldu ama futbolsuz gecede maç da golsüz bitti. Bu sonuç tabii ki Galatasaray için avantajdır. Gelelim son felakete… Batshuayi gibi önemli bir oyuncu en zor deplasmanlardan birinde 4 gün önce hattrick yapmış, onu son 20 dakika düşünmüyorsun bari uzatmanın bitmesine 3 dakika kala sahaya sürüp gururuyla oynama. Arda Kardeşler konsantre ve dikkatliydi. Başına iş açmasın diye sürekli düdük çalmayı benimsedi ama çifte standart yapmadı.
İbrahim Yıldız (Habertürk): İsmail Kartal ve Okan Buruk savunma hattını güçlü tuttular. Ne pahasına olursa olsun gol yemeyin talimatı vermişlerdi. Her iki takımın savunması bu anlamda iyi görev yaptı. Gol pozisyonu neredeyse yoktu. Kerem ve Szymanski’nin şutları dışında gol pozisyonu yaratamadılar. Bu tür maçlar için rahmetli Halit Deringör “ ne şiş yandı, ne kebap” derdi. Öyle de oldu. Fenerbahçe ve Galatasaray cephesine bakıldığında kazanmak için sahaya çıktık diyorlar. Ancak, sormak gerekir kazanma adına ne yaptınız diye. Teknik direktörler korkak olunca, futbolcular da risk almadılar. Yaratıcılık yoktu. Bireysel çaba, skoru değiştirme amacı zayıf kaldı. Beraberliğe razı oyun, heyecanı ve tempoyu da yok etti. Elbette derbi karşılaşmalarında gerginliğin olması doğal. Bunun sonucunda oluşan stres sahada çok net gözüktü. Kaybetme korkusu, kazanma duygusunun çok önünde yer aldı.
Erman Toroğlu (Fotomaç): İki takım Süper Lig'de şampiyonluğa gidiyor. Arkalarından kovalayan yok, yani rahatlar. Daha doğrusu arkalarına bakmıyorlar. Peki o zaman böyle bir maçta iki takım teknik direktörleri ne yapar, özellikle de Türkiye'de? Önce oynamayayım, önce bozayım. Yani oynatmamayayım. İki teknik direktörün de sahaya çıkarken kafalarında bu varmış ve bu 90 dakika devam etti. Yani rezalet bir maç izledik, kalite olarak sıfır. Futbol olarak çok kötü. Efendim heyecan varmış. Alın başınıza çalın. Günah değil mi insanlar günlerini ve saatlerini size heba ettiler. Maç berabere biterse iki takım teknik direktörü de üzülmez, futbolcular da üzülmez. Yöneticiler üzülmez, taraftarlar üzülmez. TFF'nin başı ağrımaz, üzülmez. Yani herkes mutlu. Ama biz seyredenler mutsuz olmuşuz, onları ilgilendirmiyor. Futbol kalitesi yokmuş o da ilgilendirmiyor. F.Bahçe ve G.Saray'ın berabere kalsalar arkalarında ellerini ovuşturacak takımlar olsaydı o zaman bu iki takım mutsuz olabilirdi.
Ahmet Çakar (Sabah): Derbiler tarihinin belki de en kötüsünü izledik. Bu kadar çok oyunun kesildiği, bu kadar çok faulün yapıldığı, topun oyunda kalma süresinin bu kadar az olduğu bir maçı hatırlamıyorum. Temel sebebi de iki takım hocasının 'Ne şiş yansın ne de kebap' felsefesi. İlk yarıda Djiku, bir yan topta İcardi'nin kafasına yumruk-tokat karışımı vuruyor. Top oyunda, karar penaltı olmalıydı. Diyelim ki Arda Kardeşler göremedi, VAR'daki hakem ne iş yapar? VAR daveti gelse Arda Kardeşler penaltıyı verecek, bir de herhalde Djiku'yu yaptığı hareketten dolayı oyundan atacaktı. Bu tokat-yumruk karışımını hafifletmek, yok saymak için hiçbir şeye sokamayız. Tamam, yan toplarda tutma, itme, çekme oluyor. Abartılı değilse 'Futbolun doğasına uygun' diyoruz ama yumruk-tokat futbolun doğasına asla uygun değil.
Serkan Akcan (Fanatik): Ülke futbolunun en değerli maçlarının başında gelen bu büyük derbi futbol kuraklığının geldiği boyutun göstergesiydi. İlk yarım saatte top tam 20 kez taça çıktı, Arda Kardeşler 16 kez faul düdüğü çaldı, taraflar ‘0’ korner kullandı. Yani yüksek yoğunluklu fiziksel mücadele, bolca stres ve keyifsiz bir derbi izledik. Gol beklentisi sıfıra yakın seyrederken, 35 dakikada ‘0’ isabetli şut, 3 kez de şut denemesi vardı. Oyunun üçte birlik bölümü kalan süreye ışık tutuyormuş da haberimiz yokmuş. 90 dakika sonunda tam 45 faul oldu, 55 kez top taça çıktı, pas yüzdesi 70’te kaldı, ilk isabetli şut 70. dakikada atıldı. İki taraf da kendi solundan hücum etmeyi tercih etti. Cengiz Ünder’in olduğu kanatta Barış Alper’in fizik üstünlüğü fazlasıyla dikkat çekti. Ziyech’in geri koşu zaafı da Fenerbahçe’yi Ferdi ve Tadiç’in koridorunda cesaretlendirdi.
Engin Verel (Akşam): Derbi izlemek için ekran başına geçen futbolseverler eminim benim gibi büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Öncelikle şunu söyleyeyim, her fırsatta hakemlere ve federasyona kabahat bulan şu takımlar önce kendilerine baksınlar. Türkiye'nin şampiyonluk yarışı veren iki büyük takımının uzatmalarla birlikte 96 dakikada kaleye attığı tek isabetli şut var. Rezalet... İsmail Kartal'ın başlangıç kadrosu hatalıydı. İrfan Can'dan Fred yaratmaya çalışması hata; bunun işe yaramadığını görmek için 45 dakika beklemesi daha büyük hataydı. Yanlıştan dönmek için bu kadar beklemeye ne gerek var. İlk yarıda İrfan Can'ı sadece iki defa hakeme itiraz ederken gördüm. Onun yerinde oynayan Cengiz'i de iki defa yetişemeyeceği topları kovalarken, o kadar...