Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Güzergah Galata'da yeraltından çatı mabetlerine uzanan bir gezinti ve öyküleri

        Sabahın erken saatlerinde bir grup İstanbul tutkunu ile Karaköy meydanında buluşuyoruz. Rehberimiz alanında en deneyimli isimlerden Ahmet Faik Özbilge ile Galata'da akşam karanlığına kadar arşınlamadık yer bırakmıyoruz. Ancak biz şimdilik bir 'yeraltından çatılara' çerçevesinde kalacağız. Rotamızı İstanbul'daki tarihi camiler arasında bir başka örneği olmayan yapıya çeviriyoruz. Karaköy vapur iskelesini geçtikten sonra sola sapınca önümüze çıkan Yeraltı Camii... Karaköy Kemankeş Caddesi’nde bulunan Karantina Sokak’ta bulunuyor. Birkaç basamak inip camiye girdiğimizde ilginç mekânın içinde ilerliyoruz. Aslında burası cami olarak inşa edilmemiş bir yapı.

        UZUN SÜRMÜŞ BİR GÜNÜN ERTESİNDE

        Sabah saatlerinden akşam karanlığına kadar süren gezinin ertesi gününde rehber Ahmet Faik Özbilge ile 'yeraltından çatılara Galata' temasını HT Stüdyo'da konuşuyoruz...

        REKLAM

        KÖKÜ BİZANS DÖNEMİNE DAYANIYOR

        Yeraltı Camii’nin günümüzde ibadethane olarak kullanılan yeri, Bizans döneminde Galata surlarının Haliç girişindeki büyük burcunun/kulesinin mahzenini oluşturuyor. Bizans’ın İstanbul kuşatması sırasında gemilerin Haliç’e girmesini engellemek için gerdikleri ünlü zincirin kuzey ucu, Galata Hisarı (Kastellion ton Galatou) olarak adlandırılan bu hisarın mahzen kısmına bağlandığı biliniyor. Zincirin bazı parçaları Beşiktaş'ta bulunan Deniz Müzesi'nde görülebiliyor.

        KADERİ İSTANBUL'UN ALINMASIYLA DEĞİŞİYOR

        Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul’u almasının ardından mahzenin üzerinde bulunan kule yıktırılmış. Fatih vakfiyesi kayıtlarında “mahzen-i sultani” olarak geçen mahzen ise depo olarak kullanılmış. 17. yüzyıla gelindiğinde ise, mahzenin bulunduğu yerde sahabe mezarlarının bulunduğu dönemin alimlerinden birinin rüyasıyla keşfedildiğine inanılıyor. Mahzende günümüze ulaşan sahabe kabirleri dahil edilerek cami haline dönüştürülmesi I.Mahmud’un sadrazamı Bahir Mustafa Paşa tarafından 1753-1756 yılları arasında gerçekleştirilmiş.

        KAPILARINA KURŞUN DÖKÜLMÜŞ

        Mekânın ekstantrik olması kadar rivayeleri de ilgi çekici. Bunlardan en yaygını Mesleme b.Abdülmelik komutasındaki Emevi ordusu ile 672 yılında İstanbul kuşatmasına katılan ve şehit düşen Vehb bin Hüseyra ve Sufyan ibni Uyeyne (r.a.) bu mahzene defnedilmiş, defnedildikten sonra da kapılarına kurşun dökülmüş. Kurşunlu Mahzen adı da buradan geliyor. Caminin bir Karaköy iskelesi, diğeri de Karaköy meydanı tarafında olmak üzere iki girişi bulunuyor. Karaköy Meydanı tarafından girilen çıkmaz sokağın bitiminde merdivenlerden inerek yapıya giriyorsunuz. Karaköy iskelesi tarafındaki giriş ise zemin ile aynı hizada sayılabilir. Dikdörtgen planlı yapının içinde 54 adet kalın taşıyıcı destek üzerine oturtulmuş tonoz (yarım silindir biçiminde tavan örtüsü) bulunuyor. Yeraltı Camii'nin üstünde bulunan oldukça zarif ahşap yapı eski Karantina binası görülmeye değer...

        ÇATIDAKİ TAPINAKLAR: RUS ORTODOKSLARIN HAC YOLU

        FOTO: AA
        FOTO: AA

        Yeraltı Camii'nden ayrılıyor Fransız Geçidi'ni sağımıza alarak Mumhane Caddesi'nin köşesinde tuğladan yapılma, beş katlı güzel bir 19. yüzyıl binası bizi karşılıyor. Burada şehrin içine saklanmış 4 Rus kilisesi bulunuyor. Mumhane caddesi üzerinde Aya Andrea kilisesi ve Aya Triotsoye (Triada) biraz ileride Kemankeş Karamustafa Paşa, Hoca Tahsin sokakta Aya Panteleymon ve Aya İIia... Grubumuzla nefes nefes çatıdaki Aya Panteleymon Kilisesi'ne çıkıyoruz. Binanın içinde belli belirsiz yemek kokuları alıyoruz. Aslında bunda şaşılacak bir şey yok. Dini ayinin sonlarında yemek yeneceği için hazırlık yapılıyor. Rus mimarisine desenini veren soğan kubbelerin iç görünüşündeki sadelik kendine özgü havasıyla hemen dikkat çekiyor.

        150 YILLIK GEÇMİŞE SAHİP

        FOTO: AA
        FOTO: AA

        150 yıllık geçmişe sahip olan kiliseler Osmanlı-Rus ilişkilerinde önemli bir kilometre taşı oluşturuyor. Tarih araştırmacısı Hanriet Topuzyan Başoğlu, kaleme aldığı yazıda tarihi arkaplanı şöyle anlatıyor:

        "Rus Ortodoksların hac merkezi olarak tercih ettiği önemli merkezlerden biri de Kudüs’ten sonra Yunanistan’daki Athos (Aynaroz) Dağı’nda bulunan Aynaroz Manastırlarıdır. Rus hacılar özellikle Athos Dağı’na gitmek istedikleri zaman Rusya’nın Karadeniz limanlarından yola çıkıp İstanbul’da mola verdikten sonra yola devam ederlerdi. Mola veren hacıların dinlenmesi için Galata Karaköy bölgesinde “Podvoriyes” olarak adlandırılan, tek odalı dairelerden oluşan apartmanlar inşa edilmeye başlamıştır. Toplamda dört adet inşa edilen binaların en büyük özelliği çatılarına inşa edilen şapel şeklindeki çatı kiliseleridir. Binalar, çatılarındaki kiliselerin adlarıyla adlandırılmışlardır. İlk olarak 1870’de Aziz Andrei Podvoriye, 1878’de Aziz Pantalemion Podvoriye, 1879’da Aziz İlya Podvoriye ve 1880’de ise Triotsoye Podvoriye inşa edilmiş olup, dört çatı kilisesi de Yunanistan’daki Athos Dağı Rus Ortodoks Manastırlığı’na bağlıydı" (28 Aralık 2023-Agos Gazetesi)

        BEYAZ RUSLAR'DAN BİR HATIRA

        Görsel: Hanriet Topuzyan Başoğlu-Agos
        Görsel: Hanriet Topuzyan Başoğlu-Agos

        Zamana meydan okuyan binalar tarihsel süreçte kimleri misafir etmemiş ki?

        Binalar Rus hacı adayları tarafından 1. Dünya Savaşı'na kadar kullanılır. Rusya'da yaşanan 1917 Devrimi sonrasında binalar, 1920'de mülteci olarak gelen içlerinde asker, sanatçıların da bulunduğu Beyaz Ruslar ile dolup taşar. Yakın zamana kadar Moldova ve Balkan coğrafyasından gelen Gagavuzların da burada kaldıklarını notlarımıza ekleyelim.

        Görsel: Hanriet Topuzyan Başoğlu-Agos Gazetesi
        Görsel: Hanriet Topuzyan Başoğlu-Agos Gazetesi

        MÜTEKABİLİYET DEVREYE GİRİNCE

        FOTO: AA
        FOTO: AA

        Türk-Rus ilişkilerinde yaşanan bir gerginlikten Rus kiliseleri de nasibini aldığını tarihi kayıtlardan okuyoruz. Rus mülteciler 1930 yılında devlet tarafından binadan çıkarılmıştır. Kiracılar tahliye edilir ve kilisenin kapısına kilit vurulur. Sebep, Sovyet Hükümeti'nin Rusya'daki Tük vatandaşlarının mallarına el koymasıdır. Mütekabiliyet esası devreye girer bu kez de Türk Hükümeti Rusların Türkiye'deki mallarına el koyar. Aya Andrea manastır binası bu tarihten sonra vergi dairesi tarafından maliye binası olarak kullanılmaya başlar. Asıl mal sahibi olan Aynaroz dava açınca ve Yunanistan duruma el koyunca 31 Temmuz 1934'te Karaköy'deki binaların Aynaroz'daki Rus manastırlarına iade edilmesi kararlaştırılır. Dört sene maliye binası olarak kullanılan ve kilisesi kapatılan Andrea Han'da hayat yeniden başlamıştır artık.

        İBADETE DEVAM EDİLİYOR

        FOTO: AA
        FOTO: AA

        Kiliselerden "Aya İlia" 1970'li yıllarda kapanır. "Aya Andrea" ile "Aya Panteleymon" kiliseleri, 150 yıldır birçok ülkeden gelen farklı milletlerden Ortodokslara ibadet için kapılarını açmaya devam ediyor.

        ÖZGÜN DOKULAR KORUNUYOR

        FOTO: AA
        FOTO: AA

        İlk başlarda Konaklama amacıyla kullanılmak üzere inşa edilen hanın beşinci katında bulunan "Aya Andrea" kilisesinin mavi renge boyalı duvarlarında haç sembolleri bulunuyor. Yapının tarihiyle ilgili olan eserler, bir bölümünde açılan müzede sergileniyor. Kilisenin girişindeki duvarları ise yıllar içinde ibadet edenlerin fotoğrafları süslüyor. Bir oda büyüklüğünde olan kilisede, her hafta pazar günü ve dini bayramlarda ayin yapılıyor. Ayinlerde dualar Rusça ve Türkçe ediliyor. Ayinin ardından kilise cemaati, hep birlikte kahvaltı yapıyor. Fener Rum Patrikhanesi'ne bağlı olan Rus Ortodoks kilisesi, bunun yanı sıra salı günü hariç, 09.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Ayrıca, kiliseye ayine ve ziyarete gelenlerin ibadethanelere uygun olacak şekilde giyinmesi ve kadınların başörtü takması gerekiyor.

        RUS İZLERİ DEMİŞKEN...

        Görsel: Hanriet Topuzyan Başoğlu-Agos
        Görsel: Hanriet Topuzyan Başoğlu-Agos

        İstanbul Florya'daki Ayastefanos Abidesi ile Beykoz'daki kaya anıtı artık fotoğraflardan görebiliyoruz. Bunların yanına yine günümüze ulaşamayan Pangaltı Saint Nikolay Rus Hastanesi'ni ekleyelim. Yine günümüzde Tünel'de bulunan ve tarihi 19. yüzyıla kadar giden 1831 yılında inşa edilmiş Narmanlı binasını unutmayalım. 1880 yılına kadar Rus Çarlığı Büyükelçiliği ve ardından 1914'de Rus hapishanesi olarak kullanılan yapı Osmanlı İmparatorluğu'nda ticaretin önemli merkezlerinden biri olarak gösteriliyor. 1914 yılından sonra Narmanlı ailesine ait olan yapı, zaman içinde farklı sahipleri tarafından kullanıldı ve farklı işlevler görerek günümüze ulaştı.

        BİR BEYOĞLU KLASİĞİ: REJANS

        Ve son olarak Rejans Lokantası...

        Adını Paris'teki Regance Restoran'ından aldığı söylenmekte. Resmi açılış tarihi 4 Mayıs1932 olarak kayıtlara geçen Rejans, aynı zamanda Kahve, Lokanta ve Çiçekli Bahçesi olarak nitelendirilmekte. Zaman zaman kapanma riskiyle karşılaşsa da yıllar içinde çeşitli yerlerde ve farklı mekânlarla hizmet veren restoran atmosferi, müşterilerin Rus kültürünü yaşamasına öncülük ediyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ