Geçmişte erkeklerin hastalığıydı! Artık kadınları da tehdit ediyor
Uzmanlara göre taş hastalığı geçmişte erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha fazla görülüyorken, son yıllarda değişen yaşam ve beslenme koşullarına bağlı olarak kadınlarda da taş görülme sıklığı arttı. Taşlar böbreği tıkayıp idrar akışına izin vermediğinde o böbreğin fonksiyonunu kaybetmesine, ciddi böbrek enfeksiyonlarına ve nadiren de olsa kronik enfeksiyon ile birlikte toplayıcı sistem kanserlerine neden olarak hayati tehlike yaratabiliyor. Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu'nun haberi
Böbrek taşı normal idrarda bulunan ve idrarda çözünmüş olarak atılması gereken iyonların çökerek taş oluşturması ile seyreden klinik bir durum. Taş oluşumunda böbrekte veya üriner sistemin diğer organlarındaki metabolik ve anatomik bozukluklar rol oynarken bazen enfeksiyonların eşlik ettiği bazen de tek başına rol aldığı son derece karışık bir süreç olarak görülüyor. İnsanlık tarihinin en eski hastalıklarından biri olmasına rağmen bu sürecin tam olarak aydınlatılamadığı belirtiliyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Melih Balcı, “Taş hastalığının görülme sıklığı ülkelere göre değişiklik gösteriyor. Yapılan çalışmalar Türkiye’de yüzde 11.1-14.8 oranında görüldüğüne işaret ediyor. Avrupa’da yüzde 3-15, Amerika’da yüzde 2-7 ve Japonya’da ise yüzde 7 oranında görülme sıklığı bildiriliyor”diyor.
KADINLARDA TAŞ GÖRÜLME SIKLIĞI ARTTI
Geçmişte taş hastalığının erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha fazla görüldüğü belirtiliyor. Bunun nedeni idrardaki taş oluşumunu engelleyen “sitrat” düzeyinin kadınlarda daha fazla olmasıyla açıklanıyor. Son yıllarda değişen yaşam ve beslenme koşullarına bağlı olarak kadınlarda taş görülme sıklığının artmaya başlaması ve farkın giderek azalması dikkat çekiyor. Avrupa’da yapılan yakın zamanlı bir çalışmada Türkiye’de erkeklerde taş görülme sıklığının kadınlara oranla 1.23 kat, Yunanistan’da 1.5 kat ve Bulgaristan’da 1.42 kat olarak saptandığı belirtiliyor.
TÜRKİYE’DE HANGİ BÖLGELERDE YAYGIN?
Çevre koşulları ve iklim de taş oluşumunu etkiliyor. Özellikle dağlık bölgeler, çöller ve tropikal bölgeler gibi kuru ve sıcak iklim koşullarının baskın olduğu yerlerde taş hastalığı görülme olasılığı artış gösteriyor. Türkiye’de Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Ege Bölgesinde gözlenen taş hastalığı oranının Karadeniz ile Orta ve Doğu Anadolu bölgesine göre daha yüksek olduğu belirtiliyor. Sıcak ortamlar, sıvı kaybı ve hareketsiz çalışma şekli taş oluşumunda mesleki risk faktörleri olarak görülüyor. Çelik ve cam fabrikası ve makine dairesinde çalışanlar ile aşçılar gibi yüksek ısıya maruz kalanlarda taş görülme sıklığı daha yüksek oluyor. Ailesinde taş hastalığı öyküsü olanlarda taş görülme sıklığına normalden daha fazla rastlanıyor. Ayrıca sistinüri, renal tübüler asidoz ve primer hiperoksalüri gibi genetik hastalıklarda da büyük ve sık tekrarlayan taş hastalığı görülebiliyor.
KİLO ETKİLİ Mİ?
Kilo ve vücut kitle indeksi artışı ile taş görülme olasılığı arasında doğrudan ilişki bulunuyor. Hareketsiz bir yaşam ve düşük sıvı tüketimi taş oluşumunu artırıyor.
BÖBREK TAŞIYLA İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN 5 YANLIŞ
*YANLIŞ: Süt ve peynir gibi kalsiyum kaynağı besinler kısıtlanmalıdır.
DOĞRU: Taşların çoğunluğu kalsiyum taşları olmakla birlikte diyette kalsiyumu kısıtlamak bağırsaklarda oksalat emilimini arttıracağından kalsiyum oksalat taşı oluşma riskini artırır. Bu nedenle diyette kalsiyum kısıtlamasına gidilmesi yanlıştır.
*YANLIŞ: Böbrek taşını önlemek için sadece su içilmelidir.
DOĞRU: Sadece su değil alınan tüm sıvılar günlük miktara dahildir.
*YANLIŞ: Bira içmek böbrek taşını düşürür.
DOĞRU: Bira ile beraber kişi sık idrara gittiği için taş düşme olasılığı artar. Sıvı miktarını artırarak da aynı etkiyi yaratırsınız. Bunun için bira içmeye gerek yoktur.
*YANLIŞ: Hastalar “Böbrek taşı çeşitli sular veya bitkisel takviye gıdalar ile eritilir ya da düşürülür” inancıyla çeşitli çözüm arayışlarına gitmektedir.
DOĞRU: Burada temel olan alınan sıvının artmasıdır. Taşların çoğunu çeşitli tedaviler ile eritmek mümkün değildir. Ayrıca gıdaların içerdiği kimyasallar ve etkileri konusunda sınırlı olan bilgiler çeşitli olumsuz yan etkilerle karşılaşmamıza neden olabilir.
*YANLIŞ: “Ağrım geçtiğine göre böbrek taşımı düşürdüm ve kurtuldum.”
DOĞRU: Ağrının geçmesi taşın düştüğü anlamına gelmeyebileceği için bu durum böbrek fonksiyon bozukluğuna yol açabilir. Bu nedenle hastaların doktor kontrolünde olmaları gerekmektedir.
TAŞIN BÜYÜKLÜĞÜ SORUNUN BÜYÜKLÜĞÜ ANLAMINA MI GELİYOR?
Ağrının taşın büyüklüğü ile ilgisi bulunmuyor. Önemli olanın taşın üreter veya böbrek kanallarından birini tıkayıp tıkamadığı olduğu belirtiliyor. Prof. Dr. Melih Balcı, “Ağrının nedeni kanalın tıkanıp böbreğin şişmesidir. Ancak taşın büyüklüğü bir yandan da sorunun büyüklüğü anlamına gelir. Çünkü taş büyüdükçe düşme olasılığı azalır. Ayrıca taş büyüdükçe gerekli ameliyat basitten daha komplike olana doğru yön değiştirir” diyor.
BÖBREK TAŞI NE ZAMAN AĞRI YAPAR?
Böbrek taşı; üretere (böbrekten idrarı mesaneye taşıyan tüp) düşüp üreteri veya böbrek içinde “kaliks” olarak adlandırılan havuzcukların çıkışını tıkadığında ağrıya neden olabiliyor. Bu nedenle bazen çok büyük böbrek taşları herhangi bir şikâyete neden olmadan yıllarca fark edilemeyebilir. “Sanayileşmiş ülkelerde taş hastalığının görülme oranı son 50 yılda çarpıcı biçimde artmıştır. Bu dönüşüm, sosyoekonomik düzeydeki değişiklikleri, yaşam tarzı değişikliklerini ve değişen beslenme alışkanlıklarını yansıtan ekonomik ilerlemeden kaynaklanmaktadır” diyen Prof. Dr. Melih Balcı, Amerika Birleşik Devletleri’nden yapılan bir çalışmada obezite, diyabet ve yaşam tarzı değişiklikleri ile beraber taş görülme oranının 1998-1994 döneminde yüzde 5.2 iken 2007-2010 döneminde yüzde 8.8’e çıktığının ve 2030 yılında bu oranın yüzde 9.2 seviyesine çıkacağının bildirildiğini söylüyor.
BÖBREK TAŞLARI KENDİLİĞİNDEN Mİ DÜŞER?
Taşın düşme oranının büyüklüğü ile ilgili olduğu belirtiliyor. Yapılan birçok çalışma sonucuna göre taşların kendiliğinden düşme oranının 5 mm’nin altındaki taşlar için yüzde 68, 5mm -10 mm arasındaki taşlar için ise yüzde 47 olduğu belirtiliyor. Daha büyük taşlar genellikle kendiliğinden düşmediği için tedaviye ihtiyaç duyuluyor.
"HAYATİ TEHLİKE YARATABİLİR"
Prof. Dr. Melih Balcı, “Taşlar böbreği tıkayıp idrar akışına izin vermediğinde o böbreğin fonksiyonunu kaybetmesine, ciddi böbrek enfeksiyonlarına (Piyelonefrit) ve nadiren de olsa kronik enfeksiyon ile birlikte toplayıcı sistem kanserlerine neden olarak hayati tehlike yaratabilir. Taşlar kendiliğinden düşmezse küçük taşlarda taşın düşürülebilmesi ve ağrının azaltılması için ilaç tedavileri mevcuttur. Taş bu tedavilere rağmen düşmezse beden dışından ses dalgaları ile taş kırma tedavisi ve ameliyat yöntemleri gündeme gelmektedir. Taş hastalığının teşhisi oldukça kolaydır. Tanı basit bir ultrasonografi ve tomografi tetkiki ile konulmaktadır” diyor.
HANGİ DURUMDA AMELİYAT GEREKİR?
Taşlar kendiliğinden düşmez ve ağrı, enfeksiyon, böbreklerde şişme (Hidronefroz) ve böbrek fonksiyon bozukluğuna neden olursa ameliyat gerekiyor. Geçmişte sıklıkla başvurulan açık taş ameliyatları bugün neredeyse hiç kullanılmıyor ve sıklıkla endoskopik-kapalı cerrahi işlemler uygulanıyor. Taş üreterde ise endoskopik üreter taşı ameliyatı, böbrekte ise retrograde intrarenal cerrahinin en sık uygulanan ameliyat yöntemleri olduğu belirtiliyor. Her iki yöntemde de taş, kapalı olarak doğal idrar kanalından üretere veya böbreğin içine ulaşılarak lazer ile kırılıp kum haline getiriliyor. Bu yöntemin başarı şansının yüzde 90 civarında olduğu ve hastaların genellikle aynı gün evlerine gidebildikleri belirtiliyor. Kan sulandırıcı ilaç alma zorunluluğu olan hastalarda ameliyat öncesi ilaçlarının kesilmesine gerek olmuyor. Taş boyutu büyük ise (özellikle 2 cm’nin üzerinde) perkütak nefrolitotomi ameliyatı gündeme geliyor. Bu ameliyatta hastanın sırt kısmından 1-2 cm’lik delik açılarak yine kapalı olarak böbreğe ulaşılıyor ve taşlar böbrek içinde küçük parçalara kırılarak dışarı alınıyor. Hastalar uygulamadan 2-3 gün sonra taburcu olabiliyor.
TAŞ BÖBREĞİN İÇİNDE VE 2 CM'NİN ALTINDAYSA...
Ameliyat yönteminin belirlenmesinde taşın büyüklüğü ve yeri önem taşıyor. Taş üreterde ise “URS” denilen endoskopik üreter taşı tedavisi, taş böbreğin içinde ve 2 cm’nin altında ise “Fleksibl URS” olarak adlandırılan retrograde intrarenal cerrahi, taş böbreğin içinde ve 2 cm’den büyükse “Peruktan nefrolitotomi” ameliyatı uygulanıyor. Eğer taş çok büyükse veya beraberinde düzeltilmesi gereken bir böbrek anomalisi var ise “laparoskopik” veya “Açık böbrek taşı cerrahisi” gerçekleştiriliyor.
AMELİYAT SÜRESİ NE KADAR SÜRÜYOR?
Prof. Dr. Melih Balcı, “Ameliyat süresi taşın büyüklüğüne ve ameliyatın türüne göre değişiyor. Endoskopik üreter taşı tedavisinde genellikle 30-40 dakika işlem süresi vardır. Retrograde intrarenal cerrahi 1-1.5 saat sürer. Her iki işlemde de hastalar aynı gün taburcu olabilmektedirler. Bazen 1 gün hastane yatışı da olabilir. Perkütan nefrolitotomide ise ortalama 2 saatlik bir ameliyat süresi olur ve hastalar ortalama 2 gün hastanede kalır. Taş ameliyatlarının tek seansta başarı oranları yüzde 85-90 civarındadır. 2. seansta bu oran yüzde 95’e çıkmaktadır” diyor.
BÖBREK TAŞI HASTALARI İÇİN ÖNERİLER
*Sık sık taş düşüren veya ameliyat olan kişilere deneyimli merkezlerde nedene yönelik metabolik ve gerekirse genetik incelemeler yapılmalı.
*Günlük sıvı alınımına dikkat edilmeli. İdrar çıkışı günlük 1.5-2 litre olacak şekilde 2-2.5 litre sıvı tüketilmeli.
*Tuz tüketimine dikkat edilmeli. Fazla tüketimin taş oluşum riskinin artmasına neden olduğu unutulmamalı.
*Lifli gıdalardan zengin beslenilmeli ve protein tüketimi sınırlandırılmalı.
*Yürüyüş ve egzersiz yapılmalı, kilo ideal seviyelerde tutulmalı. Obezitenin böbrek taşı oluşumunu artıran faktörler arasında olduğu unutulmamalı.
*Oksalat içeren fıstık, ıspanak, pancar, ravent, tatlı patates ve çikolata gibi besinler aşırı tüketilmemeli.