Grönland'da seçimi bağımsızlık yanlıları kazandı
Danimarka'ya bağlı yarı özerk bir bölge olan Grönland'da gerçekleştirilen seçimleri, adanın ABD'ye bağlanmasına karşı çıkan Demokrat Parti lideri Jens Frederik Nielsen kazandı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Grönland'ı istemesinin yarattığı gerilim dalgası içinde seçime giden ada halkı, 2021 yılındaki seçimde yüzde 9,1 oy alan Demokrat Parti'yi bu seçimlerde yüzde 29,9 oy vererek ilk sıraya taşıdı.
Liberal bir parti olarak öne çıkan Demokraatit, ABD'ye bağlanmayı kesin olarak reddederken; Danimarka'dan 'hızla' ayrılmaya da soğuk yaklaşıyor. Parti, kendi tarihinin rekor oyuna ulaştı.
Hızlı bir şekilde bağımsızlığın kazanılması gerektiğini savunan muhalefet partisi Naleraq ise yüzde 24,5'lik oyla ikinci sırada yer aldı.
Mevcut hükümet olan sosyalist Inuit Ataqatigiit partisi ise 2021'de aldığı yüzde 37,4 oyu yüzde 21,6'ya düşürerek sandıktan büyük yara aldı.
2021 yılında yüzde 30'la ikinci sırada yer alan sosyal demokrat çizgideki Siumut partisi de Inuit Ataqatigiit gibi sandıktan yara alarak 15 puan kaybetti ve yüzde 14,88'e geriledi.
Donald Trump, göreve geldiğinden bu yana, Danimarka'ya bağlı yarı özerk bir bölge olan Grönland'ı ABD'nin güvenlik çıkarları için hayati önem taşıdığını söyleyerek ABD'nin bir parçası haline getirme sözü veriyor ancak bu fikir çoğu Grönlandlı tarafından reddediliyor.
Sadece 57 bin nüfusa sahip olan bu geniş ada, eriyen buzulların kaynaklarını daha erişilebilir hale getirdiği ve yeni nakliye rotaları açtığı Kuzey Kutbu'nda hakimiyet için jeopolitik bir yarışın merkez üslerinden biri durumunda. Hem Rusya hem de Çin'in bölgedeki askeri faaliyetlerini yoğunlaştırdığı biliniyor.
Siyasiylerden ilk açıklamalar
Daha önce Grönland Maden Bakanlığı yapan iş insanı Jens-Frederik Nielsen, seçimi kazanmasının ardından yaptığı ilk açıklamada, "İnsanlar değişim istiyor. Refahımızı finanse etmek için daha fazla iş istiyoruz. Yarın bağımsızlık istemiyoruz, iyi bir temel istiyoruz" dedi.
Nielsen şimdi diğer partilerle görüşerek bir hükümet koalisyonu kurmaya çalışacak.
İktidardaki Inuit Ataqatigiit partisi ve bağımsızlığa doğru yavaş bir yol izlemek isteyen Siumut, koalisyon görüşmelerine açık.
Inuit Ataqatigiit Başbakanı Mute Egede, sonuçların ardından, "Seçim sonucuna saygı duyuyoruz" açıklamasını yaptı ve yaklaşan koalisyon görüşmelerinde her türlü öneriyi dinleyeceğini sözlerine ekledi.
Grönland'ın siyasi yapısı
Grönland eski bir Danimarka kolonisi ve 1953'ten beri özerk bir eyalet.
İlk parlamentosunun kurulduğu 1979 yılında merkezden daha fazla haklar kazanan ada; dışişleri, savunma ve para politikasında Kopenhag'a bağlı. Başkent, Grönland'a yılda 1 milyar dolardan biraz az destek sağlıyor.
Grönland, Danimarka'nın ekonomik desteği olmadan yaşam standartlarının düşeceği endişesiyle şimdiye kadar bu konuda bir adım atmamış olsa da 2009 yılında bir referandumla tam bağımsızlık ilan etme hakkını kazandı.
Bağımsızlık yanlısı parti Naleraq'ın adayı Qupanuk Olsen, kampanya sürecinde, "Çok yakında daha çok kim olduğumuza, kültürümüze, kendi dilimize dayalı bir yaşam sürmeye başlayacağımıza ve Danimarka'ya göre değil bize göre düzenlemeler yapmaya başlayacağımıza inanıyorum" dedi. Ancak partisi yüzde 24,7 oyla ana muhalefet konumunda yer alıyor.
İktidardaki Inuit Ataqatigiit partisinin adayı Inge Olsvig Brandt ise kampanya döneminde şunları söylemişti:
"Şu anda bağımsızlığa ihtiyacımız yok. Üzerinde çalışmamız gereken çok fazla şey var. Bence bir sonraki adımı atmadan önce kendimizle, tarihimizle ve iyileştirme çalışmalarımızla uğraşmalıyız."
Grönland'ın devlet yayın kuruluşu KNR'de yapılan son tartışmada, şu anda parlamentoda bulunan beş partinin liderleri oybirliğiyle Trump'a güvenmediklerini açıklamıştı:
Ocak ayında yapılan bir kamuoyu yoklaması Grönland sakinlerinin çoğunluğunun bağımsızlığı desteklediğini ancak zamanlama konusunda bölünmüş olduklarını ortaya koydu.
Ancak uzmanlara göre, "ABD'nin emperyalist yaklaşımından duyulan korku, son zamanlarda Danimarka'ya duyulan öfkeden daha büyük hale geldi"
Reuters'in Nuuk'ta konuştuğu birçok Grönlandlı bağımsızlıktan yana olduklarını söylerken, birçoğu hızlı bir geçişin ekonomiye zarar verebileceği ve evrensel sağlık ve ücretsiz eğitim gibi Nordik refah hizmetlerini ortadan kaldırabileceği endişesini dile getiriyor.