"Silahlı unsurlar dışarı çıksın!"
İşte Öcalan'ın mesajı!
Diyarbakır'da büyük bir coşkuyla kutlanan Nevruz'da, İmralı Adası'nda tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ın çözüm sürecine yönelik mesajı okundu. Öcalan, mektubunda 'İslami demokratik kardeşlik' vurgusu yaptı "Bugün milyonların şahitliğinde yeni bir dönem başlatacağım. Silah değil siyaset. Silahlı güçlerimiz sınır dışına çekilsin" dedi.
İşte Öcalan'ın mektubunun tam metni:
"SELAM OLSUN"
Selam olsun bu uyanış, canlanış ve diriliş günü olan Newrozu en geniş katılım ve ittifakla kutlayan Ortadoğu ve Orta Asya Halklarına…Selam olsun yeni bir dönemin miladı ve gün ışığı olan Newrozu büyük bir coşkuyla ve demokratik bir hoşgörüyle kutlayan kardeş halklara…Selam olsun demokratik hakları özgürlük ve eşitliği rehber edinen bu büyük yolun yolcularına…
Zağros ve Toros dağ eteklerinden, Fırat ve Dicle nehir vadilerine; kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarından tarım, köy ve şehir uygarlıklarına ANAlık eden halkların en eskilerinden olan Kürtler sizlere selam olsun...
"DİCLE İLE FIRAT, SAKARYA VE MERİÇ'İN KARDEŞİDİR"
Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve Zeybek’le hısım-akrabadır.
Bu büyük medeniyet bu kardeş topluluklar, siyasi baskılarla harici müdahalelerle grupsal çıkarlarla birbirlerine düşürülmeye çalışılmış hakkı, hukuku, eşitliği ve özgürlüğü esas almayan düzenler inşa edilmeye çalışılmıştır.
Son iki yüz yıllık fetih savaşları batılı emperyalist müdahaleler baskıcı ve inkarcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye çalışmıştır.
Sömürü rejimleri, baskıcı ve inkarcı anlayışlar artık miadını doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor.
"MİLYONLAR 'ARTIK BARIŞ' DİYOR"
Newroz ateşiyle yüreği tutuşan, meydanları hınca hınç dolduran yüz binler, milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm istiyor.İçinde doğduğumuz çaresizliğe, bilgisizliğe, köleliğe karşı bireysel isyanımla başlayan bu mücadele her türlü dayatmaya karşı bir bilinci, bir anlayışı, bir ruhu oluşturmayı amaçlıyordu.
Bugün görüyorum ki, bu haykırış bir noktaya ulaşmıştır.
"BİZİM KAVGAMIZ HİÇBİR IRKA KARŞI OLMAMIŞTIR"
Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, mezhebe veya gruba karşı olmamıştır, olamaz. Bizim kavgamız ezilmişliğe, bilgisizliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığa her türlü baskı ve ezilmeye karşı olmuştur.
"YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR"
Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz.
Çağrımı bağrına basan gençler, mesajımı yüreğine katan yüce kadınlar, söylemlerimi baş-göz üstüne diyerek kabul eden dostlar, sesime kulak kesilen insanlar;
Bugün yeni bir dönem başlıyor.Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor.
Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor.Biz, onlarca yılımızı bu halk için feda ettik, büyük bedeller ödedik. Bu fedakarlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler özbenliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı.
"SİLAHLI UNSURLAR SINIR DIŞINA ÇIKSIN"
“Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun” noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor.Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.
Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum.
"BU BİR SON DEĞİL"
Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır.
Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkar eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır.
"İSLAMİ DEMOKRATİK KARDEŞLİK"
Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm halkların ve Kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese büyük sorumluluk düşüyor. Bu Newroz münasebetiyle en az Kürtler kadar Ermenileri, Türkmenleri, Asurları, Arapları ve diğer halk topluluklarını da yakılan ateşten kaynaklı özgürlük ve eşitlik ışıklarını, kendi öz eşitlik ve özgürlük ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum.Saygı değer Türkiye halkı;
Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır.
Gerçek anlamında, bu kardeşlik hukukunda fetih, inkar, red, zorla asimilasyon ve imha yoktur, olmamalıdır.
"BİZİ AYIRAN KAPİTALİST MODERNİTEDİR"
Kapitalist Moderniteye dayalı son yüzyılın baskı, imha ve asimilasyon politikaları; halkı bağlamayan dar bir seçkinci iktidar elitinin, tüm tarihi ve de kardeşlik hukukunu inkar eden çabalarını ifade etmektedir. Günümüzde artık tarihe ve kardeşlik hukukuna ters düştüğü iyice açığa çıkan bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için hepimizin Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü olarak kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernitemizi inşa etmeye çağırıyorum.
"ZAMAN HELALLEŞME ZAMANIDIR"
Zaman ihtilafın, çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşma ve helalleşmenin zamanıdır.
"ÇANAKKALE'DE OMUZ OMUZA ŞEHİT DÜŞTÜK"
Çanakkale’de omuz omuza şehit düşen Türkler ve Kürtler; Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yapmışlar, 1920 meclisini birlikte açmışlardır.Ortak geçmişimizin önümüze koyduğu gerçek; ortak geleceğimizi de birlikte kurmamız gerektiğidir. TBMM’nin kuruluşundaki ruh, bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır.
MİSAK-I MİLLİ VURGUSU
Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini; en eski sömürge ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatları ve diğer kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfının temsilcilerini ve sistemden dıştalanan herkesi çıkışın yeni seçeneği olan Demokratik Modernite Sistemi’nde yer tutmaya, zihniyet ve formunu kazanmaya çağırıyorum.Ortadoğu ve Orta Asya kendi öz tarihine uygun, bir çağdaş modernite ve demokratik düzen aramaktadır. Herkesin özgürce ve kardeşçe bir arada yaşayacağı yeni bir model arayışı, ekmek ve su kadar nesnel bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu modele yine Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının, ondaki kültür ve zamanın öncülük etmesi, onu inşa etmesi kaçınılmazdır.
Tıpkı yakın tarihte Misak-i Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz.
Son doksan yılın tüm hata, eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen bir kez daha yanımıza, mağdur edilmiş, büyük felaketlere uğramış halkları, sınıfları ve kültürleri de alarak bir model inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm bu kesimleri; eşitlikçi, özgür ve demokratik ifade tarzının örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum.
Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.
"ZAMANIN RUHUNU OKUYAMAYAN TARİHİN ÇÖP SEPETİNE GİDER"
Bu toprakların tarihselliğinde önemli bir yer tutan “BİZ” kavramının genişliği ve kapsayıcılığı dar, seçkinci iktidar elitleri eliyle “TEK”e indirgenmiştir. “BİZ” kavramına eski ruhunu ve pratiğini vermenin zamanıdır.
Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşeceğiz.
Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler, uçuruma sürüklenirler.
Bölge halkları yeni şafakların doğuşuna şahitlik etmektedir. Savaşlardan, çatışmalardan, bölünmelerden yorgun düşen Ortadoğu halkları artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ağaya kalkmak istiyor.Bu Newroz hepimize yeni bir müjdedir.
Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in mesajlarındaki hakikatler, bugün yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini geri kazanmaya çalışıyor.
Batının çağdaş uygarlık değerlerini toptan inkar etmiyoruz.
Ondaki aydınlanmacı, eşit, özgür ve demokratik değerleri alıyor kendi varlık değerlerimizle, evrensel yaşam forumlarımızla sentezleyerek yaşamlaştırıyoruz.
Yeni mücadelenin zemini fikir, ideoloji ve demokratik siyasettir, büyük bir demokratik hamle başlatmaktır.
Selam olsun bu sürece güç verenlere, demokratik-barış çözümünü destekleyenlere!
Selam olsun halkların kardeşliği, eşitliği ve demokratik özgürlüğü için sorumluluk üstlenenlere!
Yaşasın Newroz, yaşasın halkların kardeşliği!
İmralı Cezaevi 21 Mart 2013
Abdullah ÖCALAN
HÜSEYİN YAYMAN VE NİHAL BENGİSU KARACA ÖCALAN'IN MEKTUBUNU HABERTÜRK'E DEĞERLENDİRDİ:
NİHAL BENGİSU KARACA: "BAYRAK UYGULAMASI KÖTÜYDÜ, HELALLEŞME ÇAĞRISI İYİ..."
21 Mart Nevruz kutlamalarında dikkatimi çeken ilk şey, koskoca topluluk içinde Türk bayrağı taşıyan kimsenin olmamasıydı. Meydandaki bayraklar tek tipti. 'Beraberce yaşanacak yeni bir kardeşlik hukuku inşaası'ndan bahsederken alanda sadece PKK'nın 'kürdistan' olarak işaretlediği Güneydoğu Anadolubölgemizi temsilendizayn ettiği bayrakların bulunması inciticidir. Bu durum, mevzunun orada toplanmış olan insanlaradaha farklı şekilde tercüme edildiği endişesini yaratıyordu. Oysa bu süreçte kimsenin hadiseyi 'zafer' vurgusu üzerinden okumaması gerekir, kim zafer havasına girerse o taraf kaybedecek, bu bilinmeli. Türk bayrağı taşımak bu kadar zor ise, hiç bayraksız olmalıydı o alan. Herkesin bayrağını evde bıraktığı, insanların sadece kendilerini alıp geldiği bir alan olmalıydı.
Öte yandan Öcalan'ın konuşması başta hükümetin, Kürtlerin haklarına duyarsız olmayan Türklerin ve kimliğini inkar etmeden Türklerle 'birlikte' yaşamak isteyen Kürtlerin beklentilerini karşılayan bir metindi. Helalleşme çağrısını önemli buluyorum. Bence konuşmanın en önemli ilk teklifi budur.
Öcalan genellikle çok muğlak ve muaammalı mesajlar verir, konuşmasının çoğu yine bu şekildeydi, ama silahlar dışarı, artık silahlar sussun fikirler konuşsun mesajı çok netti. Ulus devlet mantığının coğrafya halklarını böldüğü ve ayrıştırmalar yarattığı bundan sonra ise yeni bir dönemin başladığı vurgusu, devletin İmralı ile yaptığı görüşmelerin dış politikadaki karşılığını da anlatan bir vurguydu öte yandan. Bu vurguyu Başkanlık sistemi ile , konuşma metninde geçen 'islam kardeşliği' vurgusuyla birlikte okuduğunuzda bu yeni dönemin ulus devletin ve idari yapılanmanın bol bol tartışılacağı bir dönem olacağını anlayabilirsiniz. Kandil silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesini sorun etmezse bundan sonra bunları tartışacağız. Yeni mesele, halk bu türden tartışmaları korkutucu mu bulur, 'Mevzuu 'büyük Türkiye' ise neden olmasın?' rahatlığı ile mi karşılar meselesidir.
HÜSEYİN YAYMAN: "ÖNEMLİ OLAN KANDİL'İN BUNU NASIL ANLAYACAĞI"
Pervin Buldan mesajı Kürtçe okunduğunda kitleden hiçbir alkış, hiçbir destek gelmedi. Türkçe okunduğu sırada daha çok tepki verdi, bu şunu gösteriyor, burada toplanan insanlar Türkçe de konuşsa Kürtçe de konuşsa aynı duygu dünyasının insanları.
Geçmiş Nevruzlara göre çok daha tansiyonu düşük bir Nevruz görüyorum. Çok daha normalleşmiş bir kitle var, bu Türkye'nin barışı, ortak vatan, ortak gelecek fikri için çok olumlu bir gelişme.
Bir de Öcalan'ın söylemedikleri var, onlara bakmak lazım. “Savaş devam etsin” demiyor, “ayrılma bölünme olsun” demiyor. Bunların yerine halkların kardeşliği mesajı veriyor. Silahlar sussun diyor. Devrimci Halk Savaşı'nın bitmesini istiyor. Her Savaşın bir sonu vardır. Öcalan uzun zamandır çözüm istiyor. Bu 20 yıllık gecikmeyle gelen bir değerlendirme.
Metine baktığımızda bir sürpriz yok. Fırat'la Meriç'in kardeşliğinden, halkların kardeşliğinden söz ediyor. Demokratik siyasetin önünün açılmasını istiyor. Bunlar Türk halkının da beklediği çağrılar.
Buradaki en büyük risk Kandil'in bunu nasıl anlayacağı, çünkü aynı mesaj anlaşılamayabiliyor.