Boğazın kraliçesi: Kız Kulesi
İstanbul'un mimari harikaları arasında önemli bir yeri olan, boğazın simgesi haline gelen Kız Kulesi, hem İstanbulluların hem turistlerin gözdesi.
Yapımıyla ilgili çeşitli hikayelerin anlatıldığı Kız Kulesi'ni izlemek, Kız Kulesi'ni ziyaret etmek İstanbul'da yapılacaklar listelerinde hep birinci sıraya durur.
İstanbul'un şehir ve kültür tarihinde hakkında sayısız çalışma bulunan Kız Kulesi bazı Avrupalı tarihçiler tarafından Leander Kulesi olarak anılır.
Salacak açıklarında 150-200 metre uzaklıkta küçük bir adacık üzerinde uzanan bir kuledir. Kız Kulesi'nin yapılış tarihi kesin bir bilgi yoktur ancak M.Ö 341 yılına kadar uzandığı söylenmektedir.
Damalis ve Leandros kız kulesinin eski isimleridir. Ama lDamalis adı zamanında Atina kralı olan Kharis’in karısının adı olarak verilmiştir. Damalis öldüğü zaman bu sahillerin açıklarına gömülmüştür ve o nedenle kuleye de bu isim verilmiştir. Ayrıca kuleye Bizans İmparatorluğu zamanında küçük Kale anlamı taşıyan Arcla olarak da anılmıştır.
Karadeniz'den gelen gemiler için bir gümrük istasyonu, antik Hrisopolis olan Üsküdar'ın önünde, küçük bir kayanın üzerine inşa edilmiştir. Adacık, kalıntıları su altında hala görülebilen bir savunma duvarı ile Asya kıyısına bağlanmıştır. 1453'te İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethi sırasında kulenin bir Bizans garnizonuna ev sahipliği yaptığı bilinmektedir.
Kule, Hero ve Leander efsanesine atıfta bulunularak yanlışlıkla Leander Kulesi olarak anılır. Kule, 1509'da meydana gelen bir depremde yıkılmış ve 1721'de ise yanmıştır. Daha sonra deniz feneri olarak kullanılmıştır. Kule bir süre karantina istasyonu olarak kullanılmış ve 1832 yılında Sultan II. Mahmud tarafından restore edilmiştir. 1945'te liman otoritesi tarafından yeniden restore edilen kuledeki en son restorasyon, 1998'de James Bond filmi “The World Is Not Enough (Dünya Yetmez)” için başlamıştır. Eski Roma, Bizans ve Osmanlı başkentinin mükemmel bir manzarasına sahip olan kulenin içi, popüler bir kafe ve restorana dönüştürülmüştür. Özel tekneler ile günde birkaç kez kuleye geziler düzenlenmektedir.
İstanbul'un fethinden sonra adadaki mevcut kule yıkılarak yerine ahşap bir kule inşa edilmiştir. 1725 yılında şehrin tarafında olan kısım camlı bir köşk ve üzerine de kurşunla kaplı olarak bir kubbe eklenmiştir. Kule kapısının üzerinde Sultan II: Mahmut’un tuğrasını taşıyan bir kitabenin yerleştirilmesi sağlanmıştır. 1857 yılında kuleye tekrar Fener ilave edilerek 1920 yılında da fenerin lambası otomatik bir şekilde ışık sistemine kavuşturulmuştur. Özellikle ticari gemilerden vergi toplama, savunma, fener, 1830 yılında Kolera salgınında Karantina Hastanesi ve Radyo istasyonu olarak birçok amaca yönelik olarak kullanılmış olan Kızkulesi Cumhuriyet’ten sonra bir süre Deniz Feneri olarak da kullanılmıştır.
Kız Kulesi 1982 yılında Denizcilik İşletmeleri'ne devredilmiştir. Günümüzde özel bir şirket Kız Kulesini restore ettirmesiyle restoran olarak kullanıma açmış ve halen bu şekliyle kullanılmaktadır.
Kız Kulesi için birçok efsane ortaya atılmıştır; bu efsanelerden birinde Leandros adlı bir genç Afrodit'e bağlı olmasının yanı sıra Hero adlı bir rahibeye aşık olur ancak Aşk Hero’ya rahibe olduğu için yasaktır. Hero Kız Kulesi'nde yaşamaktadır. Leandros her gece onu görmek üzere için kuleye ulaşır ve bu şekilde sürekli görüşürler ve aşklarını yaşarlar. Hero Leandros’un gelmesi için her gece kulede ateş yakar ve onun geliş yolunu aydınlatır. Leandros fırtınalı bir gecede Hero'nun yaktığı ateşin sönmesi üzerine yolunu kaybeder ve boğazın sularına kapılarak uzaklaşır ve sonunda boğularak ölür. Bunu duyan Hero ise acıya dayanamayarak intihar eder ve kendini boğazın sularına bırakır.
Başka bir efsane de ise; bir falcı şehrin kralının çok sevdiği kızına bir yılanın sokmasıyla öleceği yolundaki kehanette bulunur. Kızını çok seven Kral bu durumdan dolayı çok üzülür ve kızını korumak amacıyla Salacak açıklarında kayalıklar üzerine bir kule inşa ettirerek kızını bu kuleye yerleştirir. Amacı yılanın hiçbir şekilde ona ulaşmamasını sağlamaktır. Günlerden bir gün şehirden kuleye gelen bir meyve sepetinin içerisinde çıkan yılan kızı sokarak öldürür.
Ayrıca diğer bir efsane ise; Battalgazi Tekfur’un kızına birden bire aşık olur. Tekfur kızını Battalgazi'ye vermek istemediği için bu sebeple kızını kuleye hapseder. Battalgazi kuleyi basmak suretiyle kızı kuleden alır ve atına atlayarak kızla birlikte Üsküdar açıklarından uzaklaşır. ‘’Atı alan Üsküdar'ı geçti’’ sözü ise bu olaydan dolayı geldiği şeklinde rivayet edilmektedir.