İklim değişikliği ruh sağlığını da bozuyor!
İklim değişikliği, insan psikolojisini doğrudan ve dolaylı olarak olumsuz yönde etkiliyor. Human Cost of Disaster Raporu'na göre, iklim krizinden kaynaklanan doğal afetlerdeki artış oranı son 40 yılda yüzde 80 arttı. Depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıkları beraberinde getiren iklim krizi, gençlere miras bırakılan en önemli problemlerden biri olarak görülüyor. Klinik Psikolog Semanur Konuk Düzgün ve Uzman Psikolog Gökhan Ergür, iklim krizinin psikolojik etkilerini anlatarak, hem kendimizi hem de dünyayı koruyabilmek için yapılması gerekenlere dikkat çektiler. Habertürk'ten Demet Demirkır'ın haberi
Son yıllarda giderek büyüyen bir kriz haline gelen iklim değişikliği, insan psikolojisini olumsuz yönde etkiliyor. Küresel bir sağlık tehdidi olan iklim değişikliği sonucunda meydana gelen aşırı hava olayları ve doğal afetler, insan psikolojisi üzerinde doğrudan bir etkiye sahip.
Birleşmiş Milletler Afet Riskini Azaltma Ofisi’nin (UNDRR) 2020 yılı Human Cost of Disaster Raporu’na göre iklim krizinden kaynaklanan doğal afetlerdeki artış oranı son 40 yılda yüzde 80'e yükseldi.
BİREYLERİ PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLARA AÇIK BİR HALE GETİREBİLİR
Klinik Psikolog Semanur Konuk Düzgün, bu yüksek artışın afetlerin insan psikolojisi üzerindeki etkilerine dikkat çekmede önemli olduğunu söyledi.
Düzgün, "Doğal afetlerin yol açtığı kayıplar neticesinde kişiler depresyon, akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu ve intihar riski gibi psikolojik rahatsızlıklara yatkın hale gelebilir. Bu kayıplar kişinin sevdikleri, evi, işi, maddi ya da sosyal imkanları ve itibarı olabilir. Kişinin afet öncesi işlevselliğine dönmesi de çoğunlukla epey zaman alır. Bunun yanı sıra fiziksel sağlık ile psikolojik iyi oluş arasında karşılıklı ve dinamik bir ilişki olduğundan artan sıcaklıklar sonucunda kişilerin yaşadığı fiziksel rahatsızlıkların da psikolojik iyi oluşu etkilemesi beklenir" dedi.
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TRAVMATİZE EDİCİ YANLARI VAR"
İklim krizinin doğal afetler gibi ani gelişen sonuçlarıyla birlikte birikimli olarak gelişen etkilerinin de travmatize edici yanları olduğunu kaydeden Klinik Psikolog Düzgün, şunları söyledi: "Sürekliliğinden emin olunan şeyler belirlilik ve kontrol duygusu sağlar. Örneğin, güneşin doğuşu hakkında kontrol sahibi değiliz ancak her sabah doğudan doğup batıdan batacak olmasını bilmek belirlilik ihtiyacımızı karşılar. Aynı şekilde mevsimlere ve aylara dair de zihnimizde bir süreklilik vardır. Mevsimlere göre nasıl giyineceğimizi ve hangi eylemleri yapıp yapamayacağımızı biliriz. Ancak günlük güneşlik bir ocak ayı ya da montla dışarı çıkabildiğimiz bir haziran ayı, inancımıza güvenimizi sarsar. Kışın çiçek açan incir ağacı, yazın hasat yapamamak, kontrol edilemezlik algısı oluşturur. Kriz ya da travma olarak adlandırdığımız durumlar bu süreklilik köprülerinin yıkılması ya da zarar görmesidir. Bu açıdan iklim krizi de diğer travmatik deneyimler sonucunda gözlemlediğimiz depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıkları beraberinde getirir."
İklim krizinin insan psikolojisi üzerinde dolaylı etkileri olduğunu da kaydeden Düzgün, "Bu, eko-anksiyete kavramıyla açıklanabilir. İnsanın yaşam koşullarında meydana gelen değişiklik, doğanın değişmezliği inancı ve kontrol algısını sarstığı için stres kaynağıdır. Bu değişiklik adaptasyon sağlama ya da kaçmanın mümkün olmadığı küresel çapta bir kriz olduğu için de geleceğe yönelik yoğun psikolojik sıkıntı ve endişeye sebep olur" ifadelerini kullandı.
GENÇLERE MİRAS BIRAKILAN EN ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİ
İklim değişikliği hakkında dünya genelinde bilim insanları yıllardır uyarı yapmasına rağmen, atılması gereken adımlar tam olarak atılabilmiş değil.
Klinik Psikolog Semanur Konuk Düzgün, "Gençlerin bugün miras aldığı birçok sorunla birlikte iklim krizinin en önemlilerinden biri olduğunu düşünüyorum. İnsan zihni somut tehdit algısına daha hızlı cevap veriyor. Örneğin, bazı kazalar arabanın freni tutmadığı için yaşanır bilgisinin uyandırdığı tehdit algısı ile trafikte size doğru aşırı hızda bir araç geldiğinde uyanan tehdit algısı aynı değildir. İklim değişikliği de olumsuz etkilerini zamana yayılan bir şekilde deneyimlediğimiz bir kriz olduğu için maalesef bugünde bir 'tehdit' algısı uyandırmadığı için birçok kişi önlem alma noktasında farkındalığa sahip değil. Bu uzun dönemdeki etkilere daha yakından şahit olacaklarını bildikleri için gençlerin daha fazla farkındalık sahibi olduklarını, bunun sonucunda da daha yüksek kaygı ve psikolojik stres duyduklarını düşünüyorum" dedi.
ENDİŞE, HAYAL KIRIKLIĞI VE ÇARESİZLİK DUYGULARINA YOL AÇIYOR
Düzgün, "Eko-anksiyete iklim değişikliğinin artan etkileri karşısında kişinin kendisi ve gelecek nesiller için duyduğu yoğun endişe, bunun kontrol edilemezliğinin oluşturduğu hayal kırıklığı ve çaresizlik duygularını da beraberinde getirir. Bu açıdan birçok gencin gelecekleri konusunda karamsar kaldığına ve bu doğrultuda bugünde hayatlarındaki anlamı inşa eden eylemler sergileme noktasında motivasyon kaybı yaşadığına inanıyorum" şeklinde konuştu.
Uzman Psikolog Gökhan Ergür, "Vaktiyle şaka yollu, 'Benim kullandığım deodorant mı ozon tabakasını delecek?” diyen insan, bugün 'Acaba dünyanın sonu mu geliyor' sorusunu sormaya başladı; çünkü artık iklim değişikliğinin doğurduğu sonuçlar hepimizin kapısını çalıyor. Kasırga, fırtına, sel, heyelan, orman yangınları gibi felaketler gündelik hayatımızın ne yazık ki bir parçası haline geldi. Ülkemizde ve dünyada üst üste sıcaklık rekorları kırıldığı gibi son yıllarda sıcaklıkların tetiklediği doğa olayları artarak şehirlerimizi yıkıp sevdiklerimizi bizlerden ayırmaya başladı" dedi.
Uzman Psikolog Ergür, iklim krizinin zaman içerisinde sadece bedene değil, ruha da büyük bir tahribat verdiğini ve insanların psikolojik sağlığını bozarak yaşamlarını sekteye uğrattığını söyleyerek, "Konuyla ilgili giderek genişleyen bir araştırma literatürü mevcut. Bu literatüre göre değişen iklim koşulları; travma sonrası stres bozukluğu, majör depresif bozukluk, endişe, depresyon, suçluluk, vicdani travma, madde kullanımı ve intiharı doğrudan etkiliyor" diye konuştu.
"KARBON AYAK İZİNİZİ AZALTABİLİRSİNİZ"
Hem kendimizi hem de dünyayı koruyabilmek için geç olmadan eyleme geçmek gerektiğinin altını çizen Ergür, şu önerilerde bulundu:
- İhtiyaç dışı alışveriş, ulaşım, sebze ağırlıklı beslenme gibi günlük tercihlerinizi daha sürdürülebilir olanlarla değiştirip karbon ayak izinizi azaltabilirsiniz.
- Çevre dernekleri ve organizasyonlarda gönüllü çalışmalara katılıp hem bilgi alabilir hem de daha çok insanın bilinçlendirilmesinde rol alabilirsiniz.
- Yakın çevrenizle endişelerinizi paylaşıp onların da çevreye duyarlı tercihler yapmasına ön ayak olabilirsiniz.
- Ekran başında çok zaman geçirdiğinizi düşünüyorsanız bunun yerine boş zamanlarınızı doğada, sahillerde, parklarda geçirmeyi alışkanlık haline getirebilirsiniz.
- Geri dönüşüm, gıda atığını azaltma gibi konularda araştırmalar yaparak kendinizi geliştirebilirsiniz. Evinizin yakınlarında geri dönüşüm kutusu bulunmuyorsa belediyenizle iletişime geçip bu konuda bir adım atmasını talep edebilirsiniz veya öncü olabilirsiniz.
- Çocuk sahibiyseniz çocuğunuzla beraber doğada vakit geçirebilir, erken yaşta doğa sevgisi aşılayıp onun sorumlu bir birey olarak büyümesine katkıda bulunabilirsiniz.
- İmkânınız varsa bahçecilikle uğraşabilir, yoksa da balkon bahçeciliğiyle çiçek, bitki ve sebze yetiştirebilirsiniz.
"BU GÜZELLİKLERİN SONA ERECEĞİNİ HİÇ DÜŞÜNMÜYORDUK"
İklim sorunlarına karşı duyarlılığın ülkemizde de yavaş yavaş geliştiğini kaydeden Ergür, "Her açıdan zengin ve bereketli topraklara sahip olduğumuz için bu güzelliklerin sona ereceğini hiç düşünmüyorduk fakat dünya sıcaklığının artmasıyla beraber kuraklık ülkemizi ciddi biçimde tehdit etmeye başladı. Türkiye gibi ülkelerde oluşan iklim dengesizlikleri, mevsimsel anlamda insan beklentilerinde de problemlere sebep oluyor. Bu durum, bireylerde iklim kaynaklı bir psikolojik dengesizlik hissi oluşturdu. İnsanların artık meteorolojiyi takip ettiklerini, kuraklıkla ilgili çeşitli kaynaklardan araştırma yaptıklarını ve yağışlardaki azalma sebebiyle gerek kendi gerekse çocukları adına umutsuzluğa kapıldıklarını ve bu durumun bir çeşit kaygı bozukluğuna sebep olduğunu biliyoruz" ifadelerini kullandı.
SAĞLIK PROFESYONELLERİ BU KONUDA EĞİTİM ALIYOR
Ergür, psikolojik destek merkezleri ve sağlık profesyonellerinin de çevresel etkilerin ruh sağlığına olan potansiyel etkileri konusunda eğitim almaya ve bu konuda danışanlara yardımcı olmaya yönelik çabalar gösterdiğini söyledi.
Ergür, "Her ülkede ve toplumda bu konuda farklı düzeyde hazırlık ve farkındalık bulunuyor. Bu tür çalışmaların artması ve sağlık profesyonellerinin bu konuda daha fazla bilgi ve yetkinlik kazanması oldukça önemlidir. İklim değişikliği ve çevresel faktörlerin ruh sağlığı üzerindeki etkileri konusundaki araştırmaların devam etmesi ve bu bilgilerin toplumla paylaşılması, uygun önlemlerin alınmasına katkı sağlayabilir" dedi.