Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        İslam Ansiklopedisi Garîbü’l-Kur’ân nedir?

        Garîb kelimesi sözlükte “yurdundan uzak kalan; tek ve nâdir olan; bilinmeyen, mübhem ve kapalı olan” gibi anlamlara gelir. Kur’ân-ı Kerîm Arapça’nın Kureyş lehçesiyle nâzil olmakla birlikte diğer Arap lehçelerinden gelen veya yabancı dillerden alınıp Arapçalaştırılan kelimeler de ihtiva etmektedir. Ayrıca Kur’an’da, az kullanılmasından dolayı mânası yaygın olarak bilinmeyen, anlaşılması güç lafızlar da vardır. Tefsir ilminde Kur’an’daki bu tür kelimelerin açıklanması garîbü’l-Kur’ân’ın konusunu teşkil etmektedir. Hz. Peygamber’in, “Kur’an’ın garîblerini araştırınız” dediği rivayet edilmiş (Süyûtî, II, 4) ve Kur’ân-ı Kerîm’in garîblerini bilmeyenlerin Allah’ın kelâmını tefsir etmekten sakınmaları istenmiştir. Bundan dolayı garîbü’l-Kur’ân tefsir ilminde önemli bir yer işgal etmiş ve II. (VIII.) yüzyıldan itibaren Kur’an ilimleri arasında müstakil bir disiplin halini almıştır.

        Arapça’yı fasih olarak konuşan ve çeşitli Arap kabilelerinin lehçe özelliklerini bilen Resûl-i Ekrem bazı âyetleri ve sahâbenin anlayamadığı kısımları tefsir etmiş, böylece Kur’ân-ı Kerîm’in ilk müfessiri olmuştur. Ancak Hz. Peygamber, kelime bilgisinden ziyade âyetlerdeki hükümleri açıklamış ve güzel ahlâkın esasları üzerinde durmuştur. İslâm’ın ilk dönemlerinde bazı sahâbîler Kur’an’da mânasına nüfuz edemedikleri kelimelerin bulunduğunu söylemişlerdir. Nitekim Hz. Ömer, Abese süresindeki (80/31) “ebben” kelimesinin anlamını bilmediğini ifade etmiştir (a.g.e., II, 4). İbn Abbas da altı âyette geçen “fâtır” kelimesinin (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “fâṭır” md.) mânasını, iki Arap köylüsünün bir kuyu başında tartışırken bu kelimeyi kullanmaları sayesinde öğrendiğini belirtir (Süyûtî, II, 4). Yine İbn Abbas “gıslîn” (el-Hâkka 69/36), “ḥanânen” (Meryem 19/13), “evvâh” (et-Tevbe 9/114) ve “rakīm” (el-Kehf 18/9) dışındaki bütün Kur’an kelimelerini bildiğini söylemiştir (a.g.e., II, 4-5).

        Âyetlerdeki garîb lafızların mânalarının tesbit edilmesine sahâbe devrinden itibaren başlandığı ve bu maksatla Arap şiirine başvurulduğu anlaşılmaktadır (a.g.e., II, 55-88). Rivayete göre, Arap şiiri hakkında geniş bilgi sahibi olan Abdullah b. Abbas şiirle istişhad faaliyetinin de ilk mümessili olmuştur. Hatta onun, Hâricî reislerinden Nâfi‘ b. Ezrak’ın, Kur’ân-ı Kerîm’de geçen anlaşılması güç 200 kadar kelime hakkında sorduğu sorulara şiirlerden şâhidler getirerek cevaplar verdiği ve bu cevapları ihtiva eden Mesâʾilü Nâfiʿ b. el-Ezraḳ adlı bir de eseri bulunduğu bilinmektedir (bk. ABDULLAH b. ABBAS).

        II. (VIII.) yüzyıldan itibaren yazılmaya başlanan ve ilk mahsullerinden pek azı günümüze intikal edebilen garîbü’l-Kur’ân türündeki eserlerin telifi, İslâm coğrafyasının genişleyip Arap olmayan kavimlerin de Müslümanlığı kabul etmesine paralel olarak daha da önem kazanmış ve giderek artış göstermiştir. Bunlardan Abdullah b. Abbas (Kahire 1408/1988; İSAM Ktp., nr. 1388), Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm (İbnü’n-Nedîm, s. 37, 78; Kahire 1310 [et-Teysîr fî ʿilmi’t-tefsîr adlı eserin hâmişinde]), İbn Sellâm el-Cumahî (İbnü’n-Nedîm, s. 37; Dâvûdî, II, 152), İbnü’s-Sikkît (Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 536) ve İbn Kutluboğa’nın (İmam Muhammed b. Suûd İslâm Üniversitesi’nde Ahmed b. Muhammed el-Hammâdî tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır; Riyad 1407) Ġarîbü’l-Ḳurʾân’ları; Abdullah b. Yahyâ el-Yezîdî’nin Ġarîbü’l-Ḳurʾân ve tefsîruh adlı eseri (Beyrut 1405/1985, 1407/1987); Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ (Kahire 1955; Beyrut 1980, 1983), Ahfeş el-Evsat (Küveyt 1979; Beyrut 1985) ve Zeccâc’ın (Beyrut 1988) Meʿâni’l-Ḳurʾân’ları; Ma‘mer b. Müsennâ’nın Mecâzü’l-Ḳurʾân’ı (Beyrut 1981); İbn Kuteybe (Kahire 1378/1958; Beyrut 1978), İbnü’l-Mülakkın (Beyrut 1408/1987), Fahreddin et-Turayhî (Necef 1372) ve Mahmûd İbrâhim’in (Kahire 1913) Tefsîru ġarîbi’l-Ḳurʾân’ları; Muhammed b. Uzeyz es-Sicistânî’nin Nüzhetü’l-ḳulûb (Beyrut 1410/1990); Ahmed b. Muhammed el-Herevî’nin el-Ġarîbeyn fi’l-Ḳurʾân ve’l-ḥadîs̱ (Kahire 1970); Mekkî b. Ebû Tâlib’in el-ʿUmde fî ġarîbi’l-Ḳurʾân (Beyrut 1982); Râgıb el-İsfahânî’nin el-Müfredât fî ġarîbi’l-Ḳurʾân (Kahire 1381/1961); Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin el-Erîb bimâ fi’l-Ḳurʾân mine’l-ġarîb (Medine 1400); Muhammed b. Ebû Bekir er-Râzî’nin Tefsîru ġarîbi’l-Ḳurʾâni’l-ʿaẓîm (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1208) adlı eserleri; İbnü’l-Müneyyir’in et-Teysîrü’l-ʿacîb fî tefsîri’l-ġarîb (Beyrut 1994) başlıklı manzum eseri; Ebû Hayyân el-Endelüsî’nin Tuḥfetü’l-erîb bimâ fi’l-Ḳurʾân mine’l-ġarîb (Hama 1345/1926; Bağdad 1397/1977; Beyrut 1403/1983, 1409/1989); Ahmed b. Yûsuf es-Semîn’in ʿUmdetü’l-ḥuffâẓ fî tefsîri eşrefi’l-elfâẓ (Beyrut 1993); İbnü’l-Hâim’in et-Tibyân fî tefsîri ġarîbi’l-Ḳurʾân (Kahire 1992); Süyûtî’nin Müfḥimâtü’l-aḳrân fî mübhemâti’l-Ḳurʾân (Beyrut 1986; ayrıca bk. Serkîs, Muʿcem, I, 1084); Hasaneyn Muhammed Mahlûf’un Kelimâtü’l-Ḳurʾân, tefsîr ve beyân (Kahire 1375; Diyarbakır, ts.); Muhammed Şâhin Muhaysin ile Şa‘bân Muhammed İsmâil’in el-Hâdî ilâ tefsîri ġarîbi’l-Ḳurʾân (Kahire 1980); Hamdî Ubeyd ed-Dımaşkī’nin el-Ḳurʾânü’l-Kerîm ve tefsîru ġarîbihî (Dımaşk 1963) adlı eserleri bu alanın başlıca örneklerindendir. Ali Şevvâh İshak Muʿcemü muṣannefâti’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm (bk. bibl.) adlı eserinde “Garîbü’l-Kur’ân” başlığı altında (III, 289-308) 157, Yûsuf Abdurrahman el-Mar‘aşî ise el-ʿUmde fî ġarîbi’l-Ḳurʾân’a (bk. bibl.) yazdığı mukaddimede (s. 19-37) seksen beş eser hakkında bilgi vermişlerdir. Şeyh Furkānî de bu konudaki 248 eserin bibliyografik listesini yayımlamıştır (Risâletü’l-Ḳurʾân, Kum 1411, III, 160-190). IV. (X.) yüzyıla kadar yazılan garîbü’l-Kur’ân’larda garîb lafızlar tefsir edilirken sûrelerin mushaftaki tertibine uyulmuş, daha sonraki dönemlerde ise alfabetik sistem uygulanmıştır.

        Kur’ân-ı Kerîm’in hangi lafızlarının garîb olduğu hususundaki anlayışın zamana ve kişilere göre değiştiği görülmektedir. İslâm’ın ilk yıllarında az sayıda kelime garîb sayılırken zamanla Râgıb el-İsfahânî’nin el-Müfredât’ı gibi hacimli Kur’an lugatları yazılmıştır. Bu konuda asıl önemli olan husus, garîb lafızların Kur’an’ın nâzil olduğu dönemdeki Arap dilinde ne gibi mânalar ifade ettiğinin bilinmesidir. Bu arada, Abdullah b. Yahyâ el-Yezîdî’nin Ġarîbü’l-Ḳurʾân ve tefsîruh adlı eseriyle Ebû Hayyân el-Endelüsî’nin Tuḥfetü’l-erîb bimâ fi’l-Ḳurʾân mine’l-ġarîb’i gibi bazı eserlerde çok defa garîb lafızların sadece lugat mânalarının verilmesi, iştikak ve sarf ilimleri açısından özelliklerinin açıklanmasıyla yetinilmiştir (ayrıca bk. GARÎB).

        KAYNAK

        • Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ġrb” md.
        • Lisânü’l-ʿArab, “ġrb” md.
        • Abdullah b. Yahyâ el-Yezîdî, Ġarîbü’l-Ḳurʾân ve tefsîruh (nşr. M. Selîm el-Hâc), Beyrut 1405/1985, nâşirin mukaddimesi, s. 7-17.
        • İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 37, 52-53, 78.
        • Mekkî b. Ebû Tâlib, el-ʿUmde fî ġarîbi’l-Ḳurʾân (nşr. Yûsuf Abdurrahman el-Mar‘aşlî), Beyrut 1401/1981, nâşirin mukaddimesi, s. 19-37.
        • Zerkeşî, el-Burhân, I, 291-296.
        • Dâvûdî, Ṭabaḳātü’l-müfessirîn, II, 152.
        • Süyûtî, el-İtḳān (Ebü’l-Fazl), II, 3-88, 89-104, 105-120.
        • Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1203-1208.
        • Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 536.
        • Serkîs, Muʿcem, I, 1084.
        • Ali Şevvâh İshak, Muʿcemü muṣannefâti’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm, Riyad 1403-1404/1983-84, III, 289-308.
        • Abdülazîz İzzeddin es-Seyrevân, el-Muʿcemü’l-câmiʿ li-ġarîbi müfredâti’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm, Beyrut 1986, s. 8-32.
        • İsmail Cerrahoğlu, “İbn Hişâm ve Sîresindeki Garîbü’l-Kur’ân”, AÜ İlâhiyat Fakültesi İslâm İlimleri Enstitüsü Dergisi, sy. 3, Ankara 1977, s. 1-28.
        • a.mlf., “Tefsirde Atâ b. Ebî Rebâh ve İbn Abbâs’dan Rivayet Ettiği Garîbü’l-Kur’ân’ı”, AÜİFD, XXII (1978), s. 17-27.
        • Şeyh Furkānî, “Ġarîbü’l-Ḳurʾân: ḳāʾimetün bibliyoġrâfiyye”, Risâletü’l-Ḳurʾân, III, Kum 1411, s. 160-190.
        • “Garîb”, İA, IV, 718.
        • “Ġarîb”, UDMİ, XIV/2, s. 472.
        • S. A. Bonebakker, “G̲h̲arīb”, EI2(Fr.), II, 1034-1035.