Kerevit yenir mi, sağlığa zararı var mı? Kerevit yemek günah mı?
Kerevit, tatlı ve tuzlu sularda yaşayan, on ayaklı ve kabuklu bir su ürünüdür. Dünyada 600'den fazla türü bulunan kerevitler, genellikle Kuzey Amerika, İsveç ve Finlandiya gibi İskandinav ülkelerinde yaygın olarak tüketilmektedir. Bunun yanında Almanya, İtalya, Fransa, Rusya, Çin ve Avustralya gibi ülkelerde de oldukça popülerdir.

Ülkemizde ise kerevit, özellikle Beyşehir, Manyas, Ulubat, İznik ve Eğirdir Gölleri gibi tatlı su kaynaklarında bolca bulunur. Kerevit temin etmek ise oldukça kolaydır; güvenilir balıkçılardan ya da çevrimiçi alışveriş sitelerinden rahatlıkla satın alınabilir.
Kerevit, Astacoidea ve Parastacoidea üst familyalarına ait, kabuklu ve on ayaklı bir türdür. Genellikle ıstakozlarla karıştırılsa da, kerevitler ıstakozlardan farklı olarak serbest yaşam süren bir larva evresine sahip değildir. Kerevitlerin yaşadığı ortamlar tatlı su olabildiği gibi, tuzlu sularda da yetiştirilebilir. Tatlı su kerevitleri küçük ve kırmızı tonlarında olurken, tuzlu su kerevitleri daha büyük ve açık renkli olabilir. Kerevitler, dünyada yaklaşık 600 farklı türüyle bilinir ve özellikle Antartika ve Afrika kıtaları dışında diğer kıtalarda yaygın olarak bulunurlar.
Kerevit türleri, çoğu zaman ticari amaçlarla da yetiştirilir. Bu türler arasında Cherax destructor, Procambarus clarkii, Astacus leptodactylus ve C. quadricarinatus öne çıkar. Kerevitlerin, farklı bölgelere insanlar tarafından taşınarak ya da doğal yollarla yer değiştirdiği bilinmektedir. Örneğin, Procambarus clarkii, Amerika, Avrupa ve Asya'ya yayılmışken, Cherax destructor Avustralya'da, C. quadricarinatus ise Güney Amerika'da bulunur.
Kerevit Yemek Zararlı Mı?
Kerevitlerin bazı türleri, özellikle büyük boyutları ve ticari değerleriyle dikkat çeker. Örneğin, Cherax destructor ve C. quadricarinatus, diğer türlere göre daha büyük olup, bu da onların ekonomik değerini artırır. Avustralya'da bu türlerin kültürü yapılırken, dünya çapında özellikle Procambarus clarkii türü oldukça yaygındır ve 1999 yılında dünya kerevit üretiminin %85'ini oluşturmuştur. Kerevit, lezzeti ve ticari değeriyle dünya çapında rağbet gören bir su ürünüdür ve gelecekte de üretim kapasitesinin artması beklenmektedir.
Dünya genelinde kerevit üretiminin büyük bir kısmı Procambarus clarkii türüne dayanmaktadır. Özellikle Çin'de yoğun olarak yapılan P. clarkii hasadı, 1990'lı yılların başında yaklaşık 40.000 ton/yıl civarındayken, bu rakam yılların sonunda 70.000 ton/yıl'a kadar yükselmiştir. Çin'e Japonya'dan getirilen Procambarus clarkii, burada stoklanarak yoğun şekilde üretilmiştir. Türkiye'de, özellikle Astacus leptodactylus türü, Doğu Avrupa kereviti olarak bilinir ve dünyada 1830'lu yıllardan sonra önemli bir ticari ürün olarak kabul edilmiştir.
Ancak Türkiye'de kerevit, II. Dünya Savaşı sonrasında su ürünleri arasında önemli bir ihraç ürünü haline gelmiştir. 1979 yılında Türkiye'deki kerevit üretimi 500 ton civarındayken, 1982'de bu rakam 6.500 tona çıkmıştır. Ancak 1986'dan sonra kerevit vebası (Aphanomyces astaci), aşırı avlanma ve çevre kirlenmesi gibi etkenlerle üretim azalmıştır. Bugün Türkiye'deki kerevit üretimi 2002 verilerine göre yaklaşık 1.894 ton olup, 1980'li yılların yaklaşık %15'ine kadar düşmüştür. İznik Gölü ve Eğirdir Gölü, Türkiye'deki en önemli kerevit üretim alanları arasında yer almaktadır.
Kerevit Yemek Günah Mı?
İslâm âlimleri, Kur'ân ve hadislerde belirtilen hüküm ve ilkeler ışığında hangi hayvanların etinin helal veya haram olduğunu belirlemeye çalışmışlardır. Kara ve deniz hayvanları hakkında gerek Kur'ân-ı Kerîm gerekse hadis-i şeriflerde -bazıları dışında- bütün türler isim olarak zikredilmediğinden, bu hususta farklı hükümler ortaya çıkmıştır.
Bu bağlamda, bütün âlimlere göre balık türleri helaldir. Balık dışındaki ürünler, Hanefî âlimler tarafından helal kabul edilmemiştir (Kâsânî, Bedâi‘, 5/35). Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî âlimleri ise Maide sûresinin 96. âyetindeki “deniz avı” ifadesinin kapsamlı oluşu ve Hz. Peygamber’in, “Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir” ifadesine dayanarak, deniz ürünlerinin yenilmesi hususunda oldukça geniş bir yaklaşım ortaya koymuşlardır. Mâlikî ve Hanbelî âlimlere göre, deniz hayvanları prensip olarak helaldir. Ancak timsah gibi yırtıcı hayvanlar helal değildir (Kârâfî, ez-Zehîra, 4/96). Şâfiî mezhebinde ise aslen suda yaşadığı hâlde karada da yaşayabilen kurbağa, yengeç, kaplumbağa ve su yılanı gibi hayvanlar habis ve zararlı oldukları için helal değildir. Bunların dışında kalan midye, kalamar, ıstakoz, karides gbi deniz ürünlerinin yenmesi ise helaldir (Remlî, Nihâyetu’l-Muhtac, 8/113,150-152).
Görüldüğü gibi Kur'ân ve Sünnette yenilmeyecek olan hayvanlar ile ilgili bir liste verilme yönüne gidilmemiş, domuz gibi ismi belirtilerek yasaklananların yanında diğer hayvanlar için ilke ve ölçüler konulmakla yetinilmiştir. Bu nedenle yenmesinin haram olduğu hususunda ittifak edilen hayvanlar oldukça sınırlıdır. Ayrıca sağlığa zararlı maddelerin tüketilmemesi İslâm’ın genel ilkelerinden kabul edilmiştir. Bunun dışında, hakkında açık hüküm bulunmayan ürünlerin hükmü hususunda âlimler, yukarıda da belirtildiği gibi ihtilaf etmişlerdir. Aslında bu tür ihtilaflar meselelerin daha iyi anlaşılmasına katkı sunduğu gibi mükellefler için uygulamada kolaylık da sağlamaktadır. Yukarıda verilen bilgiler çerçevesinde yengeç, ıstakoz, karides, kalamar ve midye gibi ürünlerin üretimi ve tüketiminin helal olduğu söylenebilir.