Mete Gazoz Habertürk'e konuştu: Olimpiyatlarda çok iddialıyız herkes çok dikkat etsin!
Olimpiyat ve Dünya şampiyonu milli okçu Mete Gazoz, Habertürk ekranlarında yayınlanan 'Meseleler' programına konuk oldu. Altın madalya kazandığı Dünya Okçuluk Şampiyonası'nın hikayesini anlatan milli sporcu, 2024 Paris Olimpiyatları'nda kürsünün en tepesine çıkarak şampiyonluk unvanını korumak istediğini söyledi.
Olimpiyat ve Dünya şampiyonu milli okçu Mete Gazoz, Habertürk ekranlarında yayınlanan 'Meseleler' programında Haluk Mertbey'in konuğu oldu.
Almanya’nın başkenti Berlin’de ağustos ayının başında düzenlenen Dünya Okçuluk Şampiyonası’nda erkekler klasik yayda altın madalya kazanarak ülkemizi gururlandıran Mete, şampiyonluk hikayesini anlattı.
Mete Gazoz'un açıklamalarından satır başları şu şekilde:
Dünya şampiyonası her anlamıyla güzel geçti. Berlin benim en sevdiğim sahalardan bir tanesi. Orada yapılan son 3 dünya kupasının iki tanesini ben kazandım. Sevdiğim, bildiğim saha. O yüzden önemi çok büyük. Dünya şampiyonası olması artı büyüklük artı takımın kotaları için de önemli yerdi. Hava şartları da güzeldi. Bireysel eleme günlerinin olduğu gün çok fazla rüzgar vardı. Aslında işin cafcaflı kısmı oydu. Çok iyi olan sporcular kaybetti. Ortalama olanlar üst tura çıktılar. Aşırı rüzgar olunca herşey mümkün olabiliyor. Benim için en etkileyici kısım takımda dünya ikincisi olduk. Dünya ikinciliği bizim tarihimizde erkek takımın aldığı ilk dünya madalyası ve maçlar çok muazzamdı. Geriye düştük, bir gaz bulup kendimizi yükseltip rakibi yakalayıp geçtik. Çok güzel zamanlar oldu. Finalde de Japonya maçında 4-0'dan geldik, bebraberlik atışına geçtik, kotayı aldık. Takımımız adına duygusal andı. Antrenörlerimizin hepsi aynı zamanda sporcu olmuş insanlar. Bu madalya için kendilerini feda etmiş insanlar. Kendileri kazanmış kadar sevindiler. Kazandığımız andan itibaren hepimiz mutluluktan ağlamaya başladık. Çok güzel bir andı. Destansı bir andı. Pazar günü benim finallerim oldu. O daha rahat geçti. Çünkü takımda madalya aldık, kotayı aldık. Olimpiyatlara gidiyoruz. Bireyselde herhangi kota için sıradan mücadele etmeme gerek kalmadı.
Cuma günü takımda ikinci olduktan sonra Pazar günü şampiyon olacağım belliydi ve Pazar günü süper geçti.
"FİNALDE ERIK'LE HESAPLAŞMAMIZ VARDI"
Olimpiyatlar çok daha başkaydı. Çünkü finali bambaşkaydı. Burada zaten maça çıkmadan önce belliydi. Kendimi 'kazandım' diye çıktı. Final maçına Erik'le daha önce karşılaşmıştık. Beni yenmişti. Yine maç kafa kafaya gitmişti. Biraz da içimde o vardı. Hesaplaşmamız vardı. Kendime olan güvenimi, ekran karşısında izleyenlere yansıtmışsam demek ki rakibim bunu hissetmiş demektir.
Nespoli bildiğim rakimdi. Olimpiyat öncesinde de birçok sefer karşılaştığım için. Hangi durumlarda baskı altına girebiliyor onları bildiğim için daha rahattı aslında. Orada dünya şampiyonasında, olimpiyatlarda maçın nasıl gideceğini fazla kestiremiyorsunuz. Rakibiniz daha fazla performans sergileyebiliyor.
Marcus çok zorlamadı açıkçası. Bildiğim rakibimdi. Çok rüzgarlı günde maçı yaptık. O anda herşey olabiliyor. O maçı kazanırsam diğer turlarımın çok daha rahat olacağını biliyordum. O maç şüpheliydi. Onun dışındaki maçlar çok da zor değildi.
Hava şartları çok büyük etken. Bu seviyede daha çok psikolojik branş oluyor. Brezilyalı Marcus iyi sporcu ama bazı yarışmalarda yıldızı parlıyordu. Başarısını şimdi sürekli hale getirdi. Her sene bir başkası çıkabiliyor.
Bizde herkesin atabileceği puanlar var. Bu sene benimle eşleşen rakiplerim kendi performanslarından alakasız yüksek performans gösterdiler. Bu tabii ki bahane değil. Birkaç maç kaybettim. Beklemediğiniz için sürpriz oluyor. Böyle durumlar oldu.
Şöyle bir rahatlıkları oluyor. Bana yenilmeleri doğal bir sonuç ama o yüzden ekstra bir rahatlık oluyor onlar için aslında. Ortaya koyabildikleri herşeyi koyuyorlar. Maç günü belirsizlik oluyor. Benimle eşleştikleri zamanlarda varını yoğunu ortaya koyduklarında daha farklı oluyor.
"HERKES HAK ETTİĞİMİZİ BİLİYOR"
Benim tek başıma yarattığım etkiden ziyade takım olarak yaptığımız bir etki. Çok fazla antreman yapıyoruz, uzun saatler boyunca. Bunu bütün okçuluk camiası farkında. Bir kıskançlık olabilir veya 'nasıl yaptı?' diye kimse bir şey sormuyor. Herkes hak ettiğimizi biliyor. Aslında önemli olan da bu. Aldığımız başarıların sürekli devam etmesi bu. 'Nasıl oldular' diye kimse sormuyor. Herkes biliyor çünkü; 'normal' diyorlar.
Ben kazanacağımı biliyordum. Öncesinde ufak bir fikirlerim vardı kendimce. O anda düşünüp ilk aklıma geleni söyledim. Başka başka cümlelerde vardı kafamda. Kafamı taradığımda 'Gezegenin en büyük okçusu' kelimesi geldi aklıma.
"DÜNYA KLASMANINDA 6'NCIYIM"
Dünya klasmanında altıncıyım. Her turnuvayı kazanamazsınız. Kazanamıyorsunuz. Bir de biz salon yarışmalarına gitmiyoruz. Üstümdekiler salon yarışmalarına gidiyor. 2 yarışma benden ekstradan fazla puan aldıkları için. Bizim teknik ekibimizin yapmış olduğu programda benim en iyi olduğum bir hafta var yıl içerisinde. Temmuz sonu Ağustos'un ilk haftası olan tarihlerde hayatımın en iyi puanlarını attığım zamana denk getiriyoruz. Olimpiyatlar bu tarihlerde yapılıyor. Bu programa başladığımızdan beri, aslında 2013'te başladık. Bu dönemlerde en iyi puanlarımı attım. Sonra kendimi geliştirdim, puanlarım yükseldi. 2018 yılında zirve noktamıza ulaştık. Dünya kupası kazandım. O zamandan beri Temmuz sonu Ağustos'un ilk haftaki yarışmalarda ben şampiyon oluyorum. Diğer turnuvalar aslında bizim için basamak. O seneye başlıyoruz. Tabii ki bütün turnuvalarda şampiyon olmak istiyorum ama önceliklerimiz başka. Nisan ayında Avrupa kupasında pik zamana ulaşmanın kimseye bir faydası yok.
Teknik ekimizin yaptığı programlarımız inanılmaz. 2017 14 Mayıs sabah 09.00'da nerede olacağım, kaç ok atacağım belli. Biz profesyonel bir ekibiz.
Bizim programda pik dünya şampiyonasıydı. Hedeflerimiz ona göreydi. Bu yılki hedeflerimizi başardık. Zaten Paris'te performans düşüklüğü bekleniyordu. Ben de birazcık kötü attım. Onu sisteme yıkmamak lazım. Kötü attım.
Kotanın manevi anlamı çok fazla. Erkek takım olarak kazandığımız ilk dünya madalyası. Takım kotası kazandığımız ilk dünya şampiyonası. En son olimpiyatlara 2000 yılında gittik, erkek takım halinde. 24 sene sonra bir daha gidiyoruz, bu da büyük bir şey. Takımla kazanmak, bireysel olarak kazanmaktan daha farklı. Orada bütün takımı düşünüyorsunuz. Takım arkadaşlarınızla bir oluyorsunuz. Siz kötü attığınızda onlar sizi toplamaya çalışıyor. Bence takımla başarmak çok daha değerli.
"ARKAMIZDA 9-10 KİŞİLİK BİR EKİP VAR"
Takım arkadaşlarım Tümer, Muhammet, Abdullah ve ben kota aldık. Şunu da eklememiz lazım; televizyondan biz gözüküyoruz, Arkada 9-10 kişilik ekip var. Programımız, ne yiyeceğiz, kaç saat uyuyacağız? Yorgun muyuz, değil miyiz, bunların takibini yapanlar. Her sporcuda 'başarmalıyım' baskısı vardır. 'Ya olmazsa' fikri her sporcuda vardır. Bu soru işaretlerini kendi üzerlerine alıp önümüzdeki bütün taşları kaldıran ekip.
Sezon bittikten sonra yüklenme zamanını şöyle tanımlayabiliriz. Beynimizi bir kenara koyuyoruz, sadece fiziksel. Tek amaç güç kazanmak. Sezonun ortalarına doğru, Ocak Şubat gibi beynimizi tekrar alıp güçle beraber teknik antremanlar başlıyor. Mart'tan sonra fiziksel kısım düşüp, performans odaklı beyninizi kullandığınız zaman başlıyor. Günde yaklaşık 12 saatlik antreman. Sabah 07.00'de kalkıyoruz. Kahvaltı yapıyoruz, okçuluk antremanı yapıyoruz. Yaklaşık 300 ok gibi. Benim kullandığım yayın kaldırma ağırlığı 4 kilo ile 6 kilo arasında. Çekiş ağırlığı 23,5 kilo. Bununla o sayıları çarpabiliriz. Sonra koşu ve fitnıs yapıyoruz. Ardından öğle yemeği, dinlenme, sonra kahve arası antremana gitmeden önce. Ondan sonra bir antreman daha. Orada da 280 gibi ok atıyoruz. Sonra dinlenme, akşam yemeği, bir daha antrenman. Orada ok sayısı az. 90-120 ok arası ve gün bitiyor.
"GÜNDE 500 OK ATIŞI YAPIYORUZ"
Günde ortalama 500 ok atışı yaptığımızı söyleyebiliriz. Haftada 6,5 gün bunu tekrarlıyoruz. Ekim'in ikinci haftası başlıyoruz, Ağustos'un ilk haftasına kadar. Yani ortalama 40 haftaya yakın bir şey oluyor. Haftada 3 bin 500 atış yapılıyor.
Bu yüzden sevmek zorundasınız. Sevmeden bu yükü kaldırmanız mümkün değil. Kazanmayabilirsinzi o sene kürsüye çıkmayabilirsiniz. Bir sonraki sene çıkmayacağınız anlamına gelmiyor. Sevmek zorundasınız, sevmeyen bir insanın bunu yapabileceğini düşünmüyorum.
Rio çok muhteşem tecrübeydi. Avantaj bendeydi, onu değerlendiremedim. Maçın çok başlarındaydı. Psikolojik olarak üstünlüğü rakibe verdim. Orada en büyük edindiğim tecrübe psikolojik olarak rakibe üstünlük kurmak. En büyük edindiğim tecrübe buydu Rio'da.
"SAHA İÇİNDE EGOİST BİR ADAMIM"
Spor kişiliğim çok daha farklı. Saha içinde egoist bir adamım. Alçak gönüllülük yapmam. Büyük iddialarda bulunurum. O hala aynı. Sporcu kişiliğim olarak hala başarıya açım. Kendimi olimpiyat ve dünya şampiyonu olarak görmüyorum. Göktuğ Abi, ne kadar önemli şeyler başardığınızı sporculuğunuz bittikten sonra görürsünüz demişti. Bu benim için önemli referans noktası oldu. Tatmin olduğunuz an bittiğiniz andır çünkü.
Olimpiyatları aldıktan sonra da kendimi olimpiyat şampiyonu hissetmiyorum, dünya şampiyonu olarak da hissetmiyorum bu çerçevede.
"OLİMPİYATLARDA TAKIM OLARAK ÇOK İDDİALIYIZ, HERKES DİKKAT ETSİN!"
Erkek takım olarak hedefimiz artık olimpiyatlar. Kadın takımımız için kota almaları gereken turnuvalar var. Kadın takımımızın hedefleri Avrupa şampiyonası. Antalya'da yapılacak olan dünya kupasında kota almak. Bizim için de Avrupa şampiyonası önemli nokta olacak. Takımın kotası olan tek Avrupa ülkesi biziz. Orada şampiyon olan takıma kota verilecek. Orada final atmak, altın madalya maçı atmak çok hoş olacak diye düşünüyorum. Bu sadece basamak bizim için. Erkek takımımız olarak dünya kupaları, Avrupa şampiyonası çok önemli ama asıl hedef olimpiyatlar.
Berlin'den sonra söylediğim 'gezegenin en iyi okçusu ben olacağım' dedim. Şu an benim gibi olan bir insan daha var. Paris'te kazandıktan sonra iş bitiyor.
Olimpiyatlarda bireysel olarak hedefim şampiyon olmak; ama takım halinde çok iddialıyız ve çok tehlikeli bir takımız, herkes dikkat etsin.
"KORE HER ZAMAN BÜYÜK TEHDİT"
Kore her zaman büyük bir tehdit. Onlar her zaman büyük tehdit. Ama onların durumları daha zor. Onlardan her zaman şampiyonluk bekleniyor. Ülkelerinin pilot sporu okçuluk. Kadın takımları 88'den beri şampiyon oluyor. Bu olimpiyatlarda çok eğlenceli ve güzel şeyler bekliyor bizi.
Göktuğ Abi ile olan ilişkimiz doğumuma kadar gidiyor. Yerine ve zamanına göre sürekli değişiklik gösteriyor ilişkimiz. Bazen abi kardeş, bazen iki yakın arkadaş, bazen herşey. Birbirimizi anlama konusunda başka yerlerdeyiz. O bir şey söyleyeceği zaman birbirimize bakmamız yeterli oluyor. Çok güzel bir şey bu.
Bizdeki podyum sporcuların yıldızlaşması gereken bir yer. Bütün antrenörrler bunun bilincindedirler. Üzüldüğüm tek konu Eric aynı zamanda arkadaşım benim. O gün onun günüydü. Harika ve zor maçlar geçti. Yıldızlaşması gereken günde arkasındaki isim konuşuldu.
"YARIŞMA SIRASINDA NABZIM 140 İLE 150 ARASI"
Benim antrenman sırasında 90-100 arasında yarışma sırasında 140 ile 150 arası nabzım oluyor. Olimpiyatlarda Nespoli'nin nabzı 170'e çıkıyor.
Rüzgarın farkında olacaksınız ama rüzgara takılı kalmayacaksınız. Tekniğinize odaklanacaksınız ama aynı zamanda hedefi de kontrol edeceksiniz. Rüzgarın farkında olacaksınız ama kendinizi kaptırmayacaksınız.
Herhangi hastalığım yok. Yavaş konuştuğum zaman ortadan kaldırabildiğim bir şey. Doktora gittim beynin çok hızlı konuşmaya çalışıyor ama nefesim ve ağzım yetişmediği için tıkanıyor. Hepsi bu kadar. Kelimeleri yavaş konuştuğum zaman, nefesimi kontrol ettiğim zaman hiçbir sorun olmuyor.
Bunun tedavisini aldım. Hastanelik bir durum değil. Tamamen konuşma egzersizleri. Sesli bir şekilde kitap okuyup, nefes egzersizleri yaptığım tedavi süreci bu. Sendromlu bir hastalık değil, tik de değil.
Toplumda takip edilmeniz, toplumda çok büyük işler yapan yazarın sizi takdir etmesi, üstelik kitabını bana adamış olması gurur verici bir şey, çok mutluyum.
Mete Gazoz, dünyaca ünlü Brezilyalı roman ve söz yazarı Paulo Coelho'nun kendisine adadığı 'The Archer' (Okçu'nun Yolu) adlı kitabı hakkında da konuşurken, "Simyacı muhteşem bir kitap. Unuttukça tekrardan tazelemek için sürekli okuduğum bir kitaptır." dedi.
GENÇ SPORCULARA MESAJ: SABIRLI OLSUNLAR
Spora başlamak isteyenler, başlayıp da başarısız olduğunu düşünenler sabırlı olsunlar. Disiplinli çalışmayı sürdürsünler. Başarı mutlaka peşlerinden gelir. Başlamış olanlar sevdikleri, istedikleri branş bulmaları gerekir. O zaman herşey çok keyifli oluyor.
Bana genelde tebrik mesajları ve komik mesajlar geliyor. Uhud savaşında sen olsan tepeyi bırakmazdın diye mesajlar geliyor. Beklediğim kadar fazla gelmiyor aslında.
Beni en çok zorlayan şey Göktuğ Abi ile aramız çok iyi aynı zamanda teknik ekiple de öyle. Hep bunu söylüyorum. Antrenörlük en zor, sporculuk en kolay kısmı. Sporcu sabah kalktığı zaman bir fikri var ama antrenör için her sabah kalktığında bir stres sebebi. Ben 2015'teki dünya şampiyonasını planlamıştım ama kötü geçti. Arkamdaki insanların, bana herşeyi öğreten insanların bana faydası olmuyor belli ki. Bu insanların vakitlerini çalmanın bir anlamı yok. Sporcu ne kadar fedakarlık yapıyorsa onlar da aynı fedakarlığı yapıyorlar. Bunların içlerinde kendi ailesi olan var. Çocuğu olan var. Senin hiçbir şeyin yok. O zamanlar Göktuğ Abi ve ekibini hayal kırıklığına uğrattığımı düşünmüştüm.