Neden yapıldı? Katil kimdir? İhmal var mıydı?
Habertürk yazarı Kemal Öztürk, Meram'ın İzinde yazı dizisinin ikinci bölümünde Konya'daki yetkili ismin sözlerini aktardı: "Katliamın yapıldığı bahçede yerde yatan cenazeleri, yanan evi gördüğümde, 'eyvah' diyerek olduğum yere çöktüm. Cinayetlerin işleniş biçimi, olayın büyük olduğunu, arkasında karanlık ellerin olabileceğini düşündürdü bana o an. Doğrusu çok tedirgin oldum…"
Yangınlardan dolayı tüm ülkenin de kalbi yanıyor. Hepimizin ilgisi buraya odaklandı.
Ancak sadece 4 gün önce, bir aileden 7 kişi öldürülmüş, evleri ateşe verilmiş ve ülkenin en ciddi siyasi fay hattı hareketlenmişti.
Olayın gerçek nedenini, mağdur olan ailenin düşüncelerini ve hislerini öğrnmek için Konya’da iki gün geçirdim. Araştırmalarımın, izlenimlerimin ilkini dün yazdım.
Kayıtlara geçmesi ve gerçeğin anlaşılması için bugün ikinci ve son bölümü yazıyorum.
CENAZELERİ GÖRÜNCE “EYVAH” DEDİM
“Katliamın yapıldığı bahçede yerde yatan cenazeleri, yanan evi gördüğümde, 'eyvah' diyerek olduğum yere çöktüm.
Cinayetlerin işleniş biçimi, olayın büyük olduğunu, arkasında karanlık ellerin olabileceğini düşündürdü bana o an.
Doğrusu çok tedirgin oldum…”
Şehrin önemli yetkililerinden biri, olay anındaki ilk izlenimlerini böyle anlattı bana.
HER ŞEYİ DEĞİŞTİREN GÜVENLİK KAMERASI
Sadece o yönetici değil, o eve giren, katliamın izlerini gören herkes aynı fikre kapıldı.
"7 kişiyi öldüren tek olamazdı. Muhakkak profesyoneldi ve arkasında karanlık eller vardı..."
Aile üyeleri bana ısrarla bunları anlattı.
Ancak tüm şüpheleri ve sonrasında yaşanabilecek infiali, hatta çatışma ihtimalini ortadan kaldıracak şey, Dedeoğulları ailesinin evlerine taktırdıkları güvenlik kamerasıydı.
Güvenlik görevlileri, savcılar hemen bu görüntülerin kaydolduğu hard diski bulmaya çalıştı. Hard disk en üst katta, evin kullanılmayan bir odasındaydı. Yangından da etkilenmemişti.
Ancak disk şifrelenmişti ve açamıyorlardı. Emniyetin siber birimleri, konudan anlayan herkes bunun için seferber oldu. Ancak açamadılar.
Ne acıdır ki şifreyi bilen tek kişi kalmıştı geride. Katliamdan 2 saat önce evden çıktığı için kurtulan ve Ankara’dan İngiltere’ye gidecekken geri dönen Çetin Dedeoğulları. Yetkililer çekinerek onu aradı.
Şifre öğrenildi ve hard diske ulaşıldı.
Görüntüler korkunçtu. Cinayetlerin nasıl işlendiği, 7 kişinin nasıl öldürüldüğü açıkça gözüküyordu.
Görüntülerde tek kişi vardı. Karanlık odakları akla getirecek izler de gözükmüyordu.
Biraz olsun rahat nefes aldı güvenlik birimleri.
Katil zanlısının kullandığı arabanın plakasından hemen kim olduğu tespit edildi.
Katil, husumetli olan yan komşunun akrabasıydı.
AİLENİN BÜYÜK İSYANI VE ARBEDE
Onlarca aile ferdi evin etrafına toplanmıştı. Hepsi cenazeleri görmek istiyor, eve girmeye çalışıyorlardı.
Polis ise evde delilleri topluyor, 5 savcı olay yerinde inceleme yapıyordu.
Bu çok kritik cinayetin önemli delilleri, eve girilmesi halinde yok olabilirdi.
Bu yüzden aile fertleri ile güvenlik kuvvetleri arasında arbede bile çıktı. Polis krizi yönetmek, insanları sakinleştirmekte başarılı olamadı. Bu yüzden çok eleştirildi.
Sonunda incelemeler tamamlandı, cenazeler aileye gösterildi ve otopsi için hastaneye götürüldü. Kısa süre sonra da aileye teslim edildi.
Ertesi güne kadar, birden fazla kişinin olduğuna dair ailenin şüpheleri giderilemedi bir türlü.
Sonunda kamera kayıtlarının tamamı ailenin önde gelenlerine izletildi. İzleyenler arasında Çetin Dedeoğulları da vardı.
Cinayetin en korkunç kısmı olan, yerde yatan yaralıların kafasına kurşun sıkılma anında görüntü durduruldu ve Çetin dışarı çıkartıldı.
CANİCE İŞLENMİŞ CİNAYET
Sonradan görüntülerin tamamını ben de izledim.
Katil zanlısı Mehmet Altun, kiraladığı bir arabayla olay yerine gelip, aile fertleriyle sakin bir şekilde konuşuyor önce. Sonra arabasına binerek ayrılıyor.
15 dakika sonra tekrar geliyor.
Bu kez elinde bir dosya ve bir poşet var. Aile üyelerinden Serpil Dedeoğulları iki sandalye getiriyor. Birine ailenin babası, diğerine katil zanlısı oturuyor.
Dosyadan sürekli bir şeyler okuyarak, aile fertlerine bir şey anlatıyor. Karşılıklı konuşuyorlar. Bir süre sonra ayağa kalkıp elindeki poşetten tabancasını çıkartıyor ve bu kez tehdit eder gibi bir şeyler anlatıyor.
Ailenin en genç ferdi Serpil Dedeoğulları yerden aldığı toprağı aniden katil zanlısının yüzüne atıp, elinden silahı almak için atılıyor. Diğer aile üyeleri de eşlik ediyor. Ancak katil bu hamlelerden kurtulup, rastgele ateş ederek birçoğunu yaralıyor.
Buraya kadar olan kısmın görüntüleri medyaya da yansıyor zaten.
NASIL BU KADAR SAĞUKKANLI CİNAYET İŞLENDİ?
Katil zanlısı, aile fertlerinin çoğunu yaralayarak etkisiz hale getiriyor. Bu esnada şarjör değiştiriyor. Evin içine kaçan Serpil’in peşinden koşarak sırtından vuruyor. Sonra geri dönüp yerde yatan baba ve oğlunun kafalarına kurşun sıkıyor. Arka bahçeye kaçan ailenin diğer kadın fertlerini de yakalayıp vuruyor.
Tüm bunları yaparken bir panik, korku ve acelecilik gözükmüyor halinde. Akılalmaz soğukkanlı davranışlar güvenlik birimlerini de şaşırtıyor.
Hepsinin öldüğüne emin olduktan sonra, arabasına binip hareket ediyor. Ancak aniden geri dönüp, bagajdan 5 litrelik su bidonuna konmuş benzini getirip eve giriyor.
Ateşe verdikten sonra bahçe kapısından çıkıp kısa bir süre yangını izliyor. Sonra oradan uzaklaşıp gözden kayboluyor.
KİM BU KATİL ZANLISI MEHMET ALTUN?
Katil zanlısının kimliğinin kısa sürede tespit edilmesi, aslında meydana gelebilecek büyük olayları önlemişti.
Ancak 7 kişiyi öldürmek, hem de böyle soğukkanlı şekilde öldürmek sıradan insanların, bir kavga ya da cinnet halinde bile yapabileceği bir şey değildir.
Ancak kamera görüntülerindeki kişi, 1988 Bozkır doğumlu, yandaki husumetli ailenin bir ferdiydi. Yani profesyonel bir katil değildi.
Polis yine de geçmişte askerde komando olup olmadığına baktı, özel bir eğitim alıp almadığını araştırdı. Hayır özel biri değildi.
3 çocuğu vardı ve eşi dördüncü çocuğuna hamileydi. Buna rağmen cinayeti işlemişti.
Eşinin verdiği ifadede Mehmet Altun psikolojik tedavi görüyordu. Birkaç defa evi terk etmiş, biri Karadeniz, diğeri memleketi Bozkır’da bir süre kırsal alanda yaşayarak ortadan kaybolmuştu.
Ablası Ayşe Keleş ve eşi, Mayıs 2021 tarihinde Dedeoğulları ailesiyle yaşanan kavgadan dolayı gözaltına alınmış, ardından tutuklanmıştı. Zira birçok kişinin yaralanmasına ve bir kişinin komalık olmasına neden olmuşlardı. Ayşe Keleş bir süre sonra serbest kaldı.
Katil zanlısı Mehmet Altun bu kavgalarda yer almamıştı.
Ancak iki aile arasındaki husumetin başlangıcı olan 2010 yılındaki ilk kavgada, şaşırtıcı bir şekilde yer aldığı sonradan ortaya çıktı.
O tarihte 22 yaşında olan Altun, evde bulunan av tüfeğini alıp, kavga edenlere doğru ateş açmıştı. İfadesinde havaya ateş açtığını söylese de, hakkında işlem yapıldı ancak mahkeme süreci başlatılmadı.
Adli makamların söylediğine göre, Dedeoğulları ailesi şikayetinden vazgeçmiş, bu nedenle Mehmet Altun yargılanmamış ve serbest bırakılmıştı.
Şikayetten vazgeçen aile üyeleri, 11 yıl sonra aynı kişi tarafından öldürüldü.
Neden vazgeçtiklerini ya da gerçekten vazgeçilme olup olmadığını öğrenemedim. Ancak Mehmet Altun o gün yargılansaydı ve ateşli silah kullanması nedeniyle mahkum olsaydı, sicilinde bu gözükecek, belki bu kadar kolay ortada dolaşamayacak ya da silah temin edemeyecekti.
GÜVELİK BİRİMLERİNİN VE YARGININ YANLIŞLARI
Bu korkunç cinayetin siyasi bir yanı, karanlık güçlerle ilişkisi yoktu ama güvenlik kuvvetlerinin ve yargının birtakım ihmalleri ya da yanlışları olduğuna dair iddiaları var mağdur ailenin.
İki aile arasında Mayıs 2021’de birkaç kere kavganın olması, ağır yaralanmanın yaşanması, her iki ailenin koruma talep etmesi ve sürekli bir gerilim içinde bulunulması, aslında üzerinde durulması gereken bir konuydu.
Öte yandan Keleş ailesinin fertleri kavga esasında Kürt olan Dedeoğulları ailesine kimliğinden dolayı hakarette bulunduğu ve tehdit ettiği de resmi ifadelere geçmişti.
Buna rağmen mahkemede yaralanmalara neden olan Keleş ailesinden sadece iki kişinin tutuklanması, diğerlerinin serbest bırakılması, mağdur ailenin isyan ettiği en büyük konu.
Katil zanlısı Mehmet Altun’un tüfekle ateş etmesine rağmen, yargılanmaması da yine yargıya yönelik eleştirilerden biri.
Adalet Bakanlığı'nın ve HSK'nın burada Savcılıkça yapılan işlemlerde bir ihmal olup olmadığını araştırması gerektiğini düşünüyorum.
Polis, işin içine etnik gerginliğin de karıştığı, kalabalık ailelerin şiddetli kavga ettiği bu olayı, yeterince ciddiye almamış gözüküyor.
Evet her iki aileye de arandığında gelecek koruma tahsis edilmiş. Ancak daha önce arandıklarında gelmediklerini söylüyor Dedeoğulları ailesi.
Her kavga edildiğinde gittikleri en yakın karakoldan Dedeoğulları hep şikayet etti. Polislerin olaylara yeterince duyarlılık göstermediği, hatta bazılarının Keleş ailesinin tarafını tuttuğu, evlerin olduğu yere devriye atılmadığı, kendilerine kötü davrandığını iddia ediyorlar.
Bu iddiaları güvenlik ve mülki idarecilere de ilettiler.
"Her kavga eden aileye yakın koruma, kapıya da devriye arabası vermenin imkansız olduğunu" söyleseler de, bu iki ailenin arasındaki yüksek gerilimi fark etmek, olayın kötüye gittiğini anlamak, yargı ve güvenlik görevlilerin işinin bir parçasıdır.
Burada bir ciddiyet sorunu, görevi iyi yapamama ve gelmekte olan krizi anlamama durumu var kanaatimce.
Bu konuda da İçişleri Bakanlığı’nın soruşturma açması gerektiği kanaatindeyim.
KATİLDEN İZ YOK
Katil zanlısı Mehmet Altun, olaydan sonra doğduğu ilçe olan Bozkır’a giderek, kiraladığı arabayı orada terk ediyor. Kullandığı cep telefonunu devre dışı bırakıyor.
Tüm aramalara rağmen hiçbir iz bulunamıyor kendisinden.
Halen de yoğun arama sürüyor.
Aileden 14 kişi gözaltına alındı. HTS kayıtları, mesajlaşmalar ve sinyal bilgileri incelendikten sonra yeniden sorguları yapılacak. Bugün gözaltı süresi bitecek.
Polis, MİT ve jandarmadan ortak kurulan ekipler konu üzerinde çalışmalarını sürdürüyorlar.
Bu dünyada tek başına kalmak
Konya Emniyet Müdürlüğü’nde Dedeoğulları ailesine cinayet anını gösteren görüntüler izletildi. İzleyenlerden biri de son anda katliamdan kurtulan, ailenin sağ kalan tek ferdi Çetin Dedeoğulları’ydı.
Cinayetin en korkunç yerini gösteren anda Çetin dışarı çıkartılıyor.
Tam o esnada dışarıda bekliyordum.
Aşağıya sigara içmeye indi. Ben de yanına gittim.
Bir kenara çömeldik...
Üç kızı vardı Çetin’in.
Kızlarından birini taziye yerinde görmüştüm.
“Metin amcam nerede diye sürekli soruyor” dedi Çetin. En sevdiği amcasıymış. Söyleyemediler öldüğünü, anlayacak yaşta değildi çocuk. Dayanamadık, sarılıp ağladık.
“Bir ben kaldım. Üç kızımda ve bende var sadece Dedeoğulları soyadı. Düşünebiliyor musunuz, dünyada başka kimse kalmadı.”
Acısının canını nasıl yaktığını hissedebiliyordum yanında. Tüm aile fertleri ölen birini nasıl teselli edebilirsiniz? Edemedim.
“Yangın olsa anlarım, deprem olsa, trafik kazası olsa 'kader' derim, anlarım. Ama bu kader olamaz. Bunu kabullenmiyorum. İnsanların böyle kolayca öldürülmesi olamaz. Önlenebilirdi. Yeterince önem vermediler… Ben ne yapacağım şimdi? Tek başıma kaldım bu dünyada.”
Yalnız değildi. Onlarca, yüzlerce akrabası vardı. Hepsi ona destek vermek için uğraşıyordu. Ama insan babasını, annesini, kardeşlerini kaybedince tabii ki yalnız hisseder.
Tüm acısına rağmen, sağduyulu şeyler söyledi. Olayı çarpıtmaya kalkanlara karşı çıktı diğer aile üyeleriyle.
Ancak bu dünyada tek başına kaldığını hissediyordu.
Çocuklarıyla birlikte, son kalan Dedeoğulları soyadını taşıyordu artık.